• feridun düzağaç'ın beni rahatta dinleyin adlı ilk albümünden sonraki albümü olup

    1- unut beni
    2- gölge
    3- aşkın e hali
    4- hep uzaklara
    5- oysa ellerin
    6- yollar
    7- ela
    8- düşlerime kal
    9- sor
    10- evimin bir odası
    11- çiğ

    eserlerini barındırır.

    bu gökkuşağı bile betondan kent
    - ki çoğu zaman tenha -
    ve yüreğimdeki çiçekleri umursamazsızın beni
    çiğneyen arabalar, yollar ve bu kalabalık;
    öylesine yaşamak mesaisinde hep
    ve her görüşümde yollarda mutlu yüreğimi
    ürküten, içimdeki mavi gözlü çocuğun en güzel
    oyuncağını: düşlerimi inciten, ağızlar dolusu ve
    en büyük harflerle kural diye bağıran o malum
    uyarı: köprüden önce son çikiş

    görülesi değil midir ötesi köprünün...
    ya bir kalp atımı kadar yaklaşacaksam
    aradığım her ne ise' ye...
    ya düşlerimin en cesur kuşu konmak üzereyse
    düş bahçemin ekinine...
    yarını bilmemekteki o gizemli cazibe değilse
    tüm acıları ve acımasızlığına rağmen
    'yaşamak güzel' dedirten, söylesene nedir?
    ya köprünün sonundaki geceyse çaresi
    fırtınalar vadisinde yalnız bir kır çiçeği
    küskünlüğümün...

    'köprüden önce son çıkış'
    yaşamakla örselenmiş tüm yüreklerin
    saklı ve sinsi kaygıları...
    kabusları, yani sevmek korkaklığı!
    düşlerime senaryo yazmaktan ürken, hayata ve
    onu yaşamaya erkenden kırık not vermiş,
    aşkın mutluluğun-delinin kuyuya attığı taşların-
    tek ve doğru bir açıklaması olduğuna
    inanmış yüreklerin kuralları...yasakları...
    ' d o ğ r u ' l a r ı . . .

    doğru nedir anlatsana!
    nasıl yaşar, neyle beslenir?
    bencil mi yoksa sevecen midir?
    gözleri var mıdır mesela
    ve varsa bile seninkiler kadar güzel midir?

    artık çok geç; k ö p r ü d e y i m
    arıyorsam, arıyorsam yanıtları
    soruyorsam ve sorguluyorsam
    ve bir anlam olmalı diyorsam her çarpışında yüreğimin...

    yaşamak zor bi oyun!
    sen, şarkılar söylemeye devam ettiğim,
    benimlesin biliyorum.

    düş tarlamın,
    kuralsız, yasaksız, doğrusuz bahçemin ekini
    n e r d e s i n ?

    feridun düzağaç
    bin900doksansekizinci 17 mart gecesi 03.57 istanbul
  • eskiden okula giderken cikardik bu cikislardan birinden, barbaros bulvarina cikardi, hep trafik olurdu.
  • hayatın tek bir gidiş yolunda sürdüğü, iyilikle kötülüğün, doğruyla yanlışın birbirine girdiği yolda, hangisi doğru hangisi yanlış bilmeden köprüye yaklaşırken sağda görünen tabeladır... karar anıdır ama alacağın kararla ilgili elinde yeterince veri yoktur. köprüden önce son çıkışı kullandığında o yol seni nereye götürecek, dönmeyip köprüyü geçersen gittiğin yer istediğin yer mi olacak bilemezsin. bir an, yalnızca bir an durup düşünmek istersin. belki de doğrusu ne çıkıştan gitmek ne de köprüyü geçmektir. doğrusu yapacağın u dönüşü ile geri dönmektir. yola çıktığın yere... doğruyu yanlışı bilmediğin yere. tüm doğru yanlış kavramlarını yeniden kurgulamak istersin. her türlü önyargı ve yaşanmışlıktan arınmış olarak. sadece kendin. dış dünyadan soyutlanmış şekilde... hayatını yeniden yazmak için... ama hayatını yeniden yazmak için en geri dönmelisin ve oraya gidene kadar geçtiğin yolları tekrar geri gitmelisin...

    denersin de belki bunu... ama ne çare ki doğruyu bulayım diye döndüğün yol seni bir anda ters şerite sokmuştur bile. herkes köprüye doğru giderken sen tersine gidiyorsun ve kaza senin için kaçınılmaz. ve bir anda iki olan tercih sayın üçe çıkar. ya köprüyü geçeceksin, ya çıkıştan gideceksin ya da geriye doğru ters şeritten gidip bir kamyonun seni ezmesini bekleyeceksin. ama bir dakika... şu üstüme doğru gelen kamyon ben köprüye doğru giderken üstümden geçen kamyon değil mi?

    tanrım köprüye gelene kadar yaşadığım her şey ters şeritte geriye doğru giderken yine karşımda...

