• battle royale isimli cok uzucu bir bolumu vardir. bolumde zenci cocuklar, gozleri bagli bir boks ringine cikarilirlar ve dovu$turulurler. beyaz adamlar da viskilerini yudumlayip onlari izlerler. dovu$un sonunda butun cocuklar yere du$er ve tam i$kence bitti diye rahatlami$ken ringin zeminine elektrik akimi verilir. medeni beyazlar, barbar zencilerden intikamlarini almanin verdigi hazzi ya$arlar. ya$asin adalet, ya$asin beyaz toplum!
  • ralph ellison'un romanı* afrikalı amerikalı anlatıcısının beyazlar tarafından görmezden geline geline sonunda gerçekten görünmez oluşunu ve bu durumu nasıl kendi yararına kullandığını anlatır. louis armstrong'dan what did i do to be so black and blue dinlenilerek okunması tavsiye olunur.
  • çok iyi bir kadebostany şarkısı
  • leigh whannell gerçekten çok başarılı. upgrade filminden sonra iyice emin oldum. artık favorim kendisi. testere ile iyi bir çıkış yapan whannel'in başarılı olacağını tahmin ediyordum, ancak bazı sahneler çok durağandı ve kamera hareketleri belli oluyordu. tersten ve üstten çekmeyi çok seviyor. adam yaratıcı ve farklı biri. henüz çok fazla hayranı yok ama yakında olur.
    sanırım bu filme çok bağlandım.
    az ve öz izlerim ve her izlediğim iyidir, bu işten anlıyorum. neyin voliyi vuracağına aşinayım.
  • (bkz: the handmaid’s tale) june’un (bkz: elisabeth moss)’u oynadığı filmdir. çık artık şu karakterden be kadın, her rolü june gibi oynayamazsın!
  • mission impossible 3 gibi hiç de entelektüel olmayan bir macera filminde nefis bir gönderme olan roman.

    istihbarat şefi tom cruisa'a "he's a goddamn invisible man. wells, not ellison" diyor.

    bir cümle içinde, beş saniyede hem h. g. wells'e hem de ralph ellison'a birer gönderme birden.
  • bir queen sarkisi idi galiba.
  • filmdeki görünmezlik efektleri 1987 yapımı predator filmindeki efektleri andırdı bana. yarı görünür duruma geçtiği sahnelerde daha iyi efektler kullanılabilirdi. günümüz teknolojisinde her türlü görsel hileyi yapmak mümkün.
  • romanda brotherhood örgütünün taraftarlarına sürekli olarak soyut bir ideoloji üzerinden propaganda yapması ile türk solunun halka inememesi sorunu arasında paralellik olduğunu düşünüyorum. brother jack'in bir gözünün kör olması gibi bizdeki elitist solcular da teorik tartışmalar ve hiziplesmeler yüzünden toplumun somut gerçeklerine karşı korlesmis gibidirler.
    modernist ve varoluşcu bir tonla yazılan roman temelde ırkçılıgin kimliksizlestirici etkisi ve yabancılaşma temalarıni içerse de her tür baskıcı toplum yapısına uyarlanarak farklı anlam katmanlarına ulaşılabilecek bir şekilde okunabilir.
hesabın var mı? giriş yap