• amerika'da üniversite gençliğinin bahar tatilinde yaşadıklarını baz alarak toplumda erkek olma ve kadın olma rollerinin medyanın etkisiyle nasıl bir hal aldığını anlatan belgesel.

    tvlerin seksi pazarlamasıyla toplumundaki cinsiyet rollerinin seks yarışına üzerine şekillendiği görülüyor. erkekler için seks skorları hayatlarının merkezini oluştururken kadınlar için güzel ve seksi olmak, daha çok kişi tarafından arzulanmak baş rolü oynuyor.

    günümüzde popülerleşen günübirlik, ilişki ve aşkın olmadığı sekse kadınlar ve erkeklerin nasıl adapte olduğu ve bunun kişilerin öz değerlerinin oluşmasını engellediği, esas benliklerini kazanamadıkları anlatılmaya çalışılmış.

    sonuç olarak insanlar birbirine zihin, beden, ruhla değer vermezse asla gerçekten özgür ve kendileri olamayacak, sadece yeni cinsel normlara ayak uydurmaya çalışmış olacak gibi bir anlam çıkardım ben.

    izlemeye değer.
  • 60'ların "savaşma seviş" sloganını çok yanlış anlamış neslin cinsel devrimini anlatan belgesel.

    karşısındaki insana değer vermeden, onu tanımaya, anlamaya çalışmadan sadece 15 dakikalık hazlar için yalan iltifatlar üzerine kurulan cinselliğin uzun vadede yaratacağı boşluk ve anlamsızlık duygusunu çok rahat görebiliriyorsunuz.

    medyanın yarattığı kadın-erkek profilleri ve estetik algısı üzerinden gitmeye devam edersek hepimiz çok mutsuz olacağız sözlük.

    evet sevişmek kötü değil ama savaşır gibi sevişmek, insanlara skor gözüyle bakıp geçmek, "bir de bunu deneyeyim" demek, sürekli "daha iyisini" aramak bizi daha çok yalnızlaştırıp daha değersiz hissettirecek. başka da bir işe yaramayacak. türk filmi tadında ilişkiler beklemek de hata. ama karşımızdaki insanı sevmekten, ona değer vermekten korkmayalım lan.

    youtube'da türkçe altyazılı versiyonu maalesef yok onun için netflix aboneliği gerekiyor.

    https://www.youtube.com/watch?v=o_bz_ukd30c
  • iyi bir sorgulamayla iyi bir belgesel çıkmış. bunun seks özgürlüğüyle konuşulan ülkelerin birinden çıkması yerine bizden çıkması iyi olurdu. çünkü bu gerçeklere evet doğru diyenler en çok bizde. sosyal medyada mangal yüreklerle ahlak kasmak en çok bizde, böyle analizlere katılıyor görünmek en çok bizde ama böyle gerçekleri kabul edip de adım atacak, düzelecek biri yok. doğru der geçerler ama aynen devam ederler. ben de bu yapay kabullenmeleri kabul edemiyorum. mühim olan bu düşünceleri hayata geçirmek. yapan yok. arz talep dinamiğine devam.
  • inanılmaz beğendiğim belgesel. sanki tüm düşüncelerimi buraya aktarmışlar.

    --- spoiler ---

    belgeselde son zamanlarda yozlaşan “seks” kültürüne, kadın feminenliğine, erkek maskülenliğine, cinsel tacizlere odaklanıyor. farklı alanlardaki uzmanların bu konularda fikri alınmış.

    seksin uzun zamandır skor olayına dönmesi, insanların buna değer vermeden bakmayı marifet gibi görüp seks yaptıkları kişilere değer verenleri küçük görmeleri çok yaygın artık. insanlar her şey gibi seksi de beşer dakikada tüketip next'liyor. belgeseldeki o görüntüler çok iğrençti zaten. yavşak yavşak tipler, ilgi eksikliğini o iğrenç tiplerle gidermeye çalışan ama daha büyük boşluklarla ayrılan kızlar…. varoşçaydı.

    toplumun kız çocuğuna sürekli “arzulanabilir ölçülerde ve davranışlarda ol, başka türlü yok olursun” mesajı vermesiyle kadınların sürekli obje gibi davranması olayına değinmeleri çok yerinde olmuş. belgeselde mesela twerk şov ve dans şov kısımlarında sinirlerim aşırı hopladı. 8-10 kız çıkmış oraya bir grup yavşağa dans ediyor falan. wtf?? bu nasıl bir objeleşmedir? oradaki kızlara da çok sinirlendim. sen kendin buna hizmet ediyorsun, sonra gidip de röportajda ağlıyorsun. bari dram kasma. biraz düşünerek hareket edin ya.

