• halka inme kaygısı olmayan, yetkili bir abiye benzeyen bir yönetmenin filmi olduğunu izlerken anlayamadığım kadarıyla anladığım film.

    --- spoiler ---

    filmin girişinde yaklaşık on dakika süren hem ağır çekim gibi hem öyle olmayan bir bölüm var. burada film özet geçiliyormuş gibi geldi bana. bu kısım bittikten sonra, patikadan limuzin geçirmeye çalışan şoför, gelin ve damatı gördüğüm ilk sahnede slow olmayan bir garip motion olan girişteki yaklaşık on dakikalık garip sahnelerden oluşan bölümle bağlantıyı kurup limuzinin aşağıda var olan bir boşluğa yuvarlanacağı, gelinin de suya düşüp can vereceği gibi alakasız şeyler düşündüm. başta alakasız gibi görünmüyordu, çünkü suda çiçeğini tutmuş akan bir gelin görüyorduk. sel suları çekildikten sonra ağaçlara takılı kalan çeşitli rengi solmuş ıvır zıvırın gelinliğe takılı olduğu, yürümesini engelliyormuşçasına bir görüntü, sahne yine vardı. film bitince bunları düşündüğüm için bastım kahkahayı tabi. yine de bu sahnelerin tamamını olmasa da bir bölümünü ilerleyen dakikalarda görüyoruz.

    filmle beraber aslında bizim düğünlerimize gereksizlik konusunda büyük bir haksızlık yapıldığını düşündüm. nasıl bir iç karartıcılık, bunaltıcılık, bezmişlik, belirsizlik. sepya sıkıntısı. bitse de gitsek olmama rağmen justine'in bir rahatsızlıktan muzdarip olduğunu anlamam uzun sürmedi. ne olduğu hakkında, bu kızın ecinnilere karışıp karışmadığı hakkında bir izlenim elde edemedim. doğaüstü bir şeyler oluyor gibi de olmuyor gibi de. kütüphaneye gidip kitapları değiştirmesi, önceki sahnede damadın baldızıyla konuşurkenki endişeli bakışları sanki kızda bir sorun olduğunu biliyor da buna rağmen bir şeyleri düzeltmek istiyormuşçasına fedakarlıkta bulunarak evleniyor gibi geldi. böyle bir çırpıda biten bir ilişki nasıl evliliğe kadar gitmiş, bu da ne olduysa sanki o gece olmuş gibi, normal bir insanın garipleşme sürecinin aniden başladığı gibi bir izlenim oluşturdu bende ki öyle değildir büyük ihtimal. çünkü şişedeki fasulye sayısını justine'nin doğru tahmin edeceğini de biliyor damat. saklanan bir şey yok gibi. bir gelin düğünde neler yapmamalının sıralı listesini okuyoruz, izliyoruz filmde.

    ardından abla claire'in bölümü. düğün için canla başla çalışıp emeklerinin boşa gitmesine aldırmadan yine ablalık görevini yapıp hareket, düşünme gibi hayati kabiliyetlerini kaybetmiş kardeşini evinde koruyup kolluyor. bu sırada eşi ve kendisi melancholia hakkında konuşup duruyorlar. bir kıyamet arifesi gibi de olsa yine de insanın yaşama güdüsüne hatta aşkına sahip olduğunu görüyoruz. endişeli bir anneyi teselli, teskin etmeye çalışan bir baba. güçlü bir baba görünümüyle bilimin yanılmayacağı, kötü şeyler olmayacağı gibi bir havada. ki bunların düzmece olduğunu, sonun geldiğini ahırda intihardan sonraki ölü bedenini görünce anlıyoruz. zaten gezegenin uzaklaşmadığı çıplak gözle görülüyor. kale gibi evinin güvenli olmadığını anlayan claire beklenen sonu yaşamamak için çırpınıp bir yerlere gitmeye çalışıyor. justine kabullenmiş, bekliyor. derken çocuğa inşa ettikleri oyun mağarasında el ele tutuştukları ve gezegenin dünyaya girdiği sahneyle film bitiyor.

