• canlıdaki olayları küçük boyutta inceleyen biyoloji alt dalıdır.
    — nedir bu küçük boyuttaki “şey” ler?
    — bunlar proteinler, enzimler ve nükleik asitlerdir.
    — peki nasıl incelenir bu yapılar?
    — dedik ya küçük şeyler bunlar, mikroskopla inceleyemeyiz. ancak x ışınları ve elektron mikroskopları ile inceleyebiliriz.
    — geleceğin mesleği mi?
    — gelişmiş ülkelerde o gelecek geldi bile lakin türkiyede gelmesi biraz uzun sürecek gibi.
    edit: imla
  • karşısına konulan önermeleri inceleyip neden moleküler biyoloji? neden temel bilim? gibi sorulara kendimce açıklık getirmek istiyorum.

    i. "10 yıldır geleceğin mesleği diyorlar o gelecek gelmiyor..."
    pardon ama, siz mağaranızda kalmış olabilir misiniz?
    genetik biliminin şu son 10 senede katettiği mesafe tıp bilimini gömdü. nobel tıp ödüllerini artık biyokimyacılar ve genetik bilimciler aldı. (bkz: yoshinori ohsumi) nobel kimya ödüllerini yine genetikçiler aldı. (bkz: aziz sancar)
    bundan bir kaç sene öncesini hatırlıyorum, sadece fizik/astrofizik/uzay bilimi gelişmeleri yayınlayan bilim dergileri günümüzde sayfa sayısının yarısını genetik bilimi/biyolojiye ayırıyor. bu ne demek? bu dergiler alan gelişmiyorsa ne yayınlıyor? diyeceğim o ki, kafanızı kaldırıp ne zaman gelecek dediğiniz geleceğin geldiğini farkediniz.

    ii. "o kadar okuyorsun 10 çalışıyorsun 1 kazanıyorsun okumuş işsizler ordusu..."
    öncelikle; mbg bir temel bilim olup diğer tüm temel bilimler gibi çok çalışmayı, araştırma hazzını ve bu iş için çok zaman ayırmayı gerektirir. buna hazır olmayan insan zaten bir temel bilim okuyamaz.
    peki bunun karşılığında ne alıyoruz?
    dünya'da iki çeşit insan olduğuna inanırım. parayı tanrı olarak görenler ve paraya değer vermek istemeyenler. biliyorum ki para değerlidir, fakat çoğunuzun sandığı kadar değil. bir temel bilim okuyan insanın önceliği asla para olamaz. bu insan "ben bir şeyler araştırıp keşfedeceğim ve medeniyetimize katkıda bulunacağım" diyerek yola çıkmalıdır. bu insan para kazanacaktır, hatta garip ama çok para kazanabilir. başarı parayı da beraber getirecektir. fakat "ben çok para kazanıp mercedes c700g30amg1 almak istiyorum" diyen adam bu bölüme gelmez, gelmesin, çünkü başarısız olacaktır. diğer durumda; dünya üzerindeki ufak bir zümre -kesinlikle özelleştirmiyorum- paranın değerinden kaçmaya uğraşır. yaptığı meslekte, gerek mb ve genetik gerek uzay mühendisliği, bu insan maddi tatmin uğruna hayatını hiç etmez. "ben mercedes'e bineyim de benim için ne derlerse desinler" modundaki asalaklardan da bu adamı anlamalarını bekleyemeyiz. bu adam entelektüel tatmin uğruna çalışır.
    nedir bu entelektüel tatmin?
    para sonralıklıdır. birikim, donanım, bilgi, zeka, yarar ve akıl önceliklidir. bu uğurda uğraşan birisi karşısındaki insanı maddi varlığına göre değil, bilgi birikimine göre değerlendirecektir. maddiyat öncelikli beyin ile amaçları farklılık gösterir. bir başkası "ofis çok sıkıcı maaşlar yatsa da şunu yapsak" derken bir bilim insanı "laboratuvar çok zevkli, şu araştırmam bitse de şunu araştırsam" diyecektir. işin komiği, ilk örnekteki kişi ikinciyi eleştirecektir. bunun yanısıra, bir bilim insanı da istemediği kadar çok para kazanabilir, mbg için de öyle. örnekteki mercedes'e hayli hayli binebilir. para kazanamadığımız efsanesi emin olun sadece bir efsane.

