• aşağı yukarı 1 sene evvel babam "oğlum 8 senedir sırtım ağrıyor bir doktora görüneyim" demişti. gitti, iltihaplı romatizma teşhisi kondu. bu illet hastalıkla en çok karıştırılan hastalıkmış. babamın da bünyesi çok kuvvetlidir fiziken bir tek sırt ağrısı çekiyordu. işte o 1 sene evvel doktora gitme kararı aldığında sırt ağrılarının arttığından bahsetmişti. 21 eylül 2013'te annemle düğüne gitti, eğlendi. 22 eylül 2013 günü beşiktaş-galatasaray maçına beraber gidelim oğlum diyecek kadar sağlıklıydı. ne şekeri vardı ne kolesterolü. zamanında iltihaplı romatizma için verilen ilaçlar midesinde kanamaya yol açmış. 29 eylül saat gece 2 gibi hastaneye kaldırdık. halsizleşti, beyazlaştı. mide kanaması varmış, ama pazartesi günü endoskopiye bir girdi, raporda midesinin 3'te 2'sinde tümör olduğu yazıyordu. raporu ben direkt doktordan aldım. raporu okuduğumda elim ayağım titredi amk. meğersem o sırt ağrıları mideden gelen kanserin ağrılarıymış ve o ağrıları da babam kendimi bildim bileli dolorex isimli bir ilaçla bastırırdı. neyse pazartesi günü endoskopi çekildikten sonra çarşamba günü tomografiye girdi ki acı gerçekle yüzleştik. o ana kadar hep midesi alınır kurtuluruz bu illetten diyorduk ki, kanser her yere sıçramış. karaciğer, pankreas, safra kesesi... bağırsaklar, böbrekler ve akciğerde sıkıntı yoktu ama. gidilen profesörlerin hepsi maalesef hastanın yaşama şansı yok dediler. bir tek bülent berkarda diye bir doktor bulduk o kemoterapide başka bir yöntem kullanıyormuş, tutunacak ufacık dalımız vardı. şansımızı deneyelim dedik. maalesef olmadı. cumartesi günü kemoterapi aldı, o gün karaciğerindeki tümör boyutu karaciğerin %60'ı civarındaymış. kurban bayramının birinci günü gecesinde evde böyle ağırlaştı, halüsinasyonlar görmeye başladı. hastaneye götürdük. yapılan tahlillerde falan karaciğerdeki kanserin karaciğerin tamamını sardığı ortaya çıktı. tam 4 gün içinde karaciğeri de ele geçirdi adını bile anmak istemediğimiz hastalık. dev gibi adam, hakikaten dev gibi bir insandı, yıkılmaz dediğim canımdan çok sevdiğim en yakın arkadaşım babam, hayatta öleceğini düşünmediğim babam tam 27 gün içinde 54 yaşında 26 ekim 2013'te kanserden vefat etti. son 6 gününü de yoğun bakımda sadece kalbinin çalıştığı bir durumda geçirdi.

    doktorların demesine göre minimum 2-3 sene önce yakalanmalıydı ki kurtulsun. yani bu hızda gerçekleşmesi hem bizim hem babamın hayrına olmuş. iltihaplı romatizma teşhisi konduğunda da yakalanmış olsa vefat etmesi çok büyük olasılıkmış. en azından kendimizi, babam son güne kadar hayatını yaşadı güldü eğlendi diye avutuyoruz. allah kimseye bu illeti vermesin demekten başka diyeceğim bir şey yok. sağlığınıza dikkat edin, en sinsi kanser türü olan mide kanserinden korunmak için endoskopinizi sık sık çektirin. kalın sağlıcakla.

    edit: çıkan patoloji raporunda da tümörün minimum 6 senelik olduğu ortaya çıktı. böyle sinsi bir hastalık işte. eklemeyi unutmuşum, kafa mı kaldı...
  • babamı bizden ayıran lanet hastalıktır.

    elimden geldiğince çok ayrıntıya girmeden ama önemli detayları da atlamamaya çalışarak yaşadıklarımızı anlatacağım. belki benzer durum içinde olanlar için ve özellikle de süreç boyunca benim gibi umutla ve umutsuzlukla her türlü bilgi taneciğine aç bir şekilde yaşayanlar için herhangi bir fikir verebilir.

    uzun bir yazı olacak. sadece istediğiniz bölümleri okuyabilirsiniz ya da hiç okumayabilirsiniz. ben babamın teşhisi konduğu gün bu yazıyı yazmaya karar vermiştim. amacım babam iyileştikten sonra nasıl başardığımızı anlatmaktı ama maalesef olmadı. yine de yazmak ve paylaşmak istedim. belki kendimi rahatlatmak için belki de herhangi birine ufak da olsa bir şey katabilmek için.

    yazımın en sonunda tavsiye niteliğindeki kendi çıkarımlarım da paylaşacağım ve dürüst olacağım ancak uzman olmadığım için tabi ki doğruluğu konusunda bir şey söyleyemem.

    *** hastalık öncesi ve babam hakkında genel bilgi:

    babam 1955 doğumluydu. gençlik döneminde başladığı sigarayı 19 sene sonra 1994 yılında bırakmıştı. ömrü boyunca hiç bir ciddi rahatsızlık, ameliyat vs. geçirmemişti. sadece şeker nedeniyle son 3 yıldır 500 mg lık matofin diye bir hap kullanıyordu. ancak kan şekeri de ilaç almadığı zaman dahi hiç bir şekilde 250 yi bile görmemişti. yani çok yüksek ve tehlikeli durumda değildi. ailesi de oldukça geniş olmasına rağmen tek bir kanser hastası dahi yoktu. oldukça aktif, çalışmayı seven ve hareketli biriydi.

    teşhisten bir ay önce normale göre biraz artan bir mide gazı (geğirme ile sıkışıklık, şişlik hissi) baş göstermiş ve ayrıca kabız olmuştu. ancak önemsenecek bir düzeyde olmadığı ve kendisi hastane & doktor sevmediği için kontrol gereği duymadı. 1 sonunda kontrole sürükleyen nokta gaz sıkıntısının geçmek yerine artması oldu.

    *** teşhis ve tedavi başlangıcına kadarki süreç:

    ilk olarak tanıdık bir doktora gidildi ve ultrason çekildi. batında az miktarda asit (ascites) denilen sıvı olduğu görüldü. bunun üzerine bunun sebepleri olabilecek bir çok etmen (tansiyondan karaciğer rahatsızlığına, tiroidden kansere kadar bir çok nedeni olabiliyor) araştırıldı. kanser dışında her seçenek elendi ancak lanet olsun ki kanser elenemedi.
    ca19-9 ölçümleri 11000 gibi çok yüksek sonuçlar verdi. bunun üzerine endoskopi, mr, tomografi ve ilaçlı mr çekimi yapıldı. normal şartlarda mide kanserlerinde bu denli yüksek ca19-9 değerleri rastlanmadığı için özellikle pankreastan şüphelenildi. endoskopide alınan parçalar patolojik sonuç vermedi çünkü tümör midenin içinde değil dışında yerleşmişti. bu sırada pet/ct taraması yapılarak vücuttaki yayılım da incelendi. patoloji çıktısı dışında yapılan tetkiklerden çıkan sonuçlar mide çıkışında ve karın zarında kötü huylu tümör tespitini gösteriyordu. diğer organlar tertemizdi. ayrıca ölçüm değerleri de gayet iyiydi. ancak mide çıkışındaki tümör 2,5 cm çapında, karın zarındaki oluşumlar ise 2 cm çapında idi.
    gelinen durumda gastroenteroloğun yorumu tümörün kendisinin t3 seviyesinde olmasına karşın karın zarı yayılımı nedeniyle durumun ileri seviye olduğu ve yine aynı sebepten ötürü operasyona elverişli olmadığı yönünde idi. bu durumda geriye kemoterapi kalıyordu. ancak o da patolojik tanıyı gerektiriyordu. bu nedenle istanbul a gidildi ve ultrasonografik endoskopi(eus) yapıldı. patolojik sonuç mide primerini yani mide kanserini gösteriyordu.
    babam bu süreçte ilk endoskopiden sonra kusmaya başlamıştı ve kusma giderek sıklaşıp şiddetleniyordu. endoskopi ve eus da mide çıkışı açık olduğu belirtilse de onkolog umuzun doğru öngörüsü ile bu bölgeye bir stent takılması gerektiğine karar verildi. prof. dr. orhan tarçın (yazımda sadece bu doktorumuzun ismini vereceğim çünkü uzmanlığı bir yana insanlığıyla da çok büyük saygı hakkediyor) la yaptığımız görüşme sonucunda bu süreçte gözden kaçan bambaşka bir tehlike olduğunu öğrendik.
    insanda tükürük ve mide salgıları günde yaklaşık 2 litreye yakın olduğundan ve babamın mide çıkışı tıkalı olduğu için bu sıvının bir şekilde akciğere kaçması durumunda bu vakanın geri döndürülmesinin çok zor olduğu ve kendisini çok kısa bir sürede kaybedeceğimizi bize ayrıntılarıyla açıkladı. acilen babamın burnundan midesine bir boru yerleştirilerek mide içinin tahliyesi sağlandı. bu işlem sonrasında babam hem kusmaktan hem de mide suyunun boğazını tahriş etmesinden kurtulmuştu. bir sonraki gün doktorumuz uzun uğraşlar sonucu mideye stent yerleştirmeyi sağladı. ancak operasyonun hemen sonrasında babamın karnındaki şiddetli ağrılar (bastırılıp bırakıldığında dayanılamayacak şiddette) doktorumuzun stentin mideyi yırtmış olma olasılığını düşünmesine neden oldu ve hemen film çekilmesi sağlandı. filmde yırtık gözükmeyince doktor bizden daha çok rahatladı çünkü biz riskin boyutundan habersiz idik. stent operasyonları sonrası en korkulan şey yırtılmaymış. yırtılma nedeniyle iç kanama ve mide içeriğinin karın boşluğuna boşalması çok ani ölümleri beraberinde getirebilirmiş.
    bir gece hastanede kaldıktan sonra ertesi gün floroskopi ile kontrol yapıldı ve mide çıkışının çok açık olduğu, stentin bu denli açılmasının beklenmediği bu nedenle endoskopi ile kontrol etmeleri gerektiği belirtildi. hemen aynı akşam yapılan endoskopide stentin mide içine düştüğü görüldü. o stent alındı ve yerine yeni bir stent takıldı. geceyi yine hastanede geçirdik. gece yarısında babam adeta kan kusar gibi yoğun bir sıvı şeklinde ve bol miktarda yeşil safra kustu. bu durum bizi ürkütse de risk oluşturmadığını öğrendik. ertesi gün yapılan endoskopide stentin durumu onaylandı ve babam taburcu edildi.

