iş bankası kumbarası
-
1928 yılında türk halkını ilk kez kumbara kavramı ile tanıştırmış, nesiller boyu tasarrufun simgesi olmuş nostaljik obje...
-
1984 yılı oldugunu anımsıyorum ,elime aldığım paranın değerini anlıyamıyacagım bir yastı.nerede bir demir para bulsam içine atıp uçurtma hayali kurmaya başlardım.sonraki birgun üskudar da işbankasına gittik.kumbaramı veznedeki bir vatandasa uzattım ve bana içindeki butun bozuklukları geri verdi.bir uçurtmayla eve geri dondugumu anımsıyorum.sanırsam bir cocuk için bankada ki ilk hesabıydı o kumbara.
-
bu kumbaranin icindeki paralari annemlerin israriyla o kadar uzun sure saklamistim ki,gun gelip de o paralarin hepsi tedavulden kalkip,annemler artik kumbarayi actirmama izin verdiginde artik hic bi is bankasinda bu kumbaranin anahtari kalmamisti..simdi acsak,tarihi paralardan koseyi donerim..
-
yetiskin halimle isbankasindan gidip istedigim, yanimda bir cocuk olmadigi icin bana verilmeyen kumbara.
-
yesil renkli, gizemli nesne.
ağırdı bir de.
baba getirmişti eve, "çocuklar bakın paranızı biriktirin sonra istediklerinizi buradaki parayla alırız" diye.
açmayı aklımızdan bile geçirmemiştik.
hababam para yüklemiştik.
ne de olsa tasarruf yapacak, kendi iktisadiyatımızı kendimiz tayin edecektik.
uzun bir zaman elimize geçen her kuruşu, sahi o zaman kuruş var mıydı ki, neyse efendim kuruş diyelim biz ona, her kuruşu tıkıştırmıştık içine.
kağıt para bile alırdı, yuvarlak bi delik de yapmışlardı bankacı abiler biz daha çok para koyalım diye.
sonra o yeşil renkli gizemli nesne iyice ağırlaştı.
baba aldı, açtırmaya götürdü.
kumbara açıldı.
içinden çıkan paralar tedavülden kalkmıştı.
bu ülkede enflasyon vardı. -
(bkz: halk bankası kumbarası)
-
-
tank gibi bir kumbaraydı vallahi. basit gibi görünen bir kilidi vardı, ne var ki, nikelajlanmış kalın çeperli metal malzemesi, para atma yarığının kapatan, timsah dişleri gibi birbirine geçen tırnaklarıyla, para atması kolay, geri çıkarması imkansız bir kumbaraydı. kırmak, kapakla gövdenin arasına tornavida vs sokup kanırtmak imkansızdı.
3 gün uğraşıp, ellerimi yaralayıp, bereleyip ancak açabildiğimi hatırlıyorum. tommiks alınacaktı ve haftalık istihkakım dolmuştu da... -
sekiz dokuz yaşlarındaydım. kumbaram dolmuş iş bankası'na gidip açtırıp içindekilerle şimdi hatırlayamadığım bir şeyi almanın hayalini kuruyordum (ya mini mekaniklerdir ya da majorette-matchbox filan). gittim efendim iş bankası'na her kuruşuna kadar içinde hakkım olan çil çil paraların olduğu kumbaramla, kısacık boyumla bankonun ardında zar zor görebildiğim görevliye verdim kumbaramı ve açılması talebimi dile getirdim. lakin adam "velin gelsin" deyince dünya başıma yıkılmıştı. parayı alamadığıma, adam yerine konmadığıma değil evden kumbarasını çalmış çocuk muamelesi gördüğüme yanmış ve kahrımdan ölmüştüm.
çocukluk işte... -
kucağıma sıkıştırıp koştur koştur giderdim bankaya açtırmak için onu
bu yüzden mi acaba aklımda kalmış sempatikliği veznedeki bıyıklı amcanın
elinde bir tomar anahtardan seçerdi en küçük olanını
ve çıkırt diye açılıverirdi kumbaram
sonra banka cüzdanımı uzatırdım
paraları yavaş yavaş sayar hesabıma işlerdi
''babana selam söyle'' derdi
-hı hı!
ve boş kumbara sallanmaya başlardı elimde
üstündeki metal tutma yerinden
usul usul babama gider cüzdanı verir
ödülümü alırdım
hiç hatırlamam kaç paraydı her kumbara açtırma gününde
elime sıkıştırdığı para babamın
ya da ne alırdım o parayla
ama garip çocuksu bir huzurdu
kumbaradan çıkan paranın bankada durupta
çok daha azının elime tutuşturulması
mülayim olacakmışım besbelli o yaşta
ve özlemişim o tadı
gitsem mi o yıllara yoksa
o günler mi gelse geri
sahi ne oldu o banka hesabına?
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap