• bu sözle ilgili müsiad başkanıyla konuşurken fatih altaylı, zekice bir manevra yaparak şu sözleri sarf etmiştir:

    yeni zenginleşen islami burjuvazi lüks sitelere taşınıyor! artık fakir komşuları yok.
  • belki yalnız bu söz bile, hele burada bizim memlekette, sol ve islam'ı yan yana getirebilir. tabii, biri "o gominist" ve diğeri "o dinci" demez ise.
  • siteler ve gecekondu bölgeleriyle birlikte fakirlik ve zenginlik de bölgeselleşiyor. artık tokun komşusu da tok, açın komşusu da aç.
    milyonluk şehirlerin kurulduğu bu çağda belki de bu hadisi biraz daha genel olarak ele almak lazım.
    (bkz: orada bir köy var uzakta)
  • çok büyük bir söz.
  • öğrenci yerleşiminin çok olduğu yerlerde pek fazla telaffuz edilmeyen söz. 4 sene arkadaş.. 4 sene boyunca bir tabak aşure gelmez mi ya?
  • "nehir kenarında bile olsanız suyu israf etmeyiniz." ile birlikte en hoşuma giden muhammed s.a.v. sözlerinden.

    peki bunları uygulayan var mı? yok değil elbet, ama az.
  • "nehir kenarında bile olsanız suyu israf etmeyiniz" sözünü, "israfı hayatın her alanında, en gözden kaçabilecek yerlerde bile engellemek" olarak anlamak yerine, "sadece nehir kenarındayken suyun israf edilmemesi" şeklinde anlamak ne kadar yanlışsa; "komşusu açken tok yatan bizden değildir" sözüne "vicdanlı olan herkes yapar, gerek yok bu söze(hmm?)" demek de o kadar yanlış. zaten hayat bayram, herkes vicdanlı, herkes birer iyilik meleği, kimsenin bi derdi yok... böyle değil elbet. kaldı ki, bir kuru ekmek de komşunun karnını doyurur, bir tas sıcak çorba da, kendi sofranızda yediğiniz yemekler de, sizin veya devletin ona verdiği bir iş de... seçenekler bu kadar çokken "vicdanlıyız. gereksiz." deyip kestirip atanlara daha nasıl anlatsam bilemiyorum.

    belki komşun sıcak bir "merhaba"ya aç? belki iki dakika oturup onu dinlesen, komşunun içindeki açlığı gidereceksin? öyle yani. bu böyle uzar gider.
  • açıkça kabul etmek gerekir ki; güzel ve etkili bir söz. fakat bu güzelliği ve kabul edilebilirliği, reddedilmesini imkansızlaştırıp, herkese mal olup hiçbir anlam ifade etmemesine neden olabilir.

    %99'u müslüman olduğu iddia edilen bir toplumda bu sözü açıkça reddeden bir kişi, sözgelimi buna karşı din toplumların afyonudur diyen bir sosyalist, kendini bazı üniversite kantinleri ve küçük burjuva sol partiler harici her yerde yapayalnız hissetmektedir. burada durumu değerlendirmek için gramsci'ye başvurursak:

    folklör; resmi olana karşı, tabi sınıfların yarattıkları ve sürekli yeniden ürettikleri ‘conception of world and life’ yani dünya ve yaşam kavramsallaştırması olarak tanımlanmalıdır. bu kavramsallaştırma sistematik değildir. tam aksine fragmante, çelişkili, tarih boyunca birçok dönemden izler içeren, geleneğin yanında modern bilimden katkılara da rastlanan bir dünya görüşüdür. din de folklörün bir parçası olarak tanımlamıştır. gramsci'ye göre organik entellektüeller, işçi sınıfının karmaşık ve fragmante hislerini, bütünlüklü ve düzgün bir dünya görüşüne dönüştürüp potansiyel bir karşı hegemonya yaratmak için uğraşacak olanlardır.

    buradan memleket solcusuna naçizane bir öneri formüle etmeye uğraşalım... karşı hegemonya kurabilmek için sosyalist söylem belli boyutlarda tabi sınıfların folklör olarak tanımlanan dünya görüşünden parçaları da içerip sistematikleştirerek kendine özgü bir görüş ortaya koymalıdır. ülkemizde sünni islamın kolayca milliyetçiliğe ve sağ siyasete eklemlenmesinden bir ders çıkarmalı, komşusu açken tok yatan bizden değildir gibi eşitlikçi bir sözü sol söylemde kullanacağı yeri ölçüp biçmelidir. temelde materyalist olan bir düşüncenin, kitleleri etkilemek için idealist öğeler içermesini önermek ne kadar iç acıtıcı olsa da, pragmatik bir değere sahiptir. veyahut bu fazla geldiyse tersinden gidelim, en azından islama referanslar vererek kitleleri etkileyen ve bu yolla egemen olan zümrenin aslında komşusu açken tok yatan bizden değildir diyen islam anlayışından ne kadar uzak olduğunu yüzüne vurmak gibi bir görevi yapması gereken bir gruptur sol. sadece türkiyenin son beş yılda geçirdiği siyasal iktisadi dönüşüme bir dönüp bakıldığında, bu neo-liberal dönüşümün taşeronluğunu yapmakla övünen sayısız ifadesi mevcuttur iktidar sahiplerinin.
  • komşular arasında yardımlaşmanın dini bir görev olduğunu belirtir hadis i şerif. * *
  • içinde nükleer saldırılara dayanıklı sığınaklar bulunan bin odalı sarayda yaşarken; maden ocaklarına bir yaşam odası reva görmemeyi içine sindirenlerin fıtratında olmayan bir hadistir. garip.
hesabın var mı? giriş yap