    *** tedavi planı, öncesi ve günü:

    mide kanserine yönelik de kullanılan ve akıllı ilaç olarak adlandırılabilecek ancak okuduğum kadarıyla birçok yan etkiyi de yanında getirebilecek herceptin isimli ilaç için de patolojik test yapıldı ve babamın kanser türü bu ilaca uygun çıkmadı. onkolog umuzun tedavi planı 2 haftada bir ve göreceli olarak hafif bir kemoterapi uygulamak oldu. babamın tedavi öncesinde çok iyi beslenip güçlenmesi gerektiğini dile getirerek kendisini toplamadığı takdirde tedaviyi kaldıramayacağını belirtti.
    babam, teşhis sürecindeki onca işlemin önceki günde açlık ve susuzluk gerektirmeleri nedeniyle ve kusmaları sebebiyle oldukça yoruldu ve bitap düştü. bunu toparlamak için glucerna denen mamalardan temin ettik. ancak eski iştahı kalmamış ve her ne kadar kusmalar sona erse de sanıyorum ki bilinçaltında kusmaktan bıktığı için bir şey yemeye içmeye isteksiz hale gelmişti. yine de zorlamalarımızla biraz beslendi. ancak kemoterapiye başlayacağı günün öncesindeki akşam yarım biber dolma yemesi her şeyi mahvetti. midenin tahminimce eski performansında olmamasından ötürü yatmadan önceki süre katı bir besini öğütmeye yetmedi. ayrıca karnındaki asit sıvı da her geçen gün artıyor, karnında şişkinlik yaparak rahatsız ediyordu. gece yarısı çok rahatsız olarak dolmayı sindiremeden çıkardı. bu sıkıntı gece boyunca da rahat vermediği için ertesi gün doktora gittiğimizde kemo ya girebilecek durumda değildi. doktorumuz gerekirse karnından sıvı alacağını, gün içinde gözleyeceğini eğer toparlanmazsa kemo ya başlamayacağını iletti. ancak doktorumuzun uyguladığı tamamlayıcı tedavi niteliğindeki alkali ph ve yüksek doz c vitamini damardan verildikten sonra babam çok kısa bir sürede toparladı ve böylece kemoterapiyi de alabildi.

    *** kemoterapi sonrası:

    damardan alınan kemoterapi sonrası ilk günler babam hiç tahmin etmediğim kadar iyiydi. ne bulantı ne kusma hiç bir şey yoktu. ki bu süreçte gün içinde ağızdan alınan kemoterapi hapı da devam ediyordu. ancak 4. günün gecesinde ishal başladı. ishal hapıyla, nişasta ve patatesle müdahale ederek ishali hemen durdurduk. durduğu için de hapı kestik ancak ertesi günün gecesinde ishal çok şiddetli bir şekilde geri döndü. 2-3 saat içinde 7 kez ishale çıkan babam, son çıkışından sonra tansiyon düşmesi nedeniyle yürürken bayıldı. hemen onunla beraber yere yattım ve düşüp bir yerlerini incitmesini engelledim. sonrasında ayaklarını havaya kaldırarak kendisine gelmesini sağladık. ardından ayran ve meyve suyu içirerek hem tansiyonu hem de kan şekeri ile vücuttaki sıvı miktarını toparlamak istedik. sonraki gün doktorumuza kontrole gittik. kontrol sonucunda kemo hapını kestik ve beslenmeye yüklenmeye karar verdik. ancak babam artık geceleri karnındaki şişlikten dolayı hiç uyuyamaz olmuştu ve beslenmeyi de adeta minimal düzeye indirmişti. bu nedenle doktorumuz mecburen karından sıvı almamız gerektiğine karar verdi.
    ishalden dolayı düşük olan tansiyonu serumlarla toplamaya çalıştık ancak çok yüksek seviyelere ulaşamadık. daha sonra karından 2 litre kadar sıvı alındı ve eve gittik. ancak babamda hırıltılı bir nefes alma belirdi ve giderek kuvvetlendi. doktorumuzun tavsiyesiyle acile gittik ve akciğer filmi çektirip kan tahlili istedik. tetkikler sonucunda böbrek yetmezliği oluştuğu, vücudun sıvı atamadığı, ödem yaptığı ve sağ akciğerde sıvı birikimi olduğu gözlendi. tansiyon düşük olduğu için babamın diyalize alınamayacağı ve tansiyonla ilgili müdahaleler de düşünülerek yoğun bakıma alınmasının gerektiği belirtildi.
    babam yoğun bakıma girdiğinde gayet kendindeydi ancak oksijen seviyesi 84-86 civarında. tansiyonu ise 8-5,5 civarında idi.
    babama yoğun bakımda 2 gece kaldı. bu süreçte yüksek dozda tansiyon yükseltici ilaçlar ve %100 oksijen desteği verildi. uyutulana kadar çok düşük tansiyon değerlerinde dahi beklenmedik şekilde kendindeydi ve konuşabiliyordu. bu noktadan sonrakileri ayrıntıları uzatmadan yazmak gerekirse babam tansiyon ilaçlarına maalesef hiç cevap vermedi ve başka ek müdahalelere de rağmen en son 3-2,5 tansiyon seviyelerini gördükten sonra kalbi durarak 15.05.2015 tarihinde yani cuma günü miraç kandili sabahında vefat etti.
    ben kendimi hiç bir zaman dine sıkı sıkıya bağlı biri olarak görmedim. hala da bir çok şüphem devam ediyor belki. ancak babamın ne kadar iyi bir insan ve ne kadar iyi bir baba olduğunu bildiğim için bu tesadüfe gözümü yumamadım. burada da affınıza sığınarak vefatıyla ilgili bu detayı da paylaşmak istedim.

    *** çıkarımlar:

    hastalık sürecinde nerede farklı davranabilirdik:

    *onkologumuz mide çıkışı tıkalı olabilir, stent gerekebilir ancak gastroenterolog karar vermeli dediğinde eğer işin uzmanı olan prof. dr. orhan tarçın a gitmiş olsaydık babam bir haftasonu boyunca kusma ve için için yanma çilesini çekmeyecekti. onun yerine hızlı aksiyon alırız diye diğer onkolog un önerdiği ve oldukça pahalı bir hastanedeki doktora giderek babamın eus yapılması sırasında stent takılması şansını teptik. hem bir gün daha fazla aç kaldı hem de belki stent işlemini zora sokan biz olduk.
    *babamın beslenmesi ve bol bol su içmesi için daha fazla baskı yapmalıydık. çok daha iyi beslenseydi tansiyon değerlerini daha rahat tolere edebilirdi. çok yedikten sonra kussa dahi yine yedirmeliydik. çünkü ne yese kardı. o hep karsı çıkmış ve istememiş olsa dahi daha fazla diretmeliydik.
    *tansiyonu zaten ishalden dolayı normalden düşük olduğu için karından sıvı alımına izin vermeyebilirdik. her ne kadar beslenme ve uyumasını engelliyor olsa da sıvı alımı için tansiyonun yükselmesini bekleyebilirdik.
    *hırıltılı nefesi duyduğumuz gibi artmasını beklemeden hastaneye gidebilirdik. belki daha erken bir müdahale daha farklı bir sonuç getirebilirdi.
    *ishal sürecinde idrar çıkışının genel olarak azalmasına dikkat etmedik. yani başka bir sorun ya da durumla karşılaşılınca takibimizde olması gereken kritik bir detayı gözümüzden kaçırdık. belki idrardaki azalma bize böbrek yetmezliğinin sinyalini önceden verebilirdi.

