• vicdansız hocaların, ordan oraya koştururken kendini, ne olduğunu unutan asistanların, iyi niyetli hocalardan eğitim aldığını "zanneden" öğrencilerin, türkiyenin en iyi diş hekimliği fakültesine geldiğini "zanneden" zavallı hastaların cirit attığı cadı kazanı.
    hastalar türkiyenin dört bir yanından buraya sevk edilir. çünkü tedavilerini en doğru biçimde yapabilecek "aydın" "yetenekli" "bilgili" ve "bilimi takip eden" doktorlar buradadır. hastalar yıllarca sıra bekler, sıraları geldiğinde günlerce aylarca sürünür. hocalardan randevu alırlar. ama tedavilerini asistanlar yapar. .
    öğrenciler en iyi ihtimalle üzerinden 10 yıl geçmiş ders slaytlarıyla ders anlatan hocaları tarafından eğitilirler. sınavlarda puanlar bol bol dağıtılır. çünkü bütünlemeye kaldıklarında hocalar o kağıtları okumakla uğraşamaz. bu mantıkla öğrenciler mümkün olduğunca "geçirilir". öğrenciler bol bol hasta bakar, tecrübe kazanırlar. oysa onların iyi öğrenip öğrenmediği kimsenin umrunda değildir, önemli olan hasta bakmalarıdır, bolca.
    asistanlar 21. yüzyılın köleleri. . sağlık güvenceleri olmadan, maaş almadan gerçek bir köle gibi çalışırlar. bu çalışma kliniklerde hasta bakmak, hasta bakan öğrencileri eğitmek, derslere ve sınavlara girmek, hocaların fakülteyle ilgili ve tamamen özel olabilecek işlerini halletmek (örneğin elektrik faturasını yatırmak) , sabah 8.30 da yoklama vermek, kendinden kıdemli (türkçesi = kendisinden daha önce o kürsüde çalışmaya başlamış kişi, bu bir hoca veya uzman olabilir) kişilerin verdiği hastalara bakmak, evrak işlerini halletmek, bu sırada saygıda asla kusur etmemek, hocaları her gördüğünde gülümseyerek selam vermek, izin almadan fakülteden asla çıkmamak, günde 4- 5 defa hocanın yanına uğrayıp isteklerini sormak, hocanın istediği bütün kongre ve eğitimlere katılmak ve bunların masraflarını fakülteden hiç bir kazancı olmamasına rağmen kendi cebinden karşılamak (bir yurtiçi kongre ortalama 1500tl, bir yurtdışı kongre ortalama 3000 tl ye mal olmakta) , kendi hazırladığı bir postere ya da makaleye alakasız kıdemlileri yazmak zorunda olmak, öğle arasında kayıt memurları hemşireler yemeğe çıkarken hasta bakmaya devam etmek gibi pek çok işin aynı gün içindeki çok çeşitli kombinasyonlarından oluşmaktadır.
    hocanın verdiği iş için klinikten çıkarken diğer asistanlar kaçtığını düşünür. kantinde yemek yerken asistanı gören hoca "asistanlar bu saatte kantinde. . " diye laf sokmaya çalışır. . hastalar "bizi ne zaman alcaksınız? " diye hesap sorar, aynı anda hocanın tez öğrencisi " hoca ne zaman gelcek? " diye peşinde dolanır. bu asistanların klinik nöbetçiliği, ameliyat günü gibi ölümcül görevleri vardır. günde 20 hasta bakmak bir marifet değil bir görevdir, çünkü bütün hocalar aynı yoldan geçmiştir hatta zamanında onlar sayıca çok daha azdır ve aynı sayıda hasta bakmışlardır, şikayet etmek söz konusu olamaz.
    sağlık güvencesi olmayan bu asistanlar hepatitli, hiv pozitif, tüberkülozlu, çoğu zaman psikiyatrik sorunlu hastalara of demeden bakmak zorundadır. karşılığında teşekkür yerine yeni bir hastayla ödüllendirilirler. asistanların da bir ailesi ve özel hayatı vardır. ama bu karmaşa içinde telefonlarına bile bakamazlar, zaten onları tanıyanlar mecbur kalmadıkça asla aramazlar.
    tıp fakültelerinde genel cerrahi uzmanlığı 5 yılda yapılırken diş hekimliğinde her hangi bir dalda uzmanlık 5 hatta 6 yıl sürmektedir. çünkü doktora öğrencisi olarak asistanların ilk yapması gereken bilimsel araştırma ve çalışmalar, tez çalışmaları en sona atılmıştır. asistanların grev hakları bile yoktur. diğer sağlık çalışanlarının başlattığı greve katılmak için izin alamayan bu sağlık köleleri bir de toplantı adı altında çok sayın hocaları tarafından azarlanmış, anarşist olmakla itham edilmiş, aşağılanmış hatta doktoralarını verememekle tehdit edilmişlerdir. örneğin; prof. dr. çetin sevük, prof. dr. oya aktören.
    fakültenin çok saygıdeğer hocaları son günlerde performans derdinde dönersermaye hesabında kara kara düşünmektedirler. kuruş kuruş hesap yapıp daha fazla hasta bakılması için asistanları sıkıştırmaktadırlar. çünkü burası bir fakülte olmaktan çıkmıştır onlar için. her şey dönersermaye için. ekmek parası işte ne yapsınlar. .
  • "diş hekimi olmasaydı bir bok olamayacaktı" familyasından, oda sıcaklığında herhangi bir muhabbete girmeye tenezzül etmeyeceğiniz, düzenli olarak kira ödese arkadaş olmayacağınız asistanlar tarafından yıllar yılı insanlık dışı bir muameleye tabi tutulmanın normal karşılandığı ilginç fakülte. sizdeki bu ne kafası bu?

