• 117 dakikalık keyifli bir film. ancak hakikaten sikici bir hodri meydan anti-kominist misyonu üstlenmişler ki dansçının hayatı, başarısı, aşkı neredeyse ikinci plana düşmüş. yine de akıllı zihniyetle izlenecek ise güzel bir biyografi olmuş..
  • festivalin en iyi filmlerinden biri mao's last dancer. yönetmen bruce beresford'un le concert'i de baştan çekmesi gerekir. bir yaşam öyküsünü anlatmada sınırları zorlayacak derecede başarılı bir film.
  • sonununda akla gelen son şeyin kapitalizm vs komünizm olduğu babam ve oğlum'da ağlamayan bendenizi sulu sepken zırlatmış taş gibi film. kadıköy sinemasında festivalin bir diğer muhteşem filmi olan a single man gibi alkışlarla uğurlanmıştır. izleyin izlettirin.
  • hakkında yazılanları okuyunca "sanat filmi yeaa bu :/" gibi gereksiz bir düşünce oluştu bende. kaçmayın hemen, kesinlikle öyle değil.

    birkaç saatlik yolculuğumun nasıl geçtiğini anlamadım sayesinde. "yolculuk filmi olur mu bu filmden bacım" diye sorarsanız "he gardaş" diye cevaplamam olası. ama haksızlık etmeyelim. oturup tekrar seyredelim, entelektüel yorumlarımızı esirgemeyelim.
  • gerçek bir olaydan uyarlanmış filmmiş. film olarak iyi sayılır. ama bir film (hele de böylesi bir film) sadece film değildir. bir solcu olarak bende iki his uyandırmıştır.

    ilkin, komünist toplumlar bu kadar paranoyak olmak zorunda mı? sisteminize güveniyorsanız, iyi bir sistem olduğuna inanıyorsanız ne bu korku? insanlar için en ideal sistem diyorsanız komünizme; o zaman ne diye yurttaşlarınızı alternatif/karşıt sistem olan kapitalizme bu kadar kaptırmamak için despotlaşıyorsunuz.

    diğeri de filmde bariz bir şekilde görülen hollywood'un komünizm korkusu (hadi paranoyası). lan dallamalar tamam komünizm otoriter, totaliter bir sistem şeklinde vücut buldu. peki ya sizin pek sevdiğiniz kapitalizm, serbest piyasa sisteminiz çok mu daha iyi. sanki bu savaşlar, ölümler kapitalizmin daha çok kar mantığı üzerinden olmuyormuş gibi. insanlar "özgür" ama paranın önemli bir kısmı nüfusun çok az bir kısmında toplanmıyormuş gibi, insanlar "özgür" aç ölmüyormuş gibi, nüfusun önemli kısmı bir ömrü çalışarak ama sadece karnını doyuracak kadar ücret almıyormuş gibi davranmayın bari.

    komünizmin hastalıklarını eleştirin tamam ama yerine boktan kapitalizmi koymayın bari. tamam sizden ursula k leguin'in the dispossessed romanındaki gibi bir duruş beklemiyorum ama azıcık insan olun la!
  • mao'nun son dansçısı. amerikaya staj yapmaya giden bale sanatçısı, bireyci amerika kültürü ile totaliter rejim arasında sıkışıp kalır. sonunda amerikayı seçer.
  • o kadar traji-komik bir film ki. ama içeriği itibariyle değil, anlamı itibariyle.
    komünizm, emperyalizmin araçlarıyla anlatılır, çünkü elinde bu ölçekte kitle iletişim aracı bardındıran ve genele ulaştırabilen amerika'dır. biz de efsane olmuş bir baletin biyografisini komünizme doğrudan yapılan olumsuz göndermelerle dolu izlemek zorunda kalırız.

    --- spoiler ---
    ilk kez pepsi içen çinli, ya da "benim babam her gün hep çalısır, yılda 50 dolar kazanır, sen bir günde 500 dolar kazandın" türünden küçük emrah söylemleri gibi.
    --- spoiler ---

    fakat, özellikle bale gösterileri sahneleri için bile geri sara sara izlenesi o ayrı.
  • önce kitabı okuyup sonra filmi izlemiş biri olarak filmin amerikan propagandası yapmadığını; hatta kitabın en eğlenceli yerlerinin yazarın amerika'yı çin'den çok kötü durumda sanırken gördüklerini yorumlaması, ve çin'e dönüşünde (gerçekte ilk seyahatin ardından ülkesine dönüp, daha sonra güç bela tekrar izin alıp bir yıllığına daha gidiyor) amerika'nın çok kötü durumda olduğuna dair bir rapor yazmakta zorlanması olduğu söylenebilir.
    ayrıca kitap filmden çok daha akıcı ve ilginç
  • günümü anlamlandıran film. komünizmi kötülediğini söyleyenler olmuş. sosyal darvinizm yanlısı bendeniz için sorun olmamıştır.

    --- spoiler ---

    artık vatansız olma hissi çok acımasızcaydı. insan vatanı nasıl yönetilirse yönetilsin kopamıyor. bence yani. li'nin ailesi için üzüldüğünü söyleyenler olabilir. yanılıyorlar. "çin'e aşığım" sahnesinden bunu anlayabiliriz. bu arada benim için skyler kaşarı neyse liz de odur. yuvasına sahip çıkmamıştır neticede.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap