• olay doğrudur uydurmadır bunu geçiyorum zaten konuşulacak bir tarafı yok. elindeki gücü kullanıp zorbalık yaparak eğlenen orospu çocukları her yerde mevcut zaten.

    benim problemim bu devrecilik "abilik" mantığında. ya güzel kardeşim kendinden 1-2 yaş büyük adama "abim x abim güzel abim" diyerek dolaşacak kadar kim kompleksli yetiştirdi lan sizi? oğlum o x abi'nin bilgi birikimi tecrübesi ne ki sana abilik edecek? beraber büyüyeceksiniz işte.

    hala "kallı olmak başka bir şey ağbi yeaaa" diye ortalarda dolanın. ya da yeni gelen "martılara" simit falan atın eğitim- öğretim yılı başlarında. mizah anlayışına gel. sonra da bu çomarlığı "geleneğimiz ağbii yea" diye yutturun. ulan memleketin her yerinden çomarlık akıyor amına koyim ya. hadi git şimdi martı kardeş, x abi'ne şikayet et beni de.
  • (bkz: karambol)

    (bkz: kapı)
  • türkiye'nin en gözde askeri okullarının birinde okumuş ve bin katını yine aynı yaşlarda yaşamış biri olarak diyebilirim ki devrecilik muhabbeti doğrudur ve bu sözde geleneği devam ettirenlerin ben ta mk. hiçbir alt sınıfıma eziyet etmedim, ve alt sınıfken de haberde anlatılan belki de gözünüze fazla absürd görünen ezalardan daha fazlasıyla, sağlıklı düşünen hiçbir insanın üretemeyeceği şekilleriyle karşılaştım.
    (iki alt sınıfı pokemon yapıp birbirine dövdürten vardı mesela, su saldırısı ile tükürten vs. komik görünüyor itiraf edin)

    yüzde iz kalır diye göğsümüze yumruk atarlardı mesela bir de. ben sivile geçişimin o kadar yıl bile ardından o günleri hala hatırlar, o günlerdeki halime üzülürüm. annem babam bunların hiçbirini bilmez.

    annesinin babasının el kaldırmadığı çocuklara elin adamı el kaldıracak ve biz de burda susacağız öyle mi. o yaştayken insanın aklının ermediği oluyor, ve bu yollardan bizim geçmiş olmamız bu saçmalıkların devam etmesine izin verecek olduğumuz anlamına gelmiyor. zira yargının bunu basit bir olay gibi geçiştirme ihtimaline karşı takipte kalacağım ve elimden gelen her türlü desteği de vereceğim!
  • net olan bir cok kisinin o yada bu sekilde devrecilige maruz kalmasidir. ıyi olanlar devreciligi savunurken kotu deneyim yasayanlarda iclerini dokmusler. bu olayin yasanmasi okul ile alakali degil orada olayi bu hale getirenlerin bok yemesidir
  • türkiye de sadece kadıköy anadolu lisesi ile sınırlı olduğunu mu sanıyorsunuz ? türkiye'nin neresine giderseniz gidin bir çoğunda karşılaşacağınız durumdur..
  • hayatta zorba olmaktan daha çok başka hiçbir şeyden zevk almayan hıyarların oturttuğu sistemin meyvesidir.

    öncelikle bol bol "koyun halk yeaaa" diyen ama bu tür yatılısı olan eski okullardaki devrecilik/abilik ablalık müessesesini savunurken "bizim okulu kazanamayacak salaklar" tadında ifadeler kullanan veya kullanacak insanımsılar için gerekli sınava girdiğim yıl sahip olduğum derece ile çok değerli okullarına muhtemelen ilk 10 veya 20'de gireceğimi belirteyim.

    bu tür sistemler her şekliyle çirkindir ve temeli çocuk istismarıdır. çocukları istismar edenlerin de yine çocuk olması bence hiçbir şey değiştirmez. genel çerçeveden bakıldığında güçlü olanın güçsüz olanı sonuna kadar ezip sömürmesidir. en ciddi tehdit unsuru ise fiziksel şiddetle beraber mental şiddettir.

    galatasaray lisesi'nin (mezunu değilim ve bu yüzden anlamıyor olduğum iddia edilecektir, umurumda değil) abilik sistemi çok meşhurdur. o lise mezunu birçok arkaşımdan duyduğum kurallar arasından vereceğim örnek öğrenciler arası duygusal ilişkilerle ilgili olan. bu lisede kişi kendi ile aynı dönem liseye başlayan kişiler dışında kimseyle beraber olamaz. hazırlığı atlayanbiri üst dönemiyle, her ne kadar beraber derslere girip çıkıyor ve aşağı yukarı ayn günü yaşıyor olsa da, duygusal bir yakınlık kuramıyor. ha tabii kuruyor ama sonra izolasyon. kimse onunla konuşmuyor.

