• küçük iskenderin şiiiridir.*

    içi hava dolu ağır vücutlar yükselirken
    patlayan elektriğin itimat ettiği mahluklar
    suyun döndürdüğü nehrin vals kıyısında
    tığla örülmüş kızlar korosu önünde
    küçük çocuklar pişirecekler acıkmış cinlere
    ve mevsime sözü geçen dolunay
    savurarak rüzgara ölümün ih(ti)mallerini
    cesedimi yeryüzüne peşin ödeyecek!

    eski caz cinayetinden beri suçsuz tutsağım
    kaç şüpheye ikram edilerek üzüldüm üzüldüm
    mü ay erir de akardı dünyaya tutunup,
    karnı doyan cin artık çocuklara masal olurdu.
    karnı doyan cin artık çocuklara engel olurdu.
    bir postacı gibi gelirdi gece boş bulunup
    kötü haberler yazardı mektuplarda imzasız, ürkütücü
    fazlaca bizden ve fazlaca esaretten sözeden
    keşfettiği toprak kendisinden
    daha fazla ilgi çeken
    fakir bir kaşiftim o dönmedolap kentinde:
    ilk cin, içi hava dolu ağır vücutlar yükselirken
    içi sonbahar dolu bir sevgili gibi
    karama vururdu!
    yüzümü bir kez sır verdiğim ayna ah ayna
    yüzümü alıp nehre kaçardı, nehir aynada kururdu!
    yalandı küçük çocukları kandırıp benim yediğim
    eğer yüzüyorsam yalnızca derilerini
    üşüyeceklerse bir vedada
    iyi üşüsünler diyedir!
    ve eğer
    leylakların işine son veriyorsa aşk
    taklitlerinden sakının diye!
    mesela o limanın canlı hikaye sarrafı
    mesela o belli belirsiz himaye
    mesela gözlerine kurşun gibi sürülen o bordo
    o ikiz kardeşim ölümsüzlük
    ve nükseden ormanlarım
    ve o nükseden ormanlarımda bir davetsiz bıçakmışcasına
    beden denilen kınından çekilip hayatına saplanan ruhum
    ve o döne döne, tülleri omzuma çekiştirerek gelen rüzgar
    olsun, sonbaharda gözkapaklarım dökülürmüş, ne çıkar!

    unutulmuş bir meleğin güncelerinde geçmiş adın ilk kez
    sana lila demişler sen lila olmuşsun
    lila rengi bir leopar
    lila rengi bir cengaver
    lila rengi bir enderun kenti olmuşsun
    sana ölmeye gelmiş sevenler ve bilgeler
    kalpleri kaşık
    fikirleri su;
    bir bedevi diz çökmüş dip akıntılarında.

    sana lila demişler lila diye çağırmışlar
    sen lila olmuşsun
    bir lir, bir kemanı, gece olunca kıskanırmış yalnızca

    tanrı her kış başlangıcında
    bir melek kurban edermiş kendine
    sen: elleri mücevher olan
    sen: bakışları vaaz olan
    sen! hep bir başkalarında hep bir başka olan tanım
    seni severek seni daima ben tanımladım!
    ne samansarısı ne annabel lee ne elsa
    ve eğer senin hakikaten bir adın varsa
    ve eğer senin bir adın olacaksa bundan sonra
    ben bir şair olarak taşıdığım bu şerefli adı

    bir sana bağışladım!

    bir sana bağışladım ben bir sana tasvirimi
    sen o çılgın gibi dörtnala atların sürdüğü faytonla
    cehenneme yetişmek zorunda olan!
    sen o mahşeri tokatlayan güzel orospu!
    sen o kalbimin tekrarı çıban!
    sen o yatağımda üstünde seviştiğimiz çarşafla boğduğum
    zencefil kokan, kekik kokan, pamuk kokan oğlum!

    ne samansarısı ne annabel lee ne elsa
    ve eğer senin hakikaten bir adın varsa
    ve eğer senin bir adın olacaksa bundan sonra da
    ben bir şair olarak taşıdığım bu sefil adı

    bir sana bağışladım
    bağışla beni çocuğum lila!
    bağışla beni!
    hiç değilse bugün, bir sen bağışla!
  • carnivale dizisindeki, sakallı kadın, gerçek adı debra christofferson.

    mouse hunt, wild wild west, under the hula moon, the godson, rennie's landing, white oleander ve ödüllü kısa film olan seraglio'da oynamış.