    bir filmi izleyip hiçbir şey öğrenenemiş olmak diye bir şey olmadığını düşünüyorum. en azından sonsuzluğa giden sonu yaşarken 3-4 kişilik bir ailenin üyelerinin bu durumu nasıl karşıladığı ya da kabullenmekte zorluk yaşadığı gibi bir hikayeyi görmüş, izlemiş olduk. her şeyin çok ani olması, insanların aklını kaçıracak vakit bile bulamamasını da bir filme ayrılan sürenin sınırlı olmasına yordum gitti.
    --- spoiler ---

    böylesine çoğu sanatsal, edebi noktasını anlamadığım bir filmi yorumlarken baldız kelimesini kullanmamdan da anlaşılacağı kadarıyla tavsiye boyutunda izlenmeli/ izlenmemeli gibi bir yorum yapamacağım.
  • kendisi ile guzellik cirkinlik ekseninde tıkanan bir muhabbetimiz mevcut. acil yardım lütfen rt.

    ben: b
    melancholia:m
    day 1:

    bıkbıkblabla....

    m: çok çirkinim ben yeaa
    b: 1-10 arası skalada?
    m: 2 veririm
    b: e o zaman güzelsin. çirkinlikte 2 demek güzel demek
    m: hee pardon o zaman 9
    b: sgsfsgcsggsf

    day 2:
    bıkbıkblabla...
    m: güzel misin sen kız?
    b: hıhım bence evet.
    m: 1-10 ?
    b: 8-9 veririm yani... güzellikte ama.

    afsgsfsggs evet müthiş bayık farkındayım.*
  • gece sahnelerinde gölgeler çok şey anlatıyor.
  • lars von trier in en iyi filmi. tekrar tekrar izlemeli
  • harry cleven'in 2010 yapımı "pourquoi se marier le jour de la fin du monde?" * 'ünü duyan lars von trier "abi ben bunun daha sanatsal olanını yapayım ya ne güzel olur" der ve daktilonun başına geçer... işte melankoli böyle ortaya çıkar... kaynak:gtm
  • lars von trier`in kendi depresyonundan yola cikarak yazip yonettigi, isin sonunda biraz da pisman oldugu film. artilari, dunst`in oyunculugu (diger oyuncular kendilerini yeterince ispat etmis oldugu icin film en cok dunst`in isine gelmistir), kullanilan mekanlarin guzelligi, ve depresif insanlarin felaketler karsisinda tutunduklari pasif tutumu saatlerce gozler onune sermesi. eksileri, butun bunlari cok uzun anlatmasi, cogu zaman yaraticiliktan da uzak olmasi. filmin basinda gezegenin dunyaya carpip carpmayacagini gostererek izleyicinin filmin sonunu dusunmek yerine olay akisindaki detaylara ve karakterlerin ruhsal durumlarina dikkat etmesi beklenmis. fakat bu beklentiyi karsilayacak kadar surukleyici bir malzeme malesef verilmemis. ıs bir trier isi oldugu icin beklentiler de yuksek oluyor. malesef, cokca alinti yapmis olmasina ragmen, antichrist`in gerisinde kalmis bir film.
  • bir bukowski şiiridir.
  • bu filmin senaryosundan biri bilim kurgu olmak üzere 3 film,açılışından bir röyksopp klibi ve kirsten dunst'un ayışığı altındaki sahnesinden de bir cosmopolitan kapağı çıkar.

    bu film bir sandviç olsa çeşme kumrusu, bir tost olsa ayvalık tostu olurdu.

    ve ben bir film eleştirmeni olsam yapıştırırdım yorumu: görkemli!olağanüstü!şaşırtıcı!
  • beni hayattan sogutmasi yetmezmis gibi filmde gecen bir sahnede esas kizin kendimi surukluyorum ve guluyorum guluyorum guluyorum lafi haftalarima etmistir.
  • hüznün ve yaşama enerjisi yetersizliğinin işlendiği bir sonu bekleyiş filmi.

    spoiler girer mi bilmiyorum ama yine de vereyim.

    --- spoiler ---

    melankolinin tüm yaşam enerjinizi alıp götürdüğünü ve fakat aynı zamanda da bir kozmik felaketle karşı karşıya olduğunuzu düşünün.

    felaketi yani kaçınılmaz olan ölümü karşılamak; melankolik olan justine'in mi, gayet sağlam duruşlu ve yaşama bağlı gözüken ablası claire'in mi yoksa yaklaşan felaketi felaket olarak görmeyen ve harika bir doğa olayı olarak heyecanla bekleyen claire'in eşinin mi daha iyi yapabileceği bir şey?

    bir sona hazırlanmanın en iyi yolu nedir? romantik bir bekleyiş mi yoksa metanetli bir kabulleniş mi?

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap