• bugün sanatçılar parkı'ndakine ikinci kere gittim. insanlar milattan önce kalma bu ortamdan halen "kararlar", "hareket planları", "nizami gündem", "nizami içerik akışı" vs bekliyorlar.

    hayır. bu bir araya gelmelerin günümüzdeki yegane işlevi grup terapisi hizmeti vermesi, yakınlaşma zemini oluşturmasıdır.

    bugün herkes konuşurken diğerlerinin susmak zorunda olduğu, sözün kesilmemesi gerektiği, diğer konuşanların öbürünün anlaşılırlığına zarar verdiği bu kadar ilkel bir mecradan bundan daha üstün bir işlev beklemek sosyal medya'dan çıkıp gelmiş adam için saçmalığın daniskası.

    internet çağındayız. ben şu anda bunları söylerken ekşi sözlük'ün 50.000 yazarı başka konularda başka şeyleri yazıyor ya da aralarında konuşuyorlar. keza milyonlarca twitter ve facebook kullanıcısı aynı anda konuşuyorlar. benim sözümü bölmüyorlar. benim sözümü istedikleri zaman okuyorlar. eleştirmek istiyorlarsa konunun gündemden düşüp düşmemesinden bağımsız olarak, kimsenin hafızasına ya da not alma kabiliyetine endekslenmeden eleştiryorlar.

    dünyanın en mükemmel diyalog ve konsensüs oluşturma aracı cebimizde duruyor. türkiye'de internet penetrasyon oranı %40'ın üzerindeyken, kişi başına ortalama iki cep telefonu düşüyorken "ama bizde yok" da diyemez kimse.

    o yüzden bu mecraların en ana işlevi olan fiizksel biraradalık, duygu ve hislerin paylaşımından öte bundan verim bekleyen insanları zerre anlamıyorum. hesap makinasına güvenmeyip kağıt kalemle hesap yapmak gibi bir şey.

    öte yandan o fiziksel biraradalık da inanılmaz güçlü bir his. gezi'de bulunmanın verdiğine benzer bir his olarak yalnız olmadığının en güçlü teyidi. senin kafanda olan, senin gibi düşünen büyük bir ortak paydanın varlığından haberdar olmak da iç rahatlatıcı. aynı kaygıları, aynı sıkıntıları yaşadığını bilmek de öyle.

    bunun üzerine eklemlenebilecek tek olası kritik işlev ise sosyal medya'da kutuplara bölünmüş direnişçiler ve direniş karşıtları/çekimserleri arasında bir buluşma zemini olması olabilir. o da zamanla olabilecek bir şey. ama açıkçası forumlar şu halleriyle karşıt kesimleri bir araya getirmek konusunda da yetersiz. belki konuşmacılar "direniş yanlısı" ve "direniş karşıtı" diye ikiye bölünebilir ve iki tarafa dönüşümlü söz verilebilir bir diyalog zemini oluşması açısından.

    ne olursa olsun en müşterek payda olan "buluşma"ya hakkının teslim edilmesi, "buluştuk ve bugün de hiçbir karar çıkmadı ne anladım ben bundan" denmemesi lazım. kendi başına büyük bir işlevi var.
  • bugün koşuyolu parkı'nda yaklaşık 50-60 kişilik (şimdilik) bir katılımla gerçekleştirdiğimiz etkinlik.

    7'den 70'e, her yaştan insan oradaydı. ancak en gencinden en yaşlısına kadar herkesin yüzünde çocuksu bir masumiyet, mutluluk ve istek vardı.

    işte bu kararlılık ve azim bizleri daha da güçlendirecek.

    işte bu masumiyet ve yüreklilik bizleri yükseltecek.
  • arkadaslar haddime mi bilmiyorum ama hem bu forumlari organize edenlerle hem de oraya gidip katki sunanlarla, hem de oraya sadece dinlemeye gidenlerle; hepinizle ayri ayri gurur duyuyorum.
  • demokrasinin hükümete bırakılmayacak kadar ciddi bir şey olduğunu gösteren halk buluşmalarıdır.
  • bugün abbasağadakine ilk defa gittim. 20ye yakın konuşmacı dinledim.
    çok farklı düşünceler uçuştu aklımda, kafam çok karıştı. öncelikle gözlemlerimi sıralayayım.

