• braveheart'ta uzun bacaklı edward'ın yapmaya çalıştığı şey. hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için fransızcasını araştırmalısınız: droit de seigneur

    4 yıl sonra edit: amk nasıl bir entry girmişim sanki herkes fransızca biliyor.

    7 yıl sonra edit: 2011 yılında ben de fransızca bilmiyordum ki.

    9 yıl sonra edit: 2020 yılındayız ve şimdi de fransızca bilmiyorum. ama sanırım 2011 yılında biliyormuşum.

    11 yıl sonra edit: olayı çözdüm. fransızca hali phrase olarak zaten oxford ve merriam-webster gibi kaynaklarda bile yer alıyor. tabi siz fransızca phrase'i aratınca da bu kaynaklar çıkıyor ve ingilizce kaynaktan okuma yapabiliyorsunuz. 2011 yılında ingilizcem şimdiki kadar olmasa bile iyi olduğu için ben de bu şekilde araştırmışım. fun fact: ingilizce'de günlük kullanımdaki sözcüklerin %30 gibi büyük bir kısmı fransızca kökenlidir ve bunun kaynağı 11. yy'daki norman conquest'e kadar uzanır. obsolete sözcükleri falan katarsanız bu oran bazı kaynaklarda %40'a kadar çıkabilir. hatta türkçe'ye de güya "dilimize ingilizce'den geçmiş" dediğimiz mesela televizyon gibi sözcükler de aslında fransızcadır ve türkçe'ye yabancı dillerden geçen sözcüklerin sayısını araştırırsanız bu yüzden fransızca'nın ingilizce'nin çok üstünde olduğunu görürsünüz çünkü ingilizce'den geçmiş gibi görünen sözcüklerin çoğu aslında fransızca'dır.
  • daha gılgamış destanı'ndan itibaren birçok metinde yer alan teamüli uygulama. fransızlar droit du seigneur olarak adlandırdıkları bu ilk gece hakkını ifade eden başka ifadelerde kullanmışlardır, droit de jambage, droit de cuissage gibi. almanlar ise das recht der ersten nacht veya das herrenrecht olarak bu hakkı tanımlarken, italyanlar ii diritto feudale, ispanyollar derecho de pernada ifadelerini kullanmışlardır. ilk gılgamış destanı'nda bu hak şekillendirilmeye başlanmış ardından birçok metinde yer verilmiştir. babylon talmud'unda bir genç kızın kocasından evvel prensle yatacağı belirtilmiş, herodot adirmachides bakirelerini anlatırken, bu kabileden ve onun iktidar sahibi kralından bahsetmiştir. roma'da senatonun ceasarlara verdiği kadınlar üstündeki mutlak yetkiyi caligula'nın kullandığına dair rivayetler vardır. anlaşılan manyaklıkları dışında praegustatorluk ile de uğraşıyormuş... irlanda'da 12. yüzyıl elyazmalarında ulster kralı'nın görevi böyle tanımlanmış. zavallı adamın görevi bu imiş, yoksa zevk için yapmıyormuş. iskoçya'da 1089 yılından itibaren yürürlükte olan bir kanunun olduğu da belirtilebilir. boethius'un (hector boece) "ane othir law he (king evenus) maid, that wiffis of the commonis sal be fre to the nobilis; and the lord of the ground sal have the madinheid of all virginis dwelling on the same" ifadesi dikkat çekmektedir. doğuda da benzer uygulamaların varlığından bahsedilebilir. marco polo da bundan bahsetmiş ve her rahibin her sene bir kızı taçlandırmasını anlatmış...
    bu hakkın dünyanın değişik yerlerinde yüzyıllarca kullanıldığı maalesef ki belirtilmelidir.
  • (bkz: seks ve ceza)

