• "peygambere bu yüzden “ey kilime bürünen, ey ürküp kaçan, kilimden çık! kilime baş çekme, yüzünü örtme... çünkü âlem şaşkın bir beden, sense bu âleme akılsın!

    1455. kendine gel de dâvaya kalkışanlardan arlanıp gizlenme... çünkü sende vahiy mumunun nurları var! kendine gel de geceleri kalk, çünkü ey peygamber, mum geceleri ayakta durur! senin nurun olmadıkça aydın gün bile gecedir...sana sığınmadıkça aslan bile tavşan kesilir! ey mustafa, bu nur denizinde kaptanlık et... çünkü sen, ikinci nuh’sun! akıllılara bir yol gösterici lâzım... hele yol, deniz yolu olursa!

    1460. kalk da yolu vurulmuş kervana bak...her yanda kaptan kesilmiş gül yabanileri gör! sen, vaktin hızır’ısın, her geminin imdadına yetişen sensin... ruhullah gibi yalnız yürümeyi âdet edinme! bu topluluğun önünde gökyüzündeki ışık gibisin, güneşe benziyorsun... bunlardan gizlenmeye, halveti bezemeye kalkışma! halvet zamanı değil topluluğa gel! ey peygamber, hidayet, kaf dağına benzer, sense hümasın! dolunay, gökyüzünde geceleri yürür... köpeklerin sesi yüzünden yürüyüşünü bırakmaz.

    1465. kınayanlar, senin dolunayına karşı köpeklere benzerler... sana karşı ürüyüp dururlar! bu köpekler, “ susun, dinleyin” emrine karşı sağırdırlar... ahmaklıklarından senin dolunayına karşı hav havlayıp durmaktalar! ey şifa, hastayı terk etme... ey şifa hastayı terk etme... sağıra kızıp körün sopasını bırakma! sen demedin mi ki “körü, yolda tutup yeden allah'tan yüzlerce ecir alır, yüzlerce sevaba girer! kim bir kötü kırk adım yederse günahları bağışlanır, doğru yolu bulur!”

    1470. doğru yolu gösterenin işi budur; sen de doğru yolu gösterensin... âhir zamanın yasına neşesin sen! ey takva sahiplerinin imamı, bu hayallere kapılanları, yakîn makamına kadar götür! kim gönlünden sana karşı bir hile, bir düzen düşünürse onun boynunu ben vururum, sen tasalanma, neşelen, neşeli neşeli yürü! onun körlüğüne körlükler katarım... o, şeker sanır ama ben ona zehir veririm!

    1475. akıllar benim nurumla parlar, aydınlanır... hileler, benim hilemden öğrenilir! âlemdeki erkek fillerin ayaklarına göre türkmenin kara çadırı nedir ki? ey benim en ulu peygamberim, onun mumu, kasırgama karşı nedir? derhal korkunç sûr sesiyle kalk da binlerce ölü, topraktan çıksın! sen vaktin israfilisin; doğruca kalk da kıyametten önce bir kıyamet kopar!

    1480. kim,hani,nerede kıyamet?derse a güzelim,kendini göster,işte kıyamet benim de! ey mihnetlere düşmüş de soru soran kişi, dikkat et, bak da gör. bu kıyametten yüzlerce âlem kopmada! bu zikir ve kunut ehli olmasa ahmağın sorusuna verilecek cevap sükûttan ibarettir padişahım!duamız kabul edilmeyince allah göğünden isteğimize sükûtla cevap verilir canım! harman devşirme zamanı geldi ama yazıklar olsun... gün bahtımız yüzünden geçti gitti!

    1485. gün dar... halbuki bu söz, o kadar geniş ki bütün bir ömür bile ona az gelir! bu daracık çukurlarda mızrak oyununa girişmek, bu oyunu oynayanları utandırır! vakit dar... fakat oğul, halkın hatırı ve anlayışı da vakitten yüz kere daha dar! ahmağın cevabı, mademki sükûttur... ne diye sözü uzatıp durursun? allah rahmetinin yüceliği ve kerem denizinin dalgalanması yüzünden her çorak yere yağmur yağdırıp ıslatmada!"*

    *mevlânâ celâleddîn-i rûmî, mesnevi, dördüncü defter, panama yayıncılık, 6. baskı, s.339
  • yarı ölüm olan uykudan korkmazken, ölümden niye korkarız? kimler ölümden korkmaz?

    dünyaya ait sanal duygularımızı kaybedecek olma fikri, ölüm korkusu imiş. yeniden dirilişe inananlar ölümden korkmazmış.

