• iş hayatında bu kadar saçma ve çalışanın hakkının bu kadar bariz gasp edildiği bir uygulamanın, neden şu zamana kadar kamuoyunda tartışılmadığını anlayamıyorum. belki de ekşi sözlük bu durumun gündeme gelmesinde ön ayak olur. neticede sözlüğün bunu başardığı pekçok olaya şahit olduk.

    sorun ettiğim uygulamaya gelince, çalışma hayatında işten çıkarıldığınızda ya da kendiniz istifa ettiğinizde yeni iş yerinizde 1 yıl izin hakkınız olmuyor (istisnai durumları geçiyorum). ayrıca çalışma hayatında ne kadar uzun kalırsanız kalın ya da prim ödeme gün sayınız ne kadar fazla olursa olsun yeni iş yerinizde izin hakkınız tekrar 14 günden başlıyor.

    bu durum ciddi anlamda sinir bozucu. 20 yıl çalıştığınız yerden başka bir firmaya geçiyorsunuz ama izin hakkınız yok. sonraki yıl 6 yıldır aynı firmada çalışan başka bir çalışandan 6 gün daha az izin hakkınız oluyor.

    oysaki izin haklarının ya herkese eşit kullandırılması ya da çalışma hayatındaki yıpranma süresiyle doğru orantılı olarak arttırılması gerekir diye düşünüyorum.

    yasanın mevcut hâli sadece iş verenin lehine bir durum olmakta.

    edit: siz de istifa etmeyin, tekkeyi bekleyin, o zaman daha fazla izin hakkınız olur diyen arkadaşlar şunun farkında değiller sanırım. işten atılsanız da, çalıştığınız iş yeri iflas edip kapansa ve iş akdiniz feshedilse de durum aynıdır. hatta daha uç örnekler vereyim. iş vereniniz size mobbing uyguluyor olabilir. ya da kadın çalışansınız ve iş yerindeki bir çalışanın tacizine uğradınız ve istifa ettiniz. sonuç yine aynı, yani yıllık izin haklarınız hooop sıfırlandı.

    edit 2 : patron arkadaşlardan bazıları çok içerlemiş başlığa. abuk subuk sallamışlar. "iş değiştirdiğin gibi neden 1 ay izin verecekmişim" minvalinde saldırmışlar. bazı arkadaşlarında belirttiği gibi pekçok ülkede işe girdiğin andan itibaren ay bazında izin hakkı kazanırsın. misal her ay için 16 saat ya da 20 saat gibi. yani "bugün işe girdim, yarın 30 gün tatile gidiyorum" diye birşeyden bahseden yok. bu ülkede kızını hastaneye götürmek için yıllık izin kullanıyor insanlar ya da kadın çalışanlara süt iznini kullandırmayan "kurumsal" firmalar bilirim ben. bu arkadaşlar hangi ülkede yaşıyorlar merak ediyorum.

    bir başkası da “nasıl olsa izin paranı alıyorsun işten çıkınca” diyor. ben diyorum ki 20 sene de çalışsan, başka işe girdiğinde izin hakkın yok, sonraki sene de 14 güne düşüyor iznin. yani alakaya maydanoz cevaplar kusura bakmayın. benim dinlenme hakkım nerde diyorum, sen diyorsun ki çıktığında izin parası...

    ayrıca ısrarla birkez daha altını çiziyorum. seni işten çıkardıklarında da aynı durum geçerli ya da çalıştığın firma battığında da. biri de demiş ki senin çalışmaya niyetin yok. ne diyeyim allah sizin gibi düşünen patronların şerrinden korusun bizleri.

    edit 3: başlığın dünden beri debe'ye girmesinden tutun da, bana atılan pekçok mesajdan anladığım kadarıyla bu durum her çalışan için ciddi bir problemmiş. tüm yazılanları tek tek okudum. farklı meslek kollarından arkadaşların paylaşımları sayesinde hiç bilmediğim farklı bazı uygulamalar olduğunu da öğrendim. özellikle basın sektöründen bir arkadaşın paylaştıkları keşke hepimiz için geçerli olsa. herkes konunun ne kadar saçma ve adaletsiz olduğundan bahsederken, birkaç patron arkadaşın mailinde (yanımda çalışanlar ...v.s. laflarından belli oluyor) bol küfürlü girizgahlar ve "siz küçükken siyanürlü su mu içtiniz" şeklinde aşağılamalarla betimlenmiş saldırılar mevcut. iki görüşü savunanlardan çoğunluğun yazdıkları ve azınlıktakilerin üslubuna bakınca bile her şey apaçık meydana çıkıyor. bu işin bir standardının olması lazım artık.