    iii. "türkiye'de işlerini yapmıyorlar ilaç firmalarında pazarlamacı oluyorlar yazık..."
    haklı önerme. fakat burada sorun kimde? suç kimde?
    türkiye'de kaç laboratuvar var? kaç bilim insanı var? bunları araştırınız ve göreceksiniz ki türkiye cumhuriyeti bilime ve türevlerine resmen "burada kalmayın, gidin kardeşim, bak orada ab var abd var gidin işte" gibi sesler fısıldıyor. demem o ki, buradaki sorun bilim insanında değil; ülkededir, coğrafyadadır, halktadır. kendine aydın, entelektüel gözle bakan insanlar bile bir temel bilimi "ama para yok işsiz açlar bunlar" tribiyle yeriyorsa buradaki suç sizdedir. daha çok düşünürsünüz türkiye'nin neden gelişmediğini. neden başımızda olmaması gereken adamların olduğunu.
  • para yok diyenleri takmamasi gerekn ogrencilere sahip bolumdur. kendinize ornek alacaginiz adam ne aziz sancar olsun, ne watson-crick olsun, ne proje hocaniz ne danismaniniz.

    para istiyosaniz kendinize ornek alacaginiz adami acikliyorum, beyler ozellikle siz iyi dinleyin. craig venter

    bu herif parayla gotunu silecek pozisyona gelmis durumda artik. senden benden daha mi fazla calisiyor hayir. e neden o 300 milyon dolarlik proje butcesine sahipken sen dandirik 60.000lik tubitak projesi icin yirtiniyosun? cevap calismak degil aziz kardeslerim, cevap dusuncede.

    senin ulkende ilac sirketlerinin arge tesisleri nasil cakma vermidon yapariz da patente para odemeyiz diye dusunurken, hep kafa cakalliga calisirken adamin kafa yapay genom yapmaya calisiyo. sonra o genomu bakterinin icine tikistirip o bakteriyi hayatta tutmaya ugrasiyo. adam laboratuvarda bakteri yapti ulan daha otesi var mi. 300 az bile istemis, ben olsam 1 milyar isterdim.

    herif orda tanricilik oynuyor, yarattigi ture isim veriyor (bkz: synthia) biz burda hala western yapip 0.13 impactli dergiye yayin diye yollayalim. ulan yaptigin isi ben lisansta yapiyodum duduk. protein izole et, jele yukle, yurut, transfer-blot yap, antibody at ustune sonra goruntu al. bunu da utanmadan yayin diye bas. pu senin dusuncene tukureyim.

    craig venter gibi olun. para onemli, parayi bosverin bu bolumde para yok diyenlere kulak asmayin. gozunuz yuksekte olsun ki ilerlemeniz hic durmasin. yildizlari hedef alip ates edin *
  • türkiye' nin en iyi kabul edilen moleküler biyoloji ve genetik bölümünden mezun oldum. temel bilimlerde yine ülkenin en iyi üniversitelerinin birinde doktora yapıyorum, sanırım buradaki çoğu kimseden bu konuda daha yetkinim.

    moleküler biyoloji ve genetik asla ve kat'a temel bilim değildir, kim bunu iddia ediyorsa bilgisi noksandır. 2 adet alanın birbirine kaynatılmasıyla oluşturulmuş uydurma bir bölümdür. mezunlar daha kolay iş bulsunlar diye böyle yapmışlardır. örneğin mbg bölümünde, her biyoloğun mutlaka bilmesi gereken canlı sınıflarını öğretmezler.

    mezun olanlar -hangi okulu bitirmiş olursa olsunlar- bir aidiyet sıkıntısı yaşarlar. bunun sebebi toplumda pek bir karşılığınız yok iken iyi bir eğitim aldığınızı düşünmenizdir. bu ayrı bir mesele.

    mbg bölümü temel bilim eğitimi vermez, doğal bilim eğitimi verir. bu ikisi çok farklı şeylerdir. fizik ve belki zorlasak kimya, hem bir temel bilimdir hem de doğal bilimdir. doğal bilimler de ikiye ayrılır; yaşam bilimleri ve fiziksel bilimler olmak üzere. işte türkiye' de olması gereken de buna benzer bir ayrım. mesela tıp, yaşam bilimlerinin bir parçası olarak kabul edilmeli ülkemizde.

    bilimde gelişmiş ülkeler de bu yeni gelişen yaşam bilimlerini mevcut sisteme entegre etmede benzer problemler yaşadı. fakat bu ülkeler bu problemi yaşam bilimleri fakülteleri kurarak çabucak aşabildi. 10-20 sene içerisinde bu fakülteler mühendislik fakültesini bile bütçe ve yapılan çalışmaların niteliği-niceliği konusunda geçti. biz de öyle yapmalıyız. yapmazsak ülkemizde biyolojik bilimler iyice geriye gidecek.
  • açılın, ben bu bölümü okudum.

