• çok afedersiniz sikini ona buna sokmayı bişi sanan üstelik erken boşalma probleminden muzdarip bir herifle, aşka inanmayıp aşk peşinde koşan 1 aylık ilişkisinin yıkıntıları altından kurtulamayan saplantılı bir kadının aşkı pardon aşk sandığı şeyin hikayesi.
  • televizyonda yine oynuyor. bence bu film, orta sınıftan, orta sınıfa ait her şeyden kurtulmaya çalışan ama yetişme tarzının, kökeninin direnciyle karşılaşan, arada kalan bir adamın hikayesi.
  • eveeet alperin sakalı, adanın memesi, bilmem ne teyzenin döpiyesi derken bir filmin daha sonuna geldik. filmle ilgili yapacağım saptamaları ve filmdeki göstergeleri şpoyler ibaresi altında devam ettirmek istiyorum çünkü benim yüzümden kimsenin filmin sonunda daha az ağlamasını istemiyorum.

    --- spoiler ---

    şimdi kız var, ismi ada, güzel bi kız alımlı bişey. sinema sektöründe çalışmış eskiden sonra ayrılmış ne denli kurtlar sofrası olduğunu görmüş, şimdi çocuklara batman robin kostümleri falan dikiyor kendi dükkanında özel günler için (mesela gotham city'nin bağımsızlık günü) idealist yani. kızın geçmişine dair bir kaç ufak ipucu dışında elimizde bir şey yok, alper üstü kapalı olarak "ne o la eskiden fena sigtiler seni heralde ehöhö" esprisine karşılık ılık nescafeyi üzerine fırlatmasından anladığımız kadarıyla ada eskiden kötü bir aşk macerası yaşamış, bu konularda hassas yani.

    erkek var adı alper, taşradan gelmiş istanbulda kendi tutunmuş, henüz bir akp'li bakan gelip risotto siparişi vermemiş olacak ki cihangir'de bir restoran işletiyor, güzel bi arabası var chrysler cruiser, neden bu arabayı tercih etmiş? çünkü retro bi tasarımı var arabanın yani alper burda geçmişe özlem duyuyor istanbuldaki hayatından vazgeçemese de aslında köyünü özlüyor, hayat bitirmiş onu threesome'lar, swinger partyler falan yormuş. annesi küçükken ona lynyrd skynyrd’dan simple man i söyleyerek uyutmuş belli ki köyde, onun için ne oldum delisi bir insan olmamış alper lüksünden ödün vermese de arabasını retro, evini olabildiğince sade dekore edip semiramis pekkan falan dinler olmuş.

    kumrularımızın ilk seks deneyimi oldukça ilginç, gerçi ona pek seks denemez daha çok eli sopalı japon avcılardan kaçmaya çalışan kutup foklarının buzda debelenmesini çağrıştırdı bana. bu sahne sayesinde alperin sadece trisamcı, svingırcı, para karşılığı sekse sıcak bakan, fahişe uzmanı(whore master.. var böyle bir sıfat gerçekten) bir insan olduğunu değil aynı zamanda bir date raper(bu da var) olduğunu da öğrenmiş oluyoruz. ada'nın burdaki durumu çok önemli, bu sahnedeki en önemli gösterge ada'nın sütyeni. alper kızın kazağını sıyırınca ne görüyoruz? lacivert sıradan bir naylon sütyen, yani ada eve sikişmek amacıyla gelmemiş, tamamen temiz duygularla, sadece şarap içip müzik dinlemeye gelmiş. yoksa neden babannesinin sütyenini giyip gelsin değil mi? tabi ne bilsin bu oğlan azmış, parkeleri kanırtacak benimle. düşünemiyo yani saf.. bunu akıl edemeceyek kadar saf olan kızımız nedense sabah olunca "benim kahvemden içiyosun, çabuk bitsin ki hemen gideyim diy miiiğ?" şeklinde komplike ve zekice çemkirebiliyor aniden alpere. alper her ne kadar " yok boolm nerden çıkarıyon bunları hüürrrp" falan dese de bu sahnenin bir drama queen'e ihtiyacı var. ada görevini başarıyla yerine getirerek çekip gidiyor. dış mekanda ada'yı tam bir walk of shame durumunda görüyoruz.