    hastalık sürecinde neyi doğru yaptık:

    *süreç boyunca onkologlar dışında bütün doktorlar yüzüme babamın kısa süre içerisinde kaybedilebileceğini söylese de, internetteki makaleler 1-3 ay arası ömür beklentisinden bahsetse de direncimizi hiç kırmadık. çünkü iyileşen ve halen yaşamakta olan çok daha ağır vaka örnekleri de gördük internette. dolayısıyla şansımız binde ya da milyonda bir dahi bile olsa şansımız olduğu sürece umutsuz olmak bize yararsızdı. babamı da doktorların şok tablo dediği ve müdahale edemediği bir durum yüzünden aniden kaybettik. eğer tedaviye devam edebilseydik belki cevap alabilirdik. bunu kimse bilemez. bu bütün kanser hastaları için geçerli. bunu unutmamak çok önemli. hiç kimsenin karşınıza geçip tanrı gibi ölüm kalımdan bahsetmesiyle savaşı bırakmayın. tabi ki gerçekleri ve durumu kabullenin. inkar etmeyin. ama umudu kendi ellerinizle yok etmeyin.
    *tamamlayıcı tedaviler uygulayan bir onkologla ilerledik. yaptığım araştırmalar sonucunda tamamlayıcı tedavilerin önemi konusunda kendimce ikna olmuştum. ancak benim için somut örnek babamın kemoterapiye giremeyecek haldeyken bu ek tedavilerle kısa sürede toparlanması ve kemoterapi sonrasında doktorumuzun önerdiği bitkisel özütler sayesinde hiç bir bulantı kusma vs. benzeri sıkıntı yaşamaması oldu. ishal başlama sebebini de sadece kemoterapiye bağlamıyorum. kümülatif ilerleyen bir süreçti. babam tadının iyi geldiği besinleri tercih ettiği için tek yönlü beslenme tarzına yaklaştı. katı ve protein odaklı beslenmesi oldukça azalmıştı. destek amaçlı bitkisel özütlerini eksik içmeye veya az içmeye başladı. ishal ilacını ishal durduğu gibi kesti ve karındaki sıvı ile mide öz suyunun getirdiği için için yanma durumları nedeniyle ayaklarını sık sık soğuk sularla ıslatmış idi.
    *ilaçlarını günlük ve saatlik takip için bir ajanda aldık ve kayıt tuttuk. yediği ve içtiği şeyleri de aynı şekilde kayıt tuttuk.
    *süreç boyunca açılı yatmasını sağlayarak hem mide hem de karındaki sıvının akciğerlere geçişini engelledik. akciğerin sıvı tutması bu durumdan bağlantısız idi.
    *babama durumunun ciddiyetini hiç bir zaman hissettirmedik. aksine her zaman olumlu yanlardan bahsederek motivasyonu yüksek tuttuk. onu ne kadar sevdiğimizi süreç boyunca ona hep gösterdik ki bu zaten planlı ya da zorla yaptığımız bir şey değil içimizden gelen bir şeydi. en azından bunun huzurunu hissetti. aramızdan ayrılırken de melek gibiydi. uyuyarak gitti.

    prosedür olarak nelere dikkat edilmeli:

    *özel sağlık sigortanız yoksa;

    -gittiğiniz özel hastanelerdeki doktorlarla indirim için pazarlık etmekten utanmayın.
    -hastane ile bağlantılı bir kuruluştan indiriminiz olup olmayacağını iyi araştırın.(yeditepe-öğrenci, amerikan-koç grubu çalışanı vs.)
    -özel hastanelerde yapılan işlemlerin faturasını saklayın çünkü bazıları sgk ya verildiğinde ödenen miktarın bir kısmı geri alınabiliyor.
    -kemo için sgk anlaşmalı özel hastanelere daha sürecin başında randevu alın. çoğunlukla dolu oluyorlar, sıra gelmeyebilir bile.
    -eğer kemoyu onkolog unuz muayenehanesinde uygulayacaksa ve ilaçlarınız sgk nın karşılayabildiği ilaçlarsa onkolog unuz aracılığı ile ya da kendiniz bir devlet hastanesinden heyet raporu çıkartarak ilaçların parası için sgk yı kullanın.
    -acilden giriş yaptığınız takdirde en kallavi hastanelerde dahi yoğun bakıma kaldırılırsanız nispeten düşük miktarlarda ödemeler yaparsınız. çünkü acil işlem kapsamında olduğundan sgk geçerlidir.

    bütün bunlara ek olarak belirtmek isterim ki kanser tedavisinin ne kadar uzun bir süreç olacağı belli olmuyor ve paraya ihtiyacınız giderek artabiliyor. hayatın bir yandan devam etmek zorunda olduğunu unutmayın.

    kanser öncesi neler yapılmalı (uzun uzun çoğumuzun bildiği her şeyi yazmayacağım ama ısrarla hatırlatmak istediklerim var) :

    *aile geçmişinizde olmasa dahi yaşam koşullarımızdan dolayı maruz kaldığımız etmenler hepimizi bu hastalığa itiyor ve maalesef hepimizde yapımız gereği kanserli hücreler zaten var. bu nedenle periyodik olarak kontroller yapılmalı. erken teşhis gerçekten çok önemli. daha da önemlisi artık bu bilince varıp, bu satırları her yerde okumamıza rağmen hayatımıza aynı şekilde devam etmemeliyiz.
    *tek yönlü ve lifsiz gıdalarla, sebze meyveden yoksun diyetler, yoğun sigara ve alkol kullanımı bahsettiğim süreci hızlandırıyor. hele ki spor yapmamak... vücudun her organının strese ve zorlanmaya alışkın ve hazır olması lazım. çünkü her tedavi süreci bir savaş ve savaşı güçlü olan kazanıyor.
    *sevdiklerinizle daha çok zaman geçirin ve onların değerini her daim bilin. ben yapmadım pişmanım demiyorum. yaptığım için çok mutluyum diyorum ve size de öneriyorum.

    not:
    unuttuğum şeyler olabilir. zaten her detayı da paylaşmadım. eğer doktor, hastane, ilaç vs. sormak ya da herhangi bir bilgi almak isteyen olursa mesaj atabilir.
  • yakın arkadaşıma bu teşhis konuldu geçen sene bu aylarda.... 4. evreydi.. işin işten geçtiği evre.. acilen kemoterapiye başlanması gerektiğini söylediler.. henüz 30 yaşında oldugu için kanserin agresif ilerleyeceğini ve en fazla 6 ay yaşayabileceğini..

    ziya hocaya gidildi.. kanser tedavisi için zakkumu kullanan ve başarılı olduğu halde üzerine büyük kıyametler koparılan doktora.. uzun bir süre şarlatanlıkla suçlanan ve ilaç firmaları ve onkologlarca yerden yere vurulan doktor ziya özel'e..

    adam kendisine yapılan haksızlıktan öylesine yılmış ve küstürülmüş ki kimseyi kabul etmiyordu artık.. gençliğine kıyamadı arkadaşımın ve tedavisini üstlendi.. 6 ay yaşamaz dedikleri kız, bir seneyi sağlığı daha da iyiye giderek tamamladı.. büyük sıkıntılarla geçen aylardan sonra şuan kaldığımız yerden devam ediyoruz hayata.. saçmasapan bir kemoterapi aldatmacasından dolayı ne bağışıklık sistemi çöktü,ne saçı kaşı kirpiği döküldü..

    lütfen bu, geçici bir iyilik hali olmasın..

    lütfen dünyadaki en büyük ve en kanlı endüstrilerden biri olan ilaç sektörüne bir güç artık dur desin ..

    http://www.nuveforum.net/…kkum-kanseri-tedavi-etti/

    (bkz: ziya özel)
  • annemin ilk kez 20 yıl önce yakalandığı ve o zaman ameliyatla kurtulduğu hastalık. malesef 20 yıl sonra yeniden çıktı ortaya. buraya yazıyorum çünkü geçen sene burada yazılanları okuduğumda günlerce ağlamıştım.. annemin kemiklerde metastaz olduğundan bu sefer ameliyat ihtimali ortadan kalkmıştı. 6 ay kemoterapi gördü. kemoterapi süreci gerçekten çok zor geçiyor. sevdiğiniz insanın gözünüzün önünde eridiğini görüyorsunuz. kemoterapi bittiğinde de ancak 2 ay sonra eski haline gelmeye başlıyor hasta.. bu yüzden sakın umutsuzluğa kapılmayın..her hastanın kendi hikayesi var.. elbette üzülüyor insan ama bir an önce toparlanın. hasta da olsanız hasta yakını da olsanız toparlanmanız ve güçlü olmanız lazım.. bu iş moral+iyi bir doktor + birlik işi.. annemin doktoru yeditepe'den başak uluç.. o ne derse onu yaptık.. internetten uzak durun kafa karıştırmaktan ve moral bozmaktan başka işe yaramıyor.. annemin tedavisi devam ediyor. inşallah annem için ve tüm hastalar için herşey yolunda gider..
  • bundan 15 ay kadar (haziran 2018) önce az bir şey yemek yediğimde doyma hissi nedeniyle dahiliyeye gittim. doktor sıcaktandır, bizde birşey yiyemiyoruz dedi. mide koruyucu ilaç vererek gönderdi. şubat ayına kadar ilaçla rahatladım. aynı rahatsızlıkları tekrar hissedince bu defa başka bir dahiliyeciye gittim. en fazla bir çesit yemek yiyebildiğimi midemi patlayacakmıs gibi hissettiğimi söyledim. dinledi gazdır asittir diyerek farklı iki ilaç verdi.