    şimdi bu dakikadan sonra konuyu medya ya da siyasilerin gündemine nasıl getirebiliriz sorusunu sormak lazım. ben bundan önce kendimce bir takım girişimlerde bulundum ama cevap dahi alamadım. ancak sizlerin de fikir ve girişimleriyle bu adaletsizliğin önüne geçmemiz mümkün olabilir.
  • köle zihniyetli zavallıların, bu haksız uygulamayı eleştirenlere utanıp arlanmadan "size küçükken siyanürlü su mu içirdiler yeaaa" diyebildiği durum.

    bak cücük beyinli arkadaşım. bizim ülkede sgk adı altında, başka ülkelerde başka isimlerle düzenlenmiş sosyal güvenlik fonlarına senin maaşından her ay kesinti yapılmasının sebebi tam da böyle şeylerdir. senin ödediğin prim, gün bellidir. (o parayı da aslında işverenin falan ödemiyor, senin maaşından kesinti o, ama ülkemizdeki şerefsiz işverenler ve denetimsiz yapı sayesinde sgk'sız insan çalıştırılabildiği için bu sanki patronun "ödediği" bir şeymiş gibi oluyor sizin cücük beyninizde, o ayrı) senin bu ödediğin kesinti sayesinde hakların bellidir ve sabit olmalıdır. mesele hangi şirkette çalıştığın değil çünkü, sen a şirketinde de çalışsan b şirketinde de çalışsan o kesintiyi kime ödedin? devlete. bu durumda devlet ne yapacak? senin yıllarla birlikte artan dinlenme ihtiyacını garanti edecek. bunu yapmak zorunda. neden? çünkü parayı alırken iyiydi di mi?

    "size siyanürlü su mu içirdiler?" diyen gerzekler bir zahmet türkiye'den dışarıyı da bir görsünler. ab ülkelerinde çalıştığın ilk ayın sonunda izin kullanmaya başlayabildiğini (atıyorum ay başına 1,5 gün izin kazanıyorsan daha birinci ayın sonunda, yani bir yıl dolmadan o izni kullanabildiğini), primlerini ödediğin sürece şirket değiştirsen bile yıllık izin hakkının azalmadığını bilsinler. ha bu salaklara göre fransa'ya, almanya'ya da hep siyanürlü su salmış olabilirler! zeka fazlalıklarından dolayı böyle düşünmeleri çok normal!

    bir şey diyeyim mi, köle gelmişsiniz köle gidersiniz siz bu kafayla. neymiş sosyalist kafaymış, o ülkeler kapitalist değil sanki! kapitalistin allahı abd daha iyi koşullar sunuyor, sen neyin kafasındasın? sosyalist ne, kapitalist ne, kapitalist devletler sosyal devlet olamıyor mu, sosyal devleti sosyalist mi sanıyor ne sanıyor acaba bunlar? genel kültür sıfır, ama akıl yürütme de sıfır. yemin ederim bu cücük beyinle iyi hayatta kalmışsınız. ah ah, doğal seleksiyon yeterince hızlı işlemiyor ne yazık ki, işlese senin baştan elenmen gerekirdi!
  • yıllık izinler çalıştığınız işyerine vermiş olduğunuz emeğe bağlı olarak kullanılan değil, bir çalışan olarak kişisel hakkınız olmalıdır. o işyerinden bir başkasına geçişte sıfırlanan bu hak, kişinin dinlenme hakkını gasptan başka şey değildir.

    bir de yıllık izninizi sağlıklı biçimde kullanamamaktan kaynaklı olarak iş değiştirmeye karar verdiğinizde çalıştığınız süreyi tamamen yakan, çözmeye çalıştığınız soruna dair yorgunluğun üzerine 1 yıl çalışma süresi daha ilaveleyen uygulamadır.
  • yıllık iznin sadece 15 gün olması ve ilk yılı doldurunca hakedilmesi bile başlıbaşına saçmalıktır.
    yıllık izin, işçinin çalıştığı seneye bakılmaksızın (en az) 2 hafta yaz, 2 hafta da kış olmak üzere 4 hafta ve zorunlu olmalıdır. bir sermaye babasına 20 yıldan fazla kölelik yapmış bir işçi 1 ay yaz, 1 ay da kış tatili yapmalıdır.

    öğrencilerin ve öğretmenlerin bile kendilerini toplamaları için 3 ay +15 güne ihtiyaçları varsa (ki hakları olduğunu düşünüyorum) kapitalizmin senede 15 günlük izinle bizi köleleştirmesine bence fazla göz yummuşuz.

    ben kalp sosyalizm orak çekiç kalp yukarı kalkmış yumruk kalp.

    edit: ben sadece belgesel seyrediyorum uyardı, öğretmenlerin tatili 2 aymış, affola.
  • almanya'da nerede nasil ise baslarsan basla ilk yildan itibaren 30 is günü tatilin var mesela. yeni mezun oldum, ise basladim. cat. 30 is günü iznim var.
    sosyal devlet dedigin budur. yarin öbür gün türkiye`ye dönsem köle gibi sifir izinle baslayacagim. tamamen isverini koruyan, boktan bi sistem türkiye'deki.
  • yıllardır benim de insanlara tek tek anlattığım bir haksızlık bu.