    seksin bir başka türü de asil toprak sahiplerinin kadın kölelerini düğün gecelerinde alıkoyma ayrıcalıklarıydı, droit de seigneur (lordun hakkı) veya jus primae noctis (ilk gece hakkı)
    büyük ihtimalle asillere kadın kölelerinin bekaretini kocalarından önce bozma hakkı veren yazılı bir yasa hiç olmamışsa da pek çok lord en ufak bir korku duymadan emri altındaki kadınlardan istifade ediyordu. toplumsal hiyerarşide üsttekiler alttakilere istedikleri gibi davranabiliyorlardı. bu durum, yasa ne derse desin, feodal yaşamın bir gerçeğiydi.
    yalnızca ilahi otorite araya girebilirdi. 9.yüzyılda yaşamış olan geleceğin azizi aurillaklı kont gerald, çekici bir köle kızı görmüş ve doğuştan hakkı olduğu için kıza sahip olmaya karar vermişti. hikayenin bir versiyonuna göre tanrı, kızı kurtarmak için değil gerald’ın kutsallığını korumak için son anda devreye girmişti: [gerald] kör ateşin yakıcı cazibesiyle kavruldu. sonunda nefsine yenik düşüp kızın annesine geceleyin ziyarete geleceğine dair haber gönderdi. (her ne kadar şeytana uymamak için dua etse de)… kararlaştırılan yere gitti ve ocağın yanında durup beklemeye başladı. kız odaya girer girmez [gerald] ilahi lütfa erdi ve kız ona eciş bücüş göründü. kızın babası gerçeği söyleyene kadar bunun gördüğü kız olduğuna inanamadı.
    gerald oradan hemen sıvışmış ve kızın mucizevi çirkinliği sayesinde günaha bulaşmamıştı.
    hikayenin aslı daha yavan olsa gerek. muhtemelen kızın ailesi onu tecavüzden kurtarmak için son bir çabayla çirkinleştirmişlerdi. bu kurnazlıkların ne sıklıkla kullanıldığını veya kaç soylu tecavüzcünün gerald gibi enayi olduğunu bilmiyoruz. her yerde olduğu gibi ortaçağ avrupa’sında da alt sınıftan kızlar –kaydedilmemiş- sayısız cinsel saldırıya maruz kalıyordu.

    ruth mazo karras, sexuality, 86, 127; bullough, “jus primae noctis"
  • tarihçilerin büyük bir bölümü böyle bir hakkın varlığını inkâr etmekte ve bunun olsa olsa oldukça küçük gruplarda uygulanmış olabileceğini vurgulamaktadırlar. hatta bazıları bu uygulamanın, erkeklerin en büyük fantezisi olduğunu da belirtmişlerdir...
    ayrıca (bkz: pierre augustin caron de beaumarchais)
  • ortacaga kadar evlilik gerceklestirecek olan ciftin "kadin" olani ustunde ilk gece icin ilk önce aşiret veya gens başkanının, şamanin, rahibin, prensin geri kalan topluluğu temsil ederek "hak sahibi" olmasını ifade eden bir tanım.

    tarihçilerin bir kısmı kabul etmezken bir kısmı ortaçağ boyunca hala alaska'da, meksika'nin kuzeyinde, kelt asıllı topluluklarda var olduğunu öne sürer.

    muhtemelen tek-eşlilik sürecine girilmesine sebep olan tarihsel olaylar kadınların etkisi ile gerçekleşmiştir. işte tam bu noktada ataerkil yapı da oluşmaya başlamış kadın tek-eşlilik kavramının sadece kendisi üstünden tanımlanmasına bilmeden müsaade ederken asagilanmis kolelestirilmis evde bile yönetimi elinde tutamamis erkeğin keyif ve çocuk doğurma makinasına dönüşmüştür.
  • lat ilk gece hakkı