    yardımcı olunsun diye oraya dikilen (bedavaya haksız bir şekilde dikilen, fakat bu haksızlıkta benim payım yok), velhasıl her boku doğuştan bilmek gerekiyormuşçasına senden insan haklarına aykırı bir şekilde hesap sorma yetisi bulunan, veya bulunduğunu düşünen, esasında hani dilim dilim doğrasalar onu marmara denizi, karadeniz ve hatta hatta akdeniz cacık olacak asistan, beynine nervisidi ne zaman koydular?

    bir haftada pes ettim total katından üç yıldır ugramışlığım yok, perioyla aram zaten iyi değil çünkü folyo sevmiyorum, 800 yaşındaki aksi hemşireler de beni sevmiyor, isterken konservatif 10 dakikada bir dolgu, kuronda evraksal bürokrasiyle uğraşmadan hemen önce, ortoya çıktım asansörde yer olmadığı için merdivenle 6 kat ki, laboratuvarda tel bükeyim, ellerim nasır tutsun hadiseyi öğrenmeden diye.

    hacı biz şimdi kaçla geçiyoz, kaçla kalıyoz? öğrenci işleri sözüm size: lütfen inadı bırakın, internet kullanın, telefon kullanın, fax kullanın, telgraf kullanın, ateş yakın dumanını çıkarın; öğrenin artık nedir işin doğrusu, mağara değil bulunduğunuz yer, dişhekfak, istanbul'un ortası!

    adamı halk ozanı yaparsınız total asistanı. kerr olmadıysa nedir yani, ölem mi? hayır niye geriliyosun öyle hemen? dünyanın sonu mu? en çok merak ettiğim de, niye bağırıyosun ki şimdi? sdfhjkksfhd.
    ne baktın öyle uzun uzun? bilemedim, evet. sorduğun sorunun cevabı bende yok, evet. yine mi ölem?
    sorgulayıcı göz temasını yasal yollarla 3 saniyeye indirseler bir numaran kalmayacak da işte...
    hakem gelse çalsa 3 saniyeyi. kendi yarı alanımdan topu oyuna soksam.

    ya sizin, hepinizin, entrikaları, dedikodu kazanı, nedir bu sidik yarışı? önemli olan işlevi diye size 25-30 yıldır söylemiyorlar mı? neyi ölçüyorsun hala orada, elindeki mezurayla.

    nedir bu ego aragazcılarına tanınan imtiyazlar peki? fakülteden çıkınca beş para etmeyecek kıçlarınızı yalamadık diye, işsiz mi olduk?
    ne yani arkada oturduk diye, avare mi olduk?
    ne şimdi arkadan cevap vermek uygunsuz oldu, ondan mı baktın öyle şaşkın şaşkın, ön sıra yavşağı, sürpriz mi oldu?

