• k v sehirde 13 zaman makinesi etkisindedir. bir de cüzdanda 28 elektrikli süpürge gücündedir*
  • menü gelene kadar bekliyorsunuz, sipariş vermek için bekliyorsunuz, siparişi bekliyorsunuz, arada yemek- içmek gibi keyifli bir seans var, sonra hesap isteyip bekliyorsunuz, para üstü bekliyorsunuz. bekliyorsunuz....delirirsiniz. ama mekan güzel, atmosfer güzel.
  • biraz önce kapandığını görünce kalbimde bir ısırık oluşturan yer.

    ilk defa 15 sene önce gitmiştim. 1999 senesinde. okula kaydı bitirip, yurda yerleşip kendimi o çok merak ettiğim beyoğlu'na atmıştım. leman ve bluejean ile büyümüş efsane neslin bir parçası olarak kemancı'nın ve leman kültür'ün bulunduğu bölgeye bir an önce gitmem gerekiyordu. fakat bir de "arka sokaklar" vardı. alternatif mekanlar, genelevler, başka müzikler, başka şeyler henüz bilmediğim... evet biraz tırsıyordum bir başıma arka sokaklara girmeye ama bir yandan da gündüz vakti ne olabilir diye düşünüyordum. istiklal caddesi zaten hemen yanıbaşımda olacaktı.

    otobüs taksim'e vardığında ve inip meydanı gördüğümde kendimi eblekçe heyecanlı ve ufacık hissetmiştim. istanbul çok engin bir deryaydı ve benim dört senem vardı önümde.

    işte o an başlamış olan dört sene.

    istiklal'e girdiğimde kendimi çok ünlü birisiyle tanışıyor gibi hissettim ve bu his sonuna kadar devam etti. tünel'e yaklaşırken artık bir arka sokağa sapabilme cesaretim gelmişti ve önüme gelen ilk sağa saptım. bu ilk sağ kıvrılıp sofyalı sokak'a ulaştı. ufacık yemek dükkanları, avlumsu sokağa konmuş masalar... öyle tatlı bir yer bulmuştum ki kendimi tebrik ettim. karnım da acıkmıştı. birinde oturup ev yemeği yedim. bu istanbul'da kendi başıma yediğim ilk yemeğimdi. çok kıymetliydi. bitince, hesabı ödeyip kalktım. sokak sağa doğru devam ediyordu. demek ki ben de devam edecektim.

    bu sağa doğru devam eden sokağın sonunda kocaman demir kapılar vardı. kapılardan biri açıktı. içeri uzattım kafamı. bir vaha bulmuştum. önümdeki iki basamağı da inersem olağanüstü bir avluya girecektim. durmadım tabii. bir iki kişilik ferforje masalar, kocaman bitkiler, jilet gibi giyinmiş garsonlar vardı. ilk gözüme çarpan bunlar oldu. pahalı bir yere benziyordu ama bir kahve en fazla kaç para olabilirdi ki? oturdum.

    bu jilet gibi giyinmiş garsonlardan biri güzel bir gülümsemeyle "hoşgeldiniz" deyip menüyü bıraktı. istanbul'a yeni gelmiş ve üniversiteye yeni başlayan bir ufaklık için ucuz bir yer değildi ama bir kahve içebilirdim. siparişimi verip arkama yaslandım. defter, kalem, kitap üçlüsü çantamda duruyordu. arkama yaslandım. etrafıma, gökyüzüne ve binalara baktım. bir an durdum. işte bu an istanbul'un bana ilk hediyesiydi. ben o ilk sağa saptım o da az daha itekleyip tünel geçidi'ne getirdi beni.

    uzun uzun içtim o kahveyi. arkada hafif hafif çalan müziğe kulak kabartacak kadar rahatlamış, keyiflenmiştim. miles davis, john coltrane tadında bir şeyler çalıyordu. bunun ayırdına varabiliyor olmak da ayrıca gurur kaynağı olmuştu. kendimi keşiften ve müzikten anlar gibi hissetmiştim. sonra bu his de kılavuz oldu bana.

    havanın kararmasına bir saat kadar kala hesabı isteyip kalktım. tünel kapısına yöneldim bu sefer. eşikte durup bir kez daha geçide baktım. hayalini kurduğum, bulmayı umduğum bir şeyi bulmuştum ve illa ki geri gelecektim.

