• aman ha kardeşim, etmeyin. istanbul'da 20 binle de insan gibi yaşayamazsınız. hayvani paralar bayılıp bir ev tutarsınız, ne yolu vardır ne manzarası. egzoz kokuları ve araba kornaları içinde "huzurlu bir hayat"ınız olur. bir pazar ailece sakin bir kahvaltı yapmak için taa kilyos'a filan gitmeniz gerekir. istanbul öyle bir dolu, öyle bir tıklım tıkış ki insan vapurdan caddeye varana kadar panik atak geçirecek gibi oluyor.

    kendimi bildim bileli istanbul'da yaşıyorum. arada üniversite için ayrıldığım oldu, 1 yıldan fazladır da bursa nilüfer'de yaşıyorum. yemin ederim huzuru buldum. istanbul tam bir kaos. yolda yürürken deliren bir esnaf mı kesecek, çıldırmış bir otobüs üstüne mi çıkacak, yanındaki çöpte bomba mı patlayacak belli değil. ne bir yeşillik var ne bir park,bahçe. yarın öbür gün çocuğunuz da olursa alışveriş merkezlerinin yapay çocuk alanlarında büyüyecek. lafın özü, iki gün gidip gezmek için istanbul iyi şehir derdim eskiden. şimdi beyoğlu filan da bitti, emin değilim. ama yaşamak? her gün çekeceğin strese değmez. fazladan kazanacağınız iki kuruş ta zaten dört bir taraftan yiyeceğiniz kazıkları kapatmaya gider. kendinizi kemirdiğinizle kalırsınız. çok olumsuz oldu ama kusura bakma artık.

    aklına sonradan gelme editi: birkaç hafta önce bir iş için gittik istanbul'a. caddebostan k.m'de bi kahve içelim dedik. cinemaximum vardı içeride, 2 sade kahveye 15 lira verdik. güzel bi filtre kahve olsa uygun tamam da, kahvede bir koku, bir koku... gidip sordum çalışan çocuğa bu niye böyle diye, ben daha birşey demeden çocuk iade aldı. kahveyi arıtma suyla yapıyorlarmış. orada geldi aklıma 2 yıl önce suya bi bok karıştırıp bu iğrenç kokulu suya mahkum ettiklerini koca ıstanbul'u. havası, yolu, suyu, her şeyi ayrı dert yani.
  • avrupa dahil bir çok şehirde uzun bi süre yaşadım. 2 yıldır istanbuldayım ve gerçekten bu şehirde yaşamak istemiyorum..
    öncelikle iyi insan, iyi esnaf filan diye bir şey yok. herkes sizi sikmeye çalışıyor. izmir'de yalıda filan girdigin esnaflarla sokakta konuştugun insanlarla. avrupa'nın herhangi bir yerinde sana yardımcı olmak için gerçekten iyilik için iyilik yapan insanlar yok burda. çok garip tipler var. metrobüs'te filan denk gelirsiniz binerseniz. herkes dertli, herkes koşuşturuyor. eskişehir gibi şehirlerde insanların aheste aheste şehri böyle seviyormuş gibi yürümesi bile çok hoşuma gitmişti. o tatlı teyzeler filan anca evlerinde. dışarıdaki teyzeler dayılar da sizi sikmeye çalışıyor. bir yerlere çıkmaya üşeniyorsunuz. yok park sorunu, yok trafik sorunu vs. bin bir türlü olay.