    just shoot me, chicago hope, dharma and greg, the x files, ally mcbeal dizilerinde konuk sanatçı olmuş.

    bazı televizyon filmlerinde de oymamış. patron saint of liars, taking back our town, billboard dad, a smoky mountain christmas, the gambler iv

    sahne performansı* olarak şunlarda ön planda olmuş: taming of the shrew, a moon for the misbegotten, 27 wagons full of cotton, man of la mancha, guys and dolls, company, grease, girl crazy, the three penny opera

    ayrıca hatunun ödül kazanmış bir bahçesi varmış! (bkz: o ne lan)
  • robert m pirsig'in deniz, felsefe, cinsellik ve delilik üzerine bir yolculuk diye nitelendirilen kitabı.
  • anlaşılamayan b sebepten çocuk odalarının badanası için sıkça kullanılan bir renk, eğer hız alınamamışsa mobilyalara da uygulanabilen buhran yaratıcı, çocukların zihinsel ve bedensel gelişimine olumsuz etki yaratabilitesi olan rengimsi.
  • kim kay versiyonunun sözleri şu şekilde olan şarkıdır.çok basit anlamlı sözleri olan ve de basit(kolay anlaşılabilir) bir fransızcayla yazılmış bir şarkıdır bir de.

    il est sept heure quinze
    je prends le métro
    encore dix minutes
    je suis au boulot
    si je voudrais l'arrêter
    cette gêne mécanique
    çà doit être si facile
    une panne électrique

    lilali lali la
    lilali lala (2x)
    lilali lali lala
    lilali lalila (2x)

    il est douze heure trente
    il faut pas tarder
    je manges mes tartines
    avec du café
    si je voudrais m'échapper
    j'irais au pacifique
    si je pourrais me défouler
    mes passions physiques

    lilali la lila …

    [lila lilala
    lila lilala]

    refrain:
    le boulot finis
    moi je suis partie
    dans la discothèque
    je vois mes amis
    balayée et nettoyée
    fraîche et énergique
    bien prête à participer
    une ambiance magique

    [lila lilala
    lila lilala]

    et bien vous comprenez
    ce n'est pas compliqué
    j'aime la folie
    j'aime la liberté
    lilali lali lala
    j'adore la musique
    je voudrais me perdre dans
    un rythme exotique

    refrain

    lilali lali la
    lilali lala (2x)
    lilali lali lala
    lilali lalila (2x)

    lilali lali la
    lilali lala (2x)
    lilali lali lala
    j'adore la musique
    je voudrais me perdre dans
    un rythme exotique

    moi je suis partie

    edit: rakamlar yazıya dönüştürülmüştür.
  • yılların eflatun'unu gündelik kullanımda out edebilmiş, kendini zoraki in etmiş bir renk. hiç hazzetmem.
  • robert m pirsig in 1992 de pulitzer e aday gösterilen kitabı.

    ilk kitabın satışlarıyla köşeyi dönünce kendine bi tekne alıp gezmeye başlamıştır bu sefer.
    anlatım tarzı ilk kitabındaki* gibidir ama ilk kitabındaki içtenlik pek kalmamış gibi.
    mantıksal çözümlemeleri yer yer yer saçmalaşabiliyor.
    kitabın bir yerinde şöyle bir cümle geçer: "a, b nin nedenidir demekle; b, a ya değer katar demek aynı şeydir. tek fark cümlededir." bu yargıdan, varlığın yalnızca ve yalnızca değerlerden oluştuğunu çıkarma yeteneğine(!) sahip bir insandır aynı zamanda yazarı. evrim teorisini eleştirdiği yerler ayrı bir saçmalıktır ama kitabın genelinde yoktur bunlar. hem olayları anlattığı kısımlar da epey güzeldir.

    okunması gerekir, cidden ilginç düşünceler vardır ama çok da büyük beklentilere girilmemeli.
  • (bkz: lila tournay)
  • eğlenceli bir renk, aynı zamanda biraz korkak yaklaşıyor hayatın kıvrımlarına. sabahlara kadar istanbul'un öğle yemeği çıkmayan insafsız şirketlerinden bahsettikten sonra seğmenler'de çimlere serilen kahverengi şalın üstünde gayet usulüne uygunsuz bir şekilde içilen absinthe ve yanında yenilen çiğ bademi anlatan, zaman zaman sabahları süt içerek ağlayan, leylak kokan bir renk işte.
hesabın var mı? giriş yap