• montgomery ne lan. o kadar adamın arasına montgomery yazılır mı? mozart, beethoven, bach ibrahim tatlıses olmuş bu versus.

    rommel affetmez.
  • rommel... fakir mahallenin isyankar delikanlısı. yokluklar içinde harikalar yaratan, bir şekilde aldığı bursla zenginlerin kolejinde okumaya çalışan, akıllı, gururlu, hevesli ama mağrur kenar mahalle çocuğudur, bir küçük emrahtır adeta. kolejin en güzel ama karun kadar zengin kızını kendine aşık da eder kulu kölesi de yapar. peşinde bir yığın hayranı vardır ama zamanı gelip onlara ihtiyaç duyduğunda yanında kimseyi bulamaz.

    jukov, aşiret lideri olan babası sayesinde toprak ağası kontenjanından okula gelmiş olan asi çocuktur. en ufak meselede mekana kamyonla adam döker, sayı avantajını kullanır. yaba gibi eli mangal gibi yüreği vardır, korkusuzdur, acımasızdır ama sadece görüntüde... aslında toprak ağası olan babasından ölümüne korkar, onu kızdırmak istemez. o kızarsa tüm ayrıcalıklarını kaybedeceğini, en iyi ihtimalle köyüne dönüp boğaz tokluğuna yaşayacağını ama en kötü ihtimalle de tıkınacak bir boğazının bile kalmayacağını bilir...

    monty okulun en soğuk ve monoton olanıdır. sıradandır, bayıktır, heyecansızdır. sevgilisiyle sevişmeden önce sıkıcı bir sistematik içinde yatağa çarşafını serer, çizgili pijamasını giyer, traşını olur, dişini fırçalar, saçını tarar ve yatağa girip sadece planladığı hareketleri yapar. ne kızı mutlu eder, ne kendi mutlu olur ne de kızı yatağa atma hikayesini anlattığı arkadaşlarını mutlu eder.

    eisenhower zengin bebesidir. kolejde okurken gıcık kaptığı okulun burslu ama mağrur elemanı rommel'i dövmeye giden öğrenci grubunun başındaki adamdır. baştan aşağı markadır, afillidir. teketek de yokluk içindeki rommel'den sopayı yer ama bir sonraki teneffüste şekilli bebeleri toplar, hep birlikte basket sahasında rommel'i marizlerler. netice itibariyle eisenhower hayatta hep kazanır, kaybetse bile kardan zarar yazar.

    savaş meydanı aslında bir küçük emrah filmidir. izleyenler hep fakiri tutar, onun yırtacağını düşünür, kötüleri pataklayacağına inanır. fakir olan sopa yedikçe içindeki öfke büyür ama fakir sopa attıkça rahatlar, adeta kendine kötülük yapanları dövmüş gibi olur. zaten bunu bilen filmciler filmlerinde hep iyileri kazandırır ama gerçek hayatta asla bu böyle degildir. çünkü gerçeklerin kazananı hep kötülerdir...
  • erwin rommel'in rahatlıkla alacağı versustur; askeri tarihçilerin -asker ve çoğunlukla kurmay subay kökenli tarihçiler- çok büyük bir kısmı, modern dönemin en önemli 5 mareşali arasında rommel'i sayar. bu versusda montgomery'nin olması bile rommel'e hakarettir; zira montgomery, afrika çölleri'nde rommel tarafından -hem de çok daha kısıtlı imkanlarla- patates edilmiştir.

    jukov da sıkı adamdır bak, adını es geçmeyelim.
  • das edit :konuyu daha detayli inceledigim baslikta ki 2. entrym (bkz: #83305535)

    2. dunya savasinda asker kalitesi tecrubesi , sahadaki generalleri , ve silah teknolojisi bakimindan almanlar her platformda muttefiklere karsi ustundur.

    tek eksik yani butun avrupayi isgal etmisken , daha ingiltere ye diz cokturmeden rusya ya saldiracak kadar gerceklikten uzak bir yonetim kademesi ve buna ses cikarmayan askeri yonetimdir.

    bi kiside cikip dememiski ulan ruslarla zaten aramizda saldirmazlik pakti var ne sikime dunyanin en buyuk topragina sahip ulkeyi isgal etmeye kalkiyoruz , heriflere urettigimiz butun kursunu siksak yine bitmezler sayilari cok bunlarin diye.

    neyse konuya donecek olursak rommel , von manstein , guderian , rundstedt bunlar 2. dunya savasina damga vurmus isimlerdir. muttfiklerin bu isimlerin yanina yaklasabilecek tek bir generali yoktur. monty olsun eisenhower olsun askerlik mesleginde bu adamlarin yanina yaklasamaz. belki bir miktar patton i sayabilirim bak. o adam enteresan bir generaldi.