    her iş değişikliğinde tecrübeye bakılmaksızın olaya sıfırdan başlamak tam bir emekçiyi sikme hareketi.

    hadi kaliteli beyaz yaka, transferlerde bunun pazarlığını yapabiliyor, istediği günü diretebiliyor iş değişikliklerinde ama mavi yaka ya da daha birçok beyaz yaka çalışan bunun mağduriyetini yaşıyor.

    peki kanun işin içinden nasıl sıyrılıyor? izin hakedişlerine "en az" ibaresi koyarak. yani 14 gün izin hakettiğinizde bu sizin asgariniz, iyi bir emekçi olursanız belki patronunuz daha fazlasını bile verebilir diyerek.

    sikeyim bu kuralı.
  • iş hayatının buglarından biridir ama işveren memnun devlet memnun sıkıntı yok, giren bize giriyor. 7 gün izin için yılın geri kalanında çalışıyoruz.
  • ilk bir sene izin hakkının olmaması yıllardır isyan ettiğim durumdur. bu dördüncü iş yerim ve ilk senelerimde hep bir sonraki yılın izninden kullandım. son işimde yaklaşık 7 senelik tecrübeli olmama rağmen izin hakkım eksili rakamlarda ilerlediğinde sevgili iş arkadaşlarım gözlerini belerte belerte ne kadar çok izin yaptığımı belirten cümleler kurdu. kapitalizmin pençesinde hergün daha çok köleleşen bu insancıklar bana ilk yıl izin hakkım olmadığını, yaz gelmiş olsa da izin almadan eşşek gibi bir kış tatil yapmadan çalışmam gerektiğini hatırlatıyordu. kraldan çok kralcılar global firmada olduğumuz halde avrupadaki, amerikadaki iş arkadaşının yaptığı haftalarca izni düşünmüyor da benim aldığım birkaç günlük izin batıyor. bu kölelik mantığı yerleşmiş arkadaş, bu mantık gitmedikçe daha da doğrulamayız biz izin gününde mail bakmanı da beklerler, abuk sabuk arayıp rahatsız da ederler yaptığın tatili burnundan da getirirler ne de olsa patronun hakkını koruyan çomarlar açık ofiste her yerdeler.
  • köleliğin ana unsurudur.

    daha önce çalıştığım bir işte 10 ay gibi bir süre çalıştım. sonra iş değiştirdim. iş değiştirince kafadan 1 yıl daha eklendi. yani neredeyse 2 yıla yakın bir süre izin kullanamamıştım. bu kadar süreyi izinsiz (bayramlar vs hariç elbet) geçirmek kişiye kafayı yediriyor bir süre sonra.

    haydi bunu da geç, kademeli olarak artan yıllık izindeki gün sayın da sıfırlanıyor. 5 yıl dolunca 14 günden 21 güne çıkan izin, iş değiştirince tekrar hop 14 güne iniyor. 10 yıl olunca tekrar, tekrar, tekrar..

    bir yazar güzel söylemiş yukarılarda, "izin" denen konu kurumun lütfettiği değil, sosyal bir hak olmalıdır. devlet tarafından neden kuruma verilen emeğe bakılıyor ki? çalışanların geçmişteki genel çalışma sürelerine bakılarak ne zaman izin kullanabileceği, ne kadar izin kullanabileceği baki sayılabilir. bu çok zor bir şey değil.
  • akp bu milleti ne kadar öpse yeridiri hatırlattı. adamlar sadece bir sene odaklı düşünebiliyor.

    yıllık iznini kullanmadıysan ve bir yılın sonu işten çıkarıldıysan o 2 haftalık ücretini alırsın evet; mesele bu değil.

    fakat ortada yıllar arttıkça artan iznin var çünkü yaşlanıyorsun ve yıpranıyorsun; daha fazla tatile ihtiyacın oluyor.

    45 yaşında iş değiştirirsen; senin 25 yıllık yıpranma payına bakılmaksızın sana bir yılın sonunda sadece 2 hafta tatil uygun görülüyor. oysaki sen 25 yıl başka iş yerinde/yerlerinde çalıştın, haksızlık var. neden anlaması bu kadar zor lan?

    özel sektör aynı iş yerinde uzun süre kalmak zor çünkü mobbing diye bir şey var.

    adamın tuvalete gittiği zamanı gözetleyen oktaylara ise bir şey demiyorum, 40ından sonra bir iş değiştirsin de ondan sonra göreyim kendisini.

    benim buradan çıkardığım bu milletin içinde kölelik var ve standart haklarından bahsedince bunları ütopik şeyler olarak görüp patron götü yalamayı tercih ediyor. kendi acizliğini görmeden padişahları savunuyor.

    her şey müstahaktır.
hesabın var mı? giriş yap