    ilaçlar rahatlattı. yaz aylarında yemek miktarı iyice azaldı. kilo kaybıda başladı. tekrar aynı doktora gittim. kusmaların başladığını kilo kaybı olduğunu söyledim. doktor panikle seni gastroenteroloji ye sevk edeyim dedi. gastroenteroloji bölümüne dahiliye onay vermeden gidilemiyor. aynı hastanenin gastroenteroloji bölümü 15 gün sonraya randevu verince tıp fakültesinden daha yakın tarihe randevu aldım. endoskopi koloniskopi sonucunda mide de tümör tespit edildi. endoskopi yapan doktor mideden parça aldıklarını sonuca göre iyi huylu kötü huylumu bakıp tedavi düzenleyeceğini bildirdi. 21 gün sonra patoloji sonucu çıktı. endoskopiyi yapan doktor kötü huylu tümör olduğunu söyledi ve onkolojiye sevk etti.

    onkoloji tümörün yayılıp yayılmadığını tespit için tomografi çektirdi. sonuçta kanserin mideyi tamamen sardığını pankreasa birleşikmis gibi gözüktüğünü cerrahında değerlendirmesini söyledi. aynı gün cerraha gittiğimizde bu durumuyla ameliyatın başarısız (midenin alınması) olacağını kemoterapi ile kanserli midenin küçültüleceğini ve küçülürse ameliyatla midenin alınacağını söyledi. tekrar onkoloji ye doktoruma gittim. hemen yer ayarlayarak kemoterapi başlattı. doktorumun insancıllığına çabasına minettarlığımı yazmak zorundayım. ve bugün akdeniz tıp onkoloji kemoterapi bölümünde ilk kemoterapi yi almaya basladım. zaman geçmeyince ekşi de konuyla ilgili ne yazılmış diye baktığımda en fazla en iyimser tahmine göre bir yıllık ömrüm var.

    bakalım ne zaman yazmamaya baslayacağız. tabi bu arada küfürü hakeden iki dahiliyeci var. yaz sıcağıdır gazdır asittir diyerek 15 ay beni oyaladılar. mideyi rahatlatacak ilaçlarla bu süre boyunca kanserin rahat gelişimini sağladılar. insallah aynı rahatsızlıkları çekerler kendilerinide mide koruyucu ile oyalarlar. çünkü zekaları bu.

    edit: sağ olsunlar epeyce bir suser aradı. herbiri geleceğe umutla bakmamı sağlayan şeyler söyledi. iyi ki varsınız.

    edit: gelişmeleri haber vereyim dedim. daha önce söylemiştim, 14 gün arayla 4 kemoterapi düzenlendi. 1 nci kemoterapi de bizi bilgilendirdiler. kemoterapinin epeyce bir yan etkisi varmış. bunlardan biri damardan verilen kemoterapi ilacı damarları epeyce inceltiyor sonrakilerde damar bulmak zorlaşıyor hasta için işkence oluyormuş.bunun için port denilen birşey önerdiler. derinin altına takılan damar yolu. tekrar tekrar damar bulma sorunu olmuyor. yaptırdım son derece de memnun kaldım. ikinci yan etkisi kemoterapi elleri herhangi bir soğukla temasta aşırı üşütüyor sinirler kalıcı hasar alabiliyormuş. kışın kemoterapi almamın böyle bir olumsuz yanı varken olumlu yanı kemoterapi alan güneşle temasta kalıcı kararıyormuş. genel olarak kemoterapi vucüdü halsiz bırakıyor. bende bir diğer olumsuzluk kemoterapiden sonra iki gün boyunca yemek yediğimde ve sıvı aldığımda dayanılmaz şiddetli ağrılar oluyordu. ilk gün acile gitmek zorunda kaldım. acilde tahlil yapıp eve gönderdiler. ikinci gün yine ağrılar olunca kemoterapi asistanlarını aramak zorunda kaldım "dayan geçer" dediler. çaresiz (oral bişi alamıyordum)gece doktorum doçent ali murat tatlı'ya mesaj atmak zorunda kaldım. hemen dönüş yaptı. ben söylüyorum acil den giriş yap yatışını yapacaklar dedi. kendisine minnettarım. ondan sonraki kemoterapilerde iki gün eve göndermedi.

    4. kemoterapiden sonra doktorum tomografi çektirdi. sonuçta kanser kemoterapi ye cevap verdi ve ameliyat olacak normal sınırlarına geldi. kendisi cerrahiden doçent muhittin yaprak hocayla görüşerek ona yönlendirdi. 10 ocak da ameliyat oldum. 4 gün geçti. epeyce zorbir ameliyat geçirdim. halen oral beslenme yok. ama her geçen zaman daha iyiye gidiyor.

    yine gelişmelerden haber vereceğim.

    edit: ameliyat sonrası 14 gün hastahanede yattım. 6. gün sıvı, 7. gün çorba ile beslenmeye başladım. 6 haftalık bir beslenme programı yaptılar. gittikçe katı yiyeceklere doğru giden bir program. 5.hafta çiğ sebzeler, 6 hafta gaz oranı yüksek bakliyatlar var.

    ameliyattan 25 gün sonra alınan midenin patoloji sonucu çıktığı bilgisi geldi. cerrahi hocamız ameliyatın başarılı olduğunu cerrahi sınırlarda midenin çıkarıldığını, ayrıca toplam 33 adet lenf modu çıkarıldığını bunların 8 inde kanser tespit edildiğini bildirdi. tekrar onkolojiye gittik. onkoloji doktorumuz lenflerde kanser olmasının çıkarılsa bile iyi birşey olmadığını tekrar 4 kemoterapi daha almam gerektiğini söyledi. konseyle görüşüp ışın da planlayabiliriz dedi. 1. kemoterapiyi aldık. lenflerde kanser tespit edilmesi kanserin tekrar ortaya çıkabileceğini gösteriyormuş. gecikmek böyle bir sonuç getirdi. hayırlısı bakalım. morali düzgün tutmaya çalışıyoruz.

    gelişmeler editi: ameliyat sonrası 4. kemoterapiyi aldık. epeyce yorucu bir süreç oldu. kemoterapiler sonrası kontrol amacıyla tomografi çekildi. herhangi bir kanser bulgusuna rastlanmadı. bu iyiye işaret. onkoloji doktorum önlem olarak radyasyon alman faydalı olur dedi. ve ilgili bölüme sevk etti. 21 mayıs ta ilk kontroller akabinde 1 haziran da radyasyon almaya başlayacağım. kanserli lenf nodlarının çıkarıldığı bölgeye verilecekmiş. genel olarak kendimi iyi hissediyorum. kemoterapinin yorucu etkisi iyice azalmaya başladı. dışarı çıkıp 15- 20 dakika yürüyebiliyorum.

    edit: toplam 28 gün radyoterapi (ışın) planlandı. 1 haziran dan itibaren alıyorum. hafta içi 5 gün veriliyor. hafta sonu vücut toparlanıyor. şu anda 3 gün kaldı. radyoterapi kemotoropi kadar ağır değil. bende biraz iştahsızlık ve halsizlik yaptı. ama ciddi boyutta değil. radyoterapi de tespit ettikleri bölgeye ışın veriliyor. bende karın bölgesinde 5 ayrı yer tespit edildi . radyoterapinin her seansı 15 dakika kadar sürüyor. rahatsız edecek, acı duyacak herhangi bir şey hissedilmiyor. gelişmeleri yine yazacağım.

