• tam doyana kadar yemiyorsun. peşine 1 bardak su içiyorsun. bu kadar efendim. emin olun 1 ay sonra mutlaka kilo vereceksiniz. bu işin sırrı su. az ye ve su iç zaten doyacaksın.
  • "go get the yayo!"
  • günde 1 litre süt içme
  • myfitnesspal uygulamasını edinin. bilgilerinizi girin. programa yediğiniz içtiğiniz herşeyi ekleyin. paketleri ürünleri barkodlarını taratarak günlük öğünlerinize ekleyin. her bir öğünde diğer öğünde yiyeceklerinizi de hesaba katarak zıkkımlanın. üstüne biraz da spor ekleyince haftada yarım kilo civarı stabil bir oranda kilo vermek çok kolay. 100kg üzerinde iseniz zaten günlük normal ihtiyacınız fazla olacak, normal kiloda biri gibi yiyince çok hızlı kilo verirsiniz.

    onun haricinde her türlü kilo nasıl verilir başlığı altında istisnasız yazılan bir haftada 3/5/8 kg verdim diyenlere inanmayın. çünkü onlar hep su. sağlıklı bir bireyde vücut ciğerde ve kaslarda 500g civarı şeker(glikojen) depolar. aynı zamanda her bir 1g şeker için 3-4g civarı su kütlesi tutulur vücutta. bunun haricinde genelde fazla tuzlu yiyoruz, bu da vücutta tutulan su miktarını artırıyor. hiit gibi zor kardiyolardan sonra hem vücutta depo şekeri harcıyoruz, hem de bu şeker ve tuzun vücutta tuttuğu fazladan suyu ter olarak atıyoruz. üstüne bi de kaka yapınca ilk zorlu antrenmandan sonra tartıda 2-3kg fark görülür. onlar hep su.

    bir gram yağ 9kcal. bizim göbekteği yağında az bir kısmı su. neticede araştırmışlar, bir kilo vermek için 7700kcal civarı yakmak gerektiği tespit edilmiş. yani bir haftada atıyorum 5kg vermek demek; 5x7700/7= günde 5500kcal yakmak demek. yahu zaten 80kg civarlarında bir erkeğin kilo alıp vermeden hayatta kalabilmesi için ihtiyacı 2000kcal civarlarında falan.

    neyse, kısaca, yediklerinizin kalorisini sayın, spor yapın, obez falan değilseniz haftada yarım kilo 1 kilo vermek gibi bir hedef belirleyin.
  • sadece iyi bir dietisyene değil yeme alışkanlıklarınızı değiştirebilecek iyi bir psikologa da gidin; ve her daim bir bir tıp doktoru ile temasta olun.

    kilo vermek için multidisipliner yaklaşımlar en doğrusudur.
  • şimdi biraderim napıyorsun biliyor musun alıyorsun bir büyük boy mcdonalds yiyorsun şişene kadar sonra ne oldum lan ben diye ayna karşısında bakıyorsun kendine

    veeeeee spora yazılıyoruz biraderim, cardioya abanıyoruz yürü baba koşu bandı bisiklet eliptik falan yardırıyoruz böyle 2 3 aya görürsün kendini

    (denedim kendimden biliyorum 4 kiloyu verdim dahası da geliyor gelmesin amk)
  • pul biber yoğurt ve limon suyu karışımını sabah ve akşam tüketin birer kâse kadar
    ekmeği kesin
    hareketlerinin
    işsizseniz köfteci yusuf'a girin geberene kadar çalıştırsinlar
    sigara içiyorsanız bırakmayın sakın
    sonuç 2 ayda 15 kilo verdim
  • brokolide bonfilenin iki katı protein olduğunun farkına varın. bütün bildiklerinize ters düşen bu bilgiden sonra önyargılardan sıyrılarak bu yazıyı okursanız yeni şeyler öğreneceğinizin bizzat garantisini veriyorum.

    "hadi bakalım ne çıkacak altından" diyenlerle başlayalım bakalım:

    uzun yazınca arka planda çalmak üzere bir müzik tavsiye etmek moda madem, fonda tarkan'dan seviş benimleyi açınız.

    sağlıklı beslenmekle ilgilenmiyor, direkt kilo vermekle ilgili kısmı okumak istiyorsanız 2. bölüme geçebilirsiniz. yalnız çok şey kaçırdığınızı söylemeliyim, ve 1. bölüm inanın çok ikna edici.

