• yamulmuyorsam 1961 tarihli jacques demy filmi. otto e mezzodan hatırlayacağımız anouk aimee oynar. hüzünlü ve mizanseni itibariyle müzikalimsi, ama müzikal olmayan, hüzünlü dedim ama neşesi de az değil hani tarzı bir film.
  • almanya'nın ulusal sinema ödülleri. dünyada en çok para veren film ödülü imiş..
    bonus olarak da lola palacios adlı sanatçının mangaseverlerin şöyle bir göz atmasında
    faydası olabileceğini düşündüğüm http://www.lolaart.net/ adlı sitesinin linkini vereyim tam olsun.
  • bir kinks $arkisi..
  • lola cars international inc. formula 1 de dahil olmak uzere bircok acik tekerlekli tek koltuklu motorsporu turnuvasi icin sasi ureten sirket. 2001 yilinda sasi sagladigi en buyuk turnuvalar fedex cart turnuvasi ve formula 3000 turnuvasidir.
  • sessiz sinema doneminde femme fatale karakterlerle ozdeslesen isim.
  • 2009 yapımı, bir brillante mendoza filmi.

    biri maktül diğeri sanık 2 çocuğun annanelerinin hikayesini konu eder (yaşantılarını da diyebiliriz). oyunculuklar inanılmaz içten olduğu için kendinizi filmin içinde bulabilirsiniz.

    tarzı dram olsa bile kemal sunalı'ın yoksul filmi gibi sizi saran bir film.

    uyarı: bu film hiçbir komedi unsuru içermez! verdiğim örneği doğru algılamanız dileğiyle...
  • fassbinder'in filmindeki capri fischer sahnesinde barbara sukowa'nin performansi muhtesemdir. isin asli filmin tamaminda dokturmustur.
  • 1961 yapımı filmin setinden jacques demy(fotoğrafı çeken agnes varda):
    görsel
  • filipin dilinde büyükanne anlamına gelir.
  • filmlerinde bilgece sözler söylemeyi seven alman yönetmen rainer werner fassbinder'ın 1950’li yılların batı almanyası’nı küçük bir kasabayı merkezine alarak tüm alman toplumunu anlatmaya çalıştığı film.

    savaşın getirdiği yıkımdan kurtulmak isteyen bir ülkeyi, ‘yeniden inşa’ temeline öykünerek anlatan fassbinder, bürokrasinin içindeki iyi ve kötüleri de karakterize ederek, pastel renklerinin kullanımıyla ikonik bir üslup ortaya koyuyor. ayrıca ıı. dünya savaşı’ndan sonra almanya’nın yeniden inşa edilmesindeki yolsuzlukları ‘hümanistler’ ve ‘kapitalist’ler arasındaki mücadeleye indirgeyen yapıt, zaman zaman düşen temposundan dolayı izleyiciyi de yorabildiğini hatırlatmak gerekiyor.

    ilk başta film, iki farklı sosyal sınıftan gelen bir kadın ile bir erkek arasındaki ilişkiye odaklanıyor gibi görünse de aslında savaş sonrasındaki vahşi kapitalizmin (buna amerikanlaşma ya da amerikanizasyonlaşma demek daha doğru) yayılışını ve yozlaşmış sistemini eleştirisini merkezine alıyor. pastel renklerin kullanımı da ironik ayrıntıları temsil ediyor. ‘renkli’ görüntülerin mutluluk ya da iyi bir dünya temsili olmasını beklerken bu durum filmde kirli, yoz ve yalanlar dolu bir dünyayı göstermek için kullanılıyor.
hesabın var mı? giriş yap