    rus maresal jukov ise onemli bir generaldir. ruslar anavatani savunabildiyse bu adamin aldigi onlemler ve yerlestirdigi duzen bunda etkili olmustur. fakat halen ozellikle rommel , von manstein ve guderian in uzerine general sayilamaz 2. dunya savasinda. allah adami taş eder. eger hitler savas kismini birakip dogu ve bati cephesi bas kumandanligi mevkisi olusturup batiyi rommel e doguyu ise von manstein a emanet etmis olsa muhtemelen bugun farkli bir dunyada yasiyor olabilirdik.

    ha savasi almanlar kazanirdi demiyorum cunku butun avrupa isgal edilmis ve ingilizlerle savasa girilmisken dingillik yapip ruslarla da savasa girildiginde zaten almanlarin savasi kazanma sansi bitmisti. fakat dedigim sekilde organizsyon kurulup onbaşi hitler savaş isine karismasaydi en azindan adil sartlarda bir ateskes imzalanabilir bir mutareke gerceklesebilirdi. fakat oyle olmadi.

    daha fazla bilgi icin erich von manstein in kaybedilmis zaferler ( lost victories ) kitabini okumanizi tavsiye ederim.
  • bir ufak entryle olaya dahil olmustum fakat goruluyor ki sozlukteki ww2 tayfamiz gercekten bu işin ulkemizde kaliteli tartisilacagi bir kac ender mekandan birinin burasi oldugunu dogrular nitelikte ve bu kahve tarzi yorumlar kimseyi tatmin etmemis.

    oncelikle şunu belirtmeliyim ki ww2 gibi bir konu uzerinde bir yazi yaziliyorsa bunun dallanip budaklanmamasi ve konudan sapilmamasi mumkun degildir. bu yuzden olabildiginde baslik uzerinden yurumeye ve komuta kademeleri arasinda ki farkliliklardan bahsetmeye calisicam.

    baslangic olarak bilinmeliki alman feld maresallerinin bir cogu prusya soylusudur. bunlarin yine bir cogu nazi partisi uyesi olmadigi gibi hitler e baglilik yemini de etmemislerdir. bu insanlar icin hizmet almanya ya hizmet etmek anlamina gelir. nsdap a karsi gerceklestirilmek istenen bir darbe sirasinda katilip katilmayacagi sorulan erich von manstein in " bir prusya maresali asla isyan etmez " lafini buraya ilistirmek isterim. mesele nsdap nazizim veya hitler degildir. mesele sadece ve sadece almanya dir.

    bu bakis acisini anlattiktan sonra feld maresallere bakacak olursak oncelik tabiki hic kuskusuz erwin rommel dedir. feld maresal erwin rommel ww2 almanyanin sahip oldugu en buyuk blitz uygulayicisidir. fransa da meuse nehrini ilk gecen ve mans denizine ulasan onun tumenidir. afrika da bir kac tumen ve dayak yemekten bir hal olmus bitik italyan askerleriyle ingilizleri al alamein e kadar kovalamis ve bunu kendisinde kat kat ustun kuvvetlere karsi yapmistir. ozellikle afrika da yapmis olduklari buraya yazilamaz sayfalar kitaplar sürer. oralari bi zahmet arastirip okuyun. okuyun ki karsisinda ki ingiliz general montgomery i nasil alasagi ettigini gorun. ww2 yle ufak tefek ilgilenen herkes kabul eder ki boyle bir versusta monty in esamesi okunmaz. her neyse kendisi devaminda fransa cikartmasini savunmak amaciyla gonderilsede kendisinin savunma planin icine hitler in sicmasi sonucu muttefikler fransa ya olmasi gerekenden cok daha rahat ciktilar. sonrasinda ise fuhrer e suikast girisimine karistigi iddaalarindan dolayi ( ki en karisik mesele budur suikaste katilip katilmadigina dair net bir belge yoktur ) hitler kendisinj almanya onunde rezil duruma dusurmek ostemez cunku kendisi almanya nin buyuk generalidir ve intihar eder. buyuk bir torenle gomulur ve mezari bugun halen ugrak bir yerdir.

    gelelim bu baslikta olmayan fakat alman yildirim savasinin unlu taktisyeni heinz guderian a. unlu lakabiyla hizli heinz savas literaturune cag atlatmistir. oyle ki o zamana kadar piyadeye destek amacli kullanilan tanklarin mustakil olarak ani hizli bir delici guc olarak kullanilmasi onun sayesinde olmustur. hani derler ya cag acip kapamak diye iste o adamlardan biri heinz guderian dir. kendisinin turkceye cevrilmis "dikkat panzer "ve " bir askerin anilari " isimli iki kitabi vardir okursaniz kendisinin ne cesit bir deha oldugunu daha iyi anlayacaksiniz.

