• hayatının bir kısmında en az 1 sene izcilik yapmış bir çocuğun yaşamında mutlaka olumlu izler bırakmış, o çocuğun gelişiminde katkı sağlamış bir faaliyettir.

    öyle ki 11 yaşındaki bir çocuğa kendi ihtiyaçlarını doğa ortamında kendi başına gidermeyi de öğretiyor.
    bir ekmeği bölüşüp yemeyi de, adaletli ve dürüst olmayı da...
    ve çocuk bunu kendi içinden gelerek, severek yapmayı öğreniyor.

    izcilik bugünün koşullarında çocukların iyi yetişmesinde hale önemli rol oynayan bir faaliyettir.
    bir yerde disiplindir.
  • yeni yeni tanıştığım ve ciddi anlamda yoluna baş koymak istediğim iş. bir öğretmen olarak kendi hayatımı belli bir yaştan sonra bu kadar şekillendiren başka bir aktivite görmedim henüz. yetişkinlerde böyle etki yapan, hayatlarına bakış açılarını değiştiren bir aktivitenin çocuklar üzerinde olan etkisini hayal bile edemiyorum.

    gecenin karanlığında, ormanın ortasında gökyüzündeki o yıldız şenliğini izlemek...

    iyi ki tanışmışım dediğim hayat felsefesi.
  • ilkokul hayatımın hem eziyetli hem de en eğlenceli anılarını bana yaşatan faaliyetler organizasyonu.

    kıyafeti giyip okula gitmenin havası bambaşkaydı da, özel günlerde güneşin altında tuttuğum nöbetleri hatırlıyorum, hakkat ağır işkenceydi (bacak kadar velet için)

    fakat kamplar bambaşkaydı, bir hababam sınıfı ortamı olmasa da bir sürü tanımadığın kafa dengi insanlarla beraber toplu halde yaşamaya çalışmak çok eğlenceliydi. belki bizlere bir şeyler kazandırdı belki kazandırmadı ama en azından güzel anılar bıraktı bünyede. onun için bile yeter izcilik yapmak.

    herkesin veledine tavsiye ederim.
  • hayatımı değiştirdi, şekillendirdi.
    birey olabilmemin temelinde yer alan birçok şeyi sayesinde öğrendim.
    en yakın arkadaşının ananesinin en sevdiği yemeği bilmelisin dediklerinde bunun salt bir bilgiden öte beraber olduğun insanları iyi tanıyabilmek olduğunu yıllar sonra anladım.
    "her gün bir iyilik yap" diye öğütlediler.
    her gün en az bir iyilik yapmaya çalışıyorum, manen iyi hissettiriyor.
    niteliği, şekli fark etmeksizin.

    hayatımda iyi ki yapmışım dediğim şeylerin en başında...

    bir çocuğun hayatı yaz okuluyla, basketbol ya da gitar kursuyla belki değişebilir ama izcilik ile çocuk kendini bulur, kendini tanır, merak ettiği şeyleri öğrenir ve hayatına etki edecek şeyi "doğru" şekilde aramayı öğrenir ve kendi hayatını kendi başına şekillendirmeyi öğrenir.
  • camadan ip baglayip, sirt cantasinda tencere tasiyan, fular takip tum gun parmaklari ile oymakbasina selam vererek ormanda dolasan afacan insanlar olusumu.
    bir donem turkiye'de cok populerdi. her mahallede bir izci oymagi vardi.
    sonra cil yavrusu gibi dagildi hepsi.
    gerci hala canakkele gibi yerlerde izcilik gelenegini yasatan idealist insanlar var yok degil ama ne kadar iz sürüyorlar, ormanda ates yakip sarki soluyorlar orasi merak konusu.
  • toplu yaşamaya alışma, şehir ortamındaki imkanlardan kısmen uzak kalma, kültür fizik hareketleri ve nöbet kavramlarını alt alta koyunca günümüzde zorunlu askerlik hizmeti ile izcilik arasında pek bir fark kalmamıştır.
  • ibb nin yaz izci kampında bu yaz büyük oğlumun deneyimleyeceği etkinlik.cep yok bilgisayar oyunları yok sadece doğa ve bilumum faaliyetler..biz yetişkinler için de var mıdır bilmiyorum ama yoksa kesinlikle olması lazım..

    biz çocukluğumuzu her haliyle güzel yaşadık şimdiki çocuklara nazaran..izcilik ve türevi olan aktivitelerin ileri ki zamanlarda boğulan ,yalnızlaşan şehir insanına bir can soluğu olacağını düşünüyorum.mutluluk doğadadır.
  • sene 98 arkadaşlar. van namık kemal ilköğretim okulu'nda orta bir öğrencisiyim. okulumuza yakışıklı mı yakışıklı, efendi mi efendi bir öğretmen geldi. adi alihan öğretmendi. çok güzel parfüm kokar, pahalı montlar giyerdi.

