• en büyük isim manasına gelen arapça kalıp. kuran da geçmeyen bir tabir. müslümanlara bulaşmış habis hale gelmiş uydurma. denir ki ; bu isimle dua edenin duası mutlaka kabul olunur..ayete bakalım ne diyor ;

    " (onlara) de ki; sizin duanız olmasaydı rabb'im size değer verir miydi ? " furkan suresi 77.ayet

    neymiş ; dualar kabul olunuyormuş. hatta allah sırf dualarımız için bize değer veriyormuş.
    ama benim duam kabul olmuyor :( ; kulluğunu gözden geçir , hayırlı olanı iste. zira bu kısımda kuran da var.

    özet : kuranla alakası olmayan sonradan uydurmalardan meşhuru. neden ihtiyaç duyuldu böyle uydurulmalara ? (bkz: davranış bilimleri) kula kulluk ettiremessin başka şekilde. en basiti bu.

    neden aklınızı kullanmıyorsunuz ? yasin suresi 62.ayet
  • esma-i hüsna'dan olan ferd, kuddüs, hayy, kayyum, adl ve hakem isimlerinin birisinin veya tamamının olması ihtimalinin epey yüksek olduğu, hz. ali (r.a.) tarafından bildirilmiş allah'ın en büyük ismi veya isimler topluluğu.

    yakalanabilirse, gölgesine sığınılıp yapılan hamleler, 12'den vurmuşçasına getiriler sağlayabilir kişiye.
    (bkz: #255865)

    insanlara gizli bırakılışının hikmeti, ardında koşulup, aranması içindir*. benzer durum, cuma günü eşref saatinin, ramazan ayında kadir gecesinin, hayatta ölüm vaktinin bilinememesinde de mevcuttur.
  • bizi aşan bir bahistir. bu meseleye hiçbir şekilde ilmimiz, fikrimiz, marifetimiz yetmez. ancak aşağıdaki linkten çok cüzi bir tecellisini dinleyebilirsiniz...

    http://www.odnoklassniki.ru/video/1620051367

    (bkz: dua nedir/#42748544)

    not: açıkçası bilmediğim bir mevzuya girmek istemem ama bir sürü bozuk görüşe karşı da bir şeyler söylemek lazım. ne kadar doğru bilemiyorum ama bu konudaki incelemelerimden edindiğim intiba şu oldu "ism-i azam sihirli bir kelime değil, bir tür bilinç işidir"
  • bir kısım tasavvuf ehli ism-i azam cu'dur demişlerdir.

    cu': açlık: 79
    idad: ölüm vakti: 79
    ahd: misak, mukavele, tevhid, vasiyet: 79
    vâhdanî: allah'ın birliği ile alâkalı: 79
    zelzele: yer sarsıntısı. sarsma: 79
    acv: çocuğa süt içirmek: 79
    nikâh: evlenme: 79
    azza': şiddet ve kıtlık yılı: 79.
    ilzam: muhalifini susturmak, söz ve fikirde galibiyet. isnad ve isbat etmek: 79
    mellah: denizci. kaptan: 79

    bijeng: kapı anahtarı, miftah: 79.

    yani büyükler nefsin ancak oruç ve riyazetle yola geldiğini ve arındığını söylemiş oluyorlar. normalde son derece düşük titreşim frekansı nedeniyle zikri kabul etmeyen ve şiddetle reddeden sürüngen ve memeli beynimiz, açlık ile tüm mukavemetini yitiriyor ve zikrin istilasına karşı koyamıyor. tüm vücud zikrin saltanatı altına girdiğinde işlem tamamlanmış oluyor.

    bu hale gelen zat, artık hangi esma ile dua ederse etsin, o ism-i azam oluyor. tabii bu devrin insanlarının pek başarabileceği işler değil bunlar. ayrıca tezkiye aşamasına gelinceye dek halledilmesi gereken pek çok mesele var.
  • esmalarda genetik gibi kuşaktan kuşağa aktarılırlar, elbette insanlarda hiçbir esma eksik değildir. ancak yoğunlukları değişir.
    mesela biri çok merhametlidir, onda er rauf esması çok fazladır gibi...

    bu nedenlerle genelde şeyhin çocuğu da şeyh oluyor. bu genetik gibi bir şey. ancak mesela bir kişi ne kadar güzel olsa da, çeşitli şeylerle görünüşünü çirkin hale getirebiliyor. bu durum her ne kadar potansiyelimiz olsa da cüzi irademiz ile alakalı aslında...