    - park doluydu. oldukça kalabalıktı.
    - insanlar çok alakasız şeyler konuştu. çok anlamlı bir kaç şey de söylendi.
    - sosyal medyada da sıkça bahsettiğimiz sokak hayvanlarına sahip çıkılması gerekliliği bir konuşmacı tarafından belirtildi.
    - yaralanan ve gözaltına alınan arkadaşlarımıza destek olmamız gerektiği belirtildi.
    - meydanda mücadele eden bir avuç insan provokatör diye dışlanmasın park onlar tarafından alındı diye hatırlatıldı.
    - twitter çok mühim her gün bir iki adet trend topic oluşturulması önerildi.
    - baskı rejimini bu ülkenin ilk defa yaşamadığı roboskide dersimde maraşta sivasta bunların yaşandığı insanlarınsa buna duyarsız kaldığı belirtildi. özürler falan dilendi. mırın kırınlar oldu.
    - kimsenin askerleri olmayalım dendi- belirgin itirazlar oldu (rahatsız olan gitsin gibi)
    - ezan sırasında sussak mı dendi, belirgin itirazlar oldu ( bu da yeni moda konuşmak da mı saygısızlık diyip giden oldu)
    - parti kurmalıyız dendi. derdimiz temsil edilememek diye açıklandı.
    - parti kurmamalıyız parti kurmak bu hareketi değersizleştirir dendi.
    - parti kurmayalım diyenlerden biri benim dinlediğim insanlar arasında en kayda değer şeyi söyledi.
    "bu kadar kısa sürede parti kurup teşkilatlanmamız imkansız. başarısızlık kesin. bunu yapmadan da kendini mecliste temsil ettirebilen bir grup var. cemaatler, tarikatlar. bugün hakan şükür mecliste vekildir bu şekilde. bizlerde mevcut muhalefet partileriyle masaya oturup anlaşmalıyız. temsilcilerimiz olmalı ve bu 3 partinin içinde kendimizi temsil etmeliyiz."
    - anayasa yazılırken biz de dahil olmalıyız. avukatlardan destek istendi.
    - referandum bir tuzaktır bir şekilde engel olunmalıdır dendi.
    - sandıklarımıza sahip çıkalım çok olay dönüyor dendi.

    bu forumların bir süre böyle devam etmesi gerekiyor galiba. önce insanların kendilerini ifade etme isteği tatmin edilmeli. liderler politikacılar bizden daha iyi bilir devrini tamamen kapatmış her konu hakkında fikir beyan etmek isteyen bir kitle var. buradan bir noktaya varılır mı cidden bilmiyorum. ama genel grev ilan edildiği gün meslek odalarının (baro dışında, özellikle tmmob) çok etkisiz kaldığını ve bir yandan da hükümete çok da ters düşmeme derdinde olduğunu gördüm. bence bu forumlarda meslek gruplarının bir araya gelerek daha bilimsel çalışmalar ve açıklamalar yapmalı. bu terapi modunu bir kenara bırakarak somut bir şeyler üretmeye çalışılmalı. ya da bu süreç tamamen bir kenara bırakılmalı. çünkü verimsiz olmak gibi bir sorunsalı var. şu anda bir çözüm bulamıyorum aslında.
  • düşünceme göre demokrasinin esas hali olan halk egemenliği sistemini hatırlatan harekettir.
  • evim beşiktaş'a yakın olduğundan 3 kere abbasağa buluşmalarına katılıdım.
    ortalama 2-3 saat aralarında oturuyor, dinliyor, dinliyor evime dönüyorum.