    almanlardan ornek verecegim son isim ise suphesiz erich von manstein olacaktir. von manstein subay oglu subay aileden gelen bir prusya soylusudur. manstein in rolu 2. dunya savasinda oylesine buyuktur ki anlatmaya kalksak gunler surer heralde. kisaca deginirsek polonya ve fransa nin isgalinde bulunmus ve fransa nin isgali sirasinda kendi adi verilen manstein planini ortaya atmis alman yuksek kademesi siktiri cekmesine ragmen hitler in izniyle uygulamis ve fransa nin kisa surede dusmesinde bas rolu oynamistir. daha sonra dogu cephesinde kirim da ukrayna da leningrad da bulundu. fakat asil patlamasini stalingradda kistirilan 6. orduyu kurtarmak amacli kurulan don ordular grubu komutanliginda yapti. stalingrad da 6. ordu cember icindeyken cok cetin carpismalarla 50 km kadar yaklasabilmis fakat daha ileri gidememistir. hitler e durumu yazip 6. ordunun bir yarma harekatiyla kendilerine dogru gelmesini istesede bizim onbaşi bozmasi bunu kesin dille reddetmis ve herkes oldugu yerde kalacak sizde 6. orduyu kurtaracaksiniz demis ve 6. ordunun sonunu hazirlamistir. dogu cephesi ve manstein cok ozel bir konu aslinda burda yazip bitiremeyecegimiz kadar uzun fakat şu anektodla bitirirsem citadel harekatinda manstein guneyden rus birliklerini kusatmis durumdayken o sirada muttefiklerin italya ya cikarma yapmasi sonucu hitler saldiriyi durdurma emri vermis ve manstein deliye donup adeta "sikerim sizin yapacaginiz savasi " deyip atlayip berlin e gitmis ve bizzat hitler le tartismissa da bir care olamamistir.

    kendisinin turkce de cok az kopyasi hala mevcut bulunan lost victories ( kaybedilmis zaferler ) isimli kitabi okunursa konu daha iyi anlasilabilir.

    evet alman komuta kademesini bitirdik diyebiliriz. aslinda rundstedt ve kurt kapani taktiginin mucidi denizlerin krali karl donitz i de yazmak isterdim de entry cigrindan cikacak gibi.onlar da baska bir yazinin konusu olsun.

    sira dallama montgomery de. az once rommel i anlatirken bu dallama monty nin kendisinden 3 kat az olan rommel in birliklerine karsi nasil rezil duruma dustugunu yazmistik. basarizligin kitabini yazan adam olmasina ragmen adam kitligindan mi nedir bu herife gidip bir de avrupa muttefik ordulari komutanligini verdiler. unlu ww2 filmi (bkz: a bridge too far) da anlatilan market garden operasyonu bunun basinin altindan cikmitir. almanyayi hollanda uzerinden gecerek isgal etmeyi planlamis fakat inanilmaz sacma sapan bir plan kurarak hucum etmistir. tabi bitti sanilan almanlar arnhem da panzerleri bunun gotune sokarak bu herifin ne kadar yeteneksiz bir general oldugunu bir kez daha kanitlamistir. ayrica market garden operasyonunu anlatan bir band of brothers bolumu de bulunmaktadir ilgililere duyrulur. kisacasi monty birak bu versusu ww2 de kaale alinacak son adamdir.

    eisenhower a gelince kendisi hakkinda pek yorum yapmaya gerek duymuyorum. meslek hayati boyunca bir masa basi subayi olarak planlama programlamayla ilgilenmis aktif pek fazla catisma icinde olmamistir.

    burada olmayan 2 amerikan maresaline deginirsek bunlardan biri kuskuzu kufurbaz haydo nun amerikali dedesi olan kufurbazlarin krali george s. patton dir. bu maresalimizde bizim alman mevkidaslari gibi ustun tank kullanma becerisine sahip olsa da dili yuzunden pek sevilmeyen bir karaktermis. askerlik meslegi acisindan eger almanlarla karsilastirilacak bir muttefik generali varsa o da kendisidir. ardenler de ölmeden once son tangoya baslayan ve beklenmedik sekilde 44 kisinin ortasinda hucuma kalkan almanlari bu dede durdurmustur.

    son muttefik generali ise suyun otesinde carpisan douglas macarthur . bu amca da muttefiklerin pasifik ordulari komutani olarak gorev yapmis ve pasifikte savasin kazanilmasi acisindan onemli rol oynamistir. hatta sunu soylemekte fayda var savastan sonra japonya nin yeniden insaasi ve tabiki de amerikan gudumlu bir devlet haline getirilmesinde payi buyuktur.

    saniyorum geriye bir tek maresal jukov kaldi ki kendisinden yukarda da bahsedilmis adamin en buyuk buluslarindan biri insan dalgasidir. hani şu kapidaki dusman filmin de yari silahli ruslarin almanlarin onune yem diye atimasi var ya iste o gercek bir olay. adam cok pragmatist kafayla dusunmus takdir ediyorum aslinda tohumuna parami saydik deyip salmis adamlari dusmanin karsisina. e ustunuze hic bitmeyen yuz binlerce adam gelirse isterse en kral orduya sahip olun illa ki bir yerde direnciniz kirilacaktir. biraz goygoydan da uzaklasirsak eger rusya bugun bir anavatandan bahsediyorsa stalingrad dusmediyse bu adamin sayesindedir. almis oldugu sert onlemler ve orduya verdigi ceki duzen sayesinde stalingrad savunulmus ve savasin cehresi degismistir.

