• turkiye'de 'kic yalamak' ve 'beyin zehirlemek' gibi ulvi hizmetleri olan sektor. baska da bir seyini gormedik. ulkemizde medya boyle olmasaydi akp 3. donemini goremezdi gibi geliyor. adi batsin.
  • hakkında şöyle bir söz vardır:

    "medya size ne düşünmeniz gerektiğini söyleyemez; ne üstüne düşünmeniz gerektiğini söyler."
    (kime ait olduğunu bulamadım)

    edit: edgenabby uyardı, sözün sahibi teun adrianus van dijk imiş.
  • bir anda gündemi çok farklı bir konuya çekerek aslında nasıl ideolojiyi araç olarak kullandığının örneğidir son olaylar. burada yaşanılan bir kayıp vakası üzerine ana akım medya sosyal medyayı da yönlendirir. gündem bir anda insanların kaybolan çocuğun arama çalışmalarına kaydırılır. sonuç olarak bir ailenin ocağına ateş düşerken i.melih gökçek sessizce mazbatayı eline alır. halkın haksızlıklara karsı vereceği tepkiyi daha yoğun bir duygu olan üzüntüyle pasifize etmis olurlar. (bkz: pamir dikdik)
  • " ...

    propaganda modeli, medyanın bu bir dizi meseleyi nasıl ele aldığını gayet iyi açıklar. mesela, kuzey amerika serbest ticaret anlaşması'nın (nafta) kabul edilişini ve onu izleyen meksika mali kriziyle 1994-95 çöküntüsünü medyanın nasıl işlediğine bir bakalım. bu anlaşma yürülüğe girmeden önce yapılan kamuoyu yoklamaları, tutarlı bir şekilde önemli bir çoğunluğun nafta'ya ve daha sonra meksika hisse senetlerine yatırım yapmış olan yatırımcıların kurtarılmasına karşı çıktığını, ama seçkinlerin bunlara taraftar olduğunu göstermiştir. medyada çıkan başyazılar, haberlerin veriliş şekli ve yorum köşelerinde yazan "uzmanların" seçilişi, belirgin bir şekilde seçkinlerin tercihlerine uygun şekilde düzenlenmiştir. başyazıların, uzmanların vs değerlendirmesi, nafta'nın yararlarının açık olduğu, tüm nitelikli otoritelerin bu konuda hem fikir olduğu ve yalnızca "demagoglar" ve "özel çıkar gruplarının" buna karşı çıktığı yönündeydi. "kaybedenler" kategorisinde olması muhtemel olan "özel çıkar grupları", kadınları, azınlıkları ve emekçilerin büyük çoğunluğunu kapsamaktaydı. medya, anlaşmaya karşı kamuoyu yoklamalarında ortaya çıkan münasebetsiz duruma, yani çoğunluğun düzenli olarak anlaşmaya muhalefet ettiği gerçeğine, genellikle bu gerçeği görmezden gelerek yaklaştı; halkın bilgilendirilmediğini ve bu nedenle kendi gerçek çıkarlarının farkında olmadığıını pek az işledi. emek cephesinin nafta tartışmalarının sonucunu etkileme çabasına hem new york times hem de washington post şiddetle saldırdı; buna karşın, şirket çevrelerinin ya da abd ve meksika hükümetinin lobi ve propaganda faaliyetleri hakkında benzer bir eleştiri dile getirmedi. emek cephesi ifade ettiği öne sürülen görüşünden dolayı saldırıya uğrarken, emek cephesinin benimsediği görüşün gerçekte ne olduğunun ifade edilmesine olanak vermeyi reddetti.

    nafta yürürlüğe girdikten sadece on bir ay sonra, 1994'te, meksika büyük bir mali krize girdi. bu kriz sırasında muazzam bir sermaye kaçışı, devalüasyon ve bunların bir sonucu olarak meksika'yı acı verici deflasyonist politikalar uygulamaya zorlayan ımf'nin kurtarma operasyonu yaşandı. çöküntü nafta uygulamaya sokulduktan sonra 1 yıl içinde meydana gelmesine rağmen, bu anlaşmayı ekonomik ilerlemenin gelecekteki altın çağına doğru atılan bir adım olarak sunmuş olan medya, koro halinde, suçlanması gerekenin nafta olmadığını belirtti. ekonomik durum fiili olarak tam bir kilitlenmeye doğru gittiğinde ise, meksika'da hisse senetleri satın almış olan yatırımcıların kurtarılmasını destekledi. oysa, abd'deki kamuoyu yoklamaları halkın genel olarak buna muhalefet ettiğini gösteriyordu. uzmanlar, medya uleması ve başyazarlar, meksika'yı "kilitlemesinin" nafta'nın büyük bir erdemi olduğunu açıkladılar; böylece meksika kapsamlı bir politika değişikliğine gidemeyecek ve kendini aşırı deflasyondan ve işsizlikten koruyacak denetimlere başvuramayacaktı. bu kilitlemenin ciddi şekilde anti-demokratik bir nitelik taşımasına karşı ise umursamaz bir tavur takındılar. oysai nafta'nın seçim hilesiyle yönetime gelen bir hükümet tarafından müzakere edilmiş olması onu daha da sorgulanır hale getiriyordu.