    bi'dişçi sizsiniz zaten amınakoyim, bi' dişçi sizsiniz...

    alayına inat, yaşasın arka sıradakiler saffet!
    bi'tane de kemal örtmen çıkmaz ki gençler nabıyonuz desin.
    elde hesap makinesi, hesaplayın ancak dönerleri. hala para mı lazım? doyun ulan, doyun bi'.
    yalvarıyorum siyasete karışmayın bir de. biliminiz de, siyasetiniz de, saçınız ve hatta makyajınız da 1960 yılında terk edildi. tekke ve zaviyelerde kaldı aklınız, hala sevincini yaşıyorsunuz sanki dün gibi.
    aradan 24 nesil geçti, hesap makinesi bulundu, döner sermaye kuruldu...
    bi ona yetiştiniz gün gibi, bi ona.

    ya beyler, ben size ne diyeyim?
    ben sizin hayata bakış açılarınızı...
  • çapada bulunur ve hayli garip bir okuldur.
    şimdi sizden kafanızda bir okul hayal etmenizi isteyeceğim.
    bir okul düşünün ki kantini göt kadar. kafanı kaldırsan adam/kız kesiyorsun sanılıyor. bir okul düşün ki kendi kendine gelin güvey olan o adam/kız senin arkandan atıp tutma hakkını kendide bulabiliyor.
    bi okul düşün şimdi, bir itiraf sayfası var ask.fmden söylenen itiraflar facebook sayfasında paylaşılıyor. bu insanların çoğu 20-25 yaş arası. dehşet derecede popüler oluyor. okulda tüm gün bunun muhabbeti dönüyor ve %90 insan aşk meşk ve bu adam bu okulu nasıl kazanmış dedirtecek kadar boş muhabbet peşinde dolaşıyor.
    bir okul düşün ki en yakın arkadaşına anlattığın sır ertesi gün sağda solda konuşuluyor. dedikodu yapılmayan gün ziyan sayılıyor. yanınızdan kalkan adamın daha kıçının yeri soğumamışken arkasından atıp tutuluyor.

    bir okul düşünün ki bu saydıklarımın hepsi her gün hiç durmadan ve seni bu girdabın içine zorla çekecek kadar durduralamaz biçimde oluyor.
  • daha binasını görür görmez tiksinmeme sebebiyet vermiş üniversite fakültesi(!). puan alınmış, kayda gelinmiş, en azından bir miktar öğrenci ortamı bekleyen bünyemde, hastane içindeki bir hastane binası ötesinde hiç bir özelliği bulunmayan, okula benzemeyen haliyle depresyona sebep olmuştu. bir profesör, patenti kendisine ait, 5 senelik okul hayatı boyunca hiç bir zaman kullanmayacağınız ve dışarıda çok daha ucuza satılan frezleri bize bir preklinik günü içinde satın aldırmıştı. bu emeline de asistanlarını kullanarak, onlara bize çok yararlı olacağı yalanını söyleterek ulaşmıştı. söz konusu fakültenin gözünü para bürümüş profesörlerinin uygulamaları bununla da sınırlı değildir. bir anda klinik puanları puanları arttırılmış, dolayısıyla her bir öğrenci döner sermayeye, oradan da profesörlerin cebine giren para miktarını arttırabilmek için kulanılan köleler misali çalıştırılmaya başlanmıştır. örneğin konservatif stajı boyunca günde ortalama 6 dolgu yapmanız gereklidir bu okulun kliniklerinde. bu da günlük 2buçuk saat süren klinik süresinin altıya bölünmesiyle dolgu başına 25 dakikaya tekabül ediyor. kimse kusra bakmasın, benim bu kadarlık sürede yaptığım dolgu yarrak gibi oluyor. diş hekimliği, öğrencilerini köle gibi çalıştırarak öğretilebilir mi? bir konu üzerinde bu şekilde uzmanlaşılabilir mi?

