• f35'in yerine değil, elimizdeki eskiyen f4'lerin yerine alınması gereken uçaktır. zira f35'in doğrudan muadili değildir.

    mesela; f35b dikine kalkış yapabildiği için tcg anadolu amfibi hucum gemisinde de görev yapacaktı. f35 projesinden çıkarılmamızla birlikte, tcg anadolu'da görev yapabilecek -planlanmış- stovl tipi muharebe uçağımız yok. bildiğim kadarıyla gripen de stovl muharebe uçağı değil. iki ülke arasında işbirliği sağlanırsa, belki stovl versiyonu geliştirilebilir.

    bununla birlikte gripen, -tfx projesi hayata geçirilmesi sürecinde- f4'lerin yerini pekala alabilir. bence alınmalıdır da.
  • te allam tfx projesi diyorlar kendimi sikicem. ulan isveç'ten gelen saablar "yerli oto" diye yutturulalı birkaç sene oldu. daha kırkı çıkmadı amk. ne tfxi ne diyosunuz ulen? yani gerçekten inanarak mı söylüyorsunuz.

    elimizdeki ihalar predator ve heron çakmaları. seyrüsefer sistemleri, motoru, hemen her kritik parçası toplama. 5nci nesil savaş uçağı üretmek uzaktan kumandalı uçak üretmeye benzemez. daha çin, rusya ve hatta amerika bu işin altından kalkabilmiş değil.

    öz güvene bak amk. manavdan karpuz alır gibi bahsediyo parraam.
  • bakım ve işletimi için bir hava üssüne ihtiyaç duymayan uçak. isveçlilerin bu konsepti geliştirmekteki amacı sovyetler tarafından bir saldırıya uğradığında hava üslerinde bulunan uçaklarını toplu şekilde kaybetmemek ve hava kuvvetlerini olabilecek en hızlı şekilde karşı göreve çıkarmak. bu yüzden uçağı öyle tasarlamışlar ki , kalkmak için 800 metre düzlük olan herhangi bir karayolu parçası yeterli. bir yakıt tankeri ve bakım kitini taşıyan başka bir kamyon ve altı yer personeli ile bu uçağı her yerden havalandırabilirsiniz. bunun dışında hava şartları ya da diğer koşulları hiç umursamadan rekor düzeyde bir çabuklukla uçuşa geçirebilirsiniz bu kuşları. bakım maliyetleri çok düşük, fiyatı sudan ucuz (60 milyon dolar idi yanılmıyorsam), manevra kabiliyeti f-16'dan daha iyi, radar izi stealth olmayan diğer bütün uçaklardan daha düşük olan bir uçak bu.

    keşke elimizdeki f-16'ları başka bir ülkeye kakalayıp bütün filolarımızı bunlarla oluştursak. düşünsenize, hava üssü dene şeye ihtiyacınız kalmaz, bir ağaç altında bile gizleyebilirsiniz. saldırı aldığınızda düşman hava gücünüzü vurmak için hava üslerinize saldırmak yerine fellik fellik ülkenin her yerine dağılıp gizlenmiş uçaklarınızı arıyor olacak ve görmediği bir yerden kalkıveren iki tanesi götlerinde bitecek. en iyi savunma caydırıcılıktır. s-400 hava savunma sistemi ve gripen'lerden oluşan bir avcı - önleyici gücünüzün olması, bir ülkeye ilk saldırı adımı olan hava saldırısı yapacak gücü iki değil yüz kere düşünmeye zorlayacaktır. açın sözlükte isviçre'nin neden saldırılamaz - dolayısıyla da güvenli - bir ülke olduğunu okuyun. demek istediğimi daha iyi anlarsınız.

    edit: aslında zorunlu edit. isviçre'nin saldırılmazlığından bahsedince lantirn161 isveç ile isviçreyi karıştırdığımı düşünüp güzelce billur geçmiştir. tabi onunla beraber bir çok espiritüel arkadaş da sabahtan beri mesaj kutum vasıtasıyla benimle billur geçmekte. ben kendisine konu hakkında uzunca bir mesaj gönderdim ama işte sözlük celebritysi olmanın verdiği yoğunluktan olsa gerek bir yorumda bulunmadı üstat. canı sağ olsun, onun gibi alanında bilgi sahibi insanlar hep yazsın da varsın benimle taş.. geçsin. olayın aslına dönersek; entrymde vurguladığım konu s-400 hava savunma sistemi ve hava üslerini minimuma indirgeyerek oluşturacağımız bir gripen hava gücüyle bize hava saldırısına yeltenecek olan güçlerin oldukça fazla kere düşünmelerine sebep oluruz demiştim. bu konuda da örnek verdiğim ülke isviçre. evet (bkz: isveç) değil, (bkz: isviçre). örneği vermemin sebebi ise isviçrenin gripen kullanıyor olması değildir. kullanıp kullanmadıklarını bilmiyorum zaten. örneği vermemin sebebi isviçe'nin saldırması ve işgali çok ama çok zor bir ülke olması. bunun sebebi ise coğrafyasının, ordusunun ve halkının bu duruma çok elverişli ve hazır olması. hatta alın konunun uzmanlarından (bkz: anglachelm)'in konu hakkındaki entrysi: (bkz: #57507194) bir ülkeyi işgal edeceksiniz bunun ilk adımı çoğunlukla hava saldırısıdır. sizin çok iyi bir hava savunma sisteminiz ve ülkenin her yerine dağılmış kalkışa hazır bekleyen önleyici / avcı uçak filolarınız varsa sizi istila etmeye kalkacak güçler bu caydırıcılığı dikkate alır. (bkz: isviçre) de bence caydırıcılık açısından verilecek en güzel örneklerden birisi.

