• yeminle söylüyorum türk sinemasına azıcık katkım olsun diye vizyona giren hemen her türk filmine gitmeye gayret ediyorum. sırf bu nedenle geçen sezon o kadar kötü filmler seyrettim ki (örn. melekler ve kumarbazlar, umut). bu sezon da açılışı kavşakla yaptım. artık ağzımı bozucam.
    kimini spoyl edebilir. tedbir alayım.
    --- spoiler ---
    yönetmenlikten, kameranın tam tur dönmesinden filan çok çakozlamam, yönetmene (selim demirdelen) laf etmek haddim değildir. ama senariste (ki, yine selim demirdelen) bir çift lafım olacak:
    1-anladık insanların hayatları garip kavşaklarda kesişir. bunu bize crash, babil, auf der anderen seite de öğretmediyse artık herkesin aq.
    peki kardeşim 15 milyonluk kentteyiz. tek bir hastane mi var, kanser olan da inme inen de, karaciğer nakli olan da oraya yatıyor ve aynı koridorlarda bekliyor? benim karşı apartmanda liseden bir arkadaşım oturuyor, 5 sene var bakkalda bile rastlamadım.
    2- merak ettim selim beyin çocuğu var mı? çünkü 5 yaşında bir çocuğa akşamın saat 9'unda mı 10'unda mı artık neyse "tatlım sen bir saat evde yalnız kalabilir misin?" derseniz, o sabi salak salak "kalırııım" diyecektir. ama allah aşkına el kadar bebe evde yalnız bırakılır mı? bunu yapacak annenin de aq. camdan mı atlar süpermencilik oynarken, oyuncak bebeğine süt ısıtıcam diye evi mi yakar, allah bilir. aklı başında bir kadın "patron, bakıcı evden çıkıyor, çocuk yalnız kaldı, acil kalkmam lazım" der. ama bu abla şarap içip araba sürmeyi daha uygun buldu. tüh senin kalıbına.
    3- bana annesine inme indi diye kanatsız melek haline dönüşen bir tane sosyopat gösterin. yok böyle bir şey.
    4- yine aslı hanıma dönelim. benim kocam hafif çakırkeyif bir kazaya sebebiyet verecek. bu kaza ölümlü bir kaza olacak kadar şiddetli olacak. ama herif arkasına bakmadan gaza basacak. walla o herifin ta aq. bence bu alkolik olmasından daha büyük bir sorun. alkolizmi "iradesi zayıf, birlikte yenecez" vs. diye hoşgörüp kabullenebilirsinin, ama bu adam bildiğin kansız, şerefsiz bir o.ç. 5 yaşında bebeği kucağına aldığın gibi bu herife koşuyorsun. allah seni bildiği gibi yapsın. alkollü bir akşam o beben de bir viyadükten uçsun gör gününü, ne diyim. aslı benim bacım olsa, silerim. o kadar kızdım yelloza.

    ama sezin akbaşoğulları, umut kurt ve güven kıraça burdan saygılarımı yollamayı borç bilirim. ellerinden öpüyorum.

    --- spoiler ---
  • efendim dün gidip izlediğimiz film oldu.

    kendim dahil kimsenin umrunda olmayan yorumlarıma gelecek olursak; sezin akbaşoğulları 'nın ve güven kıraç'ın oyunculukları oldukça iyiydi(ya ne olacağıdı zaten). yan rollerdeki oyuncular da bence başarılıydı. oyunculuklar komple iyiydi kısacası. görüntü ve sanat yönetmenleri de bence kötü bir iş çıkarmamışlar. karakterlerin kendi hikayelerinden özellikle güven kıraç'ın oynadığı güven karakterinin hikayesini beğendim. diğerleri de fena değildi ama biraz klişe idiler.

    neyse uzatmayalım, filmi beğenmedim. bunun en büyük sebebi filmin bir konusu yok. daha doğrusu hikayesi yok. karakterlerin kendi hikayelerini ve arkaplanlarını, onları bu hale getiren çevresel şartları ve itkileri görüyoruz, görüyoruz, görüyoruz... sonra film bitiyor. ben filmin 1. saatinin sonuna doğru "lan fena film olmayacak herhalde karakaterler iyi çizilmiş ama konuya girmekte gecikti biraz." diyordum. meğer konu yokmuş. bi süre sonra film bitti zaten. bütün bu karakter hikayelerini aslen bağlayan bir sahne var. o da hem eklektik kalıyor hem de karakterler dahil olmak üzere kimsenin haberi yok bu bağlantıdan. babil diyecek olan demesin kalbini kırarım. öküz değiliz biz de biliyoruz ama bu filmde hiç olmamış gereksiz kaçmış. ki babil'i de sevmem ayrı konu. beni kim sevsin amk?

    ikinci beğenmediğim unsur bülent ortaçgil şarkılarının kullanımı. şimdi bülent bey'in belli eserlerini ben de çok severim. fakat bilindiği üzere kendisinin müziğinde yumuşak vokalinin de etkisiyle rahatlatıcı ve olumlu bir hava vardır. e bu filmin havasına, karakterlerine ve yapısına "bugün hava güneşli- ve yeni bir gün- sen de başla ve sev-yoksa iş zor-zooor" tarzı şarkılar gitmiş mi? e gitmemiş haliyle. bir sonraki utanmaz eleştirimde spoiler var.

