• hafta sonu için ailemin yanına geldim. madem ailemleyim, madem işim yok gücüm yok, rahatlığın dibine vurayım, evden iki gün boyunca dışarı çıkmayayım ne gerek var, banyo da yapmayabilirim bir süre ve tamamen mala bağlayayım bari diye düşünmüş olacağım ki tam bir sıdıka modunda dolanıyorum ortalarda.
    annemin diz altı uzun bir geceliği var basma çiçek desenli -olabilecek en rahat kıyafet- onu geçiriverdim üstüme, of püfür püfür, saçları da topladım mı tepeden, bi de üzerimde umutsuz ev kadınları hırkası, saatlerdir bilgisayardayım, tüm algılarım yavaşlamış, evin delisiyim resmen.

    tam o sırada babam karşı komşu bilgisayarı tamir etmek için gelecek haberiniz olsun diyor, tabi ben vınnn arka odaya.. kapı çalsa, komşunun küçük çocuğu gelse bile açmam kapıyı, çocuk korkup psikolojisinin içine sıçmasın diye, öyle dağınık bir haldeyim..

    ben karanlık arka odada takılırken adam geliyor, birkaç kablo söküp takıyorlar falan aa bi bakıyorum sesler artıyor kahkahaya dönüşüyor yavaş yavaş, annem kahve yapıyor, tam saklandığım odanın karşısında muhabbete dalıyorlar, ulan çıkcam çıkamıyorum, sabırla beklerken adam telefona sarılıyor, serpil gel gel muhabbet koyu seni de çağırıyolar diye karısını arıyor, kadın geliyor, ortam şenleniyor. beni herkes unutuyor.

    bi de işin sakat kısmı şu, o komşular yeni taşındılar apartmana ve neredeyse benimle aynı yaştalar kendileri, uzakta olduğumdan mütevellit hiç tanışmadık daha, beni soruyorlar, aa geldi mi nerde, bi görseydik.. annem kıvırıyor öhm şey, bilmem ki uyuyo mu acaba diye, saat de 15:00. ailenin ortalarda gözükmeyen, uzak şehirde yaşayan gizemli kızı imajım yerle bir oluyor, karizmam yerini mallığa bırakıyor.

    o an odadan fırlayıp karşılarına dikilmeyi planlıyorum, hayal ediyorum annemle babamın halini, ıı şey bu bizim hasta kızımız, yıllar önce bodruma zincirledik kendisini, insan ırkı için tehdit unsuru, lütfen kimseye söylemeyin.. insanlar korkup kaçıyorlar falan.. sonra saklandığım yerde kalmaya karar veriyorum.

    ben içerde çaresizce sohbetin bitmesini bekliyorum, annem gelsin de yemek getirsin bana diye dua ediyorum ama seslenemiyorum, susuzluktan ölecek gibi olursam idrarımı içer miyim lan acaba diye düşüncelere dalıyorum. sonra kendime geliyorum, misafirler gitmiş, kendimi banyoya atıyorum, üzerime normal insanların giydiği tarzda kıyafetler giyiyorum. gözlerim şu anda güneş ışığına alışma çabasında..

    bi keyif yaptırmadınız adama..
  • hani "hayatımın dönüm noktası bu" dersin ya, bir şeylerin değişmek üzere olduğunu hissedersin ama şimdilik elinden bekleyip görmek dışında hiçbir şey gelmez. o noktadayım ben. yani biz. tam da hayatımızı değiştirecek o adımı biz atmak üzereyken, dün akşam üstü gelen bir telefonla akıl tutulmasına yakalandık. sanki ilahi bir el durdurdu bizi. halbuki her şeyi planlamıştık. çok yakındık değişime.

    dedim ki dün gece, "o kadar merak ediyorum ki olacakları, bir rüya görsem, bundan on sene sonraki halimizden bir küçük görüntü, minik, ne yapmışız, neyi seçmişiz, hayatımız nasıl bir hal almış, görsem."