    ha bu arada, gripenin ve aslında isveç'in hava savunma konsepti olan hava üslerine bağımlı olmayan ve her yere inip kalkabilen ve çok hızlı turn-around süresine sahip uçaklar edinmek gerçekten faydasız mı (lantirn161 reise göre öyle) ve eğer öyle ise neden; bize anlatıp aydınlatırlarsa çok ama çok memnun olurum. amacım hiç bir zaman konunun uzmanı bir kişinin fikirleri üzerine söz söylemek olmadı. kendisine tekrar hörmetler.
  • her koşula uyan, tam aradığımız gibi bir uçak.

    gripen
  • f-35 projesini elimize yüzümüze bulaştırdıktan sonra iyice ayyuka çıkan fellik fellik savaş uçağı arayışımızın gelecekteki muhtemel yanıtı olan uçaktır kendileri. türkiye'nin alması durumunda ülkenin eksen kaymasının resmiyete bağlanacağı ve olmadık politik sonuçlar yaşayacağı rus uçaklarını es geçersek bu uçağın görünürdeki tek rakibi fakir f-16'sı, çin çakması pakistan saçmalaması jf-17'dir ama realiteye baktığınızda bizim gidip de jf-17 falan alma durumumuz asla olamaz. e avrupa'dan typhoon, rafale alma gibi bir lüksümüzde yok. o nedenle jas-39 yakın dönemde ismini sıklıkla duyacağımız bir seçenek olarak önümüze sürülüp duracak.

    internette bu uçak hakkında türkçe kaynaklar için arama yaptığınızda jas-39'un reklam broşürlerinin türkçe'ye çevrilmiş şeklini okuyor yada izleyip duruyorsunuz. onun haricindekiler de çok genel anlatılan yalapşap bilgiler. elbette ekşi entry'si yazarken dört başı mamur bir analiz patlatmayacağım ama en azından bazı temel savaş uçağı seçme kıstaslarını da anlatmak gerektiğini düşünüyorum.

    öncelikle belirteyim burada dikkate aldığım versiyon uçağın en son nesil e/f versiyonu. e uçağın tek kişilik f ise çift kişilik versiyonu demek. bunu baz almalıyız çünkü muhtemel bir satın almada bize bunu önerecekler. e/f versiyonuna aynı zamanda ng (new generation) da diyorlar bunu da ek bir bilgi olarak aklınızda tutunuz.

    bir savaş uçağı aldığınızda pilotlar uçağın uçuşla ilgili karakteristiğine bakar. ben pilot olmadığımdan ve bir gripen ile uçma şansım da hiç olmadığı için kendi mesleğimin gereğini yapacağım ve diğer teknik özelliklerine bakacağım. elbette bunu karşılaştıracağımız asıl uçak f-16 block 50 çünkü jas-39'un rakibi olan uçak o. neden f-35 değil diye sormayın, jas-39 ile f-35 aynı amaçlar için üretilmiş ama çok farklı kulvarlarda olan uçaklar. f-35'in şu anda dünya üzerinde bir benzeri daha yok (su-57 demeyin allahınız aşkına o daha zilyon tane eksiği olan bir prototip). ancak bazı özellikler yönünden f-35 ile de kıyaslayabilirim.

    savaş uçaklarında en önemli kriterler havada kalma süresi, bu sürede etkin olabileceği menzil (combat radius) ve taşıyabileceği faydalı yüktür. havada kalma süresi ve etkin olma mesafesi de malum taşınan yakıta bağlı. bu iki faktör hesaplanırken elbette reklam amacıyla uçağın gövde içi depoları doluyken ve ekstra yakıt tankları takılıyken taşıyabildiği yakıt dikkate alınıyor.

    jas-39e/f'nin fabrika verilerine bakarsak (buradaki link brezilya için saab tarafından hazırlanan reklam broşürü); jas-39 gövde içine 3.4 ton yakıt alabiliyor. uçağın kanatları (x2/450 galon) ile gövde altına (x1/300 galon) external yakıt tankı takılabiliyor ve bu ekstra yakıt kapasitesi toplam 3655 kg. yani uçak toplamda yaklaşık 7 ton yakıt alıyor ve bu haliyle etkili olabildiği alan (düz uçuş şartlarında) 2485 mil/4000 km (kaynak). elbette bu mesafe taşınan yüke, havada yapılan hareketlere, görev özelliklerine göre de değişir. mesela az önce verdiğim kaynak hava-yer görevlerinde 7 tonluk bir yakıt ile etkili mesafenin 1500 km, combat air patrol görevlerinde (yani havada silah yüklüyken daireler çizerek beklenen) de 900 km'ye kadar düşebileceğini söylüyor. ama bizim karşılaştırma verimiz 4000 km olarak kalsın. elbette bu tek kişilik uçak verisi. çift kişilik olunca internal yani gövde içi taşınan yakıt azalacaktır ve çift kişilik versiyon biraz daha az süre havada kalır.