    dna, yani genlerin bulunduğu birim ise sarmal şeklindedir. şekli aynı diyalektik sürecin tablosuna, yılanın kıvrımına ve dalga şekline benzer.
    çift zincirlidir. dna daki bazlar karşılıklı olarak bağlanırlar.

    bir şey zıttı ile beraber bulunur. + ve - kutubun birbirini çekmesi gibi...

    genetik olarak aktarılan esmalar bir arada bulunurlar, tıpkı bazlar gibi, birbirine bağlıdırlar. mesela allah'ın el kâbıd (dilediğine darlık veren, sıkan, daraltan) ismi ile el bâsıt (dilediğine bolluk veren, açan, genişleten) ismi birbirine bağlı halde bulunurlar.

    zıtların bir arada olmasının sebebi ise yükselmenin sağlaması.
    hz.mevlana'nın örnek verdiği gibi, rüzgar ile ateş ancak bir arada olunca yükselirler...
    ya da nefs ile ruh. aynı evde kalırlar, bedende ve böylece yükselirler.

    allah'ın 99 ismi vardır. 98 isim karşılıklı olunca, 49 çift ediyor. (7×7, özellikle 7 sayısının oluşu ve her şeyin çift yaratılması yani esmaların insandaki ve başka şeylerdeki yansıması anlamındaki çiftlik çünkü her şey aslında kendi ölçeğinde bir aynadır. esmalar çift yaratılmıştır anlamında değil, onların yansıması çiftler oluşturmuştur)

    yalnızca allah ismi geriye kalıyor. allah ismi 99'un 1'i.

    allah ismi tüm isimleri içerir, kendine toplar. hiçbir isim yönünden eksik değildir yani ism-i azam allah ismi olabilir ancak bu söyleyen kişiye göre değişen bir şey...

    insan-ı kamil, kendisi zaten allah isminin tecellisi olduğu için allah ismini söylerse yapamayacağı şey yoktur. yani bütün duaları kabul olur.

    ism-i azam a ulaşabilmek için, insan-ı kamil olmak gerekir, ancak o şekilde allah ismi güzel bir şekilde zikredilmiş olur.
    ( biz insan-ı kamil olamayız. o her asırda bir tanedir. ancak ona öğrenci olabiliriz. böylece ism-i azamdan nasipleniriz belki.)

    aynı zamanda tüm her şeyin esmalardan oluşması hakkında ise şöyle düşünebiliriz, madde tanecik ve dalgadan oluşur. buradaki taneciği yokluk hamuru, dalgayı ise ilahi isimlerin birleşmesi olarak düşünebiliriz.
    bu bakımdan düşününce ses dalgalarının insanı yansıttığı daha anlaşılır oluyor...

    [1- allah(c.c.): "eşi benzeri olmayan, bütün noksan sıfatlardan münezzeh tek ilah, her biri sonsuz bir hazine olan bütün isimlerini kuşatan özel ismi. isimlerin sultanı."]

    doğrusunu allah bilir, bu yalnızca bir tefekkür yazısıdır.

    ayrıca:
    (bkz: #42809007)
    (bkz: #86895449)
  • şefik can merhûm:

    ism-i âzam, allah'ın en büyük ismi demektir. bu ismin ne olduğu kesin olarak bilinmemektedir. "allah" ve "huve" isimleri ism-i zât oldukları için belki de ism-i âzam bunlardır. ârifin biri şu mânâda bir kıta söylemiştir: "müridin biri şeyhine: "allah'ın 99 isminden hangisi ism-i âzamdır?" diye sormuş. şeyh şu cevabı vermiş: "allah'ın isimlerinden hangisi küçük olabilir? onun bütün isimleri, ism-i âzamdır." bu sebeple hangi isimle duâ edilirse tesiri görülür, fakat o ismi okuyacak ağız ister.

    rivâyet ederler ki: hz. ali bir ağaç altında oturuyormuş, biri gelmiş, fakîr hâlinden şikâyet etmiş. hz. ali yerden bir avuç kum almış, bir şey okumuş, kumun üzerine üfleyerek fakire uzatmış, fakir kumların altın tozu olduğunu görünce: "ya emir, ne okudun, allah aşkına bana da öğret." demiş. hz. ali de fâtiha sûresi'ni okuduğunu söyleyince, fakîr hemen bir avuç kum almış, fâtiha sûresi'ni okuyup üflemişse de avucundaki kumlar olduğu gibi kalmış. hz. ali; "ikimiz de fâtiha'yı okuduk, ben okuyunca kumlar altın oldu. sen okuyunca olmadı. çünkü bendeki ağız sende yok." diye buyurmuş.
  • h.z. süleymanın yüzüğünün üstünde yazılı olan allah'ın yüzüncü isminin genel adı ism-i azamdır.......
    bu isim halk'tan gizlenir...
    allahın yüzüncü ismidir....
    dünyayı kurtaracak olan isimdir
    ancak bu isimle dua'lar kabul olunur...
    hz.ali'nin bu ismi bildiği rivayet edilir...