    --- spoiler ---
    ek olarak filmin anlamsız bir mutlu sonla bitmesi bence komik kaçtı. hele ki eski işkenceci polisin annesinin hastalığından sonra heidi'ye dönüşmesi hakkat çok saçmaydı.
    --- spoiler ---
  • hazırlanacak ikinci bir son ile hayretlere düşürmesini, bir bakima mutlu son istemeyen seyirciyi ters köşeye yatirmasini isterdim ancak tek son ile havada birakilmiş bir film olmuş kavşak. yine de dram olarak izlenilebilir güzel bir film olmuş.

    --- ikinci son spoiler ---
    trafik kazasinin yaşandiği gece, hastanede ölen güven'in eşi ile doğum yapmakta olan arzu'nun çocuğu ölür. bizim psikopat polisimiz ve tamer bey, hastanede güven beyin bebeği ile arzu'nun ölü doğan bebeğini takas ederler.
    bundan haberi olmayan güven bey, eşinin ve çocuğununda öldüğünü zanneder. kisa bir süre sonra kendi bebeğinin öldüğünü öğrenen arzu, güven bey'i karşisinda görünce şok olur ve güven beyin hikayesini araştirmaya başlar. psikopat polisimizin ise polislikten atilmasinin sebebi, haydar'in hastanede uzun süredir yatan kız kardeşini bir görev sirasinda dikkatsizliği sonucu koma'ya sokmasi yüzündendir....
    --- ikinci son spoiler ---

    not: ikinci son, bu entry'i yazan yazarin hayal ürünüdür.
  • o kadar iyi giderken, sonunda batırmış filmdir. lüzumsuz bir mutlu sona bağlama ve bülent ortaçgil eşliğindeki mutluluk sahneleri gençlik filmlerinden fırlamış gibi. son 5 dakikasını izlemesem muhteşem derdim, ama şimdi olmamış diyorum.
  • bütün duyguların, acıların, cenazelerin, doğumların geçiş noktası.

    aşkına giderken geçersin mutlaka bir kavşaktan,
    sevdayı kaçırırsan da dönersin ilk karşılaştığın kavşaktan.
    doğumda adı göbek olur, ölümde sadece bir taş.

    mutluluk geldiğin yolu önemsemeden aynı kavşakta birleşmektir.
    geçiş önceliği de hep kavşakta olanındır.
  • zerre merak uyandırmayan bir film olmuş, elinize sağlık! bu senaryo aklıma gelsedeğil çekmek "ay hiç yaratıcı değilim yeaaa bu ne sıkıcı hikaye" der kendime küserim.
  • tesadüfleri derleyip olay örgüsü kurmak istenmiş ama zayıf senaryosuyla bu işi başaramamış bir filmdir.

    başrol oyunculukları başarılı ama bu zayıf hikayeyi bir yere kadar taşıyabilmiş. etkileyicilikten uzak olduğu için film akılda kalmıyor.

    olmamış. 5/10
  • sıkılmadan izleyebileceğiniz, takip edilmesi kolay, aksayan sarkan bir tarafı olmayan filmdir.

    lakin, kesişen bir takım insan hikayelerinin olduğu başka filmler de gördük ve bu filmi onlarla kıyaslamak bu filme taşıyamayacağı bir iddia yüklemek anlamına gelir. çünkü ne olay örgüsü ne de filmin senaryosu yüzeyselliğin ötesine geçip, filmin başında yaratılan tekinsiz ve merak uyandıran atmosferi sürdürebilmiş. hikayede bir derinlik yaratılamamış.

    üstelik filmin henüz ortasında hikayedeki gizemin ortaya serilmesi ile alttan alta hissettiğiniz o netameli merak duygusu da yerini bir dinginliğe, hatta rehavete bırakıyor. o andan itibaren ise film televizyon kanallarında dönen ortalama bir yerli dizinin vaad ettiğinden daha fazlasını vaad edemiyor. belki biraz acımasız olacak ama filmin kimi kısımlarında samanyolu tv'deki uyduruk kıssadan hisse öykülerinden birini izliyormuşum hissine kapıldım desem yeridir. oysa filmin başındaki hava korunabilmiş ve filmin geneline yayılabilmiş olsaydı daha kayda değer bir sonuç alınabilirdi diye düşünüyorum.

    tüm bu eksiklerine rağmen, özellikle hikayenin başında hissettiğiniz zeka pırıltıları, filmin biçim itibari ile göze batan bir kusurunun olmayışı ve iyi oyunculuklar filmi izlenebilir kılıyor.
  • insanda merak uyandırıyor mu uyandırıyor.merakımız giderildiğinde tatmin oluyor muyuz peki?işte ondan emin değilim.çok bir beklenti olmadan izlendiğinde sıkıcı da gelmiyor.sonuç olarak 2000'li yıllarda türk sinemasında gelişen olmamış ama olmaya yaklaşmış filmler akımından bir eser daha.ama yeter,olsun artık bir tanesi.
  • thy'nin istanbul-lizbon seferinde izlerken yarım kalan film. dönüşte tamamlarım dedim, tırt bir uçak denk geldi. ulan manchester'a thy ile uçayım dedim orada da tırt bir uçak. bu ara filmin adını unuttum ama bir taraflarım yarım kaldı. günlerce düşündüm. hep sokaktayken, sağa sola koştururken zihnimi meşgul etti. sonunda ekşi duyuruya yazdım konuyu imdadıma koşan oldu. artık izlemesem de olur. 1 ayımı yedi ülen.
hesabın var mı? giriş yap