    ‘ey üzeyir! gözünü aç, haşri ve yeniden dirilişi apaçık gör de, kıyamet gününün geleceğinden bir şüphen kalmasın!

    darmadağın olmuş, etrafa saçılmış cüzleri nasıl bir araya topladığımı gör de, ölürken hayata önem verip titremeyesin!

    uyuduğun vakit, bedenin bütün duygularının yok olmayacağına emin olduğu için, uykuya hazırlanırken korkmazsın, endişe ve telaşa kapılmazsın.

    uykun gelince, duyguların dağılır, yıkılır gider. sen de harap perişan hale gelirsin ama, duyguların yok olacaklar diye titremezsin.’
  • okunursa şefik can'ın 3 ciltlik çevirisi, alttaki notlarıyla okunmalıdır. bir de mevlana diyince elif şafak'tan bahsedenler yok mu, çıldırıyorum.
  • "ey öfkeli kişi, kazayla ve kaderle pençeleşme ki, kaza ve kader de seninle pençeleşmesin, kavgaya tutuşmasın.

    allah'ın hükmüne ve takdirine karşı ölü gibi olmak gerek ki, sabahın rabbi olan allah'tan bir kahır yarası almayasın.

    tevekkülden daha güzel bir kazanç yoktur. hakk'a teslim olmaktan daha hoş ne vardır?

    bir çok kimseler, beladan kaçıp başka bir belaya tutulurlar. yılandan kurtulayım derken ejderhaya düşerler.

    insan çare arar, hileye sapar, fakat hilesi ayağına dolaşır, tuzak olur. can sandığı bağrına bastığı en yakını, onun kanını içmek ister.

    insan düşmanından korunmak için kapısını kapar, kilitler. halbuki düşman evin içindedir. firavun'un hilesi de buna benzer."
  • kitabı almadan önce, en sade, en anlaşılır çeviriyi yapanı bulmaya çalışmıştım. pek çok kişi şefik can çevirisini önermiş. ben de buna güvenerek aldım.

    gerçekten, tertemiz, dupduru ve gayet anlaşılır bir dille çevrilmiş.

    bir diğer çekincem kitabın ağır olup, okunması zor bir eser olma ihtimaliydi. bu da boş çıktı. çünkü kitap çok akıcı, anlatılan hikayeler ise masal tadında.

    her cümlesi apayrı etkileyici:

    "dost yolunda edebsiz, korkusuz olan kişi, başkalarının da yolunu vurmuş olur. böyle kişi mert değil namerttir.

    etrafında insan yüzlü birçok şeytan vardır. bu sebeple her ele el vermek, her ele bağlanmak, intisab etmek uygun değildir.

    görmez misin? avcı, kuşu aldatıp tutmak için ıslık çalar. kuş gibi ötmeye çalışır.

    o kuş, kendi cinsinin sesini işitir, havadan iner ve tuzağa düşer.

    ruhen düşük, alçak bir kişi, bir takım saf kimseleri kandırmak için velilerin sözlerini çalar.

    velilerin sözleri de, yaptıkları işler de aydınlıktır, sıcaktır, samimidir. sahte şehylerin, aşağı kişilerin işleri ise kandırmak, hile yapmak ve utanmazlıktır."
  • "akıl, bir başka akılla birleşince güçlenir, nuru çoğalır, yolunu iyi görür.

    fakat nefs, bir başka nefsle dost olmaktan hoşlanır, gülerse karanlık artar. hakikat yolu görünmez olur.

    ruh üzgün ve mahzun olduğu zamanlarda yar ona ayna olur. ey can, aynanın yüzünü nefsle buğulandırma.

    senin nefesinle buğulanıp, yüzünü senden gizlemesin. seni, sana göstermez hale gelmesin, onun için sana her vakit nefes tutmak, susmak, yersiz, lüzumsuz söz söylememek gerekir.

    sen topraktan da aşağı mısın? toprak bahar gibi bir yar bulunca, ondan yüzbinlerce nur elde eder, çiçeklenir.

    o ağaç, yari olan baharla buluşunca, onun hoş havasından, sevgisinden ötürü, baştan ayağa dek çiçeklerle donanır.