    şimdi bu bölüm öyle "mezun olayım da sonra iş bulur evlenir çocuk yapar yaşayıp giderim" diye okunacak bir bölüm değildir. bi kere maksat paraysa ve bu bölümü okuyorsanız net bi şekilde sizi deli sikmiştir. fakat bunlardan bahsedilmiş yukarlarda zaten çok açmaya gerek yok.

    "bunu okuyacağına tıp oku aynı şeyi yapabiliyon" mantığı çok yanlış. tıp ve mbg'nin (en azından benim okuduğum mbg'nin) bakış açıları birbirine taban tabana zıttır. yani mesela mikrobiyoloji dersinde tıpçılar bakteri-hastalık-tanı tedavi vesaire eşleştirmelerini öğrenirken biz açık kitap sınavlarda bilmem hangi mekanizmanın hangi detayını nasıl test edeceğimize yönelik deney tasarlıyorduk. falan filan. tıp ve mbg eğitimi amaçları ve kazanımları açısından birbiriyle nerdeyse alakasız eğitimlerdir. biri diğerinin yerine geçemez gençler, yok öyle bir dünya.

    ama yeterince fazla bahsedilmediğini düşündüğüm bazı gerçeklere de değinmek isterim.

    birincisi: oğlum bu alanda bir rekabet var, var ya, bu alandaki rekabete gireceğine içi aç kedilerle dolu bi çuvala gir daha iyi. abartmıyorum, çok ciddiyim. doğa olarak rekabetçi hırslı bir insan falan değilseniz net yerler sizi kuzum. en iyiler hariç hiçkimseye bir götlük yer dahi yok dünya mbg aleminde. dünyanın en iyileriyle rekabet edip öne çıkmaktan başka hiçbir şansınız yok çoğu zaman. türkiyede bile çok çok zor.

    ikincisi: bilim içine girince o kadar da zevkli olmayabilen bir şey. hani sabır çalışma falan önemli diyolar ya, ben vaktiyle diyodum ki zor olsa ne yazar eşşek gibi çalışır hallederim ben gerekirse. o iş öyle değilmiş arkadaşlar. zor, sabır isteyen ilginç bir işin başında laboratuvarda sabahlamıyorsunuz. çoğunlukla uygun teknikleri vesaireleri öğrendikten sonra tost pişirmekten daha ilginç, challenging ya da zor olmayan bir işi sıfır hata payıyla günde 16+ saat yapmaktan bahsediyoruz. hani burdaki sabır "ateşten ve gölgeden geçip yılmadan başarıya ulaşmak"taki sabır değil. "aylarca günde 16 saat ayakta dikilip köfte çevirip muhtemelen faydasız olmayan bir bilgi kırıntısına istatistiksel olarak çok da saçma olmayan bir ihtimalle ulaşmak ve bunu 3 kuruşa yapmak"taki sabır. bunu göze almak önemli.

    üçüncüsü: tekrar rekabet. bunun şakası cidden yok gençler. üstüne ne kadar bassam az. yerler adamı. tekrar düşünün, bir daha düşünün. özellikle de neuroscience falan düşünüyorsanız 20 kez daha tekrar düşünün. hemen herkesin amerikada neuroscience çalışmak istediği, zamanında türkiyenin en iyisi olan okulun 50 kişilik sınıfından mezun olan 30 küsür kişide sadece 2 kişi yapabildi. bildiğim kadarıyla diğer kalburüstü okullarda (boğaziçi, odtü, koç falan) da oranlar pek farklı değil. kalburüstü okulda değilseniz zaten yürüyün gidin olm genetik menetik okumayın. elitist götleklik yapmıyorum gerçekçi oluyorum. türkiyede bile yarışamayan bir eğitimle sen nasıl olup da dünyayla yarışmayı ümit edebiliyorsun? bu işin şakası cidden yok. komik değil, kolay da değil. tozpembe hiç değil.

