319 entry daha
  • can sikintisindan bulasik yikarken izlemeye basladigim guilty pleasure dizi. bazen hizimi alamayip butun evi temizliyorum izlerken, malum 2.5 saat*.

    favorilerim dilara (asik kadin rolunu de can dostu da mukemmel oynuyor. eyelinerinin, koyu rujlarinin hastasiyim), senem (kendisinin bir demet tiyatro'dan beri hayraniyim) ve adem. yan hikayeler de inanilmaz basarili. mutfak ahalisinin halleri, tup bebek tedavisi, cocugu olmayan kahyanin digerlerini cocugu gibi sahiplenmesi, evin kucuk ogluyla birlikte olan ve ona rest cekip sinavlara hazirlanan kizin hikayesi, osman'in umutsuz aski... ayrica kendi aldatildigini ve kocasinin gayrimesru oglunu ogrendiginde ortaligi yikan esma sultan'in is sureyya'ya gelince "ne var canim" moduna girmesine de cok gicik oldum. (evet dizideki tum vicik vicik ataerkillik icinde bula bula buna taktim).

    ozcan deniz hala seymen aga, asli enver de hala mine gibi oynuyor. ama hem kadronun saglamligi, hem de hikayenin sasirtici akiciligi diziyi izlenir kiliyor.
  • dilara-adem cifti cok iyiydi bu hafta. ozellikle adem rolunde firat tanis anormal iyiydi. terapi ve ruya sahnelerinde tuylerim diken diken oldu.

    teyze-akif ikilisi muazzam iyi, tabii bunda neslihan yeldan'in payi buyuk. bir demet tiyatro yillarindan beri cok severim kendisini. tek elestrim akif'e: nefes alis verisi cok rahatsiz edici, cok gurultulu. surekli nefes nefese bir hali var, izlerken beni bunaltiyor. stresli sahnelerde normal ama kahvalti sahnesinde bile nefes nefese. zaten genizden konusuyor ve burnu tikanikmis hissi yaratiyor, bir de bu mevzu eklenince kendisinin sinuslerini pompayla acasim geliyor*.

    fikret rolunde cok basarili, keza osman da oyle. gozleriyle oynuyorlar ve abartmiyorlar. bayilarak izliyorum.

    son ovgu de esma-garip ciftine. iyi oyunculuk dersi gibi her sahneleri. o mimikler, bakismalar, agiz ucuyla gulmeler, beden dili... cok hoslar. tamer levent'i daha evvel ask yeniden ve cesur ve guzel'de biraz izlemistim, o zaman da cok basariliydi. hem huysuz babayi, hem yalanci ve cikarciyi, hem kalbi kirik zarif eski sevgiliyi cok inandirici oynuyor. eski oyuncular bir baska vesselam.

    dizinin en zayif halkasi ozcan deniz. cunku kendisi faruk degil, ozcan deniz. asli enver yetenekli bir oyuncu, elinden geleni yapiyor ama mesela osman'la y da esma'yla olan sahneleri gibi seyirciye gecmiyor faruk sahneleri. napalim, ona da katlaniyoruz artik.
  • askin ve iliskilerin cok guzel anlatildigi dizi.

    karsilikli ask (faruk-sureyya), karsiliksiz ask (fikret-ipek, osman-sureyya), genc yasta yasak ask (murat-bade, 42 sene evvel esma-garip), ikinci bahar (esma-garip), sapsal ask (senem-arif), acili ask (dilara-adem), saplantili ask (can-sureyya), zorlama ask (osman-burcu)...

    anne-ogul iliskisinin tum boyutlari esma ve ogullari, adem ve annesi, emir ve begum uzerinden anlatildi. genc yasta fazla sorumluluk yuklenen cocuk (faruk), hic yuklenmeyen (murat), arkadasca yaklasilan ( emir), anlayisina siginilan (osman), ihmal edilen (fikret) ve bagimlilik uzerinden sekillenen (adem), hepsi bambaska karakterler.

    anne-kiz iliskisine de epey isik tuttu. senem'in sureyya'ya annelik etmesi, ipek'in kendi annesiyle ve kiziyla olan iliskisi, dilara'nin onu surekli doven annesi, burcu'nun onu ihmal eden annesi, bir de son zamanlarda esma'nin sureyya'ya cekingen yaklasimi...

    aile kavraminin, anneligin, babaligin, evlat olmanin ne kadar degisken, kirilgan, akiskan oldugu defalarca gosterildi bu dizide. sevginin binbir yuzu ilmek ilmek islendi, isleniyor senaryoya. senaristlerine sapka cikariyorum, bravo. turkiye kulturunden beslenen bir drama ancak boyle guzel yazilabilirdi. ajitasyona kacmadan, kliseleri tekrarlamadan, kiyidan yuruyedursun.
  • en iyi bolumlerinden biriydi son bolum. 2 sene sonra hala nasil boyle hisler yasatiyorlar, inanilmaz.