    sonuc olarak ww2 de bir askeri yetenek kiyaslamasi varsa hic kuskusuz 1 numara her zaman her yerde rommel dir. benim ilk 5 im ise ;

    1. erwin rommel
    2. erich von manstein
    3. heinz guderian
    4. georgi jukov
    5. george patton

    seklinde olacaktir. biraz uzun olsada okuyan ww2 ye gonul veren dostlara tesekkuru borc bilirim.
  • erich von manstein
    george s. patton
    heinz guderian
    douglas macarthur
    gustaf mannerheim
    karl dönitz
    konstantin rokossovski

    buraya kocaman bir edit gelecek

    bu adamlar kimdir, necidir, ne yapmışlardır diyorsanız şöyle; (bkz: ikinci dünya savaşı/@beren and luithen)

    rokossovski ve benim için hepsinden ayrı olan manstein için halihazırda entryler mevcut şuradan erişilebilir: (bkz: konstantin rokossovski/@beren and luithen) (bkz: erich von manstein/@beren and luithen) ama ben yine de kısa da olsa buraya da ekleyeceğim diğerleri ile birlikte.

    edit 1: şimdilik rommel hariç başlıktaki isimler için bir değerlendirme. sırasıyla yukarıdakiler ve rommel için de eklenecek. hangisi en iyi, seçin sizin.

    öncelikle 6 gün sonra 122. yaşını kutlayacak olan merhum mareşal jukov'dan başlayalım. fakir olarak doğup yoğun tempolu bir işçi olarak büyüyen jukov başlangıçta çarlık ordusuna süvari olarak katılır. ekim devrimi, lenin, bolşevik derken kızıllara katılır ve aman vermez bir süvari olarak hızla yükselir ve 1930 başında tugay komutanı olur. jukov için gaddar, disiplinli, acımasız dense de eski kafalı değildir ve tankları, süvarilerden daha iyi görür. orduda da kullanılması için elinden geldiğince katkı yapar. savaş tamtamları avrupa için çalarken o doğuya gönderilir. 1931'den beri süren japon-çin savaşında japonlar ipin ucunu kaçırıp mançurya'dan moğolistan'a sarkar ve sovyetleri rahatsız eder. halha nehri tatsızlıkları stalin'i rahatsiz eder ve buna karşı önlem amaçlı stalin, jukov'a tam yetki verir ve oraya yollar. moğolistan yerel kuvvetlerini de savaşta aktif kullanan jukov, ordusundaki yetersiz subayları görevden alır ve halhin gol muharebesi öncesi ordusunu revize eder. japonlar, jukov gelene kadar bölgede aşırı hakimdirler ama jukov bu muharebede ibreyi sert bir ivme ile rus tarafına çevirir ve japonları kesin şartlarla mağlup eder. jukov'un bu başarısı, japonlarla sovyetler arasında saldırmazlık paktı olarak nişane edilir. bu sayede batıdaki alman tehdidine karşı sovyetler olası bir durumda 2 cephede savaşmak zorunda kalmayacaklardır. japonlar da jukov'un terbiyesinden ötürü asya tarafına değil de pasifik tarafına sefere çıkarlar ve okyanus imparatorluğu tezi ile ahtapotun kollarını avusturayla'dan ta abdye kadar uzatırlar. sonra jukov kalkar batıya sürer atını stalin'in emri ile yani avrupa'daki doğu cephesine. 1940'da sovyetler birliği genelkurmay başkanı olur. daha sonra savaşın en pis halini aldığı yerlerden olan stalingrad'a atanır. şehri 1000 güne yakın düşmeden tutar tabi bunu öyle ahlaka ya da kanuna uygun yaptığı söylemez ama o kuşatmada kusura bakmasın kimse ama ahlak ya da hukuk aranamaz. kapıda devasa bir alman ordusu ve içeride bütün halkın seferber edildiği bir savaş. sadece almanlarla olsa iyi bunun bir de açlık, cephane kıtlığı, hastalık, psikolojik savaş gibi türlü çeşidi var ve jukov bunu büyük kayıplarla zafere -kimilerine göre pyrrhus zaferi- taşır. sayı olarak üstünlüğünü kullansa da yetenek de işin içindedir ve 5. günün şafağında doğudan gelen gandalf gibi berlin'e kadar zaferi taşır jukov. netice, pyrrhus zaferi ile ayrımı olur jukov'un çünkü bunu sağlam bir zaferle taçlandırdı. bu kuşatma ve moskova durumu doğu cephesinin miladı olur. uranüs operasyonu ile almanların üstünlüğü doğuda yok olur ve artık hamle sırası jukov'dadır. sırasıyla beyaz rusya stratejik harekatını, baltık seferini, prusya, pomeranya, seferlerini idare eder ve son olarak da berlin'i düşürüp sovyet bayrağını reichstag'a taktırır. yetmez kızıl meydanda 1945'deki zafer geçidinde ordunun en önünde geçer ki stalin dahi tribündedir. göğsü yetmez boynu, göbeği hatta baldırları bile nişanlarla doludur jukov'un. suvorov nişanı mı dersin sovyetler birliği kahramanı mı dersin hatta adamın adını çok sonradan bir şehre bile veriyorlar. destalinizasyon ile o da pasifize edilse de savaştan sonra adını tarihe yazdı bir kere. asalet, zafer, vizyon, görev adamı, hedefi saptama ve sonuca erişme.