    şimdi bahsedeceğim sahneyi eminim herkes iyi hatırlıyordur. ada arkadaşının karşısında yine gittim denyonun tekine verdim diye ağlanıp sızlanırken karşısındaki arkadaşı içtiği sigarayı elindeki peçeteye tükürerek söndürüyor. buraya kadar her şey tamam da.. ya peçeteyi ağzından uzaklaştırırken peçete ve ağızla birleşik olarak aşağıya doğru sarkıp uzayan tükürüğü gördünüz mü? "ıyyy pis amına koyayım, iğrenç laaan" dediniz evet ama eğer ki bu sahne çağan ırmak'ın gözünden kaçan bir sahne değil de bilerek kurgulanmış bir şeyse o zaman farklı bir anlamı var. klasik sinema dilinde "kötü" kavramının zaafları olmaz, hataları olmaz. en azından "aa bu da bizdenmiş, püsküütü çaya banıp yiyo, sümüğü akıyor, regl olunca sevgilisinden olup olmadık şeyler istiyor" vb.. şeyleri düşünüp empati kurmamız engellenir ki, katharsisi yanlış kanalize etmeyelim, iyi'yi kötüden ayırabilelim, kötü daha kötü, iyi daha iyi olsun, kötüler ölsün gebersin, iyiler amerikayı uzaylılardan ve araplardan kurtarsın vs.. siz hiç taharet musluğunda götünü yıkayan femme fatale karakter gördünüz mü? görmemenizin nedeni yabancıların götlerini yıkamamaları ve çok pis insanlar olması yüzünden değil. işte bu sahneyle o kız diyor ki "alo ben harbi kızım, sizden biriyim, halk çocuğuyum, alperle ilerde bir işim olmaz". yani bu sahneyle beraber bu kız ve alperin sikişmemesi garanti altına alınıyor. yoksa bu sahne olmasa da işi alpere bıraksan ohooo havada karada. bu yüzdendir ki ilerde alper ve bu kızı yanlarında adayla beraber sarmaş dolaş felan görmemize, alperin bunu yanağından öpmesine, yani filmin fake atmasına rağmen "imkanı yok bunlar asla sikişmeyecek" diyerek gönül rahatlığıyla izledim. halbuki bu sahne olmasa önceden kıza "motor, kaltaaaak, az sonra kesin alpere verecek orospu" diye ön yargılı yaklaşmayacak mıydık?

    kumrularımızın ikinci sevişme sahnesi alper için deplasmanda geçiyor. sahneyi değerlendirmeden önce bu kısımla ilgili başka bir göstergeyi ele alalım. alperin evine baktığımızda modern ve retro dizaynın yanı sıra eve belli bir matlık sahip, alperin evinin cansız ve soğuk renklerine karşın ada'nın evinin canlı ve sıcak renkleri. aynı zıtlık michael mann'in heat filminde vardı robert de niro'nun minimalist ve soğuk evine karşı ashley judd'un sıcak ve renkli yuvası. bunlar güzel göstergeler tabi neyse ne diyorduk alper deplasmandaydı. evide oynayan her takımın yapacağını yapan ve erken atağa kalkmasının ve durmadan saldırmasının yanı sıra alper denen hayvan bu tutumunu deplasmanda da sergileyerek agresif oyunuyla göz doldurmadı diyemem. ama ada öyle bir kız değil, kırbaca, kelepçeye dirty talk'a gelemiyor. bu yüzden ilk önce üste çıkıp kontrolü eline aldı daha sonra da alperi, hayvanat bahçesinden kaçan her ayıya yapılan uyuşturucu tabancayla vurma ve bayıltma işleminden geçirdi. bu üste geçişi aynı zamanda proleterya'nın kapitalizme karşı bir zaferi olarak yorumlayabiliriz. bireysel olarak olmasa da ada'nın üretkenliği, idealistliği, anaç ve korumaclığı, sekse temkinli yaklaşışı proleterya'yı bir sovyet propaganda afişiymişçesine temsil ederken, alper'in rahatlığı, umursamazlığı ve durmadan hoyratça zevk arayışları kapitalizmin komformizm vaadiyle uyuşmakta. çünkü alper bu sevişmede öyle bir kendinden geçti ki bir ara yumruğunu kaldırıp enternasyoneli söylemeye başlayacak zannettim. son olarak "hadi bak dokun hisset ımm mm" ve "ohh evet vay bee uvv beybii" enstanteneleri nedir? marlon brando maria schneider'la sevişmedi öyle last tango in paris'te.. biz de sikişiyoruz kandırmayın insanları.

