• değişik, farklı bir islam alimi.
    şebusteri, elimizdeki mushaf(kuran)’ın "vahyin kendisi" değil,
    islam peygamberinin "vahiy mahsulü olan sözleri" olduğunu iddia etti.
    ona göre nebevi kelam vahyin gölgesinde gerçekleşen âlemin tevhidi bir yorumundan ibarettir.

    düşünceleri detaylı okumak için... bkz

    şebüsteri 1937 doğumlu ve iranlı'dır.. tahran üniversitesi ilahiyat fakültesi'nde islam felsefesi dersleri verdi.
    1998 yılında hermenötik kuran ve sünnet başlıklı kitabını yayımladı.
  • "peygamber iddia ediyordu ki, o, özel bir insandır. tanrı tarafından seçilmiş ve vahy yolu ile bu sözleri söyleme salahiyetine ermiştir. söz söyleme kudreti kur’an’da “vahy” kavramı ile tanımlanmıştır. kur’an’dan anlaşıldığı üzere peygamber’in söyledikleri vahy idi. bu anlamda ki, o, vahy neticesinde bu sözleri söyleme yetkisine ulaşmıştır. kur’an’da vahy tanrı’nın işareti ve tahriki anlamındadır. bu işaret ve tahrik, yalnızca peygamberlere mahsus değildir. örneğin bal arısının içgüdüsel hareketi de kur’an’da “tanrı vahyi” olarak tanımlanmıştır. kur’an’ın değişik ayetlerinden de anlaşıldığı gibi, vahy tanrı’nın islam peygamberi ile tekellümüdür, konuşmasıdır. bu tekellüm peygamber’in bisetine sebep olmuş, yani peygamber’in kelam söylemesine, kur’an ayetlerini okumasına imkan sağlamıştır. bir sözle “kur’an ayetleri vahyin özü değil, vahyin mahsulüdür”. tanrı vahy yoluyla peygamber’e bu kelamı söyleme hakkı vermiştir."

    kaynak
  • ezber bozan bir ilahiyatçı. iranlı.

    " müslümanların inandığı bir şey var, bu da “allah tarafından indirilen bir din” inancı. bu çok yaygınlaşmış, dini allah’ın gönderdiği çok yaygınlaşmış.
    “allah’ın gönderdiği din!” bunun herhangi bir temeli yok.
    allah’ın din gönderdiği nerede yazılmıştır? hiçbir temeli, esası yoktur.
    dinin anlamı kur’an’da şu şekilde ortaya koyulmuştur:
    “allah’ın indindeki tek din islam’dır.”
    yani bunun anlamı, allah’a göre din insanın kendisini allah’a teslim etmesidir.
    dinin kur’an’daki anlamı insanın tevhidi davranışları, amelleridir. muvahhidane yaşamaktır. kur’an’a göre din muvahhitçe yaşamaktır yoksa bir grup inanç, ahlak ve ahkami ilkelerin bir araya gelmesi bunların toplamı değildir. doğal olarak muvahhitçe dini yaşayan insanın bir takım itikadi değerleri, ahlaki kuralları vardır. dinin kur’an’daki anlamı bu itikadi, ahlaki ve ahkam kurallarından ibaret değildir. dışarıdan dine bakmak isteyen bir din bilimci şöyle diyebilir; şu inançlar vardır, şu ahlak ve ahkami değerleri, ahkami kuralları da vardır. dinin kur’an’daki anlamı bu itikadi, ahlaki ve ahkami kurallardan ibaret değildir. bunların toplamı demek değildir. eğer dışarıdan müslümanlara ve islam dinine bakmak isteyen bir din bilimci islam dininin ne olduğunu söylemek istese, o şöyle diyebilir: islam’da şu inançlar vardır, bu ahlaki değerler vardır ve bu hükümler vardır. bu terkip tarihselleşmiş dinin tanımıdır. yani din, tarih boyunca bu şekilde tezahür etmiştir, bu şekli almıştır.
    ama kur’an’daki dinin anlamı bu değildir. dolayısıyla benimle abdülkerim süruş arasındaki asıl ihtilaf budur. kur’an’a baktığımda onun tanımladığı gibi bir din olduğunu düşünmüyorum.
    yani kur’an’daki din şudur ki, ben kendimi gönüllüce allah’ın iradesine teslim ettim. dolayısıyla din, benim seçtiğim, tercih ettiğim bir yaşama biçimidir.
    peygamber kafirlere şöyle diyor:
    "sizin dininiz şudur, siz kendinizi putlara teslim ettiniz, benim dinim de şudur, ben de kendimi allah’a teslim ediyorum."
    din bu olmalı.
    dolayısıyla ben, allah’ın din indirdiği sözünün nereden geldiğini bilmiyorum."...
    bkz. roportajın tamamı
hesabın var mı? giriş yap