    rommel'i başlıktakiler arasında sona saklıyorum ve atlıyorum eisenhower'a yani ike'a. eisenhower da tıpkı jukov gibi fakir bir ailenin üyesiydi ve kökeni almandı. dinci de derler ike için ama bence en önemli noktası west point'te eğitim almasıdır. oradan kolay kolay boş adam çıkmaz. devamında sıkı eğitim alır hatta kurmaylık kazandıktan sonra savaş sırasında japonların belası olan macarthur'un 33'de yaveri olur. 1941'de çiçeği burnunda bir albay'ken savaş sonuna doğru ışık hızında müttefik kuvvetleri komutanı olması da tesadüf değil eğitimin sonucudur. inek gibi göründüğü doğrudur ama sahada da efektiftir bu adam. a.b.d salına salına savaşa hazırlanırken avrupa'ya gidecek ordunun önemli kurmaylarından olur ve ateşin ortasına yani rommel'in kucağına bırakılır. tabi rommel o ara kuzey afrika'yı ağlatmış ve tokatlamış olmasına rağmen destek gelmediği için ve italyanların saçmalıkları yüzünden zayıflamıştı. haliyle ike da bu durumu fırsata çevirdi ve operation torch ile başta fas ve cezayir'i vichy'nin patronu petain'in elinden aldı. rommel ile bire bir savaşa girme şerefine nail olmasa da kuzey afrika'da iyi işler yaptı. sonrasında çizmenin ucuna sicilya'dan çıkıp alman ordusunu önüne kattı. muazzam zaferler olmasa da bitik duruma yakın alman ordusunu ite ite ilerledi ta ki londra'ya d-day'de sefer komutanlığı için çağrılana dek. tesadüf ki d-day günü ike'ın gelecekte tuğgeneral olacak olan oğlu da askeri okuldan mezun olur. d-day'de kendisinden beklenmeyecek bir cesaret ile fırtınalı bir günde yalancı güneş açınca 1 milyona yakın askerle demir alır ve sefere gider. d-day kusursuz olmasa da hatta ve hatta çoğuna göre olumsuz olsa da silah ve teknolojik üstünlük ile normandiya'ya ayak basar ve reknocking'i tamamlar. sırasıyla fransa'yı, belçika'yı, hollanda'yı kurtarır ve weimar'ın kalbine bir hançer gibi saplanır. yetenekli ama bundan öte düsturlu ve eğilimlidir ike, ne yapacağını bilir. kimse ondan muazzam bir şey beklemez ama gerekeni layığı ile yapar. savaştan sonra almanya'daki abd bölgesi valisi olur yetmez gelir abd başkanı olur ve iran' da darbeye büyük etki eder ve soğuk savaş sırasında da sovyetlere baskıyı tam gaz sürdürür. liderlik, eğitim, terbiye, kısmen ihtiyat ve yüksekçe gurur.

    gelelim montgomery'e yani monty'e. ismi havalı yalan yok bernard law montgomery. kim hangi akla hizmet ederek monty demiş anlamış değilim ama olsun öyle diyelim biz de. babası peder monty'nin yani din odaklı büyümüş dogmalara aşina kendisi. birçokları onu vasıfsız görür yalan yok öyle denebilir sebebi de makul kendi ordusunun çeyreği kadar orduya sahip olan rommel tarafından tokat manyağı oldu ama monty bunu hezimet görmedi kalktı öğrendi rommel'den teknikleri kendisini geliştirdi. asıl aşağılanması gereken claude auchinleck'tir. monty sahaya inene kadar rommel'i yavaşlatmak şöyle dursun hızlandırdı bile denebilir. auchinleck rommel'i hayranlıkla izlerken ordusuna hiçbir artı katmamış ve sürekli kayıplara neden olmuştur zaten daha sonra hindistan'a sürülür ve monty büyük ordusuyla rommel ile sahra çöllerinde baş başa kalır. rommel, hitler'den destek yerine mareşallik asası hediyesi aldığında türlü zeka dolu hile ile elindeki kıt kaynaklarla monty'i tokatlarken monty de tıpkı rommel gibi hile yapmayı öğrenir ve rommel'i zor da olsa -yendi denmese de- hırpalar. rommel'e yardımdan çok ayak bağı olan italyanlar da durumu rommel için zorlaştırır ve çöldeki tilkinin üstünlüğü, montye zorunlu olarak geçer. kuzey afrika'da rommel'in kucağında iyice pişer monty. el-alamein, tobruk, fas derken düşmanı kadar iyi olmasa da tecrübesi sağlamlaşır. gelir müttefik orduları komutanı olur ve avrupa'ya batıdan çıkar. o da batı cephesinde bu devasa ordu ile baştan savma görünen ama kesin sonuçlar alan işler yapar ve birçok alman ordusunu teslim alır. market garden harekatı hezimeti doğrudur. monty'nin hırsı yüzünden yapılmış en büyük hava indirme harekatı ile kara birlikleri kısmen başarılı olsa da bir planda bu iki operasyon birlik olarak başarılı olamaz ve alman karşı taarruzu ile amerikanlara büyük kayıplar verdirir. öğrenme, kendini geliştirme, yenilgiden pay çıkarma ve en önemlisi yönetme.