    bu öbür kocaman demir kapıdan çıkıp, tüneli de görüp beyoğlu'yla tanışmamı tamamlamış oldum. istiklal'den bu sefer geri yürürken artık benim de bu şehirde bildiğim, sevdiğim bir yerler vardı.

    gazete okuma çubuğunu ilk gördüğüm, jehan barbur'u ilk dinlediğim yerdi burası. sanatçı rehberliği yaparken tur programını esnetip insanları buraya getirdiğimde önemli bir öğüt almama vesile olmuş cafeydi aynı zamanda. o öğüt, turistik yerleri herkesin bilip bulabileceği; dolayısıyla esas rehberliğin o şehirde yaşayanlar ne yapıyorsa o yönde bir program hazırlamak olduğuydu. bunu sonra ben de kendi yolculuklarımda esas edindim. iyi ki de edinmişim.

    hazır birkaç saat kendi kendime boş vaktim varken ve yağmur dinmek bilmezken koşar adım gelip kapanmış buldum k v'yi. canım acıdı çok. şimdi o tünele çıkan kocaman demir kapının sağındaki başka bir yerde oturuyorum. çünkü k v kapanmış.
  • sürekli sıcak şarap içmeye gittiğimiz asmalı mescit'teki mekanın kapalı olduğunu görüp yıkılınca, yana yakıla sıcak şarap ararken bulduğumuz, sonra benim mekanın ayrıntılarını izlerken yanımdakilerin konuşmalarını kaçırdığım, hayran hayran piyanisti seyreden kediyi görünce mutluluktan deli olduğum, muhteşem güzel sıcak şarap yapan mekan. sanırım aldıkları eleştirilerden sonra servis kalitesi ve hizmeti konusunda kendilerini geliştirmişler. çünkü ne çok bekledik, ne de herhangi bir hata yaptılar.
    güzel olmuş. hıhı, evet!
  • bir de kucuk kardesi meyhane kilikli akbabalisi vardir. hemen sokagin sonunda kucucuk, temiz, guzel mezeli, uygun hesapli, cilgin atan fasilcilari olmayan. ismini de akbaba dergisinden alir. sagi solu onu arkasi hem sobe hem de akbaba'dir.
  • sahibi istanbul barosu ` : eski` baskanlarindan olan, genellikle klasik muzik ya da caz calinan, hatta hafta sonlari denk gelirse piyano'da emin findikoglu ve vokalde feyza'in dinlenebilecegi, acik hava sobalari sayesinde kisin da disarda oturulabilen, ama yerinden kipirdatmasi zor demir iskemlelerinde pek rahat edilemeyen, icerdeki oturma odasi tarzi koltuklari daha rahat olan, oradan oraya kosusturan herkesce sevilen engelli bir de komisi olan, geri kalan servis elemanlarin ise hicbir yere yetisme imkani ve arzusu yokmus gibi gorundugunden pek sevilmedigi, isletme mudurlugunu beyoglu'nun bu alanda taninmis simalarindan birinin yaptigi, lezzetli yemekler ve atistirmaliklarla dolu cok secenekli bir menusu olan, ev tarzi un kurabiyesi ` : un helvasicok leziz olan vecay bardagindacaysunan enderbeyoglu` mekanlarindan biri.
  • istanbul'da, istiklal caddesinin sonunda, tunel gecidindeki cafe/bar. bazi aksamlar 9-11 arasinda canli muzik de var. jazz dinlemek icin gidilebilecek mekanlardan.
  • masraflari kismak icin personeli minimum sayida tutmaya calistiklari her gidiste anlasilan, servisin inanilmaz yavas oldugu, garsonlarin siparis almamak icin adeta kactiklari cafe bar.
  • istiklal caddesinin sonunda, tramvay duraginin kar$ısında yer alan, gidip gorenlerin cannes sokaklarına benzettigi bir pasajin icinde bulunan, ozellikle geceleri gidildiginde bamba$ka tatlar veren super mekan. $i$eyle okuz gozu yerine kadehte "k v ozel" $arabı alınması tavsiye edilir.
hesabın var mı? giriş yap