• stephen king gibi bir yazarın bile "hayatımın kitabı" dediği seri. 7 kitaptan oluşmaktadır.

    silahşor

    üç ün çekilişi

    çorak topraklar

    büyücü ve cam küre

    calla nın kurtları

    susannah ın şarkısı

    kule

    arthur eld'in soyundan gelen son silahşor roland deschain'in, dünyaları birbirine bağlayan ışınların birleşme noktasında bulunan kara kule'yi arayışı ve en üst katında ne bulacağı sorusunun cevabını arıyoruz yirmi küsür yıllık seri süresince. serüvenimiz, siyahlı adamı takip ederken başlıyor ve kara kule'nin en üst katındaki sürprizle bitiyor.

    "siyahlı adam kaçıyordu. silahşor da peşindeydi"

    yorum:

    yarattığı kurguda, insanı boğabilen bir düzenek var king'in. onlarca farklı dünyanın içinde, sadece bir tanesinin gerçek olduğunu bildiğimiz halde yine de karıştırdığımız, kule'nin ise kaotik ve genişliğinin de getirdiği yalnızlık hissiyatı barındıran dünyasında roland'a tutunduğumuz bir kurgu bu. bunun yanında insanları öyle bir bağlamış ki, yılları bu kitabı bekleyerek geçiren kaç milyon kişi olduğunu tahmin bile edemezsiniz. son kitabı beklerken, üzerine frp senaryoları yazıp, sistem geliştirmişliğimiz bile vardır.

    son üç kitabın aynı üslupta olduğu ve öncekilerden farklı olduğu hemen gözüken bir şey. öyküler ve karakterler bakımından daha zenginler. bunda, büyücü ve cam küre'den sonra uzuuunca bir ara verilmiş olması ve geçen bu zaman dilimi içerisinde birikmiş bir kurgusal yoğunluğun da payı şüphesiz ki oldukça fazla. aslında yedi kitabın hepsinin artı ve eksi yönleri var. beni üzen şey öykünün sık sık fazlaca dünyevileşmiş olmasıdır. hatta kitaptan kitaba daha fazla dünyevileşiyordu. öykü amerikanvari arka planından sıyrılamadı. evet ka bir tekerlektir ama sanki üstünde yuvarlanan, hangi dünyaya giderseniz gidin, sadece amerika gibi. king'in tüm öykülerinin amerika sınırlarına ve kültürüne sıkışmış yapısı kara kule'de de değişmeden kaldı ne yazık ki. hatta öte dünyada bile durum böyle. ilk kitaptaki apokaliptik yapı sonradan yavaş yavaş silikleşmeye başladı. yalnız çorak topraklar'ın yeri benim için ayrıdır. imgelemimdeki en canlı görüntüler lud şehrinden kalma.

    ayrıca aklıma gelmişken sai king'i tebrik etmek lazım, ana karakterlerini bir bir, hiç acımadan toprağın altına verebildiği için. ne de olsa her yazar başaramıyor değil mi?

    king'in herhangi bir kitabını okurken bir çok sorun olduğunu düşünmek mümkündür, ama sonuçta stephen king çok iyi bir hikayeci ve bu üstün hikaye anlatma becerisi, okurla kurduğu bağın sıcaklığı açıklarını örtüyor, onu keyifle okunur kılıyor. ve evet king'in bile fazlasıyla kişiselleştireceği kadar uzun bir macera olan kara kule öyküsü yolun sonundaki açıklığa sonunda varabildi. herşeye rağmen keyifle okudum ve bitmesi gerektiğini bildiğim halde, zamanı geldiği halde bittiği için üzgünüm derim.

    "o halde git... bundan başka dünyalar da var..."
  • okuduğu şeyi beğenmediğini 7. kitabın sonunda anlayanları çok üzmektedir.
  • fantastik kurgu tarzında yazılmış efsanelerden biri. 7 ciltten oluşmasından ötürü, uzun uzun sıkıcı bir yazıdan ziyade, ilk etapta sadece birinci ciltten bahsetmek isterim:

    --- spoiler ---

    stephen king reyiz, soyadından da anlaşıldığı gibi, apaçi kardeşlerimizin de tabiriyle, “adam king beyler dağılın,” tarzı bir bilimkurgu, fantastik ağbimiz. öte yandan sürekli şiir okuyan deliler; öyküdür, romandır, pek kesmez onları. sözkonusu stephen bile olsa, dil hafif, kurgu ise gizemsiz ve hemen çözülebilir olarak gözlerinin önünde olacaktır. ben bu tarz delilerden biri olsam da stephen’e reyiz demeyi ihmal etmiyorum.

    king reyiz’in 7 ciltlik kara kule serisinin ilk sayısı olan silahşör kitabında son 10 sayfaya kadar açıkçası pek bir şey yok. yani şiir okuyan bi’ adama göre pek bir şey yok. sadece geceleri uyurken uyku hapı niyetine okunabilecek şeyler içeriyor, fakat sonlara doğru edebiyat öyle bi’ yükseliyor ki, geceleri uyuyamaz hale getiriyor siz kıymetli kitap kurtlarını.