    edit 2: gelelim mannerheim'a. ismini yazma sebebim, kış savaşı fin ordusunu onurlandırmak içindir. menşevik taraftarıdır mannerheim ve diğer isimlere göre de yaşlıdır. ekim devrimi öncesi rus generali iken devrimle birlikte bağımsızlık alan finlandiya'ya döner ve oradaki fin iç savaşı'nda monarşi tarafını yönetip sovyet yanlılarını yener ve ülkeden çıkarır. kral naipliği de yapar ama sonra cumhuriyet kurulunca görevinden çekilir. seneler sonra tekrar savunma konseyine atanır ve leningrad sınırına çekilecek olan adını kendisinden alan mannerheim duvarını tamamlar. olası sovyet istilasına hazırlanır. kış savaşı'nda başkomutanlığa atanır ve bol gollü sovyet zaferi beklenen müsabakada fin ordusu, sovyetleri fena halde hırpalar. buna rağmen yine sayı üstünlüğü ile sovyetler savaşı kazanır ve ağır şartlara bağlar finleri. gururludur mannerheim, bazıları onun için aptal bile der çünkü stalin leningrad için tehdit oluşturan küçük bir fin toprağını, daha büyüğü ile takas etmek ister ve reddedilir. sonra güle oynaya finlandiya'yı istila eder ama karşısında kış kadar sert bir halk bulur. vatan toprağı verilemez ilkesi ile direnen finler, şanlı bir şekilde kaybeder. daha sonra hitler'in barbarossa harekatı ile sovyetlere sefere çıkması üzerine mannerheim da sovyetler üzerine saldırır ve iyi kazanımlar elde eder. ta ki sovyetler karşı taarruza geçene kadar. devamında aldıkları toprakları da kaybeder mannerheim ve sovyetler ile anlaşma imzalamak ister. mannerheim cumhurbaşkanı ilan edilir ve sovyetler anlaşmayı imzalar ama bir öncekinden de ağır bir bedel ile. mannerheim fırsatçı, milliyetçi, dik kafalı ve halkı için örnektir ama daha önemlisi sovyetler'e kış savaşı ile korku salmış ve hitler'e "ulan şu finler bile sovyetleri tokatladı bizim ordu sibirya tayga ormanlarına hayli hayli kolayca ulaşır," fikrini entegre eder.