    dördüncüsü: türkiyede bu işi yapmak çok çok çok zor. amerikadaki emsallerinizin oturmuş özel sektör vesaire sayesinde aynı gün içinde alabildiği sonucu siz yeri gelecek aylarca bekleyeceksiniz. ve bu adamlarla aynı dergilerde yayınlanmak için rekabet edeceksiniz. bunu başaran akademisyenlerimiz var, ki kendilerine saygım sonsuz, fakat çoğunlukla geride kalıyorsunuz kaçınılmaz olarak. sonra "bizim hoca amerikadayken yılda bir nature basarmış şimdi niye 3 senedir bişey yazamamış" diye merak eder durursunuz. türkiyede hoca olsanız iş emanet edilecek kalifiye öğrenci bulmak da baya zor çünkü iyi olanların çoğu zaten kaçıp gidiyor. kariyer düşünürken bunu da göz önüne almak lazım.

    velhasıl, mbg zordur arkadaşlar. karşılaştırıldığı bütün bölümlerden daha zordur hatta. starcraft'ta protoss ırkı için easy to play, hard to win with derlerdi bir zamanlar. aynı durum var mbg'de. kazanmak okumak mezun olmak nispeten kolaydır belki, ama başarılı olmak, bambaşka bir hikaye.

    bu arada belirtmeliyim ki ben bunları başlayıp işi becerememiş bir mbg-terk olarak yazmıyorum. okudum, biri yurtdışında üç tane staj yaptım ki toplam süreleri 6 ayı geçiyordu. bitirdim mezun oldum. ve de lisans sonrası bana uygun olmadığına karar verip alan değiştirdim. dolayısıyla birazcık taraflı olabilirim ama kedi-ciğer ilişkisi olmadığını varsaymak makul olur.
  • bölümü çomü'de *okuyan bir arkadaşımızın yorumunu şöyle bırakıyorum.

    "öncelikle 4 sene boyunca çomü'de verilen dersler için sizi
    şöyle alalım.

    ilk iki seneniz kimya ağırlıklı gidiyor.
    birinci sınıfta genel kimya ve genel kimya labı derslerini alacaksınız. kimya labı dersinde ilk kez rapor yazmayı tecrübe edeceğinizden bir hayli zorlanacaksınız. bu ders, birinci sınıfta çoğu kişinin sıkça yakındığı bir derstir. ikinci dönemde matematik 2 dersi bu zorluklara kafa tutabilir. genel olarak integral içeriyor ve sorunlu derslerden. yok biz biyolog olcaz ne lazım bize matematik dersi demeyin. genel biyoloji, alacağınız biyoloji adındaki tek ders bu yıl.

    ikinci sınıfta sizi organik kimya ve analitik kimya karşılayacak . analitik kimya, bol bol hesap yapacağınız bir ders. matematikten çekinen birçok kardeşimiz maalesef bu dersten kalır. matematiği ne yapacağız demediniz şimdi de kimyayı ne yapacağız demeyin. demeyin yani bölümde bunlar her zaman lazım oluyor.
    organik kimya dersini kimse pek sevmez. not tutmaktan dinleyemezler ve bu da topluca başarısızlık, derse nefret ile sonuçlanır ve sonuçta kalan yine siz olursunuz.
    biz ikinci senede biyoloji ile daha haşır neşiriz haa. hücre biyolojisi ve hücre biyolojisi labı alıyoruz, ne güzel. hücre biyolojisi hocanızın derste sizden beklediklerini karşılayamabilirsin. sınavları zor olarak abartılır ama bu sadece abartıdan ibarettir. hücre labı, kimya labına göre daha rahat ama kimya labından kalan alışkanlıklarınızı ve anlayışınızı değiştirmeniz gerekecek.