    psikologun adem kadar sevinmesi, onun da gozlerinin parlamasi ne tatliydi. baslarda saygisiz, kaba saba davranan adem'in "siz nisil istirsiniz hicim" moduna gecmesi, psikologuna duydugu saygi ve minnet ne hostu.

    adem'in esma konusalim deyince yuzunde beliriveren o utanc, ofke, ezilmislik, korku... muazzam bir oyuncu imis firat tanis, daha once kendisini izlemedigime pismanim. karisini doven, herkesi yakip yikan o hirbonun icinden sevgiye, aileye ac bir minik cocuk cikti. kirilgan, kirgin, kizgin ama ayni zamanda hevesli, merakli, istekli... harika senaryo ve harika bir oyunculuk.

    adem'in hikayesi o kadar gucluydu ki diger her seyi silip supurdu bu bolum. ama burcu'nun gidisine bir not dusmek gerek. burcu karakteri bastan beri cok elestirildi, o kadar kendine guvenen bir kadin, nasil oldu da osman'i sevdi diye. cogu kisi bunun "boranlik" mertebesi adina olduguna inandi hatta.

    sarhosken soylediklerini hatirlayinca sureyya konusunu acacak sandik. halbuki onun da icinden kirgin, ihmal edilmis bir cocuk cikti. guclu, ayaklari yere basan bir kadin oldugu icin de kendisini bu kisir donguden, sevgi dilenciliginden kurtardi. kurtaramayan nicelerine de isik oldu belki de. cok basarili bir hikaye orgusuydu, hem garip'in eksik babaligi hakkinda bir seyler ogrendik, hem burcu'nun o parlak zirhinin altinda ne kadar kirgin oldugunu gorduk, hem de melek gibi gorunen osman'in tutuklugu ile bir kadini nasil incittigine sahit olduk. bir nevi osman'in da mukemmel olmadigini, ya da oyle efendi bir adamin da mutlu iliskinin anahtari olmadigini gorduk. osman'in "gitme" dahi demeyisi, yere yigilip kalmasi, nihayet kendi bencilligi ile yuzlesmesi cok gercek degil miydi?

    ne cok eksik cocuk var hikayede: adem, burcu, emir, sureyya, dilara, fikret, bade... hepsi farkli sekillerde basa cikiyor eksik yanlariyla. hepsi de derinligi olan karakterler. bu yuzden cok basarili bir is istanbullu gelin.

    tanim: her hafta kendini asan dizi.
  • yeni sezonun ilk bolumunu bir tek ben mi begendim bilmiyorum.

    gelecek tasvirini, daha dogrusu gelecek tasviri yapabilecek vizyonlari olusunu cok sevdim. gercekci olmak zorunda degil, adi ustunde kurgu.

    ulfet hala ve gunes tabii ki sahaneydiler. istanbullu gelin zaten bir suru guclu kadin karakterin cesurca resmedildigi bir dizi. gecen sezon iki kadin karakter ayrildi, burcu ve begum. muhtemelen burcu'yla beraber annesi de cikti. yerlerine boyle guclu iki kadinin gelmesi hos olmus.

    sureyya'yi zaten pek sevmezdim, o yilis yapis hallerine iyice uyuz oldum. nedir bu teletabi gibi surekli "sarilalim siki siki" tavri? agzini yaya yaya konusmasi falan off tam uyuz. halbuki ipek ne kadar sahiciydi; acisi, huznu, stresi, sevinci hepsi gercekti. sureyya'nin agzina kurekle xanax sokmuslar, kurek de iceride kalmis tobe ya.

    fikret'in apir sapir hallerini, akif'in kardesten ote kardesligini, teyzenin histerikligini, adem'in karizmasini, esma'nin asaletini, osman'in sukunetini ozlemisim, mutlu oldum izleyince.

    ipek bilgin - meral cetinkaya karsilasmasi mukemmeldi. kac tane dizide bu kadar havali, ozguvenli, kiymeti kocasindan ya da babasindan degil kendinden menkul kadin var? ekibin ve senaristlerin eline saglik.

    not: esma sultan icin kralice elizabeth benzetmesi yapmak kimin aklina geldiyse sagolsun, kediyi uyandirdim kahkahayla :)
  • bu bolum hakkinda bir not dusmek icin geldim. hani garip kapinin onunde kendini savunmaya calisti da esma umursamadi, sonra garip gidiyorum o zaman deyince kendini disari atti ya... ipek bilgin ne sahane bir oyuncu. o gururlu ama asik, utangac ama basini dik tutmaya calisan halleri inanilmaz tatliydi. istanbullu gelin - esma'nin yolu diye dizi cekseler nefessiz izlerim. en derinlikli karakter esma, dizinin en iyi oyuncusu tartismasiz ipek bilgin. ellerinden opuyorum.
  • esma sultan mutlu olunca, hepimiz mutlu olmus sayildik ^__^ o ne tatli bir teklifti, hala etkisinden cikamadim. ne kadar naif, icten, ask dolu bakistilar garip'le esma. tabii bir de yuzukle esma asfafdsadfsa. cunku kiymetlimis.