    daha önce arkadaşın biri bu başlık altında tek tek profesör ismi vererek, mevzubahis fakültedeki profesör kaypaklığını, iki yüzlülüğünü ve çıkarcılığını açıklamıştı. ipliğini pazara çıkardığı profesörlerin dava açacağı haberini duyarak da apar topar silmişti entrysini. şimdi ciğeri beş para etmez birine, "ciğerin beş para etmez" demek ne yazık ki suçtur günümüz hukukunda.

    puanlar staj dönemi yetiştirilemeyince, tüm yaz kliniklerini öğrenci ile doldurur bu fakülte. bu fakültenin inek diye tabir ettiğimiz beyinsiz, bitkiden farkı olmayan (fotosentez yaptığına inanılan) gerizekalı öğrencileri de bir kez karşı koymak yerine, hırsları ve çalışkanlıkları(!) ile adeta ekmeğine yağ sürer bu paraya zaaflı profesörlerin.

    sözün özü aç gözlü insanlar tarafından yönetilir. öğrenci ortamı ve aktivitesine dair pek birşey bulamazsınız. üniversite hayatını tüm bunları göze alarak -diş hekimi olmak namına- geçirmek isteyen idealist arkadaşlar var ise buyursunlar gelsinler. puanım orayı tutuyordu geldimcilerden olursanız eğer, nefretinizin an be an artacağı, hayatınızın bombok bir dönemine tekabül edecek yılları yaşamak zorunda kalırsınız.
  • çok acil şekilde paraya ihtiyacı olan fakülte. o kadar çok paraya ihtiyacı varmış ki gündelik hayatlarını sosyete dişçisi olarak geçiren 150 milyarlık otomobil sahibi profesörler için; öğrencilerin, eskinin yaklaşık 1.5 katı daha fazla hasta bakması gerekiyormuş. hani diş hekimliği fakültesini bilenler için söylüyorum, 300 puanlık konservatif, 8 parça protez filan sfdkjsfkd. tek bir staj döneminde.

    "yaşasın, yazın istediğimiz kadar çalışabiliyoruz!" de mi? gerizekalılar sizi ya.
  • gizli köşelerinde sinir krizi geçiren öğrencilere rastlamanın mümkün olduğu; garip, stress yuvası okul.
  • kanser hastası değilseniz, dışarıdaki tatlı su hekimlerinin "bakamam" dediği hepatit b, hiv gibi bulaşıcı enfeksiyonlarınız yoksa, tanıdığınız-akrabanız olan engelli bir yurttaşın tedavisini yaptırmayı düşünmüyorsanız, çene kırığı veya cildinizin dışına doğru büyümüş herhangi bir enfeksiyonunuz, apseniz * yok ise, ağzınızda en az 14 gündür bulunan ve geçmeyen bir lezyon yoksa, 7 yaş altında veya 65 yaş üstünde değilseniz bu hastaneye gelmeyin.

    neden mi?

    bu hastane "hocam şu dolgum düştü yapsanıza." "hocam şurada azcık diş taşı var şunları da alıver." diyebileceğiniz ve randevuyu görünce "ooo bu nasıl randevu lan." diyebileceğiniz bir hastane, maalesef ki, değil. burası türkiye'nin hiçbir yerinde tedavi edilemeyecek veya edilemeyeceğine inandırılmış türlü hastalıklara sahip insanların başvurduğu bir eğitim-araştırma hastanesi. bir nevi onların tedavi edileceği son durak.

    birkaç tane çomar çıkıp "ula bizim vergilerimizle para alıyorsunuz köpekler." demeden söyleyeyim, sizi tedavi eden, edecek doktorların hemen hemen tamamı hiçbir şekilde para almayan doktora veya yükseklisans öğrencileri. o yüzden bu savı bırakınız artık.

    "randevular çok genç 2019'a aldım bunların amk." diyenler için de klinik listelerini açıp tüm hasta isimlerini göstermeyi arzularım. sizin 2019'a randevu almanız hekimlerin siklerinin keyfine değil. o tarihe kadar bütün boxların yani koltukların dolu olması ve o tarihe kadar yazılmış, bakılacak hasta bulunmasından kaynaklı.

    neden mi?

