• reşat nuri güntekin'in 1946 yılında yazmış olduğu romanının adı.
  • miskinliği tembellik olarak ele alalım.

    - şu tuzu uzatabilir misin?
    - tabi abi, buyur
    - aramıza sızmış, atın bunu dışarı!
    - ben atamam - ben de - ben de - kendi çıksın
  • çok eskiden bir kral miskinleri toplatıp sarayında bir koğuşta beslemeye başlamış, bunu duyan diğer insanlar ekmek elden su gölden diyerek onlarda saraya gelip bu koğuşta yaşamaya başlamışlar, lakin öyle kalabalıklaşmışlar ki kral şüphe duymuş ve gerçek miskinlerle sahte miskinleri ayırt etmek için koğuşta yangın çıkartmış. tüm herkes kaçışırken iki kişi kalmış koğuşta.
    bu iki kişiden birisinin kıçı, ateşten ısınan taşın üstünde fena halde yanmış ve azcık hareket edip uzaklaşmış ve diğer arkadaşına dönerek
    -"insan oğlu kuş misali dün nerdeydim bu gün neredeyim" diye hayıflanmış.
  • lisedeyken arkada$larla oturdugumuz 4 siraya verilen isimdi, silgi du$erdi yere ak$ama kadar alamazdik tembellikten.
  • (bkz: miskinhane)
  • ikinci mahmut tarafindan yaptirilan para kazanamayacak derecede fakir,hiç kimsesi ve bir habbesi olmayan kisilerin barindigi,yiyecek ve giyim masraflarinin devlet tarafindan karsilandigi uskudarda mukim kurum. cuzzamlilar tekkesi nevinden bir sosyal kurum olmakla beraber sakinleri itibariyle bundan farklidir.
  • ziya kazıcı şöyle açıklamıştır miskinler tekkesini:

    islâm ülkelerinden başka, dünyanın herhangi bir bölgesinde bulunmayan ve bir çeşit karantina mahalli veya hastahane olarak kabul edebileceğimiz; gerek hastalar, gerekse yolcular bakımından önem taşıyan bir müessesedir, günümüz insanı tarafından bilinmeyen bu müessese, sadece isminden dolayı tembellik ve miskinlikle ilgili bir kuruluş gibi telakki edilmektedir. bina ve müştemilatından dolayı miskinhâne de denilen bu müessese, bulaşıcı hastalıklara mübtela olan kimseleri, toplumdaki sağlıklı insanlardan ayırmak için kurulmuş bir karantina yeridir. osman nuri bunlardan bahsederken şöyle demektedir: miskinler tekkesinin yapılışındaki gaye, o zamanlarda bulaşıcı bir hastalık telaki edile, fakat ilacı da bulunmayan cüzzamlıları tecrid etmek, onların dökük parmaklı ellerini, kesik burunlu yüzlerini halkın gözü önünden uzaklaştırmak gibi sıhhî, ictimaî, insanî, hatta medenî bir iştir. anadolu, rumeli ve arabistan'ın her tarafını gezmiş olan evliya çelebi, hemen her şehrin yakınında bir yerde bunlar için birer tekke veya mahalle bulunduğunu söyler. edirne, bursa ve sivas gibi şehirlerde ise büyükçe bir miskinhâne bulunduğu bilinmektedir. üsküdar'da karacaahmet mezarlığı kenarında bir miskinler tekkesi vardı. 1927 senesine kadar binası duruyordu (osman nuri ergin, türkiye'de şehirciliğin tarihî inkişafı, istanbul 1936, 19). gerçekten, evliya çelebi, üsküdar'daki tekkelerden bahs ederken, "birisi de miskinler tekkesidir. tarik-ı amm üzre şehir haricindedir. cümle mesakin anda sâkin olup nezr ile geçinirler. istese bu kişi eşraftan olsun. zira ellerinde hatt-ı şerif vardır. hiç kimseyi dinlemeyip alıp tekkeye götürürler. çünkü, diyar-ı rumun cüzzamı bulaşıcıdır diye şehir içinde durmak yasaklanmıştır" (evliya çelebi, seyahatnâme, istanbul 1314,i, 475).
    tamamen vakıflarca idare edilen bu müessese, hastaları sağlıklı insanların rahatsız edici bakışlarından kurtarmak ve bulaşma imkânını mümkün mertebe aza indirmek için kurulmuştu. ayrıca bir şehirden diğerine yolculuk eden kimselerin de daha şehre girmeden kontrol ve muayeneden geçtiği yerlerdir. istanbul'da cüzamlılar için tesis edilen miskinhâne (miskinler tekkesi), üsküdar'da karacaahmet mezarlığının ortasında, iii. sultan selim zamanında 9 oda olarak bina olunmuş, 1225 yılında sultan ii. mahmud tarafından bunlara 11 hâne (ev, oda) ilave edilmişti (m. zeki pakalın, osmanlı tarih deyimleri ve terimleri sözlüğü, istanbul 1971, ii, 546). miskinhâneye evkaf nezâreti tarafından tahsisat ayrıldığı için buradakilerin geçim sıkıntısı ile karşılaşmaları söz konusu değildi. her hastaya, miskine iki çift "fodla" (ekmek) ile üsküdar imâretinden çorba, akşamları da pilav, çorba ve et verildiği gibi haftada iki defa pazartesi ve perşembe geceleri tatlı olarak pilav ile zerde verilirdi (pakalın, a,g,e, ii, 546). miskinhâne 1908'de kapatılmıştır.
  • bulasici ve tehlikeli bir hastalik olusundan dolayi, toplum tarafindan dislanarak tecrit edilen cüzzamliara, osmanli vakif medeniyeti safkat elini uzatarak, onlar için her türlü bakimin yapildigi miskinhaneler kurmust.
    bunlarin ilkini de, 1421-1451 seneleri arasinda edirne'de ii. murat yaptirmis ve buralara "miskinler tekkesi" adi verilmis.
hesabın var mı? giriş yap