    yalniz o degil de ya saglam bir ters kose geliyor, ya da asli enver "bitse de gitsek" moduna girdi. sureyya sahneleri cok sikici, cok yapay. faruk'un evcil hayvani gibi sureyya, sinirlerim bozuluyor izlerken.
  • muh-te-sem bir bolum izlettiler bu hafta. once bir kac elestrim var, hepsi de sureyya hakkinda:

    sureyya ile ulfet'in dertlesmeleri ne kadar samimiyse sureyya'nin herkese "yagg cogacaipti var yaa nasil acidim kadina" diye anlatmasi o kadar abesti. bu kadar buyuk bir yarayi anlamasini ve empati kurmasini beklerdim, acimasini degil.

    dilara'nin bu kadar yalniz birakilmasini cok yersiz buluyorum. baslangicta buyuk bir aile krizi vardi evet ama su an herkes keyifte kakarakikiri. dilara'yi bu kadar ihmal etmenin bahanesi yok.

    senem'in de yakinda kendi heybesindekileri dokmesini bekliyorum. belki de sureyya'yi raydan cikaracak ve esma'nin olumune sebep olacak olaylar zincirinin tetikleyicisi bu itiraf olur.

    esma sultan yine ve yeniden muhtesemdi bu bolum. ipek bilgin ve tamer levent'i cift olarak izlemek buyuk keyif, ikinci bahar heyecanlari inanilmaz tatli. garip'in aile babasi rolune burunmesi de eminim cok eglenceli olacak.

    meral cetinkaya yikti gecti bu bolum. tek elestrim kisisel gelisiminin isik hizinda ilerlemis olusu. adem'in yaralari 3 sezondur hala iyilesme asamasina gecememisken (ki normal olan da bu), klinik vaka olan ulfet'in bu kadar hizli olgunlasmasi beni biraz rahatsiz etti. bunun disinda muazzamdi her sahnesi, ozellikle esma'yla olan hesaplasmalari.

    umarim gunes diziden ayrilmaz, bir sekilde adem vasitasiyla da olsa gormeye devam ederiz. ben cogunlugun aksine dilara'nin adem'le birlikte olmamasi gerektigini dusunuyorum. ipek'le fikret bir arada da noldu? bu kadar derin sorunlari olan ebeveynler mesafeli ve saygili bir iletisim icinde olmalilar. cocuk buytmek icin birlikte yasamak sart degil, baska turlu bir duzen olusturabilirler bence.

    esma konaga donunce butun taslar yerine oturdu sanki. ilk kez boyle konagin magrur hanimi olan bir kadinin icindeki kucuk kiz cocuguyla tanistik bu dizi sayesinde. para pul, ihtisam, san sohret vs icin degil, yuvasi oldugu icin istedi konagi esma. adem'in karsisindaki gergin hali, dik durmaya calismasi, ama anahtarlari gorunce gozunden kalpler fiskirmasi inanilmazdi.

    ellerine saglik tum ekibin.
  • esma sultan alzheimer mi, parkinson mu bilemiyorum ama sureyya'nin esma sultan'i oldurme hikayesini buna baglayacaklar gibi bir his var icimde. bir nevi otenazi. imparatorice gibi kadinin elden ayaktan dusme fikrine oyle hemen eyvallah diyecegini sanmiyorum zira.

    edit: bunu yazdiktan sonra yayinlanan bolumde, adem'in ruyasi esnasinda tabu oynanirken "esma anne'nin lakabi hani" diyerek imparator kelimesinin tarif edilmesine cok mutlu oldum. bence bana selam caktilar ^^ (bkz: kendi kendine gelin guvey olmak)
  • ipek bilgin'i ayakta alkislamak istedim bolum boyunca. o nasil bir asalet? nasil mimikler? ozellikle genc haliyle olan paslasmalari muhtesemdi. o bakislarindaki mutluluk ve heyecanin bir anda hastaliginin getirdigi korkuya, gec kalmisligin ve ne kadar zaman kaldigini bilemeyisin verdigi caresizlige donusumu... sonra garip'in tatli gulumsemesiyle tekrar mutlu ve asik bir kadina donusmesi...

    ogullariyla konusurkenki asaleti, onlara guc vermeye calismasi, her hucresiyle anne olusu...

    biz de aile olarak bir alzheimer imtihani gecirdik. belki de o yuzden esma boran'in hikayesi bu kadar dokundu, bilemiyorum.
928 entry daha
hesabın var mı? giriş yap