    işte terfimi geciktiren bmw... patronun arabası...ne üzülmüştüm... a haaaa... şu kamyonu hatırlıyorum. bi dakka bu kamyon değil tır... üstelik romorklu bir tır. ve istiap haddinin üstünde yüklenmiş.. üstümden silindir gibi geçmişti. sanırım hayatımdaki en büyük kaza buydu, bir cenaze arabası olmadığına göre yolda... şu ambulans... kolumu kırdığımda yanımdaydı... işte büyük üzüntü. bir gelin arabası.. ablamın evlendiği gün bindiği araba... bir belediye vidanjörü... ağır kabız teşhisiyle doktora gittiğim gün... gezici kütüphane.. üniversiteyi kazandım. bir makam aracı. terfi aldım... süslenmiş bir araba. nişanlandım...arazi arabası. trekkingdeyim. nasıl da mutluyum. evden eve taşıma şirket kamyonu. hem de dört tane arka arkaya... tanrım ne çok taşınmışım... gezici yeşilay minübüsü... çok sarhoştum... bir murat 124... çocuklardık parlak yıldızlardık o zaman... bir bebek arabası... döndüm işte en başa...

    şimdi ne olacak... bütün bir yolu tekrar mı gideceğim taaa kavacık'a kadar. üstelik doğru ve yanlışı baştan belirleyeyim diye o kadar geri gittim ki neredeyse izmitteyim. yine mi ambulans, yine mi kamyon, bmw, yeşilay minübüsü.. ne değişecek... bu sefer belki bir tır ezmeyecek ama belki gezici kütüphane de olmayacak... bütün bu köprüye giden yol.. o kadar da kötü değil sanki...

    iyisi mi ben hiç oralara geri dönmeyeyim... hazır köprünün ucuna kadar gelmişken karartayım gözümü ve geçeyim köprüden... hayat bir yolsa ve köprü ona devam edip, vazgeçmekse ondan köprüden önce son çıkıştan dönmek, devam etmeli yola... zaten en sol şeritten gazı kökleyip gidecek halimiz yok. en sağdan usul usul devam etmekte yol. ve varış o kadar da uzak değil artık... burdan dönmek olmaz...

    yaşanmışlıklardan vazgeçmektir köprüden önce son çıkış... yaşamaya devam etmek, yaşanmışlıkları unutmadan demek köprüyü geçmek... herkes geçmeli köprüyü. kaldırılmalı köprüden önce son çıkış tabelaları ... her kim diyorsa ki bunca yaşanmışlık boşuna... o da dönmesin son çıkıştan. ama köprüyü de geçmesin. dursun köprünün ortasında ve atsın ordan kendini...
  • ayiya dayi demek durumunda kalmamak icin son firsat. (bkz: igrenc espri)
  • feridun reyiz'in en anlamlı ve en başarılı albümüdür benim için.

    ayrıca bu albümün çıktığı vakitlerde ve öncesinde türkiye'de alternatif müzik deyu sıfatsız bir müzik türü vardı. hah işte na böyle bu albüm gibi bir şeydi o. zaten o dönemler ` :1995-2000 arası` dönemdaşlarıyla beraber feridun reyiz alternatif müzikçi olarak sunulurdu bizlere. neyin alternatifi olm bu? lakin ne rock, ne pop, ne başka bir tür... yine de alternatif sıfatı kadar da güzel tanımlayamadı bu dönemi başka hiçbir sıfat. eko tv dönemleri işte. bildin mi? bilmediysen ya liseli alert ya dedeler detected, bildiysen cansın o ayrı.
  • türkiye'de çoktan kaçırılmış olan çıkıştır. geçmiş olsun.
  • ben gençken merak ederdim: savaş zamanı sıradan insanlar ne yapıyor? yani baktın mı bir yerlerde birileri ölüyor, başka bir yerde işkence gırla, daha ötede yaralılara morfin vermeden ameliyatlar yapılıyor, betide ölüler başlarına taş konmadan, öylece bir çukura atılıp gömülüyor...

    geride; köyde, kasabada, şehirde... insanların hayatlarının devam ettiğini gördüğümde dehşete düşmüştüm. saldıran veya savunan tarafta olmak fark etmeksizin insanlar yemek yiyor, tarla sürüyor, film izliyor, tiyatroya gidiyor... hayat, ekseriyetle kimsenin yaşamadığı, kimsenin yaşamayacağı, hatta kurttan kuştan başka hiçbir şeyin belki hiçbir zaman görmeyeceği yerlerde bir anomali yaratırken diğer yerlerde akmaya devam ediyordu. deprem gibi bir nevi. adana yıkılınca sakarya'daki hayat devam ediyordu. sonra sakarya yıkıldı, adana'da hayat devam etti.

    ates düştüğü yeri yakar demişler. doğru ama eksik: ateş, yandığını hissedenleri yakar. kaynayan kurbağa hikayesi işte. suyun altını açıyorlar, açıyorlar... sonunda ölüp gidiyor fark etmeden. başka birileri suyun ısındığını söylese de boş. herif hissetmiyorsa ateş yoktur ki?