    ve en can alıcı bölüm alper'in annesi köyden gelir. burada bu hanım teyze'ye yüklenen misyon nibelungen'deki siegfreid'ınki gibi bir kurtarıcı değil. daha çok alperi sıkıştığı eklektik ve gel gitlerle dolu hayatında gerçekle yüzleştirecek olan "nenen çarık giyerdi bunları unuttun mi?" modelidir. bu yüzdendir ki alper eski hayatına ne kadar özlem duyarsa duysun istanbulda bu durumla (yani taşralılık, köylülük) çatışmak onu oldukça rahatsız etmekte, rezil olacağı dürtüsüyle annesine modern hayatın içinde bir şark köşesi muamelesi yapmaktadır. restorandaki mevzu bahis sahnede alperin "annee.. anneee.. annneeeeeeeeeaaaaaa" diye kriz görmüş başbakan gibi höykürüp kadıncağızın ödünü patlatması, tansiyonunu 20 ye çıkarması alperin saf bir göt oğlanı olmasından dolayı değil bu yüzdendir. ama bağırmak ki ne bağırmak sanırsın ki annesi eski engizisyon yüksek üyesi de alperi kazığa oturtmuş, holy diver etmiş orta çağ'da. aslında buradaki doğu-batı örnekleri oldukça fazla, gloria jeans de türk kahvesi içen anne çok basit ve artık görmeye alışık olduğumuz bir görüntü. yani postmodern bir görüntü değil artık, kadıncağızın alışveriş merkezindeki etrafa bakışları falan.. geçiniz. ama kızımız ada ne yapıyor, harem(esenler değil de harem olması da kozmopolit yapıyı daha iyi anlatmış) otogarından kadının otobüsten iner inmez elini öpen kızımız, gloria jeans de frappuçino içmeyi tercih ediyor. ulan ölür müsün o kadına eşlik edip türk kahvesi içsen. hayır olmaz, neden çünkü ada orada ben kadir kıymet bilirim, çok sevecenim, örf adetlere saygı duyarım ama modern yaşamın gereksinimlerinden de kopmuyorum, senin oğlana yatakta ne numaralar çekiyorum bi bilsen diyor o frappuçinoyla. yani kız-erkek beraber kadını eziyorlar köylü diye, halbuki kadının yaşadığı evi gördük, mekanı gördük gayet modern güzel bir yerde yaşıyor. kadın telefonla aradı alperi köyden gelemeden önce, telefon falan da var yani, günahını alıyorlar.

    kızın istanbuldan kalkıp köye gidip alperin yatağında yattığı sahneler, fotoğraflara bakmalar vs.. drama queen kavramını batıdan doğuya taşıyıp bokunu çıkarması olarak yorumlanabilir. ama köylük(köylü çünkü bilmiyor, karagöz hacivat falan geliyo akıllarına drama diyince) yerde bilmezler drama queen falan çamlığa çekiverirler adamı.

    final sahnesinde alper peter sellers a ve inspector clouseau ya gönderme yapıyor, komik olmaya çalışıyor ama kız anlamıyor tabi. kızın entelektüelitesi yüzeysel çükü, puslu kıtalar atlası gibi mainstream eserler okuyor. hatırlarsanız rahmetli peter seller da yapardı pink panther serisinde. kadrajdan çıkar, bir süre kadrajı boş görürüz sonra sellers gittiği taraftan diğer tarafa doğru yürür çünkü yanlış tarafa gitmiştir. alper de burada bu komiklik çabası içinde olsa da kız çoktan vayt anglo saksonlara karışmış, bu tür laubaliliklere prim vermeyecek kadar akıllanmıştır. kısaca blake edwards ın pink panther'iyle işi kalmamış artık bir breakfast at tiffany's düşkünü olmuştur.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak yönetmen burda bekar erkeklere seslenmiş, elinizdekinin kıymetini bilin yoksa hayatınız boyunca chrysler'le gezip şarap içip bissürü insanla seks yapmak zorunda kalırsınız mesajını vermek istemiştir.
  • o zamanlar evde internet yoktu. geçen sene olduğu gibi bu sene de yeniyıla 'sözlükte girebilmek' için internet kafeye gittim. saat 11'e doğru 'hadi beyler kapatıyoruz" dediler. 'abi dün sorduydum hani geç kapatıcaktın' dedim, 'valla öyleydi de, arkadaşlar aradı eğlenicez biraz biliyon mu' dedi sırıtarak patron. bari müzik dinleyerek giriyim diye, şarabımı ve meze olarak da susamlı simitimi alıp eve gittim. loş ışıkta ve huzur içinde masamda oturmuş müzik dinlerken ev arkadaşım çükünü kaşıya kaşıya odaya girdi. "melemen yapak mı la..sahi saat kaç, yeni yılın kutlu olsun gel öpüyüm" dedi. öptü.