    ağzıma sıçayım. evet bir rüya gördüm ben. küçük bir görüntüydü gerçekten, minik. bir kafeye giriyorum, bana kardeş kadar yakın üç arkadaşım bir masada oturmuş kahkahalar eşliğinde sohbet ediyor. çok şık giyinmişler. bir tanesinin saçı topuz. böyle bildiğin kuaför topuzu. ayaklarında siyah ince topuklu ayakkabılar var hepsinin. audrey hepburn'e benziyor tipleri. "bana söylemediler" diyorum. "bana hiç haber vermediler. artık ben yokum demek ki." boynum bükük, içimde en sevdiklerim tarafından dışlanmanın verdiği tarifsiz bir acı, bir binaya giriyorum. basık, karanlık. ve bir masaya geçiyorum. burada çalışıyormuşum ben. kalabalık etraf. insanlar gelip bir şeyler soruyor. bazıları bağırıyor. kıyafetim özensiz, saçlarımı toplamışım öylesine, üstümde kocaman yün bir hırka.

    gözlerimi açıp tavanla karşı karşıya geldiğimde önce birkaç saniye kalakaldım. "nolur" dedim, "on sene muhabbetiyle ilgili olmasın bu rüya. öylesine saçma sapan bir rüya olsun, lütfen." sonra pencereye doğru baktım, hava güneşliydi. "tamam bak, hava mis gibi ışıl ışıl. asıl bu bir işaret." daha lafımı bitiremeden güneş aniden gitti. bulutlar geldi. hava karardı.

    felç geçirmiş gibi kıpırdayamadım yatağın içinde. tavana baktım.
  • insan miktarlar kadar çaresizdir.

    kaç yaşına kadar yaşayacağını düşündüğünde çaresizdir.
    1 lirayla ne yapılacağını düşündüğü zaman çaresizdir.
    insan doğum günlerinde çaresizdir, yaşlandığı için mum üfletilir.
    insan not sistemlerinde çaresizdir.
    insan 16 milyonluk bir şehirde kendini anlayacak bir kişi olmadığına inandığında çaresizdir.
    son dal sigara çaresizliktir.
    doğalgaz faturası çaresizliktir.
    öss, ösym, ygs, lys sıralamalarında insan çaresizdir.
    son otobüsü kaçırdığında insan çaresizdir.
    argüman bulma sürenin 15 dakika olduğunu bilmek bir çaresizlik.
    dünyayı asla kurtamayacağını bilmek
    ne yaparsan yap, ne yapmış olursan ol arkandan atıp tutacakların olacağını bilmek.
    kahraman olsan, heykelin dikilse, üzerine kuş sıçacağını bilmek çaresizliktir.
    ......

    idama giderken içilen sigara, tüm çaresizliklere atfedilen bir çaredir.
    sigara sağlığa olmasa da tüm çaresizlere çaredir.

    şimdi, yak bi sigara.
  • ultrason odasında uzanmışsın. eşin ayağının dibinde. heyecan içinde ekrana bakıyorsunuz. doktor da çok umutlu. yüzü gülüyor. ve aleti karnına koyuyor. ekrana bakıyor. gözleriyle kısa bir arayış. birden yüzünde garip bir ifade. gözlerini kısarak bir kısa arayış daha. ve yutkunuyor. o yutkunmayı sen sanki ağır çekim izliyorsun. adem elması yavaşça aşağı iniyor, ardından daha da yavaş bir şekilde yukarı çıkıyor.

    eşinin yüzüne bakıyorsun. daha geçen hafta yine bu odada, yine şu an durduğu yerde, yine bu ekrana bakarken, gözleri dolmuştu mutluluktan. daha önce hiç ağlarken görmemiştin onu. "işte bu o anlardan biri" demiştin. "hafızana kazı bu anı, bu yüzü. en ince ayrıntısına kadar anlatacaksın yıllar sonra. sakın unutma bu yüzü."