    bir gün dedi ki arkadaşlar okulumuzun izci takımını kuracağız. sınıftan beni ve birkaç çocuğu daha seçti. bize izciliği öyle bir anlattı ki, o gün aşık olduk izciliğe. dünyanın en itibarlı hobisini edinmiştik resmen. ilk önce teknik şeyler, resimler, yazılar filan gösterdi. sonra dedi ki arkadaşlar hepinizin izci kıyafetiniz olacak. kamplar yapacağız. dünyadaki diğer izcilerle iletişim kuracağız...

    bende o heyecanla eve geldim. dedim anne ben izci oldum.

    annem yüzüme baktı.

    dedim anne bakma öyle, bu izcilik şöyle mühim bir şeydir, böyle mühim bir şeydir filan derken bana hemen para vermen lazım izci kıyafeti için dedim.

    parayı duyunca yüzünün rengi değişti kadının, çok paraymış dedi.

    haklıydı. bizim için çok paraydı.

    ertesi gün boynum bükük gittim okula, dedim öğretmenim ailem izci olmama müsade etmiyor. neden evladım dedi?

    kıyafet için diyemedim tabi... öğretmenim izcilik günahmış dedim.

    güldü. oğlum dedi ne günahı? senin ailen dinci değildi galiba bu da nereden çıktı?

    sırf fakirlik belli olmasın diye allah'ın ipine sarılmıştım o gün. bir yandan da bu yalan ortaya çıkacak annem filan öğrenecek diye de tırsarak gezmeye başladım.

    ve herkesin kıyafeti gelmiş, yalnız benim kıyafetim eksik kalmıştı. öğretmen habire soruyor oğlum naptın sen kıyafetini, ne zaman gelecek filan diye. oyalıyorum hocamı, öğretmenim birkaç güne hazır olacak, çok güzel oldu kıyafetim yakında gelecek diyorum.

    hemen o hafta sonu için ufak bir gezi planı yapıldı. herkes kıyafetli gelecek ve biz ilk izcilik keşifimizi gerçekleştirecektik.

    o cumartesi sabahı okulun önünde, herkes kıyafetini giymiş tek sıra halinde dizilmiş beni bekliyor. öğretmen saatine bakıyor.

    ben geliyorum bir kumandan edasıyla,

    altımda gri kumaş pantolon, üstümde mavi gömlek, lacivert kravat ve okul armalı lacivert ceketim...
  • hayatımdaki en büyük şanslardan bir tanesi izciliğe katılmak olabilir. sıradan bir mahalle ilkokulunda, fen bilgisi öğretmenimizin çabaları sayesinde ben ve birçok arkadaşım gerçek anlamda izciliği tanıyabileceğimiz etkinliklere katıldık. yaz ve kış kamplarına gittik, gezilere, doğa yürüyüşlerine katıldık ve birçok şey öğrendik. ilk kez ilkokul 3. sınıfta kampa gittim. yaşadığımız yere 30-40 dakika uzaklıkta bakacakkadı kamp alanı vardı ve bence burası kamp yapmak için çok uygun bir yerdi. büyük bir çim araziye sıra halinde çadırlar kurulur, etrafını saran ormanlık alanda ise yürüyüşler, iz sürme etkinlikleri yapılırdı. akşamları ise ateşin etrafında toplanılır ve her oba hazırladığı bir gösteriyi sırayla sunardı. o dönem kampa hem birçok sınıf ve okul arkadaşım, hem de başka yerlerdeki ilkokul öğrencileri katılmıştı. her bir okul kendine bir hayvan ismi bulmuş ve artık bunlar oba ismimiz olmuştu. liderler her birimizi çağırmak istediklerinde "martı obası", "ayı obası" gibi isimlerle seslenirlerdi. obalar arasında çeşitli yarışmalar düzenlenir ve bunlara göre her günün birincisi belirlenirdi. bunların dışında her sabah liderler çadırların içini ve önünü kontrol edip en düzenli olan obayı ödüllendirirlerdi. tüm bu etkinlikleri ve kampa dair diğer her şeyi düşündüğüm zaman bunların bana çok şey kattığını düşünüyorum. grup olmayı, yardımlaşmayı, bir çocuk olarak benim de fikir belirtme, eylemde bulunma, kısaca katılma hakkım olduğunu belki de ilk kez kamp sayesinde öğrenmiş oldum. günümüzde katılım hakkı, çocuk haklarının da içerisinde yer alıyor ve bu bilincin çocuklara aşılanabilmesi için pek çok uygulama geliştiriliyor. bence izci olmak, özellikle bu bilinci kazandırabilmek adına sürdürülmesi ve yaygınlaştırılması gereken bir uygulama. sadece kampa gitmek de değil, kendi şehirlerimizdeki ormanlarda yürümek, ağaçları ve kuşları öğrenebilmek, kendi çevremiz için neler yapabileceğimizi çocukken düşünüp konuşabilmek çok faydalı olan ve her okulda yaygınlaştırabilmenin mümkün olduğunu düşündüğüm uygulamalar.
  • "yansın ateş alev alev
    sarsın göğü ak dumanlar
    şen izciler halkalasın
    dile gelsin şu ormanlar hey hey"
hesabın var mı? giriş yap