    -

    çok kimse, bu sene dememize sayılı günler kalmış 2023 seçimlerini köprüden önce son çıkış olarak görüyor ya da böyle gibi gösteriyor. peki, öyle mi?

    neden mesela, de facto sultanlık rejiminin de jure hale geldiği seçim değildi o son çıkış? veya neden 2018'de son çıkış kaçmadı da şimdi kaçıyor?

    bence sebebi, hayatın bir şekilde devam etmesi. adana-sakarya olayı. kurbağa haşlandı bile. kimi mallar, kurbağanın aksine sıcaklığın arttığını gördü ve söyledi. kurbağa ise siktir çekti. su ısınsa haberi olurdu. kendinden çok bilecek değildiler/değildik ya?

    ben, 2013'te gezi patlak verince yurt dışındaydım. üç gün erken dönecek param yoktu. ne olur dedim oradayken, dayanın. ben de geliyorum. benden bir bok olmaz ya, ibrahim'e su taşıyan karınca hikayesi. safımız belli olsun. gaz yemeden geçen günlerde kendimden utandım. gaz yedim, nefes darlığı sağ olsun ölüyordum az daha. beni kurtaran da kürt'ün biriydi, kırmızı bayraklı. hayır, yeşil ve sarı yoktu yanında. üzüldünüz, değil mi?

    ben o zaman dedim ki bizim millet hareket etmez. bu, tek atımlık kurşun. burada istediğimizi aldık aldık. olmadı, geçmiş olsun. türkiye'nin geleceği artık belli: sürekli artan ilanihaye baskı. yani benim için o son çıkış şu gün bu gün değil, ta 2013'te ulaşıldı ve geçildi.

    ekonomi, sosyoloji, hukuk, siyaset... tümü o günden beridir mahvolmuyor mu? ya siz iç güvenlik paketini, emniyet'in atak taarruz helikopteri almasını unutmuş kimselersiniz. sizin yaptığınız yorumdan, sizin kastığınız anelizden ne olur allah’ın vasat altları?

    2013 sadece benim için değil, pek çok kimse için son çıkıştı. açın bakın, o günden sonra beyin göçü ivmelenerek arttı. ya yaşı yetmeyen, ya hala iyi niyetli olanlar 2017'yi bekledi. 2017'den beri türkiye'den yurt dışına yasal ve yasa dışı çıkışlar daha da arttı. daha da bak, artmış orana göre daha da arttı. 2018'de ha keza.

    2017 nisan'ında bir hocam "bu sene türkiye'den rekor başvuru var. bir ülkenin çalışan beyinlerini kaybetmesi ne acı" dedi. elin gavuru bile üzüldü lan halimize.

    peki, neden bunlar değil de 2023 son çıkış?

    çünkü hala tiyatro var. film var, yemek var, tarla sürülüyor, çocuk yapılıyor, araba alınıyor, sokakta gaspa uğranılıyor, tecavüzler gırla devam ediyor... hayat sürmekte.

    size iki haberim var:

    1- hayat hep devam edecek - ta ki siz ölene dek. bugüne dek o çıkışa gelmemişseniz rahat olun, bundan sonra gelme ihtimaliniz de az - belki hiç yok. ondan, rahat olun. diğer seçimi beklersiniz siz de. ben gibi bir avuç mal, siz kurbağaların da sıcaklığı hissetmesinden umudu kesince o çıkışın geçmiş olduğunu anlayıp ona göre yol aradık kendimize.

    2- hak verilmez alınır demiş gavur. sizse oturduğunuz yerden birilerinin size hak vermesini bekliyorsunuz. silivri soğuktur atasözünü üretmiş kimseler olarak sizin için çıkışı geçtim köprü bile yok. siz, kendi hakkını sorma ve koruma yetisine sahip değilsiniz. eğer sahipseniz daha fena, bunlara saygı duyduğunuz bile yok ki eylemde bulunmamayı doğal görüyorsunuz - bu durumda da haklar sizin için sadece fazlalık ve üstünüzden fazlalıkları aldıkları için sevinmelisiniz bile.
  • feridun düzagaç'ın mazhar alanson'a ithaf ettigi albüm..

    görülesi degil midir ötesi köprünün..
    ya bir kalp atımı kadar yaklasıcaksam aradıgım her ne ise'ye...
  • çağdaşları ile kıyaslandığı vakit başyapıt statüsüne konabilecek bir feridun düzağaç albümü, kanımca feridun düzağaç albümlerinin en zirvede olanı. 1974 senesinde bülent ortaçgil'in benimle oynar mısın'ı yayınlandığında o senenin türkiye'sine fazla avant garde kalmış olacak ki değeri yaklaşık 25 sene sonra falan anlaşıldı. acaba bu albüme de gereken değer bundan bir 20 sene sonra falan mı verilecek gerçekten çok merak ediyorum.
  • "oysa ellerin...", "unut beni","ela" gibi şarkılar içeren, yer yer depresif yer yer yarı-depresif olan f.d. albümü.. kişisel fikrime göre f.d.'nin en güzel albümü aynı zamanda.
hesabın var mı? giriş yap