    bu noktada f-16'ya bakarsak (block 50) hemen hemen aynı değerleri görüyoruz. f-16, internal tanklarına 3.2 ton yakıt alıyor, kanat altı (x2/370 galon) ve gövde altı (x1/600 galon) yakıt tanklarıyla yaklaşık 2620 mil/4200 km uçabiliyor. burada yeni nesil f-16'nın bir avantajı var jas-39'a karşı o da cft denilen ve gövde üzerinde, uçağın sırtı dediğimiz yerde taşınabilen ekstra yakıt tankları. bu tankların kapasitesi de hemen hemen 1.5 tonun üzerinde. bu da f-16'nın etkili menzilinin jas-39'a göre daha fazla olmasını sağlıyor. bununla birlikte jas-39 için bir cft geliştirme programı var mı bilemiyorum. yapılır mı onu da bilmiyorum çünkü cft kullanmak biraz tartışmalı bir konu. cft kullandığınızda kanat altı yakıt tankı takmayıp uçağa yükleyebildiğiniz silah kapasitesini arttırıyorsunuz ama fazladan sürtünme yaratıp, uçağın orijinal tasarımına da müdahale ettiğinizden havadaki performansını etkiliyorsunuz. ayrıca havadan yakıt ikmal kapasiteniz varken cft takıp performansı düşürmek yerine drop tanklar takıp performansı korurken havadan yakıt ikmali ile göreve devam etme seçenekleri çıkıyor ortaya. açıkçası taktik düzeyde tartışılması gereken bir konu bu.

    jas-39'un silah kapasitesine bakalım. uçak toplam 6 ton silah taşıyabiliyor. uçağın yalnızca tek kişilik versiyonunda dahili bir rheinmetall üretimi 27mm'lik mauser bk27 makineli top var ve bunun mermi kapasitesi 120 adet. uçağa silah takabileceğiniz 10 adet istasyon var (1 tanesi elektronik podlar için) ve iyi haber jas-39 nato mühimmatını kullanabiliyor. bu uçağın ülkemizce tercih edilebilirliğini arttıran bir nokta. ayrıca uçak avrupa imali iris-t füzesini de atabiliyor ki bu füze bizim envanterimizde değil. iris-t füzesi bir hava-hava füzesi ve amerikan imali olan, bizde de kullanılan aim-9 sidewinder füzesinin avrupa karşılığı. alınırsa bize ne katar, çok mu lazım ayrı konu elbette. çok lazım birşey değil bana göre ama uçağın atabilme özelliği var diye yazdım zaten.

    f-16'ya baktığımızda bu uçağın taşıyabildiği maksimum silah yükü 7.7 ton. uçakta 511 adet mermi taşıyabilen 20mm'lik bir m61 vulcan otomatik top var. bizim elimizde de olan tüm nato mühimmatını kullanabiliyor.

    jas-39'un motoru 1 tane ve amerikalıların f/a-18 modeli uçaklarında da halen kullandıkları general electric f404 motorunun geliştirilmiş bir versiyonu olan ge f414-ge-39e motoru. bu motor kitabi veriye göre 22 bin librelik itiş üretmekte. f-16'da kullanılan f110-ge-129 motoru ise 29 bin librelik itiş üretiyor (daha güçlü olan farklı motor seçenekleri var f-16 için ama en az olanını yazdım).

    evet temelde bakmamız gereken matematiksel veriler bunlar. gördüğümüz gibi jas-39, f-16'nın teknik özelliklerine yaklaşan bir makine. bu açıdan bakarsak avantajlı gibi duruyor ama durumu biraz daha iyi anlamak için azıcık daha derine inmemiz gerekiyor.

    savaş uçağı alırken eğer her görev türü için ayrı bir uçak temin edecek kadar çok paranız yoksa tek bir uçağın farklı görevleri tatmin edici seviyede yapmasını beklersiniz. burada görev diyorum jargondan dolayı net anlayamayanlar olabilir. görev demek sizin uçağa yüklediğiniz misyonlar. yani güneydoğu'da terörist bombalama ayrı bir görevdir ege üzerinde yunanlı kovalama ayrı bir görevdir. ama hem ege'ye çıkayım yunanlı kovalayayım hem de havada yakıt ikmali yapıp aynı uçağı güneydoğu'ya bomba atmaya göndereyim de diyebilirsiniz, bu da apayrı bir görevdir. ama temelde bir uçağın yer hedeflerini vurma, hava hedeflerini vurma ve keşif yapma şeklinde 3 temel misyonu olur. bu misyonları yaparken de bazı özelliklerinin değerlendirilmeye alınması zorunludur.

    jas-39'u hava-hava/hava-yer görevleri için incelersek daha başta en büyük eksiyi top konusunda yiyecektir. sadece 120 mermi taşıyabilen bir topu mevcut ve bu top çift kişilik versiyonda yok. ayrıca topun tek namlulu olmasının pratikte bazı olumsuz tarafları olabilir. buna benzer bir tasarımı biz zamanında f-5 uçaklarında gördük. f-5'lerde de 2 adet tek namlulu m39a2 makineli top vardı. bu topların en büyük dezavantajı çok namlulu toplara göre namlunun aşırı ısınma sorununun olması çünkü mermilerin çıktığı tek bir namlu var. jas-39 sadece 120 adet mermi taşıdığınından belki aşırı ısınma çok sıkıntı olmaz ama bu defa da topun mermi kapasitesi çok az olduğundan hava-hava çatışmalarında (magazincesi dog-fight) olumsuz bir durum yaratır. unutmayın sadece 182 mermi alan f-35a'nın topu da bu açıdan çok fazla eleştiriliyor (bkz: #90076498). sadece hava-hava değil, yakın hava desteği ve hava-yer görevlerinde de 120 adet mermi çok az. en fazla 2 bilemediniz 3 salvoda biter o mermi. bu jas-39 için çok olumsuz bir durum.