    çoğu olayda bahsedilen "rıza" mevzusu da bu korkudan geliyor. bırakın çocukların buna dayanabilmesini kurumsal hayatta insanlar öyle bir ortam yaratıldığı için ek mesai ücreti de isteyemiyor mesela. aynı durum olmasa da benzer bir durum.

    mezunlarının ölümüne savunduğu ve haberin konusu olan lisede de çevremdeki birkaç mezunundan duyduğum üzere tuvalet yasağı olayının gerçek olduğunu yazabilirim. insanın temel ihtiyacının elinden alınması... yok hayır ama bu sayede herkes abisini daha çok seviyor.

    bilhassa şehir dışından gelen yatılı öğrenciler için bu durumun korkunçluğu çok daha yüksek. kendisini döven ve kafasına göre tuvaleti bile kullanmasına izin vermeyen büyük kardeşlerle beraber yaşayan ve babalarının (bu örnekte okul yönetimi olsun hiyerarşi açısından) umurunda dahi olamayan bir çocuk düşünün, hepiniz üzüldünüz değil mi? bire bir aynısı...

    bir erkek kardeşle beraber biz de yer yer şiddetli fiziksel problemler yaşadık birbirimizle. aklıma geldikçe hala uykularım kaçar. ben ona yumruk attım, o dişlerimi öyle güzel kırdı ki ön sıra testereye benzedi, boğazımı sıkıp neredeyse beni boğdu vs vs. peki ne oldu? ben söyleyeyim olayın içinden bir bok olmadı. iyi bir bok olmadı. üzüldük, yıprandık ve bunu sırtımızda taşıdık. yıllarca taşıdık ve hala taşıyoruz. fiziksel veya değil dayak kimseyi kimseyle yakınlaştırmaz.

    bir de "abi sistem bu ileride de biz yaparız yani normal" diyen kokuşmuşlar ise bu sistemin sürekliliğini sağlayan zavallılar. hayatlarının sadece bir döneminde kendilerini başkalarından üstün görebilmek için işkenceye katlanan sürüngünler umarım mutsuz olurlar. çok mutsuz olurlar.

    ben, yatılı bir fen lisesinden mezunum. ne şanslı ki yatılı değildim. olsam şu an hayatta olduğum yerden çok daha kötü bir yerde olurdum. çok çok daha. alışılmışın dışında, çok dışında, adım yüzünden üst dönemlerin göz bebeğiydim. her türlü sindirme eylemine maruz kaldım. yanıma gelip "dominator'ı tanıyor musun o ne sikik isim lan" diyen üst döneme "bulunca bana da göstersene dalga geçelim" diyince gözleri parlamıştı mutluluktan. bu nitelikli bir maymundan daha salak herif benim koruyucum ilan etmişti kendini. ben onun 'çöm'üydüm. sonra adımı öğrenmiş zavallı. en çok üstüme gelen oydu. servisin önünde beni sıkıştırıp kafa kola almaya çalışırken ben onu sıkıştırınca ise kendi dönemindeki "abi"lere şikayet etmiş beni. yanlarına çağırıp beni uyardılar. saygıdan bahsettiler. onları saymazsam sevgi göremezmişim ve okul hayatım çok zor olurmuş.

    oldu da. 3-5 yakın dostum dışında kimse beni sevmezdi. ben de kimseyi sevmezdim zaten. oyunbozan olmam kimseyi mutlu etmemişti. alt dönemleri de üst dönemler bana karşı kışkırttı. alt dönemleri benim dönemimden kim rahatsız etse ben karşılarında durdum. benim mezun olduğum yıl aynı okulu kazanan kardeşim üst dönemden beni sevmeyen paşaların alt dönemdeki elemanları tarafından sıkıştırıldı. okul yönetimi her şeyi bilmesine rağmen ne onun ne de benim arkamda durdu. işleyen sistemi bozanı kim sever ki?

    bir de tabii kıymetli okulun adı var. bizim dönemimizde de sabah karşı uyandırılıp "şimdi dansöz gibi kıvır" denen bir kız ailesini bilgilendirip hukuki işlem başlatılınca okul yönetimi uzlaşma için er boku yemişti. ne mi oldu? kıza bunu yapanlar keplerini atıp kıymetli hocalarına sarıldı.. çünkü bizim lisemiz en iyisiydi hem özel liseler kıymetli öğrencileri kaparsa bundan en çok yine öğrenciler zarar görürdü o yüzden susalım idi..

    benle uğraşmak kolay değildi ama zor olan oydu. durmaları için de üstlerine sıra fırlatması gerekti. ona hiç kızmadım. sadece üzüldüm çünkü böyle basit zorbalara karşı durmanın belki de tek yolu onların dilinden konuşmak.

    umarım karşılarına kendileri gibi zorbalar çıkmaz çünkü o karaktersizler bu kültürden besleniyor ve beslenmeye devam edecek. umarım karşılarına korkmadan onlara meydan okuyup bu süreçten zarar almadan çıkabilecek insanlar çıkar.

    bir kişi bir dönemin zarar görmesini bir nebze olsun engelleyebiliyorsa doğru insanlar bu kokuşmuş sisteme zarar verebilir umarım.