    çünkü muazzam sgk sistemimiz hastaneden herhangi bir bilgi almadan kafasına göre hasta sayısını arttırmakta, indirmekte ve takılmakta... ayrıca 20 milyon nüfuslu bir ilde marmara üniversitesi ile birlikte istanbul üniversitesi'nden başka bu hizmeti verebilecek kadroya sahip herhangi bir devlet okulu yok. dolayısıyla 10 milyona marmara 10 milyona çapa bakacak diye düşünün.

    hep baltayı size sallamayalım birazcık da öz-eleştiri yapalım. hekimlerinin suratlarının düşük olduğu ve deyim yerindeyse "siktir çektiği"nden bahsedilmiş. 4 hekim arkadaş 180 hastaya baktığınızı ve bu hastaların çoğunun analiz yeteneği olmadığını düşünün. insanın sinirleri bozuluyor ister istemez. he kafasına göre "ben doktorum" tribine giren ve salak salak davranan adamlar yok mu? gırla var. ne kadar uzun kalınırsa o kadar asabi olunduğunu gördüm ben bu okulda.

    çok önemli başka bir nokta da eğitim-araştırma hastanesine gelip rutin işlemleriniz için sizi tedavi etmek isteyen öğrenci arkadaşlarımıza trip atmanızdan da bahsedelim. bak arkadaşım, burası e-ğ-i-t-i-m ve a-r-a-ş-t-ı-r-m-a hastanesi. burada öğrenciler var. buradan geleceğin diş hekimleri çıkacak. sen istesen de istemesen de bu adamlar senin, kolay ve basit olmak kaydı ile, tedavilerini yapacaklar. yapsalar bile asistanlarına, hocalarına göstermeden seni kimse evine yollayamaz. o yüzden sıkma canını. bırak gençler de öğrensin. yok efendim ben bu dolgumu öğrenciye yaptırmak istemiyorum dersen de öğrenciye kızma, bağırma. adsm, devlet hastaneleri ve özel kliniklere başvur.

    ve son olarak şunu bilmenizi isterim ki millete 2019'a randevu vermekten keyif almıyoruz. şahsen ben utanıyorum. fakat sorun olan sgk sistemi yerine birbirimiz ile tartışmamız hiçbir yere varmayacak. nüfusun artması ile 2019 olan randevular 2020 hatta 2021 olacak. çünkü hemen hemen 100 yıllık hastane kısıtlı şartlar ve boya-cila yöntemleri ile ayakta tutulmaya çalışıyor. gelip isyan eden hastalara biz kendi ağzımızla "gidin şikayet edin." diyoruz. gerçekten de edin. hakkınızı savunun. bu ne biçim sgk lan deyin. hakkınız arayın abi. doktorla kavga etmeyin. doktor senin gibi isyan eden 100 kişi görüyor hergün.
  • hala sınav notlarının internetten öğrenilemediği okul..aynı binaya bi kesim insanın okul bi kesim insanın hastane demesi de bana hep ilginç gelmiştir (bkz: bana göre süt,onlara göre çikolata)
  • öğrenci işleri katında lise kantini atmosferi her daim keyif veren, asistanlarla iyi geçinildiği sürece kazasız belasız bitirilebileceğine -en azından şimdilik- inandığım okul, okulum.
    6.5 saat -yemek molası vermeksizin- uygulama yaptırarak 'şuncacık' çocukları stress buhranlarına sürükleyen acımasız öğretim üyelerine sahip olduğu gibi, saçma sapan teorik bilgilerle beyinleri doldurmamayı tercih eden eli öpülesi öğretim görevlilerine de sahiptir.

    televizyonlardan gördükleri üniversite hayatını, çimlerde uzanan güzel kızlar ve erkekleri, bitmez tükenmez beyoğlu gecelerini düşleyen genç arkadaşlara tarafımdan kesinlikle tavsiye edilmemektedir. sonra vay ben duymadım, vay ben bilmedim..

    önemli not: eşek bağlasan geçemiyor. biz denedik.
  • istanbul üniversitesi capa tıp fakültesiyle boyundan bağlı fakültedir. türkiye'nin 1 numaralı diş hekimliği fakültesidir ve en kapsamlı ameliyathanelere sahip fakültedir. allah düşürmesin, bir müdahale için tanıdık hekim yoksa aylar yıllar süren bir ameliyat günü alma durumu söz konusu olabilir.
hesabın var mı? giriş yap