    uçağın genel tasarımı da görevlerinde etkili diğer bir unsur. jas-39 delta kanat bir uçak. süpersonik hızlara çıkabilen uçaklarda genelde geriye doğru açılı kanatların tercih edilmesine alışkınız ama avrupalılar mirage, eurofighter typhoon, rafale gibi avrupa uçaklarında da görüldüğü gibi delta kanat tasarımdan bir türlü vazgeçmiyorlar. delta kanadın en büyük avantajı sahip olduğu büyük yüzey alanı sayesinde yarattığı yüksek kaldırma gücü ile çok daha kısa mesafeden havalanma şansı sunması ve diğer kanat profiline sahip uçaklara göre çok daha düşük hızlarda havada tutunmayı becerebilmesi yani stall'a dayanma gücünün daha fazla olmasıdır. en büyük dezavantajı da yarattığı yüksek sürtünme nedeniyle özellikle havadaki dönüş manevralarında süratinin diğer kanat profiline sahip uçaklara göre çok daha hızlı düşmesidir ki bu durum hava-hava kapışmalarında kuyruğunuza birinin takılma olasılığını arttırır. bununla birlikte şu anda delta kanat yapısına sahip olan uçaklar özellikle güçlü motorlar ve gelişmiş kumanda sistemleri kullanarak delta kanadın dezavantajlarını azaltmayı başarabiliyorlar o da unutulmaması gereken bir nokta (ek bir bilgi vereyim bizde kullanılan tek delta kanat uçak f-102'dir ve hava kuvvetleri'nin en az sevilen uçaklarından biridir. bu da aklınızda olsun).

    bizim almayı hedeflediğimiz uçağın sahip olmasını beklediğimiz en önemli özelliklerinden biri de doğu ve güneydoğu gibi dağların yüksek olduğu, yeryüzü şekillerinin uçakları çok fazla zorlayabildiği bir coğrafyada iş yapabilecek seviyede olabilmesi. bu coğrafyada bir göreve çıktığınızda hem manevra yapabilecek hem de yerden gelen tehditlere karşı (hafif makineli tüfek ateşi, uçaksavar ateşi, omuzdan atılabilen füzeler vs.) direnebilme kapasitesinin olması bir uçak için olmazsa olmaz. bakın f-4 bu iş için biçilmiş kaftandı çünkü hem sağlam yapısı hem de geniş kanat alanı gibi avantajlara sahipti ve bu sayede gerektiğinde teröristin kafasına bombayı bırakabiliyordu (bu arada burada kastettiğim serbest düşüşlü eski tip bombalar, hassas güdüm kiti takılı, yüksekten atılan son teknoloji olanlar değil). f-16'nın dikkat edilmesi gereken bir tarafı da bu aslında. f-16, f-4'e nazaran çok daha narin ve hava-yer görevlerinde yerden gelebilecek ateşten veya hava alığı altta olduğundan yere attığı bombadan fod alıp etkilenebilecek türde bir uçak olduğundan teröristin dibine bir f-4 kadar sokulamıyor. bu durumun bir benzerini afganistan'da çok yaşadı amerikalılar çünkü afgan coğrafyası da bizim doğu coğrafyasına çok benzer. o nedenle adamlar deli gibi hassas güdüm kiti geliştirdiler yüksekten isabetli atabilelim bombaları diye. biz de benzer bir yol izledik ve kendi hassas güdüm kitlerimizi geliştirdik zaten.

    f-16'nın motoru 29 bin libre itkili, jas-39'un ki ise 22 bin. jas-39 delta kanat olduğundan f-16'ya nazaran çok daha düşük sürate inip yer bombalaması yapabilir ama itkisi az olduğundan bomba atmak için girdiği pikeden çıkma performansına deneyip bakmak lazım. ayrıca uçak f-16 benzeri narin bir yapıda. özellikle terörist unsurlardan sıklıkla gelen hafif uçaksavar ve piyade tüfeği atışlarına ne gibi dayanım gösterebilecek incelemek şart. bu noktaya gelmişken aslında kafama en çok takılan bir konuya geçeceğim sanırım.

    avrupa imali uçakların en büyük dezavantajı gerçek bir çarpışma ortamında yoğun şekilde kullanılmamaları ve bu nedenle kabiliyetlerinin kağıt üzerinde çok iyi olması ama pratikte ne yapacaklarını bilememeniz. yani bugün ben f-16 alacağım dediğinizde amerikalı önünüze gelip "bak kardeş bu tasarım şu tarihten beri şu şu tip uçaklara karşı durdu, şu kadar hava çarpışmasına girdi, şu kadar kill aldı bu kadar loss oldu, şu şartlarda şu kadar bombalamaya çıktı, o bombalamalarda şu şu hasarları aldı ama üsse geri dönebildi, şu kadarı düştü ama şundan dolayı düştü." diye yığınla datayı önünüze serebilecek kadar gerçek durumdaki detaylı bilgiye hakim ama hadi bir eurofighter deyin onun sahibinin önünüze koyacağı data en fazla "işte gittik libya'ya, suriye'ye toplam 100 sorti bomba attık döndük. ama meraklanmayın biz uçağı her görev için tasarladık, bakın bu broşürde de yazıyor xo xo." olur. avrupa ekipmanının son dönemde katıldığı en büyük savaş körfez savaşı, yugoslav ya bombalaması falan ama onda da eski uçakları kullandılar, böyle eurofighter, rafale, jas-39 amerikan uçakları kadar çok kullanılmadı. bunun dışında güncel olarak hep dar bir bölgede kalan bazı görevler ne bileyim ırak'ta, suriye'de işid hedefleri vurma (genelde yüksek irtifadan atılan bombalar ile) veya suudi arabistan'ın halen sürdürdüğü yemen çatışması gibi şeylere sürüldü bu uçaklar. lütfen burada "olur mu ya jas-39 rus uçağı önlemesi yapıyor, ona göre tasarlandı" gibi karşı çıkmayın olaya, önleme dediğimiz kavram neticede yaklaşan bir düşman uçağa karşı uçak kaldırıp "hop, çüş nereye birader demek" yani fiilen adamla çatışmaya, dog-fight'a girmiyorsun ki bizim ege'de sürekli yaptığımız gibi. sadece önüne gelip birlikte uçuyorsun biraz. yani burada f-15'e bile zerre çekinmeden şu atarı yapan sinir hastası rus'un karşısına jas-39 ile çıkıp daha beter perişan edilme şansı var ve gerçekten çatışma ortamı olsa yeni nesil rus jetleri tozunu attırır gibi geliyor bana avrupa tayfasının.