    edit: ilk kontrol için 21 eylül'e tomografi verildi. kemoterapi doktorum şikayetlerin olursa daha önce gel demişti. 20 gün kadar önce iştah azalması, karın bölgesinde şişkinlik ve ağrılar nedeniyle tekrar doktoruma gittim. tomografiyi erkene alalım şikayetlerin var dedi. tomografi sonucunda karın boşluğunda serbest sıvı çıktı. doktorum daha detaylı değerlendirme için pet istedi. sonuç kanser karın duvarına metastaz yapmış. karın boşluğuna sıvı ve karında büyüme bundan ileri geliyormuş. tekrar kemotoropi ye başladık. 2 haftada bir kemotoropi alacağım. doktor bu kadar erken beklemiyorduk. başka bir organa metastaz yapmaması iyi birşey. bu kadar erken çıkması da kötü bir durum dedi. kemoterapi ye verdiğin cevaba göre yeniden değerlendirme yapacağız dedi. bu dönemde iştah diye birşey kalmadı ve karın yan kısımlarında ciddi ağrılar var. bant türü sırta yapıştırılan ağrı kesici var. 3 gün etkili. epeyce ağrıyı kesiyor. şimdilik durum bu yeni bir gelişme olursa edite devam

    edit: 1 kemotoropi öncesi karındaki sıvı çekildi. toplam 1300 cc sıvı çıktı. daha sonra 54 saat süren kürü aldık. ikinci kemoterapi yi 14 gün sonra alacağım. doktorum rahatsızlıkların olursa daha erken gel dedi. 10 gün civarı karında büyüme iyice arttı. iç basınç çoğaldı. ne yesem geriye geliyor. tekrar randevu alıp gittim. kontrolde sıvının iyice arttığını söyledi. çektirmem için girişimsel radyolojiye sevk etti. karında o kadar basınç artmış ki sıvıyı almak için iğne sokulduğunda büyük basınçla fışkırdı. toplam 4000 cc sıvı çıkarıldı. bundan fazla alınmıyormuş. vücudun dengesini bozuyormuş, ultrasonla kontrol de daha birbuçuk litre kaldı dedi. buna rağmen 4000 cc çekilince epeyce rahatladım. bunun peşinden de 2 nci kemoterapi yi aldım. doktorum 3 ncü kemoterapi yi de verip değerlendirme yapacağız. karında sıvının azalması yönünde etkisi olması lazım. değişiklik olmazsa kemoterapi ilaçlarını değiştireceğiz dedi. şimdilik durum bu.

    edit: karında sıvı birikmesi devam ediyor. mdcf isimli kemotoropi protokolü uygulanmıştı. karın içi sıvıda azalma olmadı. yani mdcf ye cevap vermedi. 14 gün arayla folfiri isimli kemotoropi protokolüne geçildi. şiddetli ateş yapıyor. birinci de yüksek ateş nedeniyle acile gittik. coronalı muamelesi yaptılar. 3 defa üst üste testler negatif çıkmasına rağmen 4 gün boyunca enfeksiyon bölümünde corona tedavisi uygulayıp onkoloji bölümüne gönderdiler. 2 günde burada tedaviye devam edip geçtiğimiz perşembe taburcu ettiler. pazartesi günüde tekrar kemotoropi almak için yatış yaptık. olmayan corona tedavisi iyice kan değerlerini düşürmüş iki gün yatıp değerler düzelince kemotoropi başladı. 14 gün arayla iki defa daha kemotoropi alıp görüntüleme yapılacak ve yeni bir değerlendirme yapılacak. hayırlısı bakalım.
  • tanı konulduktan sonra 20-30 günden çok daha fazla yaşanabilen hastalık
  • 6,5 yıl önce anneme bu hastalığın teşhisi kondu. çaresizce bulduğum herşeyi okudum. ekşi sözlüğü de okudum. okudukça içim daraldı. şimdi aklıma o günler gelince derin bir nefes alıyorum. bu hastalığı atlatan ve normal yaşantısına geri dönen insanlar da var. annem var, annemden sonra aynı teşhis konan dayım var. demek ki kanser her zaman ölüm demek değil. tabii bir şartla; iyi hekimlere danışmalı. örneğin dayım, oğlu tıp öğrencisi olmasa ve onun hocaları olmasa memlekette eksik teşhis ve sonucunda uygulanan yanlış tedavi nedeniyle bugün aramızda olmayabilirdi ya da annem dikkatli bir doktorun erken teşhisi sayesinde hayatta. hasılı iki örnek biliyorum ikisi de hayatta. bu yazı da ben çaresizce üzülürken ihtiyaç duyduğum şeylere ihtiyacı olanlar için yazılmıştır.
  • biraz uzun bir entry olacak. şimdiden özür dilerim. bu benim ailemin hikayesi. siz kendinizi demoralize etmeyin. sonra vereceğim tavsiyelere kulak verirseniz bu süreci aile olarak çok daha rahat bir şekilde atlatırsınız.

    babam 2018 senesinde büyük tuvaletiyle ilgili sıkıntılar yaşamaya başladı. o zaman 70 yaşındaydı. biz bu durumun akabinde kendisini hemen doktora götürdük. doktorumuz önce elle muayene ettikten sonra endoskopi ve kolonoskopi yapılmasını bize tavsiye etti. hazırlıklar yapıldı. sadece bir sıvı ile beslendi iki gün. bu iki günün sonunda kolonoskopi ve endoskopiye girdi. anestezi almasının ardından bu işlemi gerçekleştirdiler. beklemeye başladık. basur tarzı bişey olması için dualar ettik. doktor şüpheli bir kısım gördüğünü ve buradan parça alarak patolojiye gönderdiğini söyledi. bu seferde patolojiden gelecek olan sonucu dualar eşliğinde beklemeye başladık. patoloji sonucu geldi , dünyamız başımıza yıkıldı. babam rektum kanseriydi.

    4 kardeş saatlerce telefonda ağladık karşılıklı. durumu anne ve babama anlatamazdık. yaşlarından dolayı kapalı kutulardı. her sevinci ve üzüntüyü içlerinde yaşıyorlardı. bizde kardeşler olarak karar verdik ve annem babamdan durumu gizlemeye karar verdik. babamın rektum bölgesinde bir yara var ve bu yaranın sağdan ve soldan dikkatli bir şekilde kesilip alınması gerekiyor diye durumu kendilerine izah ettik. içlerine su serptik. mutlu oldular. içten içe kendimizi yedik lakin dik duruyorduk. bu şerefsiz hastalığın en önemli ilacı mutluluk.

    4 kardeş sürekli telefonda konuşuyor ve neler yapabiliriz diye beyin fırtınası yapıyorduk. tanıdıklarımıza bu konunun uzmanı bir doktor sormaya başladık. sorduğumuz kişilerin verdiği isimleri internetten araştırmaya da aynı anda devam ediyorduk. en sonunda bize bir doktorun ismi birden fazla kişiden gelince , babamı o doktora götürdük. kendisinin özel bir muayenehanesi var. randevu alıp babamı oraya götürdük. doktoru önceden bilgilendirdik , babamın ve annemin durumdan haberleri olmadığını dile getirdik. biz bu sırada düşünüyorduk. ameliyat sonrası kemo alacak onu nasıl izah ederiz diye. sürekli bir beyin fırtınası.

    doktorumuz bu durumda yapılacak en iyi müdahelenin robotik ameliyat olacağına karar verdi. bizde araştırma yaptıktan sonra onayladık. çünkü iyileşme süreci daha kısa sürüyor. rektum kanserinde genelde iki ameliyat yapılıyor. ilk ameliyatta kanserli bölge alınırken geçici olarak kolostomi torbası takılıyor. bu torba da 15 gün sonra ikinci ameliyat ile tamamen çıkarılıyor.

    burada bir parantez açayım. rektum bölgesi bağırsakların son halkası. dışkının toplandığı alan. tuvalete gitme ihtiyacınızı buranın şişkinliği sayesinde anlayabiliyorsunuz. bir nevi dışkı toplama haznesi. yumurtaya benzer bir şekli var. babamda bu yumurta şeklinde olan alanın ortası alınacaktı.

    doktorumuz özel bir hastahanede operasyonlarını yapıyordu. o an gözünüz hiçbir şey görmüyor. her şeye tamam diyorsunuz. ben bazen allahım bu hastalığı kimseye verme, vereceksende lütfen çok para ihsan eyle diye dua ediyorum.

    hazırlıklar yapıldı ve babamı hastahaneye yatırdık. ameliyat çok başarılı geçmişti. doktorumuzun rektum konusunda ayrı bir uzmanlığı vardı ve dünya çapında makaleleri vardı. bize ameliyatın başarılı geçtiğini, patoloji sonucunu bekleyeceğimizi söyledi. ayrıca bize kolostomi torbasının nasıl kullanıldığı ile ilgili eğitim verdiler. babamın gözleri parlıyordu ama bir yandan da hafif bir utangaçlığı vardı. oğlum ben bu torbayla mı sürekli yaşayacağım diyordu. 70 sene bizden bir bardak su istemeyen adamın bu durum zoruna gitmişti.

    patoloji sonucu geldi ve evre 1 olduğunu öğrendik. hemen doktorumuzla bir araya geldik ve babamın kemo almasına gerek olmadığını bize söyledi. nasıl mutluyuz anlatamam. dünyalar bizim oldu. yolda yürürken çocuklar gibi sekerek yürüyoruz. o derece. çünkü kemoyu söylediğimiz zaman kanser olduğu ortaya çıkacaktı. allah yüzümüze gülmüştü. anne ve babamın yüzleri gülüyordu.

