aynı isimdeki diğer başlıklar:
  • pekmezli kaçamak yapmayı düşünenlere diyorum:yapmayın,hiç güzel olmuyor.
  • o sik kafanıza müziğin evrensel olduğunu oturtun ve farklı müzik zevkleri olan insanları yadırgamayın. ben beğendim
  • ya norm ender bunlari sikmekte hakli a.k.
  • cem yilmaz’a yakistiramadigim film.
  • yusuf atılgan'ın anayurt oteli'nin (1973) (baş) anti-kahramanı zebercet'in ortalıkçı kadından (zeynep) istediği yemek. metinde s. 32'de:
    "kadın başını eğdi; karşılık vermedi. çabuk yiyordu. fasulye biraz helmelenmişti.
    - darı unuyla bir yemek yapardın; gene yapsana ondan.
    - kaçamak mı? olur."

    "ancak kaçma eğilimi uygulayıcıya değil, dönüştürülen cevhere atfedilir. mercurius kaçamaklara meyillidir ve servus (uşak) ya da cervus fugitivus (kaçak geyik) olarak etiketlenmiştir. kap, içindekinin kaçmaması için iyi mühürlenmelidir." carl gustav jung - rüyalar

    "liberalizmde, bizim zamanımıza gelinceye kadar, varlıklı kesimlerden evli erkekler, kapalı bir ortamda yetişmiş mazbut eşlerinden alamadıkları doyumu, şarkıcı kızlarda, bohem kadınlarda, viyanalı süsse mädel'de ["tatlı dilberler"] ve cocotte'larda ["hafifmeşrep kadınlar"] arama alışkanlığındaydılar. (...) bugün hesapsız aşkı andıran bir şeylere hala istek duyan kadınlar, tatlı kaçamaklar uğruna kocaları tarafından ihmal edilmiş olan o hanımefendilerin arasından çıkıyor sadece." theodor w. adorno- minima moralia

    kaçamaklarımızı ne kadar tasasızca ve ne kadar sudan şeylerle uyduruyoruz!" milan kundera - smesne lasky

    "bunu yapmamış olmak için her şeyini verirdi ve bu jesti yine de yapmışsa, inanın ki gerçekten yapmak zorunda olduğu için yapmıştı; akşamın başlangıcından beri içine düştüğü durum biçbir kaçamak yol sansı tanımıyotdu." milan kundera - smesne lasky

    "birçok önemli rolün üstesinden kültürüyle değil, sezgisiyle gelen bu karizmatik kişiliğin, taşıdığı onca yükü bir kaçamak, bir içki molasıyla attığını, atamayınca da o molayı uzattıkça uzattığını anlayamıyorlardı bir türlü." tomris uyar - aramızdaki şey (pıhtı)

    (ilk giri tarihi: 1.1.2016)

    (bkz: kaçamak cevaplar)
    (bkz: mamaliga/@ibisile), muhlama
    (bkz: mamırsa), paste/pasta
  • mısırdan yapılan balık yemi.
  • 1987 yapımı, başrollerinde müjde ar ve çetin tekindor’un oynadığı film.

    filmde her ikisi de aldatılan eşi oynuyor; ama tuhaf olan kaçamak yapanların bu ikisinden birisinin karısı, diğerinin kocası olması. trafik kazasında ölüyor eşleri kaçamak yaparken ve bunlar da teşhis için morga çağırılıyorlar. orada eşlerinin eşyaları teslim ediliyor her iki tarafa da.

    ve olaylar başlıyor.

    beni niye aldattı? yetemedim mi? neyim eksikti ya da neyi eksikti? benzeri içsel sorgulamaları her ikisini de eşlerinin garsoniyer olarak kullandıkları eve götürüyor. hatta vefat edenler birbirlerine eşleriyle yaşadıkları evin de anahtarını verdiği için, bu aldatılan ikili birbirinin evlerine de gizli gizli gidiyor. sonra ilişki daha da tuhaflaşıyor. aldatan eşlerin en son beraber yemek yediği salaş balık lokantasına bile gidiyorlar ayrı ayrı. tabi her gittikleri yerde karşılaşmaları da ayrı olay.sonra kadın tuhaf bir şekilde adamın evini toplamaya, yemeğini yapmaya, kahvaltısını hazırlamaya ve hatta adama börek yapmaya başlıyor.
    doğru düzgün konuşmadan, resmen göz ve mimiklerle anlaştığını düşündüğüm bu çiftin sevgili olmadan kırk yıllık evliler gibi birbirlerini kabullenmeleri, müjde ar’ ın robotumsu oyunculuğu falan hep tuhaf. filmin aşırı durgunluğu da insanı yoruyor ve bittikten sonra bir beş dakika “eee yani?” diye kalıyor insan.
  • tehlike ve baskın zamanlarında kale ve saraylardan gizlice kacabilmek için yapılan kapılara verilen isimdir aynı zamanda. yangın gibi durumlarda kaçmak için yapılan kapı ve yollara da kaçamak ya da aynı manaya gelen arapça kelime fürce de kullanılırmış.

    bizimkiler evliliği içinden kacilacak bir kale gibi gördüler herhalde zamanla. :)

    yemek olan ise rumeli'de genelde çobanlar tarafından kırda yemek için yapılırmış. mısır unu ve su ile yapılıp, yağ ve bala batirilarak yenirmiş.

    kaynak: mehmet zeki pakalın, osmanlı tarih deyimleri ve terimleri sözlüğü.
  • kalabalık, sıcak, kıt kanaat geçinen bir ailenin yemeği. annem yavaşca mısır ununu katar babam oklavayla karıştırırdı, bu yemek ikisinin birlikte yaptığı tek yemekti, babamında oklavaya ilk ve son dokunuşu … yarın da kocamla yapmaya karar verdim, aynı lezzeti tutturabilcekmiyim bakalım.
  • trakya insanının yokluk yemeğidir... unutulmaya yüz tutmuştur... basit de olsa iyi yapılanı kötü yapılanı vardır... mısır unundan yapılır, yoksa, buğday unundan da yapılır...genelde tatlı yendiği söylenir, ben hep yağlı ve tuzlusunu sevdim... hatırlandığında gözlerde buğu yapar...
hesabın var mı? giriş yap