    combat proven diye bir kavram var ingilizcede, kendisini savaş ortamında kanıtlamış ekipmana deniliyor. amerikalılar mallarını satarken bunu kullanmayı çok sever, güzel bir reklam lafıdır onlar için. işte f-16 tam bir combat proven uçak mesela. ama jas-39 öyle değil. hep tasarımsal, kavramsal düzeyde kalmış uçağın kabiliyeti. kullanan ülkelere bakıyorum; isveç, brezilya, çek cumhuriyeti, macaristan, güney afrika, tayland. ingilizler de arada isveç'e gidip bir çay içiyor, arada da eğitim yapıyormuş. yani çatışması, kavgası olmayan rahat bölgeler ve toplamda 158 civarı bir uçak satılmış. ama biz alırsak bu uçağı bir gün ege'ye çıkartıp it dalaşına, öbür gün doğu'ya cas görevine, yarın akdeniz'e keşfe çıkartacağız. uçağın yetenekleri kağıt üzerinde fena değil gibi duruyor ama pratikte ne olacağı belli değil, sürpriz yumurta gibi bir uçak. sıkıntılı bir durum.

    ayrıca bir nokta dikkatimi çekti saab'ın sitesinde, hem broşürlerde hem de sitede bol bol yazmışlar. sürekli olarak yok çok kısa yerden kalkar, gerekirse yoldan bile kaldırırsınız uçağı yok 10 dakika turnaround süresi var falan diyorlar. hatta yukarıda bir arkadaş da bu yazılanları bayağı bir yanlış anlamış (bkz: #92809552) bunun süper bir durum olduğunu falan yazmış. hatta hızını alamayıp isviçre'nin* sırf bu yüzden acayip güvenli bir ülke olduğundan bahsetmiş.

    şimdi yoldan uçak kaldırmak zaten hemen her hava kuvvetinin yaptığı bir uygulama. runway trial derler ecnebiler. hatta bizim ege'de bu mantıkta yapılan yollarımız falan da var olası bir yunan savaşında kullanılmak için. bu çok süper bir askeri deha fikri değil, yapılması normal olan ama pratikte uçağın canına okuma şansınızın çok fazla olduğu ve "yandık, bittik, öldük lan" dediğiniz, kaybedecek bir şeyinizin olmadığı bir anda uygulanabilecek riskli bir usul ve çok ciddi planlama gerektiriyor. isveçlilerin bunu yapma amacı kafayı sovyetlere taktıklarından "ulan bu adamlar ilk önce gelir bizim hava üslerini bombalar, ağzımızı burnumuzu kırar. o nedenle koyalım uçakları ormanın içine, görmesinler" demeleri. biz uçakları anadolu'da hangi ormanın içine koyacağız, nereye saklayacağız kabak gibi açık topraklarda acaba da bu durum bu kadar abartılıyor? kısa mesafeden kalkmak da iyidir hoştur da size kazandıracağı birkaç saniye veya dakika haricinde o kadar da müthiş bir avantaj değildir. ayrıca şu 10 dakikalık turnaround süresine gelelim. askeri jargonda turnaround demek görevden dönen bir uçağın tamamen silah ve yakıt yüklenip yeniden uçuşa hazır hale getirilmesi için gereken süredir. bunun için yerde ekiplerinizin yakıt ve mühimmat ile hazır beklemesi lazımdır. bizde de çok önem verilen, savaş etkinizi arttıran bir durumdur. şimdi hava atmak gibi olmasın da jas-39 gibi sivrisinek sıklette bir uçağa 10 dakika turnaround demiş isveçli, ya ben koskoca f-4'e 15 dakikada bombalı, füzeli turnaround yapan ekip gördüm, canlı canlı izledim adamları. israil'in f-16'larına 8 dakika civarında turnaround yaptığına dair efsaneler mevcut. o nedenle jas-39'un bu 10 dakika hikayesi sanki sadece yakıt+hava-hava mühimmatı yüklemesi gibi geliyor bana ve öyle inanılmaz abartılacak bir nevzu değil. artı uçağa hava-hava yüklemek daha kolay. "hadi hoop yallah beyler" diye omuzlayıp füzeyi kızağa takıyorsun, 2 vida sıkıp elektrik fişini takıyorsun füze yüklemesinde. bomba yüklemek çok daha zor, ayarlıyorsun, hizalıyorsun, tapası, teli otu boku falan var.