    bahar mevsiminde çiçeklerle süslenen o toprak, güz mevsimi gibi soğuk, uygunsuz bir yar görünce, yüzünü ve başını yorgan altına çeker, gizlenir.

    ağaç der ki: "kötü huylu bir yar ile karşılaşmak, belaya uğramaktır. öyle soğuk biri yanıma gelince, onun varlığını hissetmemek için uykuya dalarım."
  • kitapta bazı konularda gerçekten nokta atışı tespitler var. bunca kabul görmesi bu yüzden çok normal:

    "ey şehvet peşinde koşan kişi, senin kötü işlere olan düşkünlüğün, hırsın ateşe benzer.

    simsiyah olan kömür ateş rengine girince güzelleşir, yani kötü işlerin sana kötü görünmez.

    kömürün karanlığı ateşte gizlenir, ateş sönünce karanlık meydana çıkar.

    kömür senin hırsından ateş haline geldi. ateş halinde göründü. hırs geçince, kömür, yine kara kara görünür.

    o zaman, kömürün, ateş halinde görünmesi, işin güzelliğinden değildi. hırs ateşindendi.

    hırs ve şehvet, senin yaptığın kötü işi süslemiş, sana hoş göstermişti. hırs gitti, yaptığın iş kapkara meydana çıktı.
    ..
    ..
    hayırlar, kendiliklerinden güzeldir. onların güzellikleri, başka bir ışığın vuruşundan meydana gelmez. hırsın ışığı, harareti kalmasa da, hayrın ışığı kalır.

    dünya işine karşı duyduğun hırsın parlaklığı geçince o iş sönmüş, harareti gitmiş kömüre döner."

    "sen sımsıkı, dört elle sarılır da bir işin üstüne hırsla düşersen onun ayıbı, kusuru, o işi sevdiğin için sana gizli kalır. bunun gibi hararetle, hırsla sarıldığın her düşüncenin ayıbı da senden gizli kalmıştır."

    "bizde insan olarak aklımızı öldüren, çarmıha geren dört vasıf vardır. onlar da; şehvet, hırs, çok istekte bulunmak, yüksek mevki peşinde koşmaktır."

    "şehvet isteği, gönlü sağırlaştırır, körleştirirse, eşeği bile ona yusuf gibi nurdan yaratılmış, yakıcı bir ateş parçası olarak gösterir."

    "bu beden ve madde alemi olan dünya, her şeyi ters ve yanlış gösterir. eşyayı yanlış görmekten, ancak şehvetten çekinmiş kişiler kurtulmuştur."
  • "bişnev in ney çün hikâyet mîküned, ez cüdâyîhâ şikâyet mîküned" dizeleriyle başlar. türkçesi: dinle bu ney neyden bahseder, ayrılıkları nasıl şikayet eder! öyle ya da böyle mevlana derin adamdır. lakin neredeyse tüm dünya da pers olarak addedilmesi manidardır. işte bu yanılgının en büyük sebeplerinden biri mesnevi'nin farsça yazılmasıdır.
  • mevlana olarak bilinen celâleddîn-i rûmî'nin mesnevi adlı eserinde kadınları aşağılayan ve kadın düşmanı sözler yer alır. maalesef birçok kadının sadece mesnevi’den özlü sözler ya da öğütler türünden kitaplar okuyarak mesnevi ve rûmî sevdalısı oldukları görülmektedir. mesnevi’de kadınlar ile ilgili geçen düşmanca ifadelerin bir kısmı şu şekilde sıralanabilir:

    “kimde kâfirlerden bir hususiyet varsa, o kadın gibi akıl ve dince eksiktir.” (1284. beyit)

    “kadının rüyası, aklı noksan, canı zayıf olduğu için, erkeğin rüyasından daha aşağıdır.” (4354. beyit)

    “kadından kurtulmuş, diri bir vücuda bağlanmış kişiye ne mutlu.” (1599. beyit)

    “kadın kocasının öfkelendiğini görünce, hemen ağlamaya başladı. zaten ağlamak kadınların tuzağıdır.” (2496. beyit)

    “nefis ve hırsı kadın, aklı da erkek bil. akıl onlara değerli bir mum oldu.” (3010. beyit)

    “kadının gammaz gamzesi, yan bakışı fitnedir. ama bu fitneyi sesi, yüz kat daha artırır.” (4591. beyit)