    erkekler için de çocukluktan itibaren kadınlara birer obje gibi bakmanın, seksi hep talep eden kısım olmalarının, kadınların onlara seks borçlu olduklarının (!) vurgusu yapılmış. uzmanlar bunun da altını çiziyor. bir erkek çocuğu da medya ve toplum tarafından baskılanarak yetiştiriliyor. belgeseldeki bir gencin ilk cinsel deneyimini geçmişte sırf baskıdan dolayı hiç istemediği biriyle yapmış olması buna sağlam bir örnek mesela.

    cinsel taciz kısmında da erkeklerin “kadınlar bize seks borçlu” diye yetiştirildikleri için cinsel herhangi bir talebin reddedilmesinde işi ne boyuta vardıracaklarını görüyoruz. buna maalesef acı bir örnek olarak da spring breakte, onlarca kişinin içinde baygın bir kıza üç erkeğin tecavüzü ve kimsenin buna müdahale etmemesi var. bunu o kadar 'normalleştirmişler' ki, kimse yadırgamamış bile.

    --- spoiler ---
    argolu ifadelerden dolayı sorry fakat bu tarz varoş yaşamlara hiç saygım yok maalesef, belgeselde de sinirlerim hopladı çok. umarım kendi hayatına saygısı olan hiçbir insan böyle tiplerle karşılaşmaz.
  • yeni neslin aşk anlayışını yadırgayan belgesel. bu amaçla çekilmiş. oysa dünya sürekli gelişen, ilerleyen bir gezegen. bundan 100 yıl önce de öpüşmek yadırganıyordu. yeniliklere ne kadar açık olursanız o kadar özgürleşirsiniz. liberte.
  • hayatımızı dilediğimiz gibi mi yoksa yaşanılan coğrafyanın mecbur bıraktığı, toplumun istediği ya da medyanın empoze ettiği şekilde mi yaşıyoruz ?
    insanin beğenilme, sevilme, ait olma ve onay görme isteği ile neler yapabileceğini bu duyguların bir insan yaşamı için aslında ne kadar değerli olduğunu görüyorsunuz.
    toplumlarin nasıl gitgide yozlaştığını ve insani değerlerini yitirdiğini üzülerek izlediğiniz bir belgesel.
  • günümüzdeki yeni cinsel devrimi anlatan belgesel. gençlerin rastgele sevişebildikleri aşırı özgür bir ortam ve aslında bu özgürlüğün altında yatan çok büyük baskılara değiniyor. peki baskı varsa özgürlük olabilir mi? bilinçsiz bir topluluğun bu kadar özgür olmasının nasıl sonuçlar doğurduğunu görüyorsunuz. birçok yönden insanı düşünmeye itiyor.
  • çok beğendiğim belgesel. günümüzü ve yaşadıklarımızı bu kadar iyi özetleyen bir şey izlememiştim uzun zamandır. tespitler, gözlemler harika gerçekten yalnız şöyle bir şey var ki bu belgesel boyunca anlatılan hiçbir şey geri dönüşü olmayan bir yol gibi aslında. bu bir akım ve bu akım devamlı ileriye gidiyor. günümüz, zamanımız bu çünkü bunun geriye gitmesini beklemek çok saçma geliyor bana.
  • sex sells kavramının içselleştirildiği bir dünyada, popüler kültürün insanları cinsel algılar üzerinden nasıl yönlendirdiğini ve söz konusu durum vasıtasıyla açığa çıkan şartlandırmanın insanlar ve özellikle gençler üzerinde ne gibi sonuçlar yarattığını konu edinen bir belgesel.

    temelde yeni nesil cinsel devrim olarak adlandırılan kavramın yozlaşmış altyapısı konu ediniyor.
  • gerçekten başarılı ve iç yalnızlığımızı anlatan bir belgesel.bu tür cinsellik yaşamayan insanların bile ne kadar bu topluma ait olmak zorunda bırakıldığını çok iyi açıklamış. ekşide benim yorumuma kadar olan yorumların 6'sının da altına imzamı atabileceğim bir başlık.
hesabın var mı? giriş yap