• kabilenin en önemli şey olduğu toplumsal görüş. tribalizm.

    (bkz: aşiret)
    (bkz: feodalizm)
  • ne zaman anlamsız nefret içeren bir entry görsem, yazan kişilerin profiline bakarım ve istisnasız olarak futbol fanı olduklarını görürüm. ben ön yargılı bir insan değilim futbol seven kaliteli insanlarla da karşılaştım, dolayısıyla bu durumu sadece futbol sevmekle bağdaştırmak yanlış olur. bu muhtemelen hayatta bir başarısı olmayan insanların, kendini tanımlayacakları başka bir şey bulamadıkları durumlarda doğuştan gelen, yahut kolayca bir parçası olabilecekleri kabilelere meyletmeleri sonucunda ortaya çıkan bir durum. bu kabileler her şey olabilir (spor kulüpleri, ırk, cinsiyet, din veya siyasi partiler) bunları delilercesine savunup bunun karşıtını amansızca yermek üzerine bir hayatı benimsemişlerdir, bana sorarsanız varoluşları lüzumsuzdur, ama bunlar aynı zamanda ergenlik zamanı zuhur edip zamanla düzelebilen semptomlardır, özetle çok yargılamamalı ve düzelmelerini ummalıyız.
  • herkes kim olduğunu birey olarak ifade etmek ister. herkes ait olmak ister. bu ideallerin her ikisinin de bir arada düşünülmesinden ve onları mutlak olmaktan ziyade diyalojik olarak iç içe geçmiş olarak algılayamamaktan kaynaklanan sentez, kabileciliktir.
  • tanım: insanların; kendi ait oldukları alt grubun, ki bu alt grup kavramı pek çok alt kümelerden oluşabilir, gerektirdiği değerleri göz önüne getirerek olaylar veya kişilere karşı düşünmeden tepki vermeleri durumudur.

    bana göre 'insan olmak' kavramı özünde oldukça subjektif bir kavram olsa da, önündeki en büyük engel kabilecilik kavramıdır. 'insan olmak' kavramını ben esas olarak kişinin kendi hür iradesine, düşünce sistemine ve biraz da doğaçlama kabiliyetine sahip olmasıyla eşleştiriyorum. bir alt grup oluşturup aynı alışkanlıkları yapmak ve olaylara aynı tepkileri, aynı refleksif içgüdülerle vermek; kendilerinden farklı bir şey ile karşılaştıklarında ona parmaklarını doğrultarak dışlama ve/veya yok etme eğiliminde bulunmak hayvanların yaşam döngülerini ifade ediyor. bizler insan olduğumuz süreden çok daha uzun bir süre hayvan olarak yaşadık evrim sürecinde, aynı zamanda tanım gereği insan da bir hayvan. kabilecilik kavramı ilk insanlar için bir hayata tutunma aracıydı esasen. dolayısıyla kabilecilik gibi kavramları birden bertaraf etmek hiç kolay bir iş değil. birey olmak gerçekten çok zor bir marifet, hep derim bunu.

    kabileciliği yenmiş insan, nadir bir tür. sadece türkiye'de değil, tüm dünyada. kafanızı çevirip sağınıza solunuza bakarsanız çoğu şey kabilecilik üzerinden tanımlanıyor. argümanların doğruluğu/yanlışlığı, bilimselliği/dogmatikliği değil mühim olan, hangi eksenden çıktığı. cumhuriyetçi bir kişi mi ortaya atmış demokrat mı? chp'den mi çıkmış akp'den mi? başı kapalı bir kadından mı çıkmış yoksa başı açık laik bir beyaz türk'ten mi? bunlar mühim kabileciliğin egemen olduğu bir çevrede. bu platformda sürekli ... yapan insan, ... giyen beyaz yakalı tarzı başlıklar açılıyor. dünyada yalnızca ten renginiz sizin neler hakkında konuşup konuşamayacağınızı, hangi kelimeleri telaffuz edip edemeyeceğinizi belirliyor. daha da uzatırım örnekleri, ama yazıyı kısa tutmak istiyorum. insan çok korkak bir canlı; hala kendini olaylardan, taraflardan ve kişilerden bağımsız tanımlamakta güçlük çekiyor. kendini 'bla bla blacı biri' olarak tanımlamak ne kadar kolay oysaki! o gruba dahil birçok insan var, yalnızlık çekmeyecek hiçbir zaman.
  • tribalizm diye de geçer. bu benden o zaman ben bunun yanındayım, o benden değil o zaman hep ondan uzak, onun karşısındayım, minvalinden bir yaşam biçimidir.

    homo sapiens'in ilk zamanlarında kendinden olmayan, kendine benzemeyen her yaratıktan, kendisi gibi olmayan, kendi grubuna dahil olmayan, her gördüğü yeni insandan uzak durma ve ona düşmanca, saldırganca yaklaşma eğilimi hayatta kalma ve nesli devam ettirme konusunda avantaj sağladı. dolayısıyla kabileciliğe temelden bir meylimiz var.

    tarikatçilik, cemaatçilik, milliyetçilik, mikromilliyetçilik (hemşehricilik), spor takımı fanatizmi ve benzeri eğilimler kabileciliğin yansımaları.

    kabileciliği sosyal hayatımızın özünde, ailede de görebilirsiniz. pek çok ebeveyn çocuklarının başkalarıyla olan çatışmalarında her durumda kendi çocuklarını destekleme eğilimindedir. herhangi bir iş yapılacaksa önce aile, geniş aile, sülale çemberi içinde yapılmaya çalışılır. aynı köyden olma, aynı şehirden olma gibi kavramlar bir yabancıya göre hep avantaj sağlar. altı üstü kısa bir otobüs yolculuğunda bile memleket sorulması o çok eskilerden gelen korunma tepkisiyle, karşıdakinin dost mu düşman mı olduğunu anlamaya çalışan mağara adamının eseridir. kabilecilik aileden başlar ve çemberler halinde genişler.

    devlet yönetiminde kadrolara personel seçilirken bir işi en iyi yapabilecek kişinin değil de bizden olup o işi en iyi yapabilecek kişiye o görev verildiğinde veya en iyi yapacak yerine bize en yakın, en güvendiğimiz kişi arayışıyla bir seçim yapıldığında ülkenin bütün zihinsel performansını kullanmak yerine onun çok daha azı kullanılabilir ve ülkenin geri kalmasına sebep olur. ülkelerin geri kalma sebeplerine dair çok açıklayıcı bir video için (bkz: https://www.youtube.com/watch?v=9-4v3hr696k)

    vaktiyle hayatta kalma olasılığını artırmakta yarar sağlamış olan kabilecilik, günümüzde insanları ve devletleri zenofobik davranmaya iter ve ülkelerin geri kalma sebepleri arasında yer alır. ister birey olarak, ister devlet olarak düşün, kendinden olanları tanımladığın çemberi daha geniş tutarsan daha avantajlısın.
  • "bizim mahalle", "öbür mahalle" algılarının altında yatan siyasi düşünce tarzı.

    evrim sürecimizin talihsiz mirası. geleceğimize giden yoldaki önemli engellerden biri.

    (bkz: mahallecilik)
  • bencilliğin kitlesel hali.
hesabın var mı? giriş yap