    iki hafta sonra tekrar ameliyat olarak kolostomi torbası da çıkarıldı. rutin kontrolleri yapılıyordu. babamın sadece popo deliği acıyordu sürekli olarak. çünkü 2 hafta boyunca oradan dışkı gelmemişti. yeni doğan çocuklarda olur ya hani, öyle pişik oluyordu. onun haricinde tuvalet sıkıntıları vardı. sizin bizim tuvaletimizi tutuğumuz gibi tutamıyordu. o işlevi gören hazne onda büyük oranda küçülmüştü. külot tarzı bezler ile uzun yola çıkacaksa vs. durumu toparlıyorduk. sürekli doktor ile irtibatta olup o bölgeye uygulanan ilaçlar ile durumu toparlıyorduk. hayatı büyük ölçüde düzene girmişti. köye gidiyordu. büyük mutlulukla yaptığı evinde takılıyor , çay içiyordu annemle. köylünün tamirat tadilat işlerini yapıyordu. çok sevdiği ford taunusu ile köylü ahalisini sağa sola taşıyordu. tam bir emeklilik hayatı sürüyordu.

    derken 2019 senesinde annem bir gün telefon ile aradı. oğlum babanın 2 haftadır durumu bir garip, yemek çok az yiyor. biraz kilo da verdi dedi. bizde hemen uçak biletlerini alıp istanbul a dönmelerini sağladık.

    ertesi gün hemen aynı doktora randevu aldık. yine iki gün sıvı ile besledikten sonra kolonoskopi ve endoskopi yapıldı. doktor rektum bölgesinin temiz olduğunu fakat mide bölgesinin çıkışında kanserli hücre olduğunu söyledi. iş yerindeydim. dünyam başıma yıkıldı. kendimi dışarı attım. nasıl ağlıyorum anlatamam. neden diyorum ya neden. bu süreci tekrar mı yaşayacağız diye isyan ediyorum sürekli. kendimi toparladım. 4 kardeş yine sürekli beyin fırtınası yapıyoruz. patoloji sonucunu bekliyoruz. patoloji sonucu geldi. mide kanserleri arasında %3 ile %22 oranında görünen taşlı yüzük hücreli mide kanserine yakalandığını öğrendik. tabi o zamanlar ne olduğunu bilmiyorduk. hemen netten araştırdık. nefesimiz kesildi. bu pisliğin en saldırganı.

    doktorumuz hemen ameliyat dedi. babam aynı hastahanede ameliyat oldu. ameliyat açık ameliyat oldu. ikinci gün babamı ayağa kaldırıp yürütmeye başladık. ameliyata girdiği zaman babam yaklaşık 100 kiloydu. tekrardan patoloji sonucunu beklemeye başladık. alınan lenf nodülleriyle vs. bir evre ortaya çıkıyor. işte şu kadar nodülde görüldüyse vs. diye. babamın evre 3 olduğu ortaya çıktı. doktorumuz bizi dünyanın en tatlı onkoloji uzmanına yönlendirdi.

    bu süreçte babama ve anneme , mide çıkışında bir kötü hücrenin olduğunu ve bu hücrelerin mide çıkışını tıkadığını , bu hücrelerin alınacağını ve devamında destek tedavisi alacağını söyledik. tabi kemo alacağını biliyoruz ama ne kadar ötelersek bu gerçeği biraz daha moral depolayabiliriz diye düşünüyoruz.

    onkoloji uzmanının yanına gittik. uzman dosyamızı açtı ve bütün hasta geçmişini kendine sunduk. doktorumuz biz gitmeden bütün detayları kendisine anlatmıştı. doktorumuz şok oldu. böyle bir talihsizlik dedi. farklı tipte kanser hücrelerinin görünmesi milyonda bir dedi. tabi kendisini uyardık. kesinlikle kanser vs. kelimelerini kullanmıyor. sürekli kötü hücre aşağı , kötü hücre yukarı.

    hemen tedaviyi planladı. 2 haftada bir kemo almaya başladı. tam 12 kür alacaktı. full float diye geçiyor.

    kemo almadan önce kan testi istiyor doktor sizden. tabi önemli değerler var. bu değerlere bakıp kemo verip vermeyeceğine karar veriyor.

    biz bu süreci babamı hiç yormadan yönetecek şekilde planladık. kan testini hemen evin orada veriyorduk. doktora ben ve annem götürüyorduk başlarda. kemoyu alıyordu ve eve bırakıyordum onları. 3-4 saat babamı gözlemliyordum ve kendi evime geçiyordum.

    yanlarında tek bir defa göz yaşı dökmedim. eve gidip kendimi paralıyordum. ne gecem kalmıştı ne gündüzüm. ablalarım sürekli anne babama gidip moral depoluyorlardı. sürekli nöbetleşe kardeşlerden biri krize giriyordu kendi evinde, diğerleri ve eşi onu toparlıyordu. ya sözlük , insanın kardeşi , eşi olsun dünyayı sırtlıyor.

    babam mide ameliyatı olduktan sonra çok fazla kilo vermedi. yaklaşık 6 aylık kemo sürecinde 25 kilo filan vermişti.

    iki haftada bir kemoya gidiyorduk. ilk 4 kemo da kan değerleri normaldi. şöyle bir sıkıntımız olmuştu. 72 yaşında olan biri için ağır bir ameliyat geçirmişti. kemonunda etkisiyle biraz haraketleri kısıtlanmıştı. hemen devreye girdik eve fizyoterapist çağırmaya başladık.

    haftada 3 gün fizyoterapist geliyordu. türlü şakalar yapıp kaldırıp yürütüyordu. fizyocunun olmadığı günler akşamları binbir yalvarma seansı ile dışarı yürüyüş yaptırmak için çıkarıyorduk.

    6. kemo geride kalmıştı ve kan değerleri biraz bozulmaya başladı. çok fazla bir bozulma değildi lakin hissettiriyordu kendini. doktor kan iğnesi veriyordu. bu iğneyi 5 gün kullanıyorduk. kemo süreci boyunca babamın hiç midesi bunlanmadı.

    sıvı mamalardan aldık ve takviye yapmaya başladık. ekstra olarak shake içecekler yapıyorduk. muz, badem , yumurta beyazı , hurma, süt. herşeyin organik olmasına çok fazla önem veriyorduk.

    6. kemodan sonra bir pet çekildi. onkoloji uzmanı cd yi inceledi ve karın bölgesinde bir hareketlenme olabilir dedi. babamla göz göze geldik. ben dudaklarımı ısırıyorum. o zamanlar bir de covid yeni patlak verdi. annemi de yanımda götürmüyordum. yolda babamla eve dönüyoruz , arabada ölüm sessizliği hakim. babam dedi ki, oğlum sıçtık batırdık ortalığı, yine mi başa döndük dedi. olur mu baba dedim, doktor raporu görünce daha net bir bilgi verir diye savuşturdum.

    covid yüzünden onkoloji bölümüne beni almamaya başladılar. ben kapıda bekliyordum. babam giriyordu , sonra koluma giriyordu beraber arabaya yürüyüp gidiyorduk eve. maskeler eldivenler siperlikler. ne varsa. etten kemikten kalkan olmak kalmıştı sadece geriye.

    rapor geldi. kanserli bir hücreye rastlanmadığı gözüküyordu. fakat bu sıvı nereden geliyordu? büyük bir soru işareti ile tedaviye devam ediyorduk. çünkü pette bile gözükmeyecek derecede ufak kanserli hücreler olabiliyor. lakin kemo da bu sıvıyı oluşturabiliyor.

    bu süreçte babamı yazlık dediğimiz istanbulda şehirden uzak bir evimize götürdük. orada yürütüyoruz vs. sürekli yemeyeceğim nidaları ile babama gıda takviyesi yapmaya çalışıyoruz. fizyoterapist geliyor, gidiyor.

    kemo devam ederken bir gün babamın ateşi çok yükseldi. hemen onkoloji uzmanına telefon açtım ve durumu aktardım. 112 yi aramamı ve ambulans ile hastaneye götürmem gerektiğini söyledi kendisi.

    ambulans kısa sürede geldi ve hastaneye yatış verdiler. bu süreçte ilk defa devlet hastahanesi ile bu şekilde temasımız oldu. hastabakıcıların bazıları maske takmıyordu. covid ortalıkta kol gezerken , bağışıklık sistemi yerle yeksan olmuş bir adamı 4 kişilik bir odaya koymaya çalıştılar. ziyaretçi yasağı yoktu. olsa kabul edecektim. ortalığı ayağa kaldırdım. neyse bizi başka izole bir yere aldılar.

    tümbatın vs. çekildikten sonra katater ile karın bölgesinde olan sıvının alınması gerektiğine kadar verdiler. bu süreç öyle pis bir süreç ki, bu katater olayına bir girdiğinizde , bir daha çıkamıyorsunuz. negatif basınç muhabettinden daha fazla su vs. gelmeye başlıyor. neyse detaylar ile boğmayayım sizi.

    babamın kan değerleri vs. düştüğü için takviye yaptılar. babam ilk defa kan takviyesi o zaman aldı. albumin vs. de takıldı. adam resmen kendine geldi. lakin ne kadar çok dışardan takviye yaparsanız vücut o kadar tembelleşiyor ve üretmesi gereken şeyleri üretmiyor. ince bir çizgi mevcut.