    prima nocte başiığı altında incelenmiş olan kavram
  • ilk gece hakkına sahip olan lord, kral vb güruhun, hatun kişinin bu kurala uygun yaşayıp yaşamadığını öğrenmesinin yolu elbetteki kızlık zarı,kan vs. idi. günümüzde gelişmemiş toplumlarda kızlık zarına verilen önemin kuvvetle bu ortaçağ adetine dayandığını düşünüyorum. ama eminim ki ortaçağda yaşayıp bu hakkı savunan kitle bugün yaşamış olsaydı çağın getirdiği bilimsel veriler ışığında kadının kızlık zarı veya ilk gece kanaması ile ilgili sabit bir durumun olmadığını öğrendiklerinde bu anlamsız hak olayında ısrar etmezlerdi. vahim olan ise işte tam burda. bu zamanlarda hala bazı toplumların bu hakkın kadının evleneceği erkekte olması gerektiğine inanışı. ha ortaçağdaki lordda olmuş kadının tamamen kendisini ilgilendiren kendi bedeniyle ilgili durumdan çıkan hak ha günümüzde evleneceği erkekte olmuş. birinci durumun varlığıyla ilgili dönemsel verilerden dolayı çeşitli mazeretler üretebilsem de ikinci durumun hakikaten vahim patolojik bir durum olduğunu düşünmekteyim...
  • (bkz: göz hakkı)
  • bu geleneğe şimdiki zamandan bakıldığında her ne kadar ''iğrenç'' olarak değerlendirilse de bu geleneğin kökenlerini ilkel klanlara/kabilelere kadar bir ''bekaret tabusu'' -- daha geniş olarak da cinsellik tabusu-- şeklinde uzandığı görülür. bu da onun bi' çeşit kalıntısı gibidir.

    ilkel insanlarda, bekaret bozma evlilik öncesi törensel bir şekilde yapılır ve bu törenler, kızlık zarının koca dışında atanmış bir kişi tarafından delinmesinden oluşur. en alt kültür evrelerinde, özellikle de avustralya'da çok yaygındır. massailer arasında evliliğin önemli bir hazırlığı bu işlemin uygulanmasıdır ve gelinin babası tarafından gerçekleştirilir. filipinler'de kızlık zarı çocuklukta bu işlerde kullanılan yaşlı bir adam tarafından bozulmamışsa, mesleği gelinlerin bekaretini bozmak olan erkekler vardır. eskimo kabilelerinde gelinin bekaretinin bozulması angekok'a ya da rahibe emanet edilirdi. hindistan'ın bazı yörelerinde yeni evli kadın kızlık zarını lingama adı verilen stilize bi' fallusa feda ederdi.

    ilkel insanların tabu kurması genellikle bir tehlike karşısında duyduğu korkuyla ilişkilidir. genel olarak ele aldığımızda bu tehlike ruhsal bi' tehlikedir. çünkü ilkel insan bu noktada bizim göz ardı edilemez gibi görünen iki ayırımı yapma zorunluluğunu duyumsamaz. maddesel tehlikeyi ruhsal olandan ayırt etmez; gerçeği düşlemsel olandan. ısrarla uygulanan animistik evren görüşünde her tehlike kendisi gibi ruhu olan bir yaratığın düşmanca niyetinden doğar ve doğa güçlerinden ileri gelip kendisini korkutan tehlikelerde de başka insanlardan ya da hayvanlardan gelen tehlikelerde de durum aynıdır. ama öte yandan kendi içsel düşmanca itkilerini dış dünyaya yansıtması, yani onları uzlaşamadığı ya da yalnızca yabancı olduğunu duyumsadığı nesnelere atfetme alışkanlığındadır. bu yolla kadınlar böyle tehlikelerin bir kaynağı saylırlar ve bir kadınla ilk cinsel iişki özel bir yoğunluğu olan bir tehlike olarak görülür.

    s. freud, ''eğer kendi uygarlığımızı bugünkü evresininin kadınlarının aynı koşullar altındaki davranışını daha yakından incelenirse bu yükseltilen tehlikenin ne olduğunu ve neden tam da gelecekteki kocayı tehdit ettiğine ilişkin göstergeler elde edileceğini ve bu sorgulamanın bir sonucu olarak da böyle bir tehlikenin gerçekten var olduğunu ve bekaret tabusuyla ilkel erkeğin ruhsal olmasına karşın, doğru olarak algılanmış bir tehlikeye karşı kendini savunduğunu.''söylemiştir. freud, bu konuda yaptığı çalışmalar sonucu, yapışılan çocuksu cinsel istekleri ( yani kız çocuklarının genellikle libidonun babaya ya da onun yerine geçeni erkek kardeşe kilitlenmesi durumu.) göz önüne alır ve '' koca her zaman deyim yerindeyse bir yerine geçendir. asla doğru adam değildir; bir kadının aşkında ilk hak iddia edecek olan bir başka erkektir --tipik olgularda baba-- koca olsa olsa ikinci sırayı alır. yerinegeçenin doyurucu olmadığı için reddedilip edilmeyeceği bu kilitlenmenin ne denli yoğun olduğuna ve ne denli inatla sürdürüldüğüne bağlıdır.'' der.