    daha yakın tarihlerde, wto, imf ve dünya bankası'nın politikalarına karşı gelişen küresel muhalefet, kasım-aralık 1999'da seattle'daki wto konferasında ve sonra nisan 2000'de washington'daki imf ve dünya bankasının yıllık toplantılarında kitlesel protestolara yol açtığı zaman, medyanın bu olayları ele alış biçimi alaycıydı ve göstericilere karşı düşmanca bir tavrı içeriyordu. ayrıca, neredeyse bütün ana-akım medya, protestolara yol açan gerçek meseleleri ele alıp işlemedi. medya, seattle'daki göstericileri "maksatlı ajitatörler", "yıkıcı mağdurlar", açıkça "dünya ticaretine karşı olanlar" ve "hiç nedensiz gürültü koparanlar" (cnn) olarak tarif etti. fakat, protestocuların şikayetlerine neden olan gerçekler neredeyse hiç araştırılmadı. benzer şekilde, washington protestolarında da medya sürekli olarak göstericilerin giysilerinden, görünüşlerinden, yaydıkları kokudan, gelip geçici heveslerinden söz ederek "ortada tutarlı şekilde bir dava olarak adlandırılabilecek herhangi bir şeyin" olmadığını ileri sürdü ve gerçek meseleleri ele almayı reddetme tavrını sürdürdü. seattle'da ve washington'da aralarında ünlü iktisatçılar, sosyal kuramcılar ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelen tecrübeli örgütçülerin de bulunduğu pek çok bilgili protestocu cardı ve bunlar tutarlı bir gündeme sahiptiler. fakat medya küreselleşme karşıtlarını sorun çıkaran cahiller şeklinde klişeleştirmeyi tercih etti ve katılımcılarla görüşmek ve fikirlerini öğrenmek için uğraşmadı. yorum sayfalarında yayımlanan yazılarda protestocular aleyhine bir dengesizlik mevcuttu. tv'nin taraflılığı daha az değildi ve çoğu zaman gerçekler konusunda yanıltıcı haberler veriyordu. 29 kasım 1999'da dünya ticaret örgütünü tanıttığı programında, dan rather söz konusu kararların çevreyi korumayı amaçladığını ima ederek, örgütün pek çok çevre sorunu hakkında kararlar aldığını açıkladı. oysa bu kararlar, genellikle çevre haklarına karşı ticari hakları ön planda tutmuştu.

    seattle ve washington protestoları üzerine haber yayımlayan ve vietnam savaşı dönemindeki (1965-75) protestolara karşı sergilediği yanlı tutuma geri dönen medyanın dikkat çekici bir başka özelliği de, göstericilerin başvurduğu şiddeti abartarak polis provokasyonunu ve şiddetini olduğundan az göstermek; diğer yandan, barışçıl ya da başka türlü tüm protesto eylemlerini sınırlandırmak üzere tasarlanmış olan yasadışı polis tatktiklerini hoş karşılamak olmuştur. birkaç kişinin camları kırmaya başlamasından çok önce seattle polisi, şiddete başvurmadan gösteri yapan bir çok protestocuya karşı güç ve kimyasal maddeler kullandığı halde, medya kronolojiyi tersine çevirdi; polis şiddetinin protestocuların şiddetine bir cevap olduğunu belirtti. aslında, etrafı kırıp dökenler polis tarafından büyük ölçüde görmezden gelinmiş, ama barışçıl göstericiler dayağın, göz yaşartıcı bombanın, biber gazı işkencesinin ve tutuklamaların hedefi olmuştu.

    ..."

    nerede keseceğimi bilemedim. sanki aynı hikayenin farklı versiyonları gibi. krımızı başlıklı kızın şapkasının mavi olması gibi. başbakan "batı'nın ahlaksızlığını aldık" derken pek de yanlış değilmiş, demek.

    ----------
    kitap: kitle medyasının ekonomi politiği "rızanın imalatı"
    yazar: noam chomsky & edward s. herman
    yayın evi: aram yayıncılık
    çeviren: dr. ender abadoğlu
  • "medya ve popüler kültür, insanların aptal ve duyarsız kalmaları için egemen sınıfların kullandığı baskıcı araçlardır." - bill hicks
  • hızlı, yüzeysel, rekabetçi, sermayeci zaman silgisi.
  • gerçeği olduğu gibi değil, gösterilmek istenen gibi tasarlayan özel ve tüzel kişilerdir.
    üzerinde oynanabilen hiç bir kayıt, görüntü ya da sese gerçek diye bakmadan önce durup bir araştırmak gerekiyor. bizler önümüze ne sunulursa yemeye çalışan koyunlar gibi oldukça bu düzen böyle devam edecektir. elinizdeki kaynakları sadece sosyal paylaşım platformları için kullanacağınıza önce hangi verinin hangi kaynaklardan hangi kişilerin ellerinden geldiğine bir bakın. en azından aynı olaya farklı haber kaynakları nasıl bir yorum farkı katmış ona bakın.

    en acısı da göz göre göre elinden kayıp giden insanlar.
    yazık çok yazık.
  • mide bulandırıcıdır.

    bir medya düşünün ki, insanları birbirine kırdırmak, ötekileştirmek, nerede bir günah var aşikar etmek,yalan haber sunmak, iftira atmak özelliklerinin hepsine ve daha fazlasına sahip olsun.

    ülkemiz medyasının durumu aşağı yukarı böyledir.bu ülke hiç bir şeyden çekmedi, medyadan çektiği kadar.

    istisnalar mı: ah be yavrum; boğuluyorlar o kocaman okyanuslarda.
  • (bkz: canlı yayında kalp krizi geçiren doktor)

    adam kalp krizi geçiriyor. kalp krizi geçirdiğini veya bir sorun olduğunu anlıyor ama "isterseniz bir ara verelim şimdi reklamlar" şeklinde soğukkanlı bir mesajla program kapanıyor. ne koşup adamcağın koltuğuna giren, ne bir yardım etmeye çalışan. kameralar önünde soğukkanlı bir hava. soğukkanlılık her zaman iyi mi? pek sanmıyorum.
  • yeni isim bulduğumuz şey...

    höbelek meridyan resort cyprus...

    zira o derece saçmalıyorlar ve saçmalaştı...
hesabın var mı? giriş yap