    ve patton, patton, patton! tam bir baş belası ama savaş anında ordunda olması gereken bir generaldir patton. savaş zamanı dedim, savaş sonrası demedim. nitekim patton da savaşın arefesinde 21 aralık 45'de almanya'da bir kaza(?) sonucu ölür. bu adam da tankları aşırı sever. meksika'daki yerel gerillalara karşı pişer. west point'te okudu tıpkı ike gibi ama patton kovuldu sonrasında tekrar kabul edildi ve o çok sevdiği doğasına yani savaşa salındı. ikinci dünya savaşında o çok sevdiği tanklarıyla kuzey afrika'ya gitti. askerlerine karşı aşırı sert ve disiplinlidir patton ama gelin görün ki kendisi üstlerinin emirlerini neredeyse hiç umursamaz görevine odaklanır ve ulaşır. rommel'in ordusunu başlarında rommel yokken zor da olsa yener ve bitik durumdaki alman afrikakorps'unu dağıtır. sonra italya'ya yapılan amfibide etkin olur ve sicilya'ya ilk çıkan olur. kesselring'i ve italya ordusunu zor da olsa yener ve kuzeye doğru hızla ilerler. patton askerleri tarafından çok sevilir ve güvenilir patton da askerlerini sever ama korkaklardan haz etmez. bir askeri korkudan ağlarken tokatlayarak döver ve bu ike'ın kulağına kadar gider medya yolu ile. rahatsız olan ike, patton'a rica eder(*) ve patton da askerden özür diler. yine de bu tokat yüzünden ike ona ceza verir ve d-day'de kızakta bekletir. normalde askerler ceza olarak savaşa sürülürler ama patton onlardan değildi. cezası savaşı uzaktan izlemesi ve içine girememesiydi. ama cezalandırılan aslında patton değil, müttefik ordusudur. dibinde savaş varken o savaşa katılamadığı için kafayı yiyen patton'ı sonunda ike tank bebekleriyle savaşa sürer çünkü çıkartma kötü başlar. ve patton tekrar sevdiği yerde, ana kucağında yani savaştadır. hani bir sapanı çok bekletir ve gerersin devamında da bayağı uzağa gider ya işte patton da öyle ilerledi. fransa'ya ilk girenlerden olur. almanların ardennes taarruzuna karşı orduyu yönetir ve hızla lüksemburg kanadından almanya içine sızar. almanları sever patton hatta yüksekçe saygı duyar, sovyetlerden ise tiksinir ve sırf onlar almanya'dan daha fazla toprak alamasın diye vurduğunu indirir, arkasına bakmadan ilerler. hatta o kadar hızlı ilerler ki yakıt ikmali için hep durmak zorunda kalır çünkü yetişemezler patton'a. elbe nehrine ilk ulaşan müttefik komutanıdır patton ve burada durdurur sovyet ordusunu. arkasında ona yetişebilen kuvvet yoktur. biraz daha hızlı gitse hitler'i intihar etmeden yakalayıp vururdu. savaş sonrası almanya'daki abd bölgesinde aşırı nüfuz sahibidir. ondan görevdeki nazileri alıp yargılaması beklense de patton, nazileri örgütleyip sovyetlere karşı bir sefer düzenlemek ister ve bunu açıkça dile bile getirir. devamında da bir trafik kazasında kamyon çarpması sonucu ölür. çünkü savaş bitmişti ve patton'a artık ihtiyaç yoktu. patton, barış sağlanması gereken zamanı da savaş zamanı gibi yönetir ve ölümü ister kaza ister kasıtlı olsun herkesin işine gelir. patton ares'in oğlu, harp delisi, tank manyağı, kendisi otoriter ama üstlerine karşı gelen biri ama onun en iyi özelliği; tarihi çok sevmesi ve eski savaşlarla büyük liderlere özenip onlar gibi adını altın harflerle harp tarihine kazımasıdır.

    karl dönitz. büyük amiral, üçüncü reich'ın, nazi almanyasının küllerinin son 23 gününün cumhurbaşkanı. denizlerin gördüğü en büyük kumandanlardan. nsdap'nin üyesi lakin büyük bir centilmen. nürnberg yargılamalarında laconia faciası sonrası aldığı laconia emirleri yüzünden hapis cezası almıştır. bunun sebebi aslında bir savaş suçu olmamasına rağmen müttefiklerin "canımızı atlantikte çok yaktın, ceza olmadan kurtulamazsın bu adil yargılama yaptığımız(?) mahkememizden" düşüncesi yüzündendir. bu facia ve emirler iyi bir şekilde başlıklarında mevcut değinmeye gerek yok ama werner hartenstein koca yürekli bir adamsın. dönitz, iki oğlunu da denizlerde kaybeder ikinci dünya savaşı sırasında. birinci dünya savaşından önce 1910'da katılır kaiser'ın donanmasına. birinci dünya savaşı'nda ise hepimizin bildiği sms breslau adlı hafif kruvazörde yani midilli'de görev alır. birinci harbin sonlarına doğru komutanlığına atandığı bir denizaltı ile hasar alarak teslim olur ve malta'da misafir edilir. orada kurar belki de birçok taktiğinin temelini*. savaştan ve esaretten sonra yurda dönen dönitz, yeni kurulan orduda adım adım yükselir. büyük amiral erich reader, göring ile hava-deniz atışmasını sürdürürken, dönitz de deniz kuvvetlerine yatırım istiyordu. hitler bu isteği yerine getirir ve büyük imkanlar sunar kriegsmarine kanadına. dönitz, atlantikte ünlü wolfpack ve daha nice iyi taktik ile müttefiklere bela olur. dönitz'in planı güzeldir. ikmal yollarını vur, desteği kestir ve damarların akmamasını sağla. uzun seneler müttefiklerin canına okur dönitz ama müttefikler burada da tıpkı kuzey afrika'da olduğu gibi düşmandan tokat yiye yiye öğrenip taktik geliştirirler ve woflpack olur paket. hava desteğini iyi alamayan dönitz, atlantikte patlar. 1943'den sonra reader istifa edince büyük amiralliğe terfi eder. hitler'in intiharından sonra üçüncü reich'ın başına geçer ve teslimiyeti tamamlar. dönitz güçlü, otoriter, kriz anlarını iyi yöneten, denize sevdalı bir adam. atlantikte harika işler yapmıştır. nazi partisine üye olsa da pek hazzetmeyen ama yine de hitler'e ve ideolojisine saygı gösteren aynı zamanda da bir centilmen olan garip ama harika bir adam.
  • standart ww2 buff'ının ne kadar popçu olduğunu göz önüne çıkaran karşılaşmadır.