    ama şimdi sadece endişe var gözlerinde. odada da bir ölüm sessizliği. kimse soru sormaya cesaret edemiyor. makinenin uğultusu. karanlık. sadece ekrandan doktorun ve eşinin yüzüne yansıyan ışık. hadi konuşun! biri bir şey söylesin! ya da hayır. susun. hiçbir şey söylemeyin. sessizlik devam etsin. makinenin uğultusu olsun sadece. kimse konuşmasa, zaman dursa burada. bu şekilde kalsak. biz sadece umutla ekrana baksak, kimse bir şey söylemese.

    ama doktor ölüm sessizliğini bozuyor. "maalesef yine kürtaj."

    ben o yüzü hala unutmadım. bir de doktorun yutkunduğu o anı. vücudumu yavaşça saran korku dalgasını. kollarımda ve bacaklarımda ılık ılık ilerleyişini. parmaklarımın buz kesişini. doktorun konuşmasını. o konuştukça benim boğulacak gibi olmamı. ve aklımdan geçenleri.

    "bir sussa. bir sussa. tamam. her şeye tamam lanet olsun. ne yapacaksan yap. ama sus şimdi. bir çıksak şurdan. şu kapıya bir ulaşsak. aynı acı tekrar içimde inanamıyorum. ben aynı şeyleri mi yaşıcam şimdi tekrar? yarım saat öncesine dönebilsem. umut dolu. elim karnımda. konuştum ben onunla. defalarca. bu sefer farklıydı çünkü. çok hissettim bu sefer. haksızlık. bu nasıl bir tokat? yarım saat önce bu kadar mutluyken, şimdi.. korkuyorum demiştim bir arkadaşıma. kendimi çok kaptırmak istemiyorum. ama dayanamıyorum da. bu sefer farklı çünkü. çok hissediyorum bu sefer. sıranızı savdınız siz demişti. boş ver. keyfini çıkar bu güzel anların. bu güzel anlar. tarih oldu bir saniye içinde. yıllar sonra anlatılacak bir anı oldular. nasıl olur? daha yarım saat önce yaşıyordum ben bunu. bir çıksak şu odadan. bir sussa. nasıl haber vericez millete? ne kadar aptalım. dayanamadım herkese söyledim. aptal! şimdi telefonlar. aynısı ayşeye, fatmaya da oldu şimdi üç çocukları varlar.. aptal! dayanamadın! tutamadın çeneni! ama bu sefer farklıydı. çok hissediyordum bu sefer. bir çıksak şurdan. bir sussa. yer ayaklarımın altından kaydı dedikleri bu muymuş?"

    edit: yeri ayaklarının altından kaydıran o günler tarih olur, bir de bakmışsın kucağında gülümsemene gülümseyerek karşılık veren minik bir yavru var. o zaman umut var, inadına umut var.
  • erkekler için askerlik şubesinde yoklama kaçağı olarak tecil işlemi yapmaktır.
  • zerrin sukut gibi hayvanlara eziyet eden orospu cocuklarina, geri kalmis ulkem tarafindan hicbir yaptirim yapilamamasi.
    sokaktaki milyonlarca ac, eziyet goren canlar ve ne yazik ki hepsine yetisememek, kendini suclu hissetmek ve bundan dolayi kafayi yemek.
  • deger verdiginiz biri tarafindan hice sayildiginizi hissettiginiz andir.ve bunu gozunuze soka soka yaptigi andir.ne soyleseniz care olmaz aciniza.cogu zaman sizi sakinlestiren,yoran gozyaslariniz bile caresizdir.
  • sivilde odaciniz cayciniz varken kisa donem er olarak askerlik yapiyorsaniz iste bu caresizlik olayini iliklerinize kadar hissedersiniz. turkiyenin sayili okullarinda lisans yurtdisinda yuksek lisans egitimi bitmistir piyasada bikac yil calisilmis artik orta duzey yonetci konumuna gelinmistir lakin devletin uc pirpirli yeniyetme bir astsibay sana oglum benimodaya bi paspas at dediginde o paspasi gotune sokmak istersin ama yapacak bisey yoktur sève seve yaptirirlar adama o isi
hesabın var mı? giriş yap