• "acı çekmenin çekmemekten daha kötü olduğundan emin değilim. bazen acı çekmek daha iyidir. herkes bir kere bunu yaşamalıdır. bizi olgunlaştıran da budur. insan doğasını bu oluşturur. kolay bir hayatınız varsa, başkalarını da düşünmeniz için bir sebebiniz yoktur. kendiniz ve başkası hakkında endişelenmeniz için bir şekilde acıyı yaşamış olmanız, acı çekmenin ne olduğunu bilmeniz gerekir. böylelikle incindiğinizde, incinmenin ne olduğunu anlarsınız. çünkü acının ne olduğunu anlamazsanız, acının olmadığı bir hayatı da anlamaz ve öyle bir hayat için şükredemezsiniz."
  • daha önceden afa yayınlarının çıkardığı hemen hemen tüm sinema kitaplarını yeniden basan agora kitaplığının çıkardığı son sinema kitabı.

    --- spoiler ---
    "film yapmak seyirciler, festivaller, eleştiriler, söyleşiler demek değildir. film yapmak her gün sabahın altısında kalkmak demektir. soğuk, yağmur, çamur demek, ağır ışık malzemelerini taşımak demektir. her şeyden önce, asap bozan bir meslektir ve her şey, ailen, duyguların, özel hayatın dahil olmak üzere ikinci plana atılır. ve hepsi bir yana, film yapmak sabretmek demektir."

    "bunun dışında ben, filmin montaj odasında var olmaya başladığına inanıyorum. çekmek sadece gerekli malzemeyi ve seçenekleri sağlamaktır. kendime mümkün olduğunca hareket etme özgürlüğü tanıyarak başlarım montaja. kurgulamak iki film parçasını birbirine bağlamaktır ve bu aşamada uyulması gerekli bazı kurallar vardır. kurgunun bir başka aşaması da, filmi oluşturmaktır. bu, seyirciyle oynanan bir oyundur; dikkati yönlendirme, gerilimi dağıtabilme oyunu. bazı yönetmenler bu oyunda senaryoya, bazıları oyunculara, sahnelemeye, ışıklara, görüntüye yaslanırlar. bense filmin tanımlaması güç, sadece orada, montaj odasında hayat bulan ruhunun farkındayım."
    --- spoiler ---

    http://www.ilknokta.com/…ieslowskiyi-anlatiyor.html

    (bkz: krzysztof kieslowski)
  • ‘başarı’ denen kelimeyi hiç sevmiyorum ve her zaman kendimi ona karşı savunuyorum, çünkü o kelimenin ne anlama geldiğini bilmiyorum. benim gözümde başarı, çok istediğim bir şeyi elde etmek demektir. başarı budur. ancak istediğim şey herhalde ulaşılmaz bir şeydir, o yüzden de ben, böyle bir değerlendirme yapmaktan çekinirim. tabii ki gördüğüm kabul, her sinemacının hırsını büyük oranda tatmin eder. ben de kesinlikle çok hırslıyım ve hiç şüphesiz, bu hırs beni davrandığım şekilde davranmaya itiyor. bundan kuşkum yok. ancak bunun başarıyla bir alakası yok. bu başarıdan çok uzak bir şey.

    bir tarafta tatmin edilmiş hırslarım var. öte yandan, kabul görme, ihtiraslarınızı sadece belli bir oranda tatmin eder ama hiçbir zaman tam olarak değil. kabul görme günlük meseleleri çözümleme konusunda yardımcı olur. tabii para bulmak için savaşacağınız yerde, onu kolaylıkla elde etmeniz çok daha iyidir. aynı şey oyuncular ve aklınıza gelecek diğer şeyler söz konusu olduğunda da geçerlidir.

    fakat bununla beraber, bazı şeyleri kolaylaştırmanın kendi içinde ne kadar iyi bir şey olduğunu bilemiyorum. bazı şeylerin zor olmasının kötü bir şey olup olmadığından emin değilim. acı çekmenin çekmemekten daha kötü olduğundan emin değilim. bazen acı çekmek daha iyidir. herkes bir kere bunu yaşamalıdır. bizi olgunlaştıran da budur. insan doğasını bu oluşturur. kolay bir hayatınız varsa, başkalarını da düşünmeniz için bir sebebiniz yoktur. kendiniz ve başkası hakkında endişelenmeniz için bir şekilde acıyı yaşamış olmanız, acı çekmenin ne olduğunu bilmeniz gerekir. böylelikle incindiğinizde, incinmenin ne olduğunu anlarsınız. çünkü acının ne olduğunu anlamazsanız, acının olmadığı bir hayatı da anlamaz ve öyle bir hayat için şükredemezsiniz.

    en çok acı çektiğim zamanı ne size ne de bir başkasına anlatırım. bu en acı veren, aynı zamanda da en derinde saklanan şeydir. bunun hakkında konuşmam, ikinci olarak da, bazı yerlerde meydana çıksa da, bu acıyı kendime bile itiraf edemem. kuşkusuz bu acı bir yerlerde ortaya çıkacaktır ve eğer gerçekten isterseniz onu bulacaksınızdır.

    tabii ki, kendimi bir şeylerden kaçıyor gibi hissediyorum ama bu beni rahatsız etmiyor. bazen hayatınızı sürdürmek için kaçmanız gerekir. ben polonya’daki durumdan kaçmakta geç kaldığımı düşünüyorum. 1980’de gereksiz bir şekilde kandırılmama izin verdiğim kanısındayım. bir başka darbenin acısını daha yaşamak durumunda kaldım. bunu daha önceden fark edip kaçmalıydım. ne yazık ki, pek aptaldım.

    aslında kendinizden ya da olduğunuzu düşündüğünüz şeyden kaçarsınız. dürüst olmak gerekirse, bu benim açımdan hiç sorun olmadı. herkes gibi ben de haklı olanın ben olduğumu düşündüğümden, tecrit edilmiş olmak bana sorun çıkarmamıştı. bugüne kadar da haklı olduğuma inanarak geldim. yanlış ve salakça yaptığım tek şey, bütün bunlara sırtımı dönmekte gecikmiş olmamdı. herhalde böyle olması gerekiyordu.

    danusia stok, kieslowski kieslowski'yi anlatıyor
  • orjinal adi "kieslowski on kieslowski" olan, danusia stok tarafindan hazirlanan nehir söylesi kitabi.

    "...there are many reasons why america doesn’t attract me. first, i don’t like america. it’s too big. there are too many people. everybody runs around too quickly. there’s too much commotion, too much uproar. everybody pretends too hard that they’re happy there. but i don’t believe in their happiness, i think they’re just as unhappy as we are, except that we still talk about it sometimes but they only say that everything’s fine, that it’s fantastic. it gets on my nerves on a day-to-day basis, and unfortunately directing is life on a day-to-day basis. you have to spend half a year in a place, in a country, in order to do something. and if i were to be confronted for a whole year with people saying that everything’s fantastic then i simply couldn’t stand it.

    when americans asked me ‘how are you?,’ ı said ‘so-so.’ they probably thought somebody in my family had died. but ı simply had jet lag because ı’d been flying for seven hours and didn’t feel particularly well. but it was enough for me to say ‘so-so’ and they immediately thought that something tragic had happened. you can’t say ‘so-so.’ you have to say ‘well’ or ‘very well.’ the most optimistic thing ı can say is ‘ı’m still alive.’ so ı’m not cut out for america for that reason...of course, ı can’t go to america because they don’t allow cigarettes, so there certainly are enough reasons for my not being attracted to america."

    krzysztof kieslowski
hesabın var mı? giriş yap