    ayrıca amin maalouf bu konuyu işleyen 'yüzüncü ad' isminde bir de kitap yazmıştır....
  • amin maalof'un "yüzüncü ad" romanının kahramanı baltazarın aradığı.
  • bu entride, her an değişen ism-i azam tecellilerinden, kişiye özgü olan ism-i azam'dan, yahudilere kullanmaları yasaklanmış isimlerden ve şahsi fikrime göre allah'ın en büyük ism-i olan gerçek ism-i azamdan bahsetmeye çalışacağım.

    allah'ın zatıyla ve sıfatlarıyla ilgili isimleri bulunmakta. gönderdiği peygamberlerle kendini kullarına tanıtan rahman yarattığı her şeyi kendi isimlerinin bir aynası yapmıştır. her varlık allah'ın isimlerinden bir veya birkaçının tecellisine mazhardır.

    güzel olan kişiler cemîl ismine, hiddetli kişiler, celal ismine, cömertler kerim ismine, adaletli insanlar adl ismine mazhardırlar. isimler güzel olmasına güzeldir ama onları taşıma keyfiyeti insanın iradesine bırakılmıştır. ayna, bu isimleri nasıl yansıtacağına kendisi karar verir yani.

    celal ismi kendisine daha çok yansıtılmış kişiden beklenen, haksızlıklara karşı konuşması, mazlumları koruması, garibanın, kimsesizin sesi soluğu, zalimin başının belası olması gerekirken o gidip de allah'ın kendisine verdiği celal sıfatını masumları daha çok ezmede kullanırsa bu allah'ın değil aynanın yansıtma keyfiyetiyle ilgilidir.

    bıçağı iyi işler için de kullanabilirsiniz kötü işler için de. iradenin nasıl sorumluluk gerektiren, ahiretin, cennetin, cehennemin yaratılma nedeni olan bir nimet olduğu bundan anlaşılabilir.

    irade hem yıkıcıdır hem imar edicidir.

    allah'ın her isminin ism-i azam derecesi bulunmaktadır. mevcut olan ism-i azam'ın haricinde bunun da bilinmesi gerekmektedir. her gün ve her an değişmekte olan bir ism-i azam tecellisi vardır.

    peygamber ve ashabı bedir'de savaşmaktalar diyelim. allah'ın o günde, o anda ve o yerde ism-i azam tecellisine ulaşan ismi hangisidir? rauf ( kullarına karşı çok şefkatli ) ismi olabilir mi mesela? tabiki de hayır.

    her vaktin, her zamanın öne çıkan en çok kazandıran ameli farklıdır ve bunun dışındaki ameller bazen günah bile sayılabilir. yukarıdaki örnekten devam edecek olursak, peygamber ve ashabı canlarını, yurtlarını korumak için savaşa giderken, kaza namazı kılmak, zikir çekmek için geride kalan insanın durumu ne olabilir sizce?

    allah'ın isimlerini ve tecellilerini iyi bilirseniz onlardan hangilerinin en ziyade ism-i azam mertebesinde olduğunu anlayabilirsiniz. o anladığınız isimle allah'ı anmak o'na o zamanlarda o isimle duada bulunmak var olan en azim tecellide olan isimle sizi aynı frekansa sokar.

    bolluk zamanlarında er-rezzak, el-bâsit, darlık zamanlarında el-kabid, zulümlerin olduğu zamanda el-müntakim, es-sabur, adalet tecellileri yağmaya başladığında, el-adl, savaş zamanlarında el-nasîr, el-hak, yalnız hissettiğinizde el-veliy isimleri azametlerini hissettiren isimlerdir.

    allah kitabında şöyle buyuruyor :

    araf-180 : en güzel isimler allah'ındır, o halde bu isimlerle o'na dua edin. o'nun isimleri konusunda haktan sapanları terk edin. onlar işlediklerinin cezasını çekeceklerdir.

    isimleri konusunda haktan sapanları da yine kur'an'ında tasvir etmiştir :

    bakara-11: ne zaman onlara: "yeryüzüne fesat saçmayın!" denilse "biz sadece barışçıyız, ortalığı düzeltmekten başka işimiz yok!" derler.