    bununla birlikte şöyle bir durum da var. avrupa uçaklarında bizim amerikan uçaklarında görmediğimiz bazı farklı teknik uygulamalar, yaklaşımlar oluyor. mesela cn-235 casa uçağını aldık, casa uçağının bir paneli değişsin gelen panel perçin delikleri olmadan gelir! siz oturur delik açarsınız bir sürü zaman kaybı. farkı bir uçaktan bir parça alıp kolay kolay takamazsınız başka bir cn-235'e çünkü parça uymaz. hani versiyon uyumsuzluğu değil bayağı bayağı şekli şemali uymuyor parçanın. ayrıca yandık bittik teknik destek lazım dersiniz avrupalı rahat rahat gelir sakin sakin problem yok der delirtir seni. bu gibi ufak tefek ama işi yürütürken size pürüz olan onlarca detay var bunların askeri sistemlerinde. bu yazdıklarım bazen sivil sektörde de olur ama avrupalıların sivil uçak desteği askeri olana göre hep daha iyidir. ama askeri taraf çok çok farklı bunlarda. bu uçağı bilemiyorum eğer böyle saçmalıkları oluyorsa uğraştırır teknik ekibi.

    dışa bağımlılığa gelirsek motor amerikan, aviyonikler ingiliz, kaportası isveç. yani motor parçası dediğinizde amerika'nın elindesiniz gene. aviyonik olayında ingilizler iyidir ama çok pahalılar. isveç'in yapısal işçiliğini bilmiyorum. saab arabalarıyla kıyaslayacak halimizde yok elbette koca uçağı ama iyidir diye düşünüyorum. motorun ge olması iyi, bizim ge motorlarına f-16 üzerinden aşinalığımız var zaten. muhtemelen de f-16 motoruyla ortak yığınla parçası vardır stoklar açısından iyi bir haber bu.

    neticeye gelirsek jas-39 gripen isveç koşulları için ideal bir uçak olabilir ama bizim alıp kullanmamız ise belli riskler içeriyor ve ben bu işin içinde olsam uçağa "ooo çok ucuz, çok süper kanka hemen sardıralım 100 tane..." diye balıklama dalmak yerine enine boyuna düşünürüm. çünkü aldığınız bir uçağı en az 30-40 sene kullanmak durumundasınız ekonomik olması için. ama şurası kesindir ki jas-39 teknik anlamda bir f-16 seviyesinde değil ve kesinlikle hava gücümüzün ana yapısını oluşturacak kapasitede bir uçak sayılmaz. teknik özelliklerine bakarsak zamanında f-5'lerin girdiği role çok daha uygun, ikinci seviye destek uçağı, hafif avcı gibi kullanılabilecek geçici bir çözüm uçağı. idame giderlerinin az olması ve fiyatının nispeten düşük olması bir avantaj, elimizde nato cephaneliğini de kullanması güzel, isveçlilerin "hadi satalım hadi satalım xo xo..." hevesinde olması güzel. alındığı zaman yerli uçak gelişiminde adamlardan bilgi ve teknoloji transferi şansımız da yüksek. ancak geleceğe yatırım yapmak başka fiilen kullanmak çok başka. bununla birlikte alımı düşünüldüğünde özellikle doğu bölgelerinde ciddi ciddi test edilmesi gereken de bir uçak. ben özellikle hava-yer performansını çok fazla merak ediyorum çünkü o konu bizim şu anda çok büyük ihtiyaç duyduğumuz bir nokta. f-35'in bu noktada patladığı bariz belli, f-16 ise belirli sınırlara sahip. gönül ister ki sırf bu yer desteği için birkaç filo amerikan a-10 ya da rusya'dan su-25 alabilelim ama zor ihtimaller bunlar (su-25 alımına amerika çok birşey demez, hava-yer uçağı olduğundan bozmaz onları ;) ). uçağın satıldığı ülke sayısı çok az ve alan ülkeler de bunları çatışmada kullanmayacak kadar sakin ülkeler. hani sürekli uçak kaldıran, fiilen kullanan bir suudi arabistan, pakistan falan almış olsa en azından onlarla görüşülüp savaş performansı hakkında az çok bilgi edinilebilir ama şimdi gidip brezilya'ya ne soracağız ya da çeklere?

    stealth muhabbetine bilerek girmedim çünkü jas-39'un böyle bir iddiası yok zaten. ayrıca bu stealth özelliği bizde biraz fazla abartıldı, uçağın önüne geçiyor bu özellik. sanki stealth olsa diğer tüm sorunları ortadan kalkıyor uçağın. stealth özelliği her zaman size lazım değil yani bir terörist bombalaması için stealth bir uçağa ihtiyacınız yok zaten teröristin elinde radar yok. ihtiyaç değerlendirmesi, tehdit değerlendirmesi falan ciddi işler gerekiyor bu kararların alınmasında. yeri değil, alakasız diyerekten girmedim bu konuya ama küçük uçak ve 4. nesil bir uçak neticede. fazla bir performans beklememek lazım kendisinden bu açıdan.

    durum budur. savaş uçağı seçmek kolay değil. şekline şemaline bakarak ve reklam broşürlerine dalarak uçak almak olmaz. f-35 olayında ağzımız fena yandı ve daha devam ediyor. o nedenle umarım jas-39 konusunda popülist bir hamle yapılmaz. bununla birlikte eğer benim seçme şansım olsaydı hiç jas-39, f-35'la falan uğraşmaz f/a-18 ya da f-15 filosu alır geçerdim onu da belirteyim.