    “onlara (kadınlara) danışın, fakat söylediklerinin aksini yapın. şüphe yok ki o şehvet sahiplerinin dediğini yapan telef olur. heva ve şehvet yol kesicidir. zira onlar allah yolunda azdırırlar.” (3064-3065. beyit)

    “dediler ki, “akıl ve tedbirden berî bir çocuk veya kadın da olsa meşverette (danışma) bulunalım mı? peygamber “onlarla da meşveret edin, yalnız ne derlerse aksini yapın” dedi. nefsi kadın gibi bil, belki kadından da beter. zira kadın şerrin cüz’ü, nefisse küllüdür. nefsinle meşveret edersen iyi olan şey onun dediğinin zıddıdır.” (2293-2296. beyitler)

    “o işaretleri kabul etmiyorsan, kendini erkek sanma. sen kadınsın ey fodul" (982. beyit)

    (fodul: öyle olmadığı halde üstün biriymiş gibi davranan, üstünlük taslayan kibirli kimse.)

    “ordu, her nerede bir hezimete uğrarsa, sebep bil ki birkaç karı tabiatlıdır.” (2873. beyit)

    “yiğitlerin zevki gaza etmek, düşmana saldırmaktır. karı tabiatlılar güruhu içinse başka zevkler vardır. onların nefisleri şehvetten hazzeder. uğraşmaları, tamamen bir zillet eden zevk içindir.” (3180-3181. beyitler)

    “er kişinin şehveti öndendir. karı huylu erkekse zevki arkadan bulur. birinin hırsı erliğin kemali, diğerinin ki rezilliktir.” (1965-1966. beyitler)

    “erkeklerin kadınlara üstünlüğü kazanç, kuvvet, mevki ve şöhret bakımından değildir. böyle olsaydı, aslan ve fil, insandan üstünlük ve kuvvetçe daha yüce olurdu. erkeklerin kadınlara gerçek üstünlüğü onların, akıbeti görebilmeleriyledir. erkek, akıbeti görmese o, akıbeti görene nazaran kadından da güçsüzdür.” (1639-1642. beyitler)

    (kaynak: mevlânâ, mesnevî-i şerif, timaş yayınları (2007), cilt:1)

    ayrıca:

    “ne mutlu aklı erkek olana, çirkin nefsi dişi ve aciz bulunana! kadında hayvan sıfatı üstündür. çünkü kadının renge ve kokuya meyli vardır. o eşek de çayırlığın rengini, kokusunu duyunca elindeki bütün deliller kaçıp gitti.” (mevlana, mesnevi, meb yayınları 2001, cilt: 5, beyit: 2463-2467)

    “din yolunda yol kesicilerden değilsen kadınlar gibi renge, kokuya tapma.” (mevlana, mesnevi, meb yayınları 2001, cilt: 5, beyit: 4082)

    bu alıntılardan da görüldüğü gibi celâleddîn-i rûmî kendini kadın düşmanı uydurma rivayet ve algılardan kurtaramamış ve kitabının satır aralarına yerleştirdiği bu türden yakışıksız ifadeler ile kadın düşmanı zihniyeti aynı şekilde devam ettirmiştir. rûmî’nin bu türden rivayetleri kullanma sebebini, insanların içindeki kötülükleri ifade etmek gibi asılsız ve tutarsız iddialar ile kurtaramaya çalışmak mümkün değildir. şayet öyle olsaydı bu iddiaların son derece yanlış ve kadınlara yönelik haksızlık olduğunu açıklaması gerekirdi. böyle bir açıklama olmadığı gibi aksine bu konuda geleneksel algının kadına bakışından farklı bir tutum sergilemediği görülmektedir. insan bir şeyi anlatırken ya da başkalarına hayırlı ve güzel öğütler verirken bu tarzda çirkin ifadeler kullamaz. başkaları üzerinden örnek vererek kullandıysa da bunun son derece yanlış, çirkin ve kabul edilemez olduğunu söyler. böyle bir durum söz konusu olmadığına göre sırf rûmî’yi savunmak uğruna gerçekten yüz çevirmek ve bu konuda hata yapmış olduğu itiraf edememek erdemli bir insana yakışmaz.

    (bkz: fihi ma fih/@synonym synonsin synon)
    (bkz: uydurulan din ve kuran'daki din)
  • cok gereksiz cinsel icerikli bilgiler de barindiran kitap
hesabın var mı? giriş yap