    kabul etmeliyiz ki oraya gelen insanların %80'i solcu, %95'i akp karşıtı. her kesimden insan olmasına rağmen konuşulurken "biz" vurgusu yapılması hakikaten harika
    ama "onlar" dersen "onlar"ın ekmeğine yağ süreriz. biz orada "onlar" dediklerimizi de kazanmak için toplanmalıyız. misal;
    "avm'ler protesto edilecek halk pazarlarında alışveriş yapmalıyız" mükemmel bir fikir. pazarcıların belki de %60'ı "onlar" dediğimizi insanlar. biz onlara "onlar" demeden,
    "usta biz artık sizlerden alışveriş yapacağız, iktidar çiftliği olan avm'lere gitmeyeceğiz" dersek kazanırız pazarcıları. "onlar" olmaz "biz" oluruz.

    ayrıca türk solunun belkide tek ortak özelliği biat kültürüne karşı olmaları. bu da siyasi olarak bir lider etrafında toplanamıyor oluşumuzun en büyük sebebidir.
    bu yüzden direnişten bir temsilci/lider/sözcü'ye tam anlamıyla güvenemiyorum. gelenlerin büyük kısmı bir siyasi oluşum içerisinde olmadıklarından onlar da güvenemiyor. alkışlıyoruz, sayıyoruz, konuşmaları hoşumuza gidiyor ama bir şeyler eksik kalıyor. oraya gitmeme rağmen ben de bile bu duygu varsa halka nasıl ineceğiz ki?

    ünlü bir temsilci/lider/sözcü düşünüyorum. aklıma bize soyut ve somut manada epey destek veren 2 sevdiğim insan geliyor, sırrı süreyya önder veya emine ülker tarhan. ama o zaman da işin içine siyaset girmiş oluyor. onlar iyice "onlar" oluyor..ayrıca ikisini birden seven en fazla %40'dır. ortak payda olmuyor. vallahi olmuyor billahi olmuyor..
    başka bir şeyler yapalım diyoruz ama bu sefer de öneri(m) yok. her türlü tilkiliğe çalışan aklım buna gelince pes ediyor amk. inşallah "direne direne kazanacağız"dan "azala azala tükeneceğiz"e gitmeyiz.

    kötümserim belki ama elimden geldiğince hergün gideceğim. inşallah kazanan halk olur. "biz" oluruz..
  • kadıköy yoğurtçu parkının dehşet kalabalık olduğu forumlar.
    kadıköy içki yasağının pilot bölgesi olduğu için insanlar antrenmanlı, içen sessizce içiyor. polis gelirse de kabahtlarden 68 tl ceza ödeyeceğini biliyor. zira bizim oralarda içkicilere cadı avı çok önce başladı.

    insanların biraraya gelip konuşmasından bile rahatsız olan andavalları göstermiştir bu arada. ulan ne memnuniyetsiz ne insan ve toplum düşmanı varlıklarsınız siz yaa.

    türk milletine diktatör gerekir diyeni bile gördüm ya ne diyeyim daha.
  • benim gözümde, gezi direnişinden de önemli oluşumlardır.
    gezi direnişi bir araya gelmek, bir ruh kazanmak için önemliydi,
    ama forumlar birliği, ruhu yaşatmak, sürdürebilmek için önemli.
    ve daha da önemlisi, sorunlar konuşarak, tartışarak, farkıllıklar içinde ortayol bulunarak,
    yani öz demokrasi ile çözülebilir ancak.
    işte bu forumlar bu demokrasinin en yoğun yaşandığı yerlerdir.

    ken loach filmlerini izleyenler bilir, filmin bir yerinde, mücadele içindeki insanlar bir okulda/evde vs toplanır
    ve ne yapacaklarına, neyin doğru olduğuna tartışarak, hatta bazen kavga ederek ama sonunda ortak ve
    doğru yolu bularak karar verirler.
    benim her zaman gıpta ettiğim ortamlardı onlar; şimdi hayatımızdalar,
    ve dediğim gibi bence şu an her şeyden daha önemliler.