    üzerinize afiyet, makine mühendisliği öğrencisiyim, 4 yıldır elime kız eli değmedi. sevgilisine sarılıp yürürken birden başını yana çevirip, yılan gibi yere tüküren ve tepki olarak da 'aşkım şurda çay içelim mi' cümlesini duyan adamları gülümseyerek karşılıyorum ama bir daha ıssız adam diyecek olanı bıçaklarım.

    --- spoiler ---
    çiçek gibi kızı bulup da sırf sonradan hüzünlü ayrılık sahneleri çekilebilsin diye terkeden alper'e kafam girsin. kız bari yemeğini bitirseydi hayvan herif, kızcağızın boğazına dizdin yaprak sarmalarını. bi de laflara bak laflara "kanımda bi mikropla yaşıyorum..." deliler gibi sikişmeden duramıyom deme de sen şuna...puşt.
    --- spoiler ---

    (bkz: yaklaşmayın atarım kendimi)
  • ayrıca filmdeki eskiye methiye'de çok sinir bozuyor. inanılmaz rahatsız edici.

    --- spoiler ---

    kızımızın dijital kameraya rağmen normal makina kullanması; elemanın 5+1 surround system'e direnip ısrarla plak/pikap merakı. ümüğünü sıkıcaksın ikisinin de.

    ama 'erkek bitmesi'ni güzel işlemiş bak orada da hakkını veriyorum filme.
    eleman kızı tavlıcam diye saatlerce plak daha iyi, cd sıkıştırılmış plak analog falan anlatıyosun, gözlerini kapat bak aynı konser gibi, yanında söylüyorlar hey! diye entellik yapıyorsun savunuyorsun, yok havucu şöyle kesiceksin, sucuğu böyle pişiriceksin diye iki saat yemek bilgeliği, böyle bir havalar, bir fenomenler?

    daha penetrasyon olmadan böyle boşalır bitersin işte... o dakikadan sonra salvador dali olsan adam değilsin. gitti onca karizmatörlük boşa. ahah.

    "özür dilerim ya, şeyoldu da"

    bu noktadaki "önemli değil ya" deyişi kadının... hangimiz bu şekilde özür dilemedik a dostlar? o "önemli değil"deki ince taşşağı hissetmedik içten içe?

    --- spoiler ---
  • şu an show tv'de yayınlanmakta olan.

    --- spoiler ---

    alper karakterinin sevişme sonrası cıscıbıl oturup sigara içtiği sahnede moziklenen tek şeyin sigara olması kahkahalara gark etmiştir.

    --- spoiler ---
  • bu film yüzünden sapıklar kendini ıssız ilan etti, salaklar da aşık!
  • --- spoiler ---