    not: sadece kendi düşüncemdir mesajla filan sataşmayın please.. yok bizim bakkal ahmet amca var çogiyi filan gibi şeylerle de çürütmeye çalışmayın.
  • doğma büyüme ankaralıyım. hayattaki en büyük zevkim motorlu araçlar yarı profesyonel olarak arabalarla ilgileniyorum, istanbul'da servis aracı şoförü olarak kısa dönem askerlik yaptım, bir asker bir an önce kışlaya dönmek ister mi ?
  • bence istanbul a iş teklifi alıp 3500 tl almak ve 2-3 sene içinde 15000 veya 16000 tl'ye yükselebilmek bildiğin ütopyadır.
    ayrıca 3500 tl maaş az bir maaştır ve bunun için şehir değiştirilmez
  • ankaralıyım. bir süredir istanbul'da yaşıyorum. ömrümün bundan önceki sürecini ankarada yaşamıştım. ankara'dan istanbul'a (benim gibi mecburi durum yoksa) gelenin aklını seveyim. ankara'da alacağın 3 bin istanbulda alacağın 9 binden iyidir. ciddiyim. ha anadolu tarafına geleceksen ankaradan çok büyük bi farkı yok. bire iki oranda kazandırıyorsa gelinebilir. ama avrupa yakası tam bir kaos tam bir keşmeke. bugün ülkenin büyükşehirlerinden birinde yaşama imkanı verseler düşünmeden giderim. istanbul çekilecek çile değil. paranla bile. porshe araban olsa trafikte ilerleyemez ilerlesen park edecek yer bulamazsın. demem o ki istanbul'a gelmek için tek sebebiniz başka yerde ekmek bulma ihtimalinizin olmaması.
  • anadolu yakasında, işyeriniz ile eviniz arasında çok mesafe yoksa eğer, maaşınızda 5bin'e yakınsa yaşanabilir, evet.

    anadolu yakası daha nezih, daha oturmuş, daha bir ankaravaridir çünkü.
    ama yine de istanbuldur. çok iyi düşünülmesi gerekir.

    bazen her şey para ve kariyer değildir, bazen olay sadece gök yüzünü görebilmek, sakin bir yerde oturup nefes alabilmektir. bunu felsefe yapmak, yada kariyer yapmak için istanbul'a gidenlere bilmişlik taslamak için söylemiyorum. sadece istanbul'da yaşanabilir mi sorunsalında, sorun olan noktaya dikkat çekmek için söylüyorum. çünkü bir süre sonra bu sizin için büyük bir sorun olacak. hele de daha sakin bir şehirden buraya gelmişseniz.

    evet iyi bir kariyer, daha yüksek bir maaş, daha iyi bir gelecek herkesin hayali.
    ama istanbul'da değil. herkes bunu istanbul'da bulacağını düşünür, ama bu bir yanılsama aslında.

    istanbul öğrenciyken güzeldir, çünkü vaktiniz boldur ve nüfusun büyük çoğunluğunun mesaide olduğu saatlerde trafiğe yakalanmadan, caddeler, kafeler, sahiller sakinken rahatça gezebilme imkanınız vardır. ha para yoktur o ayrı :) ama olsun, istanbul çalışana değilse de öğrenciye birçok kolaylık sağlamaktadır. bunun en başında öğrenci akbilini örnek verebiliriz :)

    istanbul emeklilere de güzeldir, çünkü hem vakitleri hem de eğer zamanında iyi birikim yapmışlarsa, paraları da vardır :) onlar da istanbul'u, caddelerde trafiğin ve insanların yoğun olmadığı saatlerde doyasıya yaşayabilirler.

    istanbul birde çok zenginlere, ki bunlar o yalı dediğimiz denize sıfır evlerde yada o çok lüks villalarda, rezidanslarda yaşayanlardır, ve sanatçılara güzeldir.
    çünkü çok zenginsen zaten en iyi muhitte, en iyi evlerde, en kaliteli besinleri tüketerek, en kaliteli mekanlarda takılarak yaşarsın. trafik mi? büyük ihtimal işe istediğin saatte gidebilme lüksün vardır, trafiğin yoğun olmadığı bir saati seçebilirsin işe gitmek için, yada şoförün vardır, şoförün arabayı kullanırken sende başka şeylerle oyalanarak, trafiği konforlu bir şekilde atlatabilirsin :)

    sanatçılara (ünlü de diyebiliriz), neden güzeldir? çünkü onların kariyerlerinde yükselebileceği tek yer istanbul'dur ve büyük ihtimalle çalışma saatleri klasik mesai saatleri içerisinde olmadığı için onlarda trafikten genelde daha az nasibini almaktadırlar. tabi kazançları da, istanbul'da yaşayabilecek düzeydedir.

    bu dört kategori dışında kalanlar için, yani öğrenci, emekli, çok zengin ve sanatçı(ünlü de diyebiliriz) dışındakiler için, hayat istanbul'da pek çekilir olmamakta; yaşam kalitesi düşmekte, zamanla sürekli yarışır bir pozisyonda, çoğunlukla stres içerisinde günler birbirini devirmekte ve istanbul'un güzellikleri doyasıya yaşanamamaktadır.

