• 80 darbesinin ardından yök'ün ve marmara üniversitesi'nin kurulmasıyla marmara'ya bağlanan ve 1985'te beşiktaş'tan acıbadem'e usulsüz bir şekilde taşınan türkiye'nin ilk ve tek bauhausçu tasarım okulu devlet tatbikî güzel sanatlar*, acıbadem'de onca sabır ve emekle tam köklenmişken yine tuhaf bir şekilde, yine arazisi ve işleyişi şaibeli eski şehir üniversitesi (yeni marmara) dragos kampüsü'ne "emaneten" taşınmak isteniyor. emaneten, yani oradan da başka yere, kim bilir nereye?

    bir güzel sanatlar fakültesinden bir seramik fırınını bile kaldırıp nakletmek ve başka yerde yeniden kurmak ciddi bir altyapı ve maliyet işidir. işin içinde onlarca dokuma makinesi, baskı tezgâhıyla tekstil atölyeleri; vinçleri, demir ve taş atölyeleri, çamur ve modlaj atölyeleri, takı ve döküm atölyeleriyle heykel ve seramik-cam bölümü; hızarı, planyası, presi ve tüm donanımıyla marangozhane; agrandisörleri, baskı makineleri, arşivleri ile fotoğraf ve grafik atölyeleri; onlarca torna, onlarca fırın, binlerce âlet edevat avadanlık, sayamadığım daha nice demirbaş, kütüphane, arşiv ve okul bünyesinde üretilmiş binlerce iş varken bunların -üstelik emaneten- taşınıp tekrar işler vaziyette kurulumunu ve bu nakliyatın maliyetini varın siz düşünün. dragos'un mimarlık fakültesi dışında (hâlihazırda marmara mimarlık'ın yeri) sırf doğa ve sosyal bilimler için tasarlanmış okul yapılarında, tüm bu ekipmana uygun bir atölye altyapısı varsa ne âlâ.

    okulların, üniversitelerin hâlini az buçuk bilenler, artık bu işlerin normal bir biçimde gerçekleşmediğini, giderek bazı şeylerin yaptım olduyla işlediğinin farkındalar. ha farkında olsalar ne yazar? ali yazar veli bozar.
  • marmara gsf'yi acıbadem'den çıkartabilirsin ama acıbadem'i marmara gsf'den çıkartamazsın. yok lan o öyle değildi.

    insanlar kurumların mekanla olan ilişkisini anlamıyorlar. bu kurum oluşturamamızın da önde gelen sebeplerinden biri. galatasaray lisesi'ni taşıyamazsınız, robert'i taşıyamazsınız, alman lisesi'ni, avusturya lisesi'ni, boun'u taşıyamazsınız. o mekanlar binadan ibaret değil, bütün çevreleriyle bütünleşik halde, o çevreyi var eden unsurlardan biri, ayrılmaz parçası haline gelmişler. mügsf'nin acıbadem'deki varlığı da böyledir. öğrencileri semte yayılmıştır, sıkıcı bir semte can verirler. hocaları yıllarca bike'de demlenmiştir. arka bahçesindeki metal heykel bir neslin çocukluğuna mıh gibi işlenmiştir, kimsenin unutabileceğini sanmıyorum. karşısındaki kadıköy anadolu imam hatip lisesi bütün türban eylemleriyle nasıl acıbadem'in ayrılmaz bir parçası haline geldiyse, mügsf de bahçesiyle, öğrencileriyle, hocalarıyla, yıl sonu şenlikleri ve köpekleriyle o kadar parçasıdır. karakol kalkalı belki 20 sene oldu, hala köşesindeki durağın adı karakoldur. fakülte de gitse, önündeki durağın adı fakülte olarak kalacaktır.

    tabii insan hayatıyla kıyas kabul etmez ama kurumların bu şekilde ait oldukları bağlamlardan koparılması da bu devrin alışageldiğimiz cinayetlerinden birisi haline geldi. ofis artık çiftçinin dostu değil, memleketimden insan manzaralarının açılış sahnesi artık yok ve sayısız başka taşınmalar, yeniden işlevlendirmeler vb. bozuk değilse tamir etme diye bir söz var ama kupon arazi hırsının önünde duramıyor. işte bu yüzden kurumların bağımsızlıklarına ihtiyaçları var, yoksa o araziyi kupon yapan kurumu yok ediyorsun.
  • zamanında bir bölümü hakkında bilgi almak için gittiğimde, ilgili bölüm başkanı tarafından inanılması güç bir ilgiyle karşılaştığım okul. sırasıyla; kendi odasında sadece bana özel uzunca bir açıklama yapması, bunu takiben öğrencilerin çalışmalarından oluşan bir sergiyi, kullanılan programları ve teknikleri de anlatarak gezdirmesi, tüm bunların üzerine de kendisini hiç çekinmeden arayabileceğimi söylediği üniversitedeki odasının telefonunu vererek beni uğurlaması. alışmamışız biz, garipsedik.
  • bir zamanlar* binayı dış kapıya taşıyan merdivenin ilk basamağında ingilizce olarak racism yazardı. kişi attığı ilk adımıı gayri ihtiyari oraya atar ve ırkçılığı ezmiş, ayaklar altına almış olurdu. güzel bir ifade biçmiydi.
  • resim, heykel, grafik ve hatta fotoğraf için yapılan yetenek sınavlarının ortak ve çizimden ibaret olan fakülte..öyle ki fotoğraftaki yeteneğinin aksine, resimdeki yeteneği çöp adam çizmekten öteye gidemeyen ara güler bu fakültenin fotoğraf bölümüne seçilemez yani..ayrıca 2. aşamaya geçmek için puan barajını 100 olarak belirlemesine rağmen, 100'ü geçen bir sürü öğrenciyi 2. aşamaya almayan fakültemsi..
  • öğrenci işlerinde fasülye ayıklayan -mecazi değil, gerçek anlamıyla- bayan çalışanlarının bulunduğu yegane fakülte.
  • bugün yetenek sınavlarının başladığı okuldur. baraj sınavında sorulan soru ise; karşıda duran sandalye, çöp kovası ve araba fırçasının bulunduğu kompozisyona bir kadın sandalyeye oturur şekilde yerleştirilecekti.

    yapabildik mi? yapamadık, sağlık olsun.
  • dragos'a taşınmaması gereken fakülte. güzel sanatlar fakültesi acıbadem gibi kadıköy'ün merkeze yakın bir yerinde olması gerekiyor.

    ayrıca burada sevmeyenler varmış fakat mügsf'nin bulunduğu yer ve şu anki halini öğrenciler daima sevdi. okuduğum zaman boyunca hiç kimseden fakülte için olumsuz bir yorum duymadım. o zevksiz betonarme apartman görünümlü yerin içi o kadar dolu ki. dışarıdan çok kötü görünüyor evet ama ruhu var o fakültenin.
  • arkasındaki yıllardır boş duran yıldız teknik üniversitesi lojmanları yıkıldıktan hemen sonra taşınma durumu ortaya çıktığına göre arazisine çökecekler belli ki.

    umarım yerine gereksiz bir imam hatip okulu ya da dinci vakıf yurtlarından birini yapmazlar yine. hoş yapsalar da bir şey yapamayız.
hesabın var mı? giriş yap