    1. bölüm

    "nasıl daha sağlıklı olabiliriz?" sorusunun cevabını irdeleyeceğiz, anlatacağım beslenme tarzını benimseyince kilo vermek için ayrıca çaba sarfetmenize gerek kalmayacak, doğal olarak kilo vereceksiniz.

    ufkumuzu açan adam joel fuhrman. kendisi amerikalı bir doktor. kendisine kulak verirseniz sizi ikna edecek. fuhrman, hayvansal ürün tüketimimizi azaltıp, bitkisel ürün tüketimimizi artırmamız gerektiğini vurguluyor.

    beslenme ile ilgili dünya üzerinde binlerce kişinin katıldığı, yıllarca süren muazzam araştırmalar yapılmış. bu araştırmaların sonucu olarak toplumlarda hayvansal ürün tüketimi arttıkça kalp krizi, diyabet, inme ve kanser gibi öldürücü hastalıkların oranının arttığı ortaya konmuş. tam tersi, hayvansal ürün tüketimi azalıp bitkisel ürün tüketimi arttıkça öldürücü hastalıkların oranı azalıyor, yaşam süresi artıyor. buzdolabına ve temiz tuvalete vs. erişimin olmadığı fakat hayvansal ürün tüketiminin az olduğu 3. dünya ülkelerinde yaşayan insanların, sağlıksız koşulların etkileri eşitlendiğinde gelişmiş ülkelerden daha sağlıklı oldukları görülmüş.

    unrefined plant food consumption vs the killer diseases

    grafik durumu çok net ortaya koyuyor.

    çin'de yapılan bir başka devasa araştırmada -ki bu konuda kendi bünyesinde çok farklı kültürler ve çok farklı beslenme alışkanlıkları olan toplulukları barından çin harika bir deney alanı- tamamen vejetaryen topluluklarda* beslenme alışkanlığıyla bahsedilen öldürücü hastalıkların alakası araştırılmış. bilin bakalım vejetaryen topluluklarda bu hastalıkların görülme oranı kaç? büyük harflerle kocaman bir sıfır, ve bu yukarıda bahsettiğim az gelişmişlik etkileri sıfırlanarak bulunan rakam. yani atıyorum sıtmadan ölmeyip daha uzun yaşasalardı kanser olmayacaklardı.

    hoca diyor ki, tek bir domateste keşfettiğimiz on bin adet fitokimyasal var. fitokimyasal bitkinin kendi metabolizmasında kullandığı kimyasal maddelere deniyor. fakat, bugün bu on bin kimyasaldan çok azının ne işe yaradığını biliyoruz. henüz bilemediğimiz ne işlevleri vardır acaba diye soruyor. belki diyor, bu fitokimyasalların eksikliği bu öldürücü hastalıklara sebep oluyordur.

    tabii bir diğer ihtimal de hayvansal ürünlerin bizi öldürdüğü. 1950'lerde abd'de yem sanayisi gelişiyor, 1960'larda abd'de kanser patlıyor. beslenmemizde bitkinin azlığı mı, hayvansal ürünün çokluğu mu bizi öldürüyor bilemiyoruz diyor; fakat iki ihtimal de bizi aynı sonuca çıkarıyor: daha çok bitkisel ürün tüketmeliyiz.

    2. bölüm

    gelelim işin kilo verme tarafına. brokolide bonfileden daha fazla protein olduğuna çarpıcı olduğundan ve ilgi çekeceğinden yazının ta en başında yer verdim. ve bu bir gerçek:

    günlük belirli bir enerji ihtiyacımız var değil mi? atıyorum 2500 kalori olsun. bu, gün içinde 2500 kalori almazsak açlık hissedeceğiz demek oluyor. vücut gereken enerjiyi size aldırmak için gereğini yapacaktır yani. peki biz gıdaların besin değerlerini neye göre veriyoruz? paketlerde 100 gramındaki besin değerleri diye yazar değil mi?

    hoca soruyor, madem enerji ihtiyacını kalori ile ölçüyoruz, besin değerlerini niye ağırlıkça ölçüyoruz? herhalde hepimizin delirmiş olduğumuzu düşünüyordur. besin değerlerine kalorice baksanıza diyor.

    aşağıdaki linkte 100 kalorilik brokoli, bonfile*, marul* ve kara lahana* için verilen besin değerlerini bulabilirsiniz. tablonun en alt satırında da bu besinlerin 100 kalorilerinin kaç gram geldiğini görebilirsiniz.

    100 kalorilik porsiyonlardaki besin değerleri

    yani, bonfilenin 24 gramı, brokolinin 357 gramı 100 kalori ediyor. 100 kalorilik brokoli yediğiniz zaman 11,2 gram protein alıyorsunuz, yani en yağsız, en yüksek proteinli et olan bonfilenin tam 2 katından fazla. 24 gram yani iki lokma bonfile yiyene kadar 357 gram brokoli yiyebiliyorsunuz, ve bonfileden alacağınızın 2 katı protein alıyorsunuz. kim demiş sebze doyurmaz diye, bir oturuşta 1 kilo brokoli yiyince inanın ki doyacaksınız.

    bunun yanında bonfile vitamin ve mineral açısından çok fakir, ve bahsettiğim fitokimyasal miktarı ise sıfır. brokoli ise çok zengin. o kadar çok brokoli yiyince vitamine minerale doyacaksınız.

    brokoli örnek amacıyla verilen bir sebze, aynı şey patates pancar vs. hariç tüm sebzeler için geçerli. meyveleri kararında tüketmemiz gerektiğini söylememe gerek yok herhalde.

    vitamin, mineral ve fitokimyasallardan fakir besleniyoruz ya, ne kadar çok yersek yiyelim vücudumuz bu eksikliği kapatmak için karnımızı acıktırıyor. yiyelim ki eksik kimyasallar vücuda girsin değil mi? ama almıyoruz işte. bu maddelerin varlığında, bitkisel ağırlıklı beslendiğiniz zaman inanın bana kendinizi müthiş enerjik hissedeceksiniz, söz veriyorum. denedim, çalışıyor. tek şartımız var, fazla yiyeceksiniz. sofrada doyduktan sonra bir o kadar daha yiyeceksiniz, patlayana kadar yiyeceksiniz. yiyeceksiniz ki hem bu maddelerden alacaksınız, hem proteininiz eksik kalmayacak, hem de acıkmayacaksınız. glisemik indeksi düşük beslenmenizin de etkilerini göreceksiniz, zamanla karnınız hiç acıkmayacak zorla yiyeceksiniz. canınız hiç tatlı çekmeyecek. acıktığınız anda abanacaksınız sebzeye. patates hariç her türlüsüne.

    meramım bundan ibaret, kaynağım joel fuhrman'ın orijinal adıyla "eat to live" kitabıdır. konuyu detaylarıyla öğrenmek isteyenler "yaşamak için ye" adıyla kitapçılarda bulabilirler.
  • kısa anlatacağım.

    1- telefonunuza fatsecret kurun.
    2-p90 videolarını bulun.

    yaklaşık 7000-7500 kalori arası açık yaratmak 1 kilo verdirir. ortalama bir insan günde 1200-1800 kalori arasında almalıdır. en dandik abur cuburlar bile 300-400 kalori civarındadır.

    fatsecret'e bilgilerinizi girerseniz size günde kaç kalori alacağınızı söyler. siz de ona o gün yaptığınız spordan içiiğiniz maden suyuna kadar girersiniz. bu sırada kaloriyi aşmadıktan sonra brokoliden pizzaya, meteor parçasından rokfor peynirine kadar her şeyi yiyebilirsiniz.

    sonuç olarak 3 ayda xl'den m'ye düşersiniz. bir taraftan p90 yaptığınız için vücudunuz kaslanır. selülitleriniz neyim erir, göbeğiniz "hadi bana müsaade beyim" der. sonra gelir bu başlığa diğer kişilere destek olursunuz *
  • bolca demli çay için, metabolizma inanılmaz hızlanır.
hesabın var mı? giriş yap