    hava kirliliğine, hayat pahalılığına vb. olumsuz unsurlara zaten değinmeme gerek yok. bu kadar kalabalık bir şehrin çok kaliteli yaşam standartlarına sahip olduğu zaten düşünülemez. yani bunu zaten biliyor olarak gelmek gerek.

    burda zaman, kazanç ve trafik üçlüsünü baz alarak bir değerlendirme yaptım. çünkü bu üçünü birbirine yetirebilmek çok önemli, bunları yetiremezseniz istanbul'da yaşıyor değilde yaşamaya çalışıyorsunuz olur sadece.

    kısacası istanbul'un ışıltısını zamanı ve parası olanlar yaşayabilmektedir. istanbul'da iyi bir yaşam kurma hayali ise, iyi yaşayabilen gruptakilerin resimlerinden bilinçaltımıza işlenmiş, çeldirici bir hayaldir.
    bunları iyice analiz edip, öyle harekete geçilmelidir.

    yazar'ın yazara tavsiyesi: bence gitmeyin, hele de ankara'da bu standartları yakalamışken. ama ben bunu istanbul'da da yakalarım diyorsanız, o zaman yolunuz açık olsun :)
  • bir sorunsal değildir, zira cevap açık ve nettir; yaşanmaz.

    doğduğumdan beri istanbul'dayım. manzarası, festivallerin konserlerin yoğun olması, denizi gibi sevilen yönleri tabii ki var ama artık bunların hepsi çekinik. zira dominant gelen o kadar çok şey var ki artık; kaos, insan sayısının artışı, mutsuz insan sayısının artışı, boş insan sayısının artışı, sürekli bir koşma-koşturmaca hali, nefes alamama, nefes alamamadan doğan stres, anksiyete ve daha birçok hastalık, bi yerden bi yere gitmek için 2 saat önceden evden çıkılması, saygısızlık -ki zaten ülkenin her yerinde diz boyu onu söylemeye gerek yok... liste uzar gider.
    öte yandan ise istanbul'a anadolu'dan göç edenlere de hiçbir sözüm yok çünkü hakikaten haklılar. doğuya kıyasla istanbul kötünün iyisidir. en azından fırsatı boldur. dünyaya açılma ihtimalin daha fazladır nispeten doğuya göre vs.
    ama sonuç olarak türkiye'nin göçülebilir tek şehri istanbul değil ve gerçekten çekilebilir hiçbir tarafı kalmadı bu şehrin.
    yanlış anlaşılmasın, ben istanbul nüfusu 15 milyonken de sevmiyordum. ben huzur insanıyım. rahat insanıyım. hayatımın geri kalanında iki manzara görücem, aileme yakın olucam diye maaş günü gelene kadar elim saçlarımda kafayı yemeye 5 kala bi halde dolaşmak istemiyorum.

    tahmin edileceği üzere bu şehirden gitmeye gün sayıyorum. okul bittiği zaman bu ülkeden siktir olup gidemesem bile -ki umarım gidebilirim, net olan bir şey var ki o da bu şehirden kesinlikle gideceğim.

    siniriniz, stresiniz, gerginliğiniz, koşturmacanız, saygısızlığınız, sevgisizliğiniz, tahammülsüzlüğünüz, hoşgörüsüzlüğünüz alın hepsi sizin olsun.
  • eskişehir'deki yaşamım:
    8:00 - 8:30 kahvaltı hazırlık ,evden, çıkma
    8:3 0 - 9:00 işe yürüyerek gelinir.
    12:00-13:00 öğle tatili yemek , azıcık alışveriş
    18:00-18:30 işten çıkış eve koşarak dönmek , yada yürüyerek çarşıda gezinmek.
    18:30-19:30 evde yemek yada yemeği alıp parklarda atıştırmak.
    bundan sonra yatana kadar aileyle vakit geçirmek, eş dostla görüşmek haftada bir tiyatro ,sinemaya gitmek, spor yapmak. (bunlar mesai günler haftasonuna hiç girmiyorum. )

    7 yıl evvel istanbul'daki yaşamım :
    trafik

    trafik
    bonus : pis hava , pis su , mutsuz insanlar, hayati tehlikeleri,pahalılık.
hesabın var mı? giriş yap