    ilkel toplumların gelenekleri kızlık bozma görevini yaşlı kişiye, rahibe ya da kutsal adama yani baba yerine geçenine devrederek erken cinsel isteğin bu motifini hesaba katıyor gibi görünmektedir. buradan hareketle, orta çağ dere beylerinin ya da bu hakka sahip imtiyazlı kişilerin hayli öfke uyandırıcı jus primae noctis sorununa geldiğimizde kızlık bozmanın emanet edildiği baba yerinegeçenleri arasın tanrı imgelerinin de katıldığını düşünmek freud'un beklentileriyle denk düşer.

    freud, erkeğe yönelik paradoksal tepkiyi temel olarak, ilk cinsel ilişki eyleminin, kadında, geride bıraktığı bazı itkileri uyandırdığından ve uyanan bu itkilerin onun kadınsı rolü ve işleviyle tam bir karşıtlık halinde olmasıyla açıklar; '' birçok nevrotik kadının çözümlemesinde erkek kardeşlerini ve onların erillik göstergesini kıskandıkları ve kendilerinde onun bulunmaması kendilerini dezavantajlı ve aşağılanmış duyumsadıkları bir erken çağdan geçtiklerini öğrenmiş bulunuyoruz. bu ''penis kıskançlığı''nı iğdiş edilme karmaşasına dahil ettik. bu evrede küçük kızlar sıklıkla bu kıskançlıklarını hiç de gizlemezler. ondan doğan ve kayrılmış erkek kardeşlerine yönelik düşmanlıklarını da. talep ettikleri eşitliği kanıtlamak için erkek kardeşleri gibi ayakta işemeye bile çalışırlar. bu penis kıskançlığının arkasında, cinsler arasındaki ilişkilerde tümüyle hiç yok olmayan ve ''özgürleşmiş'' kadınların savaşımlarında ve de yazınsal ürünlerinde açıkça gösterilen kadının erkeğe yönelik düşmanca acılığı keşfedilir. kadınların bu düşmanlığının izinin zamanda cinslerin ayrımlaştığı evreye kadar dek izleyen sandor ferenczi, çiftleşme, birinin daha güçlüleşmeye doğru geliştiği ve daha zayıf olanı cinsel birleşmeye zorladığı iki benzer birey arasında gerçekleşmiş olduğuna değinir. bu boyun eğdirmeden doğan acılık duyguları kadınların günümüzdeki tutumlarına dek sürmektedir. kimse onlara çok fazla değer yüklemedikçe bu spekülasyonları benimsemekte hiçbir sakınca olmadığını düşünüyorum.''

    kadının olgunlaşmamış cinselliğinin onu cinsel eylemle ilk tanıştıran erkeğin üzerine boşaldığını söyleyebiliriz. böyle olunca bekaret tabusu yeterince mantıklıdır. tam da bu kadınla paylaşılmış bir hayata başlayan adamın bu tehlikelerden korunması gerektiğini buyuran kuralı anlayabiliriz. uygarlığın daha yüksek evrelerinde kadının bağlılık sözü ve başka güdü ve nedenler karşısında bu tehlikeye yüklenen önem azalmıştır. sonuç olarak, '' kızlığın bozulmasının sadece kadınları kalıcı olarak erkeğe bağlamak gibi tek bir uygar sonucu olmadığını, ayrıca erkeğe yönelik arkaik bir düşmanlık tepkisini de salıverdiğini, bunun da evlilik yaşamının erotik yanına ket vurmalar biçiminde yeterince sık olarak ifade bulan patolojik biçimler alabildiğini ve kadının ikinci evliliklerinin çoğu kez birinciden daha iyi olmasını buna yorabiliriz.
  • george orwell'in 1984unde kapitalizmi somurgeci bir sistem olarak gostermek icin, fabrika sahiplerinin iscileri uzerinde "ilk gece hakki" oldugunu gostermek icin kullandigi kavram.
hesabın var mı? giriş yap