    bu yüzden allah'ın bütün isimleri çok değerlidir ve her birinin ism-i azam makamı bulunur. ahirette de böyle olacaktır. adl ismi öyle bir esip savuracak ki hadisin ifadesiyle peygamberler bile ümitsizliğe düşecek, sonra rahim ismi, ğafur ismi tecelli ettiğinde herkes "ben de affedilebilirim" ümidine kavuşacaktır.

    yabancıların ortamı anla anlamında kullandığı read the mood, read the room ifadelerinde belirtildiği ve islamın ilk emrinde olduğu gibi, olan biteni ve allah'ın tecellilerini iyi "oku"malı, ortama hakim olan isim tecellilerine sığınmalıdır.

    bununla birlikte allah, isimlerinin sonsuz tecellileriyle varlıklarda bazı isimlerini diğerlerinden daha çok kullanmıştır. güneşte nur ismi daha çok tecelli ettiği gibi, her insada diğer isimlerden biraz daha fazla tecelli eden isimler bulunur. kişi kendi ni tanırsa, rabbini tanır derler, insan bütün isimlerin tecelligahı olan insan, bazı isimlere diğerlerinden biraz daha fazla muhataptır ve bu isimleri aramalı, bulmalı, kariyerini, hayatını, kendisine verilen potansiyeli bu isimlerin gerektirdiği şekilde kurgulamalıdır.

    her an değişen ism-i azam tecellileri, insandan insana değişen, kişinin kendisinde daha çok kullanılan ismin o kişinin ism-i azam'ı olması yanında allah'ın gizli tuttuğu bir ism-i azamı da vardır. yahudiler (bkz: kabala), hristiyanlar ve müslümanlar bu ismin peşindedirler. çeşitli ulema bu ismi bulduğunu ifade etmişler ama saklamışlar. hz peygamber bile hz aişeye bu ismi öğrenmek istediğinde bildirmemiş ama onun duasında denk geldiğinde ism-i azamla dua ettiğini ona söylemiştir. hadislerde buna benzer geçen esmalara bakıldığında ortak bir isim olmadığı görülür. o yüzden peygamberin o kişilerin özel esmalarını kastettiğini düşünebiliriz.

    şahsi düşünceme göre allah'ın bu ismi ayrı bir isim olarak ifade edilmeyen hu ismidir. hu, hüve, ya hüve, yahova şeklinde de ifade edilen bu isim aslında bir zamirdir. arapçada "o" demektir. ya hüve, "ey o kişi" anlamında kullanılır.

    hz musaya verilen 10 emirden bir tanesi "allah'ın isminin ulu orta anılmasının yasak oluşudur" bunun nedeni muhtemelen o isimle allah'dan allah'ın razı olmayacağı şeyleri istemeleri, düzeni o isimle bozma çabalarıdır. belki de bu yüzden allah yahudileri lanetlemiştir. anmalarının yasak olduğu isim "yehova" veya "elohim" dir. birincisi "ya hüve" veya hüve veya hu ile arapçada olan isim, diğeri allahümme veya el-ilah, yani allah ismidir. allah'ın zatının adı yani. el-ilah ve hüve isimleri bir noktada aynı anlama gelir. el-ilah belirli olan ilah, ilah denilince akla gelmesi gereken tek ilah anlamındadır. yani hüve, o.

    nefes alıp veren her canlı her nefes alışlarında ve verişlerinde "hu" derler. nefes alıp vermeyi kendi isminin zikri şeklinde yapması manidardır.

    dua ve sadaka kainatın işleyişine konulmuş değişkenlerdir. bunları kullanırken çok dikkatli olmalısınız.

    isra-11 : insan, bazen şerri, tıpkı hayrı istercesine ister. pek acelecidir bu insan!

    bedduada olduğu gibi duada da bir denge, balans vardır. istediğiniz her nimet, imtihanıyla birlikte gelir. dünyada bir imtihana iliştirilmemiş hiçbir nimet yoktur denilebilir. (bkz: yin yang) mihnet kökünden gelen imtihanın, ille de çok büyük sıkıntı olması gerekmez. yemek bir nimettir ama yediğiniz andan itibaren vucut onunla bazı rahatlamalara ve sıkıntılara maruz kalır, mal, evlat hem bir nimettir hem de mihnetleri vardır.

    enfal-28 : mal ve çocuklarınızın sizin için birer imtihan olduğunu ve büyük mükâfatın allah katında bulunduğunu bilin.

    mihnetsiz nimet yoktur görüldüğü gibi. yahudiler bu konuda aldanmışlar, siz aldanmayın.
  • hay veya hu olduğuna dair rivayetler vardir diğer bir rivayet de allah ismidir. tam olarak bilinmemekle beraber sirri subhandir.
hesabın var mı? giriş yap