    12 kür kemo bitti. doktor 1.5 ay sonra kontrole gelin dedi. evde takılıyoruz. babam biraz daha tembelleşti ve rektum bölgesinde olan sıkıntı yüzünden de sorunları baş gösterdi. biraz daha yatağa bağlı kalmak istiyordu. biz müsade etmedik. 3 gün gelen fizyoterapist 5 gün gelmeye başladı. sürekli hadi kalk baba diye darlıyorduk. moral veriyorduk. çukur izlerdi pazartesileri. üzerine zorla konuşturup baba bu hafta nasıldı diye kritik yapmaya çalışırdım.

    kontrole gideceğimiz gün geldi çattı. eve gittim. babamı giydirdim. babam oğlum ben bir fena oluyorum dedi ve yatağa yattı. elim ayağıma dolandı. şimdi 112 yi arasam yine devlet hastahanesine götürecekler, covid ortalıkta kol geziyor. yakın çevremden hastanede çok fazla covid kapan insan vardı. biz babamı bu süre boyunca sürekli koruduk. başlarım akrabasını diyordum. çekirdek aile harici gelmek isteyene gelemezsin diyordum.

    112 yi aramak zorunda kaldım. hemen geldiler. dedim bizim doktorumuz şu hastahanede. oraya götürebilir miyiz? hayır en yakın devlet hastahanesi dediler ve götürdük.

    babam yaklaşık olarak 2 hafta 4 kişilik odada yattı. kan değerleri düşmüştü. böbrek değerleri yükselmişti. diyaliz hastası olabilirdi. içimden diyordum. ya yaşasında ben sırtımda taşırım onu sürekli. ne olacak.

    2 haftanın sonunda babam bir enkaz gibi hastahaneden çıktı. eve geldik. haftada 6 gün fizyocu gelmeye başladı. sürekli gıda ve mama takviyesi yapıyorduk. kendine getirmeyi başardık. kan değerlerini düzelttik. lakin bu lanet olasıca sıvı bu sefer ciğerlerinde ortaya çıktı ve nefes almasını güçleştiriyordu.

    götürmemiz gereken kontrole götürdük. özel bir ambulans şirketini aradım ve bu süreçte kendilerini sürekli arayacağımı ona göre özen göstermelerini rica ettim. sağolsunlar bizi çok hastahaneye taşıdılar.

    ciğerlerine de katater takıldı. sıvı olayını bir türlü çözemiyorduk. onkoloji uzmanı en sonunda bu adama yazık etmeyin, rahat etsin eve götürün dedi. biz inat ettik götürmedik. çünkü onkoloji uzmanının korktuğu bir durum vardı ve başımıza geliyordu.

    tekrardan pet istedi. pet çektirdik. pet rapordunda hiçbir kanserli hücre gözükmüyordu ama sıvı oluşmaya devam ediyordu. biz 2 haftada bir 4-5 gün babamı hastahaneye götürüp takviyesini yaptırıp eve geliyorduk. bu süreçte bir dahiliye uzmanı bize eşlik ediyordu. kendisi dünyalar tatlısı bir insan. abisi ve babasını kanserden kaybetmiş. eşi de kanser tedavisi görüyor. bizi o kadar iyi anlıyordu ki. saçma sapan sorularımıza bile güler yüzlü bir şekilde cevap veriyordu. onkoloji uzmanımız keza bir kere somurtmadı bize karşı. gece gündüz aradım. hepsinde cevap verdi. doktorlar ile iletişim çok önemli.

    pet raporundan sonra onkoloji uzmanımız şunu söyledi. taşlı yüzük hücreli mide kanserlerine yakalanan insanlarda ne yazık ki bu durum gerçekleşiyormuş. ince bağırsak çevresinde gözle görülemeyen hücreler o sıvıyı üretiyor. düşünün siyah bir masa var üzerinde tuz taneleri var. ameliyat ile bişey yapılamıyor.

    biz götürüp getirmeye devam ediyoruz babamı hastahaneye. ben sürekli darlıyorum onkoloji uzmanını hocam akıllı ilaç filan yok mu vs. kadın çok sakinlikle herşeyi anlatıyor. hocam yurtdışında ilaç varsa gideyim alayım geleyim. kaybetme ihtimalini bize anlatmaya çalışıyorlar ama biz anlamak istemiyoruz.

    burada bir parantez açayım. bu hastaların en büyük sıkıntısı enfeksiyon. yani hayatını kaybeden hastaların çoğunda bu sıkıntı gelişiyor. sizin çok rahat atlatabileceğiniz bir durumu onlar atlatamıyor. bu yüzden sürekli damardan antibiyotik vs. veriliyor.

    babam yiyemiyordu artık. sıvı ile besliyorduk. zaten portu olduğu için bir hemşire ile anlaşmıştık ve sürekli gelip bir gün vitaminli serum fizyolojik bir gün damardan mama takıyordu.

    süreci ittire ittire götürüyorduk adeta.

    bir gün evdeyiz yine. babam ilk defa kustu. yaklaşık ameliyat sonrası babam ilk defa kustu. dünyam başıma yıkıldı. dedim sona doğru gidiyoruz artık. aradım hocayı hemen. gelin yatışını yapalım dedi. film vs. çekildi. ince bağırsakla hareketsizlik var. tekrar endoskopi ve kolonoskopi yapıldı. mide çıkışına kadar üst taraftan temiz. alt taraftan ince bağırsak çıkışına kadar temiz. lakin ne varsa ince bağırsakta var. doktorun demesin göre zırh gibi olmuştu ince bağırsakları.

    tabi bu süreçte başka bir akciğer uzmanı da bize yardım ediyordu. pudralama işlemi denilen bir işlem var onu bile yapmıştı. artık sıvı gelmiyordu aslında. nefes alış verişi düzelmişti.

    hastaneye gittiğim bir gün yine babam kusmuştu. kusmuk ciğerlerine kaçtı. aspire edildi lakin kısık kısık nefes alıyordu. akşam 5 civarı filandı. tansiyıonu 20 ye çıktı. hemen yoğun bakım uzmanı geldi. amcayı yoğun bakıma almamız gerekiyor , yoksa burada kaybederiz dedi. babamın bilinci yerindeydi ama çok konuşmuyordu.

    hemen ablamları çağırdım. annem yoğun bakıma girmesini istemiyordu. covid bile olabilir dedi doktor. bu süreçte 5 kere pcr testi yapıldı ve 5 inde de negatif çıkmıştı. bu ayrı bir şükür mevzusu.

    babamın yoğun bakıma yatması gerektiğine karar verdim. annem çok ağlıyordu. keşke yatırmasaydık vs. diye. her yerden duyuyordu yoğun bakım muhabbetlerini. o yüzden temkinli davranıyordu.

    babamın kurduğu son cümle anneme idi. ömrüm.....

    annem bu süreçte babamın altını o kadar temizledi ki anlatamam. yoğun bakıma girmeden önce 1 tane bile yarası yoktu. havalı yatak vs. herşey vardı. doktor anneme ayrı teşekkür ederdi.

    neyse....

    babamı yoğun bakıma yatırdık. bizi hastanenin kapısına koydular. doğru eve dediler. annemi eve göndermedik. ablamın evinde kalması gerektiğine karar verdik. her gün saat 12 ile 14 arası doktor arıyor ve haber veriyordu. covid testi yapıldı yine negatif geldi. 14 sonrasında ise görüntülü arıyorlardı ve babamı bize gösteriyorlardı.

    babamın nefesi kendine yetmiyordu ve entübe edilmesine karar verdiler. babamı uyuttular. artık hiç bir acı ağrı hissetmiyordu. hoş babam bir kere bile bir doktora şuram ağrıyor buram ağrıyor demedi. doktorlar bile hayret ediyordu. amca sen ne kadar güleryüzlü bir insansın derlerdi.

    bu tarz yaşlı kanser hastalarında bu durum oluşuyormuş. sizin boğazınıza bir ekmek tanesi kaçsa yarım saat öksürürsünüz ve onu çıkarırsınız. babam onu yapamıyordu yaşı dolayısıyla. her yemek yerken ufak ufakta olsa ciğerine kaçan ufak parçaların oluşturduğu enfeksiyon ne yazık ki antibiyotiklere karşı çok dirençliler.

    annem çok ağlıyordu. covid yüzünden yoğun bakımlara girmek yasaktı. ben hastanede yetkili bir kişi ile görüştüm. anne ve babamın 55 senelik evli olduklarını, annemin babamı çok görmek istediğini dile getirdim. kabul ettiler. anneme öyle bir elbise giydirip içeri soktular ki anlatamam. doğal olarak. dokunamadı bile ama gördü.

    gözüme uyku girmiyordu. tek erkek olarak benim telefonum hastahanede kayıtlıydı. iyi haber de bana geliyordu , kötü haber de bana geliyordu. e-nabız üzerinden en ufak bir değerini bile kontrol ediyorduk sürekli.