    “kendini nasıl öldürmezsen, beni de öyle öldüremezsin.”
    ne demek bu ya? siyahlı adam öyle bir şey söylüyor ki silahşör’e, ilk kitabın sonuna yaklaştığımızı ve artık yavaş yavaş ikinci kitabı merak etmemiz gerektiğini haber veriyor adeta ve durmuyor deli yürekler devam ediyorlar elbette.

    “eşyaların sonu olduğunu söylemek, imkânsız olan şeylerden biridir.”
    eşya felsefesi yapılıyor, biz buna eşyanın imlası da diyebiliriz. yani, seni görmem imkânsız değil, eşyaların sonunun gelebileceğini söylemek imkânsız.

    “dışarıya evrenin sonuna doğru düşseydin orada ne görürdün? tahta bir parmaklık ve üzerinde ‘çıkmaz sokak’ yazılı levhalar mı? hayır. belki yuvarlak ve sert bir şeyle karşılaşırdın. civcivin yumurtanın içindeyken gördüğüne benzeyen bir şey. o kabuğu gagalayarak kırdığın takdirde uzayın dibindeki bu delikten içeriye kim bilir ne müthiş bir ışık dolardı. o delikten baktığın zaman bütün evrenimizin, bir sap otun, sadece bir atomunun bir parçası olduğunu mu anlardın? bir dalı yaktığın zaman sonsuzluklardan bir sonsuzu küle dönüştürdüğünü mü düşünürdün? yaşamın bir sonsuza değil, pek çok sonsuzluklara eriştiğini mi anlardın?”
    bu ufak dünyadaki yalnızlığımızı teknolojinin ilerlemesi, uçağın ve internetin bulunması ile anladık diyebiliriz. fakat stephen reyiz, siyahlı adam karakteri üzerinden bu yalnızlığı fazlaca zorluyor ve sorularını aslında silahşör’e değil, resmen ve direkt olarak okuyucuya soruyor. cevapla hadi, cevaplayabilirsen.

    sıkı bir fantastik kurgu okuyucusu olmama rağmen bu 7 ciltlik dev seriyi komple okur muyum bilmiyorum ama, stephen reyiz’in şu sıfatlı suratı, “okumalısın dude,” der gibi, gibi.

    son olarak, yöresel ve fantastikçi bir türküyle kapatmak isterim yazımı: kara kule gözükür/ belki hiç gelmez/ dağlarda salinir da/ derdimi bilmez

    --- spoiler ---
  • izzet diye bi arkadaşım vardı ki hayatındaki tek hedefin bu isimle (tabi rock olcaından kelli black tower olarak) bi şarkı yazmak olduunu beyan etmişti bana yıllar önce..
    nelerin peşinde koşuyomuşuz gençlikte..
  • deliyürek adlı dizide; miroğlu*'nun kara davut olup ortalığı kırıp geçirmesinden sonra deşifre olmasıyla; turgay atacan*'ın ona taşak amaçlı taktığı isim...
  • --- spoiler ---

    sonunu okuduktan sonra, kitapların hepsini tekrar en başa dönüp okuyan var mıdır dedirten stephen king serisi.

    --- spoiler ---

    okuyanlar la kitabın sonu hakkında tatlı muhabbete girmek isterim. yeşillendirin efendiler.
  • bir harry potter ya da game of thrones arayanlar için tünelin bombok bir yere çıkabileceği gibi, arayışı farklı olanların kurmacaya bakışlarını değiştirecek kadar önemli bir eserdir. ya siyahtır ya beyaz, grisi yoktur...
  • filmi için konuşuyorum,

    --- spoiler ---

    eddie yok, susannah yok, haliyle detta ve mia yok, e haliyle mordred yok, alain, cuthbert, susan ve sheemie zaten yok, peder callahan yok, oy yok, stephen king yok, olum hepsini geçtim kızıl kral yok amına koyum. kont dooku ölünce star wars'un bittiğini düşün ya da saruman kuleden düşünce yüzüklerin efendisinin bittiğini,he işte o serilerin palpatine'i ve sauron'u yok. gül yok, ismi olsa da kulenin kendisi yok, ismini hatırlayamadığım kitapçı yok, mono blaine yok, ka, sai vs kavramlar yok. roland zenci ve gözleri mavi değil. konunun ilerleyişinin kitaplarla alakası yok, yönetmen denen şerefsiz babasının yüzünü unutmuş başka açıklaması yok. kitabın devamı desen o da değil alakası yok, ressam yok. amına koyim nerden izledim siktimin filmini.
    --- spoiler ---
  • deliyurek'te turgay atacan'nin yusuf miroglu'na kara davut olayindan once takmis oldugu lakap.
hesabın var mı? giriş yap