    bölümdeki hoca kıtlığından dolayı bitki biyolojisi dersini branşı bu alanda olmayan bir hoca veriyor. yine aynı sebepten aynı hoca biyoistatistik dersine de giriyor. derslerine katılımcı olun. hem dersten zevk alır hem de … olursunuz. biyoistatistik dersi ise ders boyunca yapacağınız hesaplamalara rağmen temelinde hesaplama değil çıkarımda bulunma yatan bir derstir.
    fizik çok zor bir ders değil fakat çalışılmazsa ikinci dönem zorlayabilir bir bakmışsınız kalmışsınız.
    ana dersimiz genetik. yine öğretim üyesi eksikliğinden bitki biyolojisine giren hocamız tarafından verilir. öğrencilerin hazırladığı sunumlar dersi yorucu hale getirir.

    mikrobiyoloji ve mikrobiyoloji lab çok zor değillerdir fakat az da olsa çalışma mutlak gerektirir.

    organik kimya labı çok zor olmayan fakat çok vakit alıcı bir derstir. raporlara özen had safhada olmalıdır. ufak detaylar büyük kayıplara neden olabilir.

    3 ve 4. sınıfta ise biyolojinin daha derinlerine iniliyor. (arkadaş 3.sınıfa geçtiğinde editlerim burayı.)

    sonuç olarak hoca kıtlığımız var ama bunun bize doğrudan yansıyan bir etkisi yok. biz derslerimizi eksiksiz alıyoruz. bölümün tamamen ingilizce olması zorlayıcı olabiliyor elbette ama kısa bir sonra siz de kendinizdeki değişimi fark ediyorsunuz. kimya ile haşır neşir olmaya hazır olun. yok ben hesap yapamam, yok ben matematik yapmadan geldim diyecekseniz çoook canınız sıkılabilir. derslerine hazırlıklı gittiğiniz takdir de daha az sıkıntı yaşarsınız. kişisel tavsiyemiz bunu mutlaka yapmanız yönündedir. sizi korkutmalarına izin vermeyin, tercih etmek istiyorsanız seçin.
    bu zamana kadar bana ciddi seviyede bir ingilizce birikimi sağladığını ve araştırma yeteneklerimi arttırdığını düşünüyorum. üniversite bazı noktalarda çok kritik öneme sahip ancak işin kilit noktası bireyin kendisidir.
    son olarak da kimya ve biyoloji bu bölümün omurgası. bu derslerle aranız yoksa bir daha düşünün yoksa bölümü okumak eziyet halini alabilir. "
  • bir cok sayisalcinin okumak istedigi ancak yeteri kadar idealist olamadiklarindan vazgectigi bolum.
  • arkadaşımın itü'de okuyup ihtisasını yaptığı güzel ve hoş bölüm. itü moleküler biyoloji ve genetik.
  • türkiye şartlarında mezunlarının iş bulma problemi ve kendilerini sektöre tanıtamadıkları gibi durumları çokça duyduğum, önemli,değerli ve hakikaten yorucu bir bölüm. herhalde hayatta yorulmadan, zorlanmadan elde edilebilecek pek bir şey yoktur lakin genelde bu bölümde okuyan arkadaşlarım epey bir yoğunlar.

    doğrusu kimseye şunu seç bunu seç demek haddimize değil lakin bu tip bölümleri düşünürken (yani bir makine, inşaat, elektrik müh gibi ülkede iş olanağı görece daha fazla olan bölümler yerine ) en azından ülkenin en iyi üniversitelerinden birine yerleşip yerleşemeyeceğinize bir bakın derim. odtü,itü,boğaziçi ya da top class özeller falan olmuyorsa seçmek çok da mantıklı değil sanki.

    hoş bir insanın okuduğu bölümde iş bulma durumu sadece okula ve ülkenin şartlarına bağlı değil. şimdi tüm değişkenleri yazsak destan olur. birde kısmet faktörü var. yine kendini ne kadar geliştirdiğin, yabancı dildir, okumalardır, hobilerdir falan kişinin hayatının her anını etkiliyor. tercih etmek isteyen arkadaşların da okulların tanıtım günlerine gitmeleri önemli. gidin birebir sorun. tabii kimse yoğurdum ekşi demeyecektir ama siz doğru sorularla, doğru insanlarla konuşarak kendi cevabınızı bulabilirsiniz.
  • çok değerli dostlarımın da dahil olduğu bölüm. ancak söylenildiği gibi türkiye şartlarında doktor olmak varken gidilmesini önermediğim bölümlerdendir. bunu bizzat bu bölümde okuyan arkadaşımdan duymuştum.
hesabın var mı? giriş yap