    zaten bu yüzden forumlar sürekli it oğlu itlerin saldırılarına uğruyor.
    bu yüzden her yerde biten polis, forumlara saldırı olduğu zaman ortalıkta görülmüyor.

    bir önemli nokta da, bu forumların istanbul ve büyük şehirlerle sınırlı kalmaması,
    yurdun her yanına dağılması.

    zaman artık ordunun, bir siyasi partinin, medyanın, muktedirlerin milyonları yönetme zamanı değil,
    milyonların artık nasıl yönetecekleri konusunda kendi fikirlerini söyleme,
    varlıklarıyla fark yaratma zamanıdır.
  • öncelikle ilk etapta bu organizasyonlar için çok heyecanlı olduğumu söylemeliyim (bkz: #34675304) ancak ilk geceki yoğurtçu parkı deneyimim hayal kırıklığı ile sonuçlandı. her nedense gezi'nin küçük ölçekli bir yansımasını beklerken kimsenin kimseyi duymadığı (gerçi sonraki günler bu sorun halledilmiş), insanların çatık kaşlarla birbirine hişşt piiştttt ay susun yaa! falan dediği, konuşmacılardan bazılarının "cahil halkı nasıl eğitebiliriz?" tarzı bin yıllık işe yaramaz fikirler ortaya sürdüğü ve sonuçta bizi oradan uzaklaştırmış bir oluşum oldu. ertesi gün arkadaşım facebook'tan bu park ekseninde dönen bir gruba eklemiş beni, yazışmaları takip etmeye başladım, fikrim değişmediği gibi daha da irrite oldum ve bir daha gitmeyi hiç düşünmedim açıkçası. olay zaten kadıköy'ü güzelleştirme derneği eksenine kaymış gibi görünüyor. ekseriyetle mevcut siyasal çalkantıya çözüm üretmekten uzak mahalle etkinliklerine odaklanılmış gibi bir izlenim bıraktı bende. daha önce bu başlıkta yazılmış grup terapisi olayına sonuna kadar katılıyorum. bu açıdan güzel ve önemli ama hepsi o. insanlar oraya gidip kendilerini ifade edebiliyor ve başkalarının ne düşündüğünden de haberdar oluyor, kendi mahallesinden insanlarla kaynaşıyor falan. ancak mahalle forumlarından son bir aydır yaşanan gelişmeleri anlamlı bir noktaya getirecek herhangi bir fikir çıkacağını düşünmüyorum. üstelik herkeste o terapi etkisini de yaratmıyor. misal bende son bir aydır yeşeren hümanistlik oradaki çatık kaşlar ve sürekli uyarılar yüzünden uçtu gitti.

    işin bir diğer boyutu da gezi'de bir araya gelen her sosyo ekonomik katmandan insanın bir araya gelip aynı dertler ekseninde birleşmesi ruhunun mahalle forumları ile eksen kaymasına uğraması. gezi'de bağdat caddesi'nde oturan biri ile bağcılar'da oturan bir diğeri yan yana gelip aynı derdi seslendirirken iş mahallelere bölündüğünde bu çeşitlilik sekteye uğruyor haliyle. herkes kendi habitatına çekildiğinde de tartışma ve paylaşım ortamı kısırlaşıyor. bu forumlar demokrasi duygusunu ve paylaşımı canlı tutabilir elbet. ancak bu haliyle mevcut demokrasi hareketini anlamlı bir noktaya taşıyabileceğini düşünmemekteyim. bunun yerine çok katmanlı bir toplulukta, benden çok farklı hayat tarzlarını benimsemiş insanlarla aynı eksende bulunmayı daha yararlı buluyorum. tomalardan gazlardan fırsat bulabilirsek istanbul'un öte yakasında oturan ve normalde belki yan yana bile gelmeyeceğimiz insanlarla omuz omuza slogan atmayı, yardımlaşmayı ve sohbet edebilmeyi diliyorum yeniden.
hesabın var mı? giriş yap