    + olum bak gel lan buraya.
    - buyur ağbi.
    + şimdi bak bi film yapacaz pastayı götürecez. özellikle karılar bayılacak.
    - yapalım ağbi de, nasıl bişe olcak?
    + dinle lan hırbo; şimdi hatunların yapmak istedikleri değil de, hemen hemen hepsinin geçmişte yaşayıp unutamadığı olaylara benziyen bi hikaye yapçaz.
    - nası yani.
    + şimdi bu hatunlarin efendi adam yerine pic tercihi var ya?
    - he
    + konu bu paralelde ilerleyecek.
    - anladım ağbi valla zekisin.
    + biliyom, dinle. şimdi bizim bu hatun milleti efendi adamı pek adam yerine koymazlar. sanki kendileri çok bişeymiş gibi onları hakir görürler.
    - he valla benim başıma gelen de bu.
    + iyi gördün mü? erkekler için işin vurucu yanı da bu. neyse, bu hatunlar gidip bir piçe abayı yakarlar ya. öyle bir şey. adamımız bu. puştun teki.
    - puşt ağbi.
    + tam puşt. az biraz da seksomanyak. neyse sözümü kesme. adı ne olsun. alper... alper olsun. ne iş yapsın, ne iş yapsın... hah tamam. bu new york ta sonbahar filminde richard gere ne iş yapıyodu? restoranı vardı.
    - hatırladım ağbi.
    + bööle disiplinli patron; kendi yemek yapıyordu falan, ama çalışanlarıyla da tatlı sert bir arkadaş tandansı vardı.
    - tandans ağbi.
    + kız kimdi lan
    - şey winona ryder.
    + afferin len adam olucan.
    - heh heh heh
    + tamam ona da ne diyelim, popüler ne isim var lan bu aralar?
    - ağbi babaannemin eski duvar takvimi var orda yazar.
    + lan s.ktirgit sokacam babaannene şimdi tööbe tööbe. lan olum pratik düşün belki üç beş kişi filmden çok etkilenirler çocuğuna o ismi koyar. dur lan hah ada olsun.
    - olsun ağbi. yalnız kız ne iş yapacak.
    + winona ryder ne iş yapıyodu. şapkacıydı. bu da ne olsun kostümcü diyelim hatta çocuk kostümcüsü olsun. çocuk, şirinlik falan.
    - ağbi süpersin.
    + süperim dimi. neyse. şimdi eleman tesadüfen bu hatunla tanışır, görür görmez vurulur. başlar kovalamaya.
    - kovalasın ağbi.
    + lakin kızın geçmişten bağrı biraz yanıktır. geçmişte bir kazık yemiş yoğurdu üfleyerek yemekte, bu yüzden ilkin oğlana biraz mesafeli davranmaktadır. oğlan biraz maymunlukla beraber aynı richard gere gibi kek, pasta, börek, çörek yaparak bi şekilde kızın kalbine girer. kız dayanamaz yelkenleri suya indirir. sonra da fiki fiki anladın?
    - anladım yalnız kız ne zaman ölücek?
    + ne ölmesi lan?
    - ağbi winona ölmüyor muydu?
    + lan olum dur oraya bi el atıcaz. şimdi tamamen aparırsak belli olur. zaten türk dizilerinde ölen ölene. bayar yani. zaten demedim mi lan ben sana izleyen her hatun vay benim de başıma gelmişti diyip duygulanacak diye. orası farklı olum.
    - dedin ağbi.
    + sonradan kadraja herifin anasını alacaz, şöyle güneyli birşey olsun sıcak anne tripleri. sonra kızlan anne feci anlaşacak, oğlan hop hop noluyoruz bu gidişat iyi değil olacak.
    - sonra.
    + sonra herif kıza tekmeyi basacak, orda müzik girecez.
    - orrroooosssspppuuu çççooocccuuuuu
    + hah olay bu, herkes aynı şeyi söyleyecek.
    - şerefsiz oğlu şerefsiz. gitti kıza o kadar dil döktü, sonra da bafileyip şutladı. yalnız kız da çok malmış be ağbi. yani bile bile lades.
    + olum bu işler böyle. yalnız hatun milleti ona sevgi diyor
    - sokayım böyle sevginin içine.
    + dimii, olucak lan bu iş.
    - olur ağbi tutar valla.
    + sonra da bir beş yıl sonra onları kafa kafaya getiriz. kız evlenmiş, herif unutamamış, melankoliye kalmış. içsesler falan. olum büyük sinemacıyım lan ben.
    - büyüksün ağbi.
    + bir de yetmişlerden plak koyarız nostaljik olur. ayla dikmen, nil burak falan.
    - sezen aksu da koyalım mı ağbi. hastayım o karıya valla.
    + koyalım lan hergele, seni mi kıracam. onno tunçlu bişey koyarız, gerisi yaramaz zaten, o çakkıdı çakkıdı falan sırıtır.
    - haklısın ağbi. hamiyet yüceses olur mu?
    + istersen abartmayalım.
    - peki ağbi.
    + tutar mı lan?
    - tutmak ne kelime. millet bayılır.
    + herifler mala vurmak için piç olmalıyım diyecek, karılar geçmişteki kırıklarını hatırlayacak. süperim lan ben
    - süpersin ağbi, yalnız filmin adı ne olacak istanbulda sonbahar koyalım mı?
    ++++++şşşııırrrrraaaakkkkkk+++++++
    - pardon ağbi.