    sineklerin tanrısı çok gerçek. gerçek hayatta da çokça "domuzcuk" var. bu yüzden intihar eden çocuklar var. keşke herkes insan olsa...

    kendileri çok kıymetli okullarda okuyan ama bu yazıyı okumaya üşenen kıymetli gençler için özet de geçeyim: şikayetçi olan çocuk inanılmaz cesur biri. onu yıldırmak kolay olmaz. bu olay da umarım diğer özentilerin korkmasına ve durmasına sebep olur. işkenceci gardiyan "abi"ler her kim ise umarım bu olaylar hayatları boyunca her aşamada karşılarına çıkar ve ne bok oldukları bilinir..
  • bisey olmaz. duzen kendini kurmuştur..
  • bir kal'lı olarak ben de yorum yapma gereği duyuyorum, üstelik ben 7 sene okudum kadıköy anadolu lisesi'nde, biz ilkokul 5 bittiğinde sınava girer, hazırlık, orta ve liseyi okurduk.

    benim zamanımda bir gün boş derste arkadaşlar pansiyon binasının altında kömürlüğün yakınına bir müzik seti getirmiş, kaset çalıyorlardı biz de eğleniyorduk, sonra nerden geldiğini anlamadığım şekilde kağıt bardaklarda şarap çıktı ortaya, hiç şişe falan görmedim ama uzatılan bardaktan alıp içmiştim. sonra tenefüs zili çaldı, bir sonraki ders dolu olduğu için herkes sınıflarına gitti. derste müdür muavini gelip sırayla bizi çağırmaya başladı. müdürün odasına götürüldük, müdür bas bas bağırarak müzik setini getiren çocuğu dövüyordu. bizleri de koca bir masaya oturtup ifade yazdırdılar. orada bir kız şarabı fazla kaçırmış, alerjik astımı varmış sanırım, olaya sigara da eklenince tıkanmış , yağmurlu bir gündü, kız kendine gelsin diye bir iki kişi oluklardan akan suyun altında başını turmuş, bunu gören ufak sınıflar kıza saldırıldığını sanmış, olay büyümüş. neticede okula şarap getirmek tabii ki son derece anormal, bizim içmemiz de öyle ki zaten bu olay sonunda 4 kişi okuldan atıldı, bazıları 5 gün bazıları 3 gün uzaklaştırma aldı, ben 3 gün almıştım. ancak olay öyle çarpıtılmış öyle çarpıtılmıştı ki, yok uyuşturucu alemi yapıldı, yok kızın birine tecavüz etmeye kalkıldı falan. yani böyle olaylar abartılır, bire bin katılır.

    benim bir çok yatılı arkadaşım vardı bu devrecilik meselesini hiç duymadım. umarım bunlar anlatıldığı gibi değildir ve umarım buraya yazan sevgili martılar yaşça büyüklerin fiziksel şiddet uygulaması olasılığını savunmuyorlardır.
  • okuyunca şaşırdım.
    7 yıl yatılı okudum bu okulda;
    en önemli özelliği (galatasaray, kabataş gibi benzerlerinin aksine)
    devrecilik gibi bir saçmalığın hiçbir zaman olmamasıydı.
    yatılılıkta hakim bir zümre her zaman vardı:
    bu da bizim dönemimizde en üst sınıflardı.
    onlar da okulun yatılı geleneğinin sonucu olarak
    değil küçüklere zulmetmek, küçükleri koruyup kollarlardı.
    bizi de böyle kolladılar, biz de kolladık zamanı geldiğinde.
    bu geleneğin kaynağı ise bir iki devre değil,
    onlarca yıl boyunca okula hakim olan gelenekti.
    kadıköy ahadolu 1960'lar ve 70'lerde,
    enetellektüel sol'un merkezlerinden biriydi ve
    biz bunu dibine kadar yaşadık.
    7 yılda 7 devreden 2000 tane yatılı öğrenci tanımışımdır muhtemelen,
    birbirinden nefret eden kimseyi görmedim.
    ama mesela galatasaray öyle değildi ve alt devreler her zaman üst devreden nefret ederdi; bir çok tanıdığımdan biliyorum.

    iki ihtimal var:
    1. olan bir kaç küçük olay -neden bilmiyorum ama- abartılıyor.
    2. ülkenin yerlerde sürünen kültürel seviyesiyle birlikte kadıköy anadolu da en önemli değerini kaybetti.

    umarım ilkidir.
  • kal mal bilmem ama bir arkadaşım bu yatılı okullarda yapılan bi eşşek sakası yüzünden kekeme kaldı gençliğini siktiler adamın.sikik sikik yok kal'ı bilmeyen yazmasın yok cahiller falan.bu mal zihniyet okullarda,yurtlarda, askerde her yerde var . biraz erken geldiniz diye her siki yapma hakkınız mı oluyor.yaptığınız yapacağınız devreciliğin amk.
hesabın var mı? giriş yap