    sabaha kadar uyumamıştım. saat 5-6 arasında uykuya dalmışım. saat 6.45 civarı telefonum çaldı. sabah ezanı okunuyordu. hastaneden arıyorlardı. numara babam haber aç diye kayıtlıydı. görünce nutkum tutuldu. telefondaki ses amcayı ne yazık ki 6.40 ta kaybettik dedi. sadece acı çekti mi diye sorabildim. sonra teşekkür edip kapadım.

    yaklaşık 2 saat boyunca bağıra çağıra ağladım. anne ve ablamların yanına gidecektim onlar daha uyanmamıştı. saat 8.30 a doğru ablamın kapısına gittim. bir bahane bulup ablamların aşağı inmesi gerektiğini söyledim. indiler. kendilerine kötü haberi verdim. herkes kendini sıkıyor ve anneme nasıl söyleyeceğiz diye düşünüyordu. insan kendini geçiyor böyle durumlarda.

    anneme söyledik...........

    sözlük zor bir süreç. allah kimseye vermesin. benim sonum mutlu bitmedi. çünkü babamın yaşı biraz vardı. herkesin sonu böyle olacak diye bir durum yok. moralinizi yüksek tutun. babam şanssız yüzde 25 içindeydi. yaşı dolayısıyla kurtulamadı aslında. genç olsaydı belki rabbim daha da nefes verirdi.

    size başıma geldiğinden dolayı bir kaç öneri vereyim.

    - süreçte yalnız kalmayın. anne babanızın başına bu durum geldiyse ve tek evlatsanız , kesinlikle ve kesinlikle her şeyi tek başınıza göğüslemeyin. önce sizin moralinizi yüksek tutmanız lazım. siz iyi olacaksınız ki sizden yaşça büyüklere moral vereceksiniz. ben başlarda tek alıyordum hep kötü haberleri. sonra ablalarıma dedim ki , ablalar ben kaldıramıyorum. biriniz gelsin benimle beraber ağlayalım orada , kıyıda köşede. ben tek o haberleri aldığım için şu an ağır ilaçlar kullanıyorum ruhsal bozukluğumdan ötürü. bu hataya düşmeyin.

    - doktorunuza herşeyi sorun. genel cerrahların ne yazık ki insan ilişkileri kötü. sebebini bilmiyorum ama iletişim beceleriler çok düşük. bazen mantıklı bir soru sorduğunuzda bile tersleyebilirler. alınmayın , gücenmeyin. söz konusu bir kişinin hayatı. onkoloji uzmanınız eğer güler yüzlü değilse direk başka doktor arayışı içine girin. bu sürecin kahramanları onlar. onların kötü yönettiği bir süreç düşünülemez. doktorunuzla iletişiminizi yüksek tutun. unutmayın o bir insan. iletişim konusunda hata yapabilir.

    -ailede ne yazık ki bu sürecin sürekli içinde olacak birini tayin etmeniz gerekiyor. bu süreçte ben kendimi tayin ettim. 1 senedir ücretsiz izindeydim. gecem gündüzüm yoktu. ne yapalım olsun. mevzu bahis babaysa gerisi teferruattır.

    -kendinize bir tane eczane ayarlayın. durumu anlatın. sürekli eksik gedik ilaçlarınız olacak. şurada yazdırayım burada yazdırayım diye uğraşmayın. ne kadar zamanda bir doktora gidiyorsanız o kadar zamanlık gerekiyorsa borç alın ve sonrasında yazdırın. paranız varsa hiç uğraşmayın direk alın. bu süreçte bu taraz şeyler kafanızda yer etmesin. bu yüzden bir tane eczacı ile aranızı çok iyi tutun.

    -bu hastalığa yakalanan kimse eğer yaşı varsa kesinlikle ve kesinlikle fizyoterapist yardımı alın. yaşlı insanlarda şöyle bir yaşam tarzı var. dışardan bir doktor vs. diyorsa yapıyorlar ama kendi evlatlarına nazları geçiyor diye yapmıyorlar. bu durumu ortadan kaldırın. bahane üretemesinler.

    -hastanızın ilk günden itibaren psikolojik destek almasına önem gösterin. ben iyiyim demesine bakmayın. gerekiyorsa zorla götürün. çünkü moral motivasyon bu işin en önemli lacı.

    -hasta bakımını ihmal etmeyin. gerekiyorsa havalı yatak vs. almaktan geri durmayın. bu tarz yaşlı hastalarda en büyük sıkıntı yatmaktan kaynaklı sırt yaraları. bunların önüne ancak ve ancak iyi bir hasta bakımı ile geçebilirsiniz. annem bu konuda çok iyiydi. babamın hiç yarası olmadı çok şükür. acı çekmedi o konuda.

    -belediyelerin hasta bakım ve ambulans hizmetlerini kullanmaktan çekinmeyin. vergi veriyorsunuz ve karşılığında size yardım etmek onların görevleri.

    -sürecin başında moralinizi çok ama çok yüksek tutun. her yarışta olduğu gibi bu durumda da bir tavşan olacaktır. o tavşanın morali herkesin moralini belirler. evde matem havası sakın ama sakın oluşturmayın.

    en önemlisi;

    süreçte herşeyi ama herşeyi yapın. vicdanınız rahat etsin. sakın ama sakın şunu da yapsaydık bunu da yapsaydık girdabına düşmeyin. unutmayın siz yaratıcı değilsiniz. ne bir nefes eksik , ne bir nefes fazla.

    size babamın veda cümlesi ile veda edeyim.

    hepinize loy loy.
  • 10 yıl önce eşimi benden alan hastalık.

    hiç belirti göstermemisti. ilk mide bulantısından sonra doktora gittik diyebilirim. endoskobi yapıldıktan sonra gastrit veya türevi bir rahatsızlık çıkacağını beklerken 4.evre mide kanseri denildiğinde, kanserin ne demek olduğunu bile tam olarak anlayabilecek kıvamda değildik.

    türlü türlü doktorlardan sonra, yetkin bir profesörün hastası olarak tedavi sürecine devam ettik.

    ilk muayene sonrası, profesör neşeli neşeli tedavileri anlattıktan sonra ofisinden çıkıp eve doğru yola çıktık.

    eşimi evin kapısında bırakıp arabayı park ederken telefonum çaldı.
    arayan profesördü ve dedi ki;

    sayın jnd, bu hastalığın bu evreden dönüşü yok, süreç 1.5 yıl, hazırlıklı olun temalı bir konuşmayı usulünce, olabilecek en uygun dille anlattı.

    ben bunu kime anlatabilirdim, kiminle paylaşabilirdim. çok zor zamanlardı.

    içime oturan fil de, bir daha yerinden kalkmadı.
    detaylara girmeyeceğim, sadece sürecin zor ve yıpratıcı olduğunu söyleyeceğim.

    tam da doktorun dediği gibi 1.5 yıl sonra acısı dindi, vefat etti. acısı dindi diyorum çünkü, en agresif türlerinden biri olan hastalığı, tum vücuduni sarmış ve bir sürü çare bulunmaz komplikasyona sebeiyet vermeye başlamıştı.

    zor hastalık. ugraşan herkese şifalar dilemekten başka elimden bir şey gelmiyor.
  • bundan üç yıl önce dedeme teşhisi konmuş lanet bir illet.

    dedem 70 yaşındaydı teşhis konulduğunda.
    en az 6 sefer kalp krizi geçirdi 30 yılda. diyabet oldu. kalp damar sistemi neredeyse bitikti. defalarca anjiyo geçirdi, her tarafına takılan stentler, iki açık kalp ameliyatı, hepsini sağ salim atlattı. her öğününde kullanması gereken onlarca ilaç ve tüm bunların üzerine dedem acılı olmayan bir şey yemeyen bir insandı.
    kanlı kusmuş bir gün, mide kanaması sanıldı ama ne yazık ki kansermiş. apar topar ameliyata aldılar, karaciğere de sıçramış, kendinizi hazırlayın dendi. doktorlar yaşından ve sağlık sorunlarından dolayı kemoterapiyi uygun görmedi. dedem bana telefonda keşke senin düğününü görebilsem demişti. umutsuzdu. bir kaç ay dediler.

    ameliyattan sonra karaciğerdeki kitlenin iyi huylu olduğu anlaşıldı.
    kanser son evre denmesine rağmen hiçbir metastaz görülmediği ortaya çıktı. sen, bu satırları okuyan kardeşim, ben bu girdiyi sevinçle yazıyorum, dedem hala sağ ve çok daha sağlıklı(büyük ihtimalle midesi küçüldüğü dolayısıyla daha sağlıklı beslendiği için). umutsuzluğa kapılsan da kapılmasan da bu hastalığı sen ya da sevdiğin kişi yenebilir. her tarafı dökülen 70 yaşındaki dedem kemoterapi bile almadan kurtuldu. bu gün 73 yaşında. geçen ay insülinini küsüp vurmadığı için az kalsın kaybediyorduk adamı ama eskisinden daha sağlıklı lan adam. hepinize sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum.
hesabın var mı? giriş yap