    zorunlu edit: bir çaylak arkadaşımız ikaz etti ben o zaman gördüm. uçağın radarıyla ilgili bir şeyler yazmayı unutmuşum. tamamen benim hatam, bu noktayı es geçmemem lazımdı. e n'apalım artık o da nazar boncuğu kalsın bu saatten sonra.
  • maliyet, performans ve yetenek bakımından son derece dengeli bir tasarım, elektronik harp ve veri bağı* kabiliyetleri bakımından da son derece ileri bir uçaktır.

    ancak isveç'in türkiye'ye aktif bir şekilde ambargo uyguluyor olmasından dolayı malesef gündemde ol(a)mayacak bir uçaktır.

    draken, viggen gibi efsaneleri tasarlamış isveçlilerle birlikte çalışabilmek güzel olurdu.
  • f-16v block 70 yerine dahi her türlü tercih edilebilecek bir uçak.

    kısa kes diyecekler için önce madde madde sayayım:
    - hareketli aesa radar + ırst sensör.
    - meteor füzesi taşıma avantajı.
    - stealth kabiliyeti olmamasına rağmen düşük rcs değeri.
    - hava-hava yükü ile 1.2 mach supercruise.
    - delta kanat + canard yapısı ile yüksek manevra kabiliyeti.
    - görev esnekliği.
    - yüksek harbe hazırlık oranı.
    - esnetilebilir ve kolay oluşturulabilir lojistik hat.
    - satın alım maliyetinde ucuzluk.
    - idame maliyetinde ucuzluk.
    - kısa bakım süresi.

    bunların bazıları f-16'da doğrudan "hiç" yokken, bazıları ise gripen'a göre daha az var. bu sebeple bir f-16 yerine her türlü tercih edilebilir ki bu avantajlarla (en azından hava-hava anlamında) f-16'dan daha kabiliyetli hale gelmektedir.

    (bundan sonrası uzun)

    öncelikle şu f-35 yerine bunu alalım diyen tayfa için kısa bir açıklama yapalım. arkadaşlar gripen ve f-35 birbirlerine alternatif olacak uçaklar değillerdir. f-35'in konsepti derin taarruzdur yani düşman topraklarına özel kuvvet askeri gibi sessizce sızmak için tasarlanmıştır. gripen ise tam bir fakir uçağıdır. hava-hava performansı yüksektir, gerektiğinde bomba da atarsınız, manevra kabiliyeti iyidir, ng modelinde supercruise özelliği bulunmaktadır. ancak ne sensör füzyonu, ne düşük görünürlük ne de ağ merkezli harp gibi kabiliyetler konusunda birde buna ek olarak derin taarruz konsepti anlamında f-35 ile yarışamaz bile.

    uçak esasen çok rollü olmakla beraber özellikle hem bvr denilen görüş ötesi angajmanda hem de wvr veya dogfight denilen görüş içi angajmanda düşmanları için oldukça tehlikelidir.

    yukarıda f-16v block 70 yerine dahi tercih edilebilir yazdım. bunun sebebini açıklayım: uçağı f-16’dan ayıran birkaç önemli özellik mevcut.

    teknik özellik anlamında bir kısa özet geçecek olursak:
    jas-39 gripen, maksimum sesten 2 kat daha fazla hıza ve 52 bin feetten biraz fazla irtifaya çıkabiliyor. hafif sınıfta bir savaş uçağı olmasına karşın yaklaşık 1500 km gibi oldukça iyi bir harekat yarıçapına sahip. 16,5 ton maksimum ağırlıkla kalkış icra edebiliyor. uçak gerektiğinde yeterli düzlükte ve yeterli genişlikteki 800 metrelik herhangi bir karayolundan kalkış yapabilecek performansa sahip. hava-hava mühimmatı yüklü haldeyken supercruise özelliği ile 1.2 mach hızla seyir icra edebiliyor. toplamda 8 istasyona sahip. gripen aynı zamanda ırst sensörünün yanında saydığımız diğer uçaklardan farklı olarak hareketli aesa radara da sahip bir uçak. bu sayede hava muharebelerinde 90’ar derecelik açılara kadar ‘crank’ denilen sakınma manevralarını rahatlıkla yapabilir. uçak aynı zamanda oldukça keskin bir manevra kabiliyetine sahiptir. bunun yanında “stealth” karakteristiğinde olmamasına rağmen radar kesit alanı da düşük bir seviyede sayılabilir. avrupa üretimi mühimmat ve teknolojilerin yanı sıra abd teknolojilerine de uyumludur.

    gelelim uzun uzadıya uçağı neden tercih etmemiz gerektiğine dair sebeplere:
    bunlardan bir tanesi uçağın birim maliyeti ve saatlik uçuş maliyetinde ki ucuzluk. gripen’ın ng olarak da isimlendirilen e ve f modelleri yani son modelleri bile en fazla 60 milyon $ birim maliyete sahip. bu çeşitli durumlarda 40 milyon $ gibi bir sayıya kadar inebiliyor. aynı zamanda saatlik uçuş maliyetinin de 5 bin dolardan daha az olduğu açık kaynaklarda belirtilen bilgiler arasında. bu da bir f-16 uçağına göre neredeyse yarı yarıya daha düşük bir bakım maliyeti demek.