    çöl faresi rommel'i filan tek geçerim diyorlar, inanamıyorum. koca orduyu afrika'da bırakıp gelmiş adama en iyi diyorlar.

    içinde mansteini bulundurmayan her ww2 generali listesi eksik ve yanlıştır.

    fransa'yı 2 haftada yere seren, o zamanda dünyanın en sağlam korunan şehirlerinden sivastopol'un fatihi; alman ordusu ve hitler'in felaketle biten macerası stalingrad'dan ordunun geri kalanını çekip çıkararak savaşı tek başına 3 yıl uzatmış bir generaldir manstein.
  • rommel'in ikinci eli daha iyi kardes, bence rommel al.
  • aslına bakarsanız, bu versusta kendine yer bulamamış bir adamın, küçük bir avcı taburunda piyade subayıyken "ulaştırma birliklerinde bir görev var, düşünür müsün " sorusuna verdiği cevap dünya tarihini kökten şekilde değiştirmiştir.

    görevi kabul eden heinz guderian, bu tarihten itibaren bütün enerjisini zırhlı araçların imkan ve kabiliyetlerini araştırmaya vermiş, geliştirdiği taktikler ve tank denilen aracın zırhlı birlikler halinde savaşın siklet merkezine topyekûn hücumu teorisi 2. dünya savaşının ana unsuru olmuştur.

    guderian tankın etkin kullanımı konusunda kafa yoran, bu imkanı fark eden ilk asker değildi kuşkusuz. ama görüşlerini kuvvetle dikte eden, neredeyse fosilleşmiş süvari, piyade, topçu gibi sınıfların sert direnişine rağmen bunları kabul ettiren, dönemin kısıtlı imkanlarına rağmen yılmadan yeni taktikler geliştirip deneyen ve alman zırhlı birliklerini yaratan o olmuştur. küçük rütbeli bir subay iken "zırhlı tümen" fikrini ortaya attığında, hatta bunların zırhlı kolordu şeklinde kullanılması gerektiğini söylediğinde 30'lu yıllar almanyası şartlarında maruz kaldığı muameleyi anlamak için "bir askerin anıları" isimli kitabını okumanız şart. ağır taşak geçmişler yalnız, o kadarını söyliim.

    ama ne olduysa, 10 sene bile geçmeden belçika, fransa ordularını, ingiliz seferi kuvvetlerini önüne katıp manş kanalına kadar kovalayan, onun geliştirdiği taktikler oldu.

    eğer guderian ve taktikleri olmasaydı neler olacağını bir düşünelim. alman birlikleri klasik askeri yöntemlerle ve 1. dünya savaşından kalma schlieffen planı doğrultusunda müttefik ordularına hücum edecekler, muhtemelen maginot hattı karşısında duraklayacaklar, sonrasında da verdun'da olduğu gibi sonu gelmeyen siper savaşları ve karşılıklı piyade hücumları ile büyük bir çıkmaza gireceklerdi. akabinde olacakları kimse bilemez.

    insanlar genelde alman tarafının başarılarını üstün teknolojilerine, çok gelişmiş silahlarına, almanlığın süper bi olay olmasına bağlarlar ama durum pek de öyle değildir. bu başarının en büyük sebebi yeni geliştirilen bir taktiğin başarı ile uygulanmasından başka bir şey değildir. bunun arkasındaki adam da "hızlı heinz" dededir.

    geliştirdiği taktikler ötesinde, savaşı cepheden idare edişi, zırhlı komuta aracı ile en ön cephede bulunması (bu konuda da ilktir), babacan kişiliği ile askerleri tarafından çok sevilmesi, savaş alanındaki centilmenliği ve hitler'e kafa tutmaya cesareti bulunan nadir alman komutanlardan oluşu onu ayrı bir yere koymaya yeter. hatta cephe hattındaki o kelli felli mareşaller hitler ile görüş ayrılığına düştüklerinde "bizce gidip bunları sen anlatmalısın" diye guderian'ı gönderirler hep. nitekim rus savaşında hitler'in moskova yerine kırım'a yönelmesini gidip kendisiyle tartışan ve sonunda görevden alınan o olmuştur.

    velhasıl, 2. dünya savaşında ön plana çıkan generallerin çoğu guderian'ın taktiklerini benimseyip etkili şekilde uygulayan askerlerdir. bu bakımdan meşhur komutanlar ikiye ayrılabilirler. guderian ve onu takip edenler.

    bir de burada pek adı geçmeyen kurt sürülerinin lideri doenitz, pasifik'te savaşın seyrini değiştiren spruance ve japon yayılmasının mimarı yamamato gibi isimler de ayrıca incelenmeye layıktır.
  • "rommel siqer", "zhukov tokatlar geçer" üslubuyla tartışmışsınız ve şimdi anglachelm gelecek.
hesabın var mı? giriş yap