    --- spoiler ---
  • çok hassas sinema severler için spoiler içerebilir!

    babasının sattığı arazilerin parasıyla açtığı restoranın yarattığı sanal statü ile sürekli seks yapan bir adamın, gizemli romantik imajıyla prim yaptığı denyo bir film.

    ohhh ulan öyle bir yüzeyselleştirdim ki konuyu içimin yağları eridi.

    ancak romantizm maskesini çıkarınca filmin omurgasında bu anlattığım sığ konu kalıyor. gerçekçi bir hikaye de değil.

    bu film gerçek olmayan, ama gerçek sanılan bir erkek alt egosunun tezahürüdür şahsi kanaatimce. yani sanılıyor ki uygun şartlar sağlanırsa her erkek ıssız adam olur. oysa gerçekte bu makine böyle çalışmaz. adam bir ıssız, bir romantik ,bir agresif, bir babacan, bir şerefsiz.

    resmen kadın beynindeki erkek algısı gibi adam.

    incelemedim ancak senaryosunu bir kadın yazmış olsa hiç şaşırmam bu filmin.

    erkek dediğin öyle 3 günde 10 farklı ruh halinden geçmez.
    piçse piçtir, efendiyse efendidir, romantikse romantiktir.

    bana bu yaştan sonra masal anlatmayın.
  • etkileyici film.

    bakın nasıl etkilemiş;

    benim bir arkadaşım bu filmi izleyip sevgilisinden ıssız adam olmak istiyorum deyip ayrılmıştı. kendi dünyasına çekilip 70'lerin mp3'lerini dinlemeye başlamıştı. birkaç tane de eskilerden plak aldı ama ne yazık ki plak çaları yoktu. önceleri o plaklara çizilmesin diye gözü gibi bakıyordu sonra bir işe yaramayacağını anlayınca plakları duvara çaktı. dekoratif amaçlı kullandı.

    sonrasında sahaflara gitti tozlu bir sürü kitap aldı. küçük odasını kiloyla aldığı eski püskü bir işe yaramayan kitapları doldurdu. bir gece beni aradı, nefesim daralıyor beni acile götür dedi. meğerse kitap tozu çocuğun astımını tetiklemiş. gece boyu hastanede hava aldı. sabahleyin bir hışımla ve şu cerrahların giydiği maskelerden takıp sahaftan aldığı kitapları dışarı çıkardı, zararı büyüktü bu yüzden birazcık da olsa bu yükü hafifletmek istiyordu. kan ter içinde çıkardığı kitapları 5 liraya kağıt toplayıcılara sattı. aldığı parayla gitti cumartesi markalı ucuz litrelik şaraptan aldı. porto şarabı içermişcesine sevdi o şarabı, migros indirim reyonundan aldığı şarap kadehlerine koyup koyup gece boyu içti.

    sözde ıssız adam olacak ya kız işlerini de boş geçmedi, bodoslama daldı. facebook'tan onlarca kıza mesaj attı, attığı mesajlar hafif müstehcen, kendinden emin ve cool nitelikteydi. sonrasında kendisine cevap veren kızların her birisiyle bir gün mesajlaşıp onları bıraktı. muhabbet ilerlemiyordu, bırakması gerekiyordu çünkü kızlarla hep farklı şehirlerde oluyordu. kendisi küçük bir anadolu kenti olan yozgat'ta yaşıyordu. neden sonra ıssız adamlıktan sıkıldı gitti eski sevgilisine geri dönmesi için yalvardı, eski sevgilisi ise böyle bir dangalağı haliyle kabul etmedi. ayrıca kız, babası beyaz eşya bayiliği yapan bir çocukla çoktan nişanlanmıştı.

    bizim mal şimdi house izliyor, gün boyu house'un vicodin'i yerine pop-tip portakallıyı ağzına atıyor, bir de baston bulmuş bir yerlerden, malatya darende yapımı olduğunu iddia ediyor. bir de onunla dolaşıyor. ben bu adama ıssız adam yerine mal adam diyeceğim ama böyle desem binlerce hakkıyla mal olan adama haksızlık olacak. o yüzden hiçbir şey demiyorum, allah ıslah etsin. ya da duramıyorum mal ya. koduğumun özenti malı.
hesabın var mı? giriş yap