    ikinci bir etken olarak uçağın görev esnekliğine inanılmaz seviyede adapte olabildiğinden bahsedebiliriz. gripen, listede ki diğer uçaklara göre idamesi oldukça kolay bir uçak. bu da kullanıcısına onu esneklikle kullanabilmek için büyük bir avantaj sunuyor. az sayıda personelle ve teknik aksamla dahi harbe hazırlık oranı yüksek tutulabilecek şekilde gelişim gösteren gripen, bu sayede örneğin türk hava kuvvetleri envanterinde yer alan ve 37 ton yük taşıma kapasitesine sahip olan a400m atlas uçakları ile geçici görevler için farklı meydanlara dağıtacağı neredeyse 1 muharip gripen filosunun idamesini sağlayabilir. yani orta sınıfta yer alan bir nakliye uçağı ile neredeyse 1 filonun tamamını idame edebilecek teknik aksam, teçhizat ve personel taşınabilir.

    bunların dışında 10 dakika turnaround, 800 metrelik pistten kalkış vs. gibi konular ıvır zıvır konulardır. türk hava kuvvetlerinin bakımcıları sağlamdır. bu sebeple o turnaround olayına çok takılmamak gerekir. 800 metreden kalkma işi de tam anlamıyla faso fiso bir özelliktir bizim için. çünkü bu özellik öyle kafamıza esti kullanalım diyeceğimiz bir özellik değil ki zaten olası bir savaş anında safi olarak bu özellikle hayat kurtarma olasılığımız %5'in falan baya altında... (bazı arkadaşlarımız hareketli aesa + meteor avantajını konuşmak yerine bu konuya takılmış da o yüzden bunu da belirtmek istedim. hareketli aesa + meteor kesinlikle savaşın sonucuna etki edecek bir şeyken 800 metreden havalanmak savaşın sonucuna etki edecek bir şey değildir arkadaşlar...)

    tüm bunlarla beraber gripen’ı f-16’nın önüne geçiren en önemli etkenlerden bir diğeri ise saab firmasının tok satıcı rolünde bir firma olmamasıdır. bu sayede yüksek alım adedi garantisi ile yapılabilecek sağlam bir pazarlıkla uçağın üretiminde ortaklık, sanayi katılımı, teknoloji transferi, kaynak kodu paylaşımı vs. gibi konularda istediğimiz anlaşma koşullarını elde edebiliriz. jas-39 gripen zaten belirttiğimiz gibi çeşitli ülkelerin üretimi alt sistemler kullanmaktadır. türkiye ise kullanılacak birçok alt sistemi üretebilecek seviyededir. bu sebeple ortak üretim ve sanayi katılımı konusunda onay aldığımız takdirde hem yerlilik oranı yüksek bir 4,5/4++ nesil savaş uçağına sahip olabiliriz hem de yerli alt sistemler ve teknolojiler sayesinde zaten düşük olan maliyetleri daha da düşürebiliriz. üstelik bunun yanında vereceğimiz siparişlerin sayısına bağlı olarak da uçağın birim maliyeti yine düşecektir. yani bir nevi atak projesi gibi, dışını hazır al içini doldur taktiği.

    tabi bunlar kulağa çok cazip geliyor. sonuçta ortaya "gripen-t veya gripen-tm" gibi bir şey çıkar ki bu tam şuan bize lazım olan şey ancak burada bizim için çok büyük engel var. o engelin adı "amerika birleşik devletleri"...

    uçakta ge-f-414 tipi abd menşeili motor kullanılıyor. bunun yanı sıra birçok alt sistemde abd menşeili. dolayısıyla uçağın bir nevi gayri resmi sahibi abd gibi bir durum var ortada. yani biz abd f-16'sı yerine isveç gripen'ı almaya kalkarsak abd muhtemelen yolumuza taş koyacaktır. ama yinede şansımızı kesinlikle denemeliyiz. ola ki bir şekilde temin edebilirsek çok büyük avantajları olacağı aşikar.

    isveç'in ambargosuna ise pek takılmamanızı tavsiye ederim. saab şuanda müşteriye aç durumda. gidip 120 uçak alacağız diyin bakalım ortada ambargo diye bir şey kalıyor mu o zaman görüşelim?
  • isveç'in yerli savaş uçağıdır.fiyat performans olarak en iyi savaş jetidir.bütün parçaları isveç'e ait değildir amerika'nın da katkıları vardır.otobandan kalkmak gibi özelliklere sahip olan bu uçak masrafsız,düşük maliyetli ve kaliteli bir hafif avcı uçağıdır.stealh olarak çok çok iyi diyemeyeceğimiz bir uçak olan gripenler şuan gündemdeki f 35 lere iyi bir alternatif olmayacaktır fakat alınabilir mi? evet bence alınabilir f -16'lar için güzel bir alternatiftir.tfx projesi çok sarkarsa kesinlikle bu uçak bir alternatif olarak düşünülmelidir.isveç'in kızları gibi güzel ve taş olan bu uçağı alma ihtimalimize karşın isveç hükümetinin verme ihtimali de tabi ki göz önüne alınmalıdır.
  • savaş uçakları uçakları da zaten alıp kenara koymak için üretilir... elinde 230+ f16 bulunan bir ülke için jas 39 gereksizdir. bu saatten sonra alacağımız uçağın f16'dan daha kuvvetli olması gerekir. daha büyük gövde,motorlar veya radar vs. bu uçağı alan tüm ülkeler görece küçük hava kuvvetlerine sahip,sadece hava sahasını korumaya çalışan ülkeler. yani 50-60 jas 39, sayısal anlamda katkı sağlasa da yetenek anlamında çok büyük bir değişim getirmeyecek hava kuvvetlerine.
  • bu uçak bizim için biçilmiş kaftan olabilir ancak amerika japon imali tank motoruna taş koyduğu gibi buna da taş koyacaktır. uçaktan evvel hava savunma ve donanmanın kabiliyetleri artırılmalıdır.
hesabın var mı? giriş yap