• bu dersi sevmeme sebebim lise yıllarıma dayanır. aslında ders iyiydi de hoca kötüydü. elinde kemanıyla sınıfa gelir,

    "haydi çocuklar hep beraber bana bi do verin, la verin..."

    sonra da solo çalışmalar. ulan tamam bülbül değiliz, bunun da bilincindeyiz ama neden bunu tüm sınıf öğrensin ki? alalım birer flüt, takılalım doremifasolasido... haftalarca sana "la" verdim. peki sen bu "la"ların karşılığında bana ne verdin... iki... müzik dersim ikiydi lan. müzik dersi karşısında iki notunu gören anne bananın psikolojisini düşünsene. babam beni okuldan alıp tornacıya verecekti nerdeyse...
  • ilkokul, ortaokul ve lise (sadece hazırlık) hayatımın en zor dersiydi diyebilirim çekinmeden. her hafta vizyona giren; konuyu ve sonunu çok iyi bildiğim, sadece işleyişi değişen korku-gerilim öğelerini içinde fevkalâde barındıran film idi kendisi. filmin böyle olmasının asıl sebebi flüttü. flüt çalamıyordum ve evet hâlâ çalamıyorum. çünkü hiç sevmedim. film de pek oyuncu da yoktu. maalesef ben ve müzik öğretmeni. buyrun filmimizin özeti:

    öğretmen sınıfa girer. günaydın faslı bittikten, yoklama alınıp defter imzalandıktan (bir murphy yasası: ders bir an evvel bitsin diye en bi dua edilen, saatle en bi sevgili olunan derslerin öğretmenlerinin sınıf defterini imzalayıp, yoklamayı alması taş çatlasa 2 dakika sürer. 3 dakika sürerse bilin az sonra kıyamet gelecek) sonra geçen hafta öğrettiği şarkıyı önce bi kendi çalar, arkasından tüm sınıf birlikte çalardı.

    tam kapayamazdım delikleri. bozuk sesler gelirdi hep. sınıfla birlikte çalmamak çok akıllıca bi seçenekti. bıraktım bende eşlik etmeyi. artık çevreme bakıyor hangi delikleri kapatıyolarsa bende kapatıyordum. tabiî üflemiyordum, amacım seyirciye oynamaktı. bazı şanslı günlerde öğretmen sadece çalmak isteyenlere çaldırıp artı veriyordu. ama çoğunlukla listeden kaldırıp döşüyordu bir güzel. hevesli bikaç kişeye çaldırdıktan sonra listeyi eline alıyordu. sınıf listesi; ne ürkütücü bişeydir tembel öğrenciler için. öğretmen eline aldığında hemen bi fear yersin zaten. adrenalin pompalanır tüm vücuda. çocukluğunda serçe yakalayanlar bilir, avcunuza aldığınızda nasıl çarpar yüreği. aynı onun gibi bişeydi bu da. abartıyor muyum sizce? (abarttığımı düşünenler: bilmezsiniz siz tabiî; her ödevi yaparsınız, öğretmen sizi kaldırmayınca annenize şikayet edersiniz "öğretmen hiç söz vermiyo bana!" diye)
    eveet, filmimizde kullanılan suç aleti belli oldu : sınıf listesi

    listeden en bahtsız -bu genellikle hiç çalamayanlar olur- kişi kaldırılır.

    -eveet, gel bakalım şuraya.(gel sen cümle alem ağzına sıçtığımı en güzel yerden görsün)
    +hocam..ııı..şeyy. ben yerimde çalsam? (ulan yavşak yerinde çalabiliyor musun ki? çalsan çıkar da çalarsın)
    - gel burda çal, ses güzel dağılmaz sınıfa. (gel burda çal, çığlıkların güzel dağılmaz sınıfa)
    +yok hocam gelmeyim ben..(sende hiç acıma yok mudur öğretmenim?)
    - iyi hadi yerinde çal bakalım. (öyle de s.ktim böylede, mekânı sen seç hadi bakalım)
    +sağolun hocam, başlıyorum. (sağolun hocam, sıçıyorum yavaştan. hazırlıklı ol sınıfım)

    ilk notadan güzel ses alınır, ama ilerledikçe acı çeken japon kız gibi bağırır flüt. fonda da arkadaşlarının sessiz gülüşmeleri vardır. bi kaç kere daha yeniden başlarsın falan, arkasından öğretmen yeter bırak der. güzel bi dalga geçer, rezil eder. samimi arkadaşların, hoca dalga geçerek azarlarken sana bakıp güler, sen onlara bakıp gülmemek için zor tutarsın kendini. rezalet bi ders geçer, film biter. haftaya yeni film gelir falan..

    müzik derslerinden kurtulunca şöyle denir çoğunlukla; "bu kabus bitti, sırada askerlik var"
  • ama hep kötü anılarla (bkz: #8952734) değil, bazen de güzel anılarla yer etmiş derstir. misal;

    öğretmen beni kaldırıp flütte isteneni veremeyeşimin* akabininde sınıfla birlikte bir güzel dalga geçmiş, pek bi eğlenmiştir. geri geri, masasına doğru giderken ağzından dökülenler;

    öğretmen: ehüeüh, oğlum ne zaman öğreneceksin çalmayı sen yahuu..
    sınıf : eheheheh
    öğretmen: yeter çocuklar, çok güldük, derse geçiyoruz eheüüü..*çaaaaaatt*(arkadaki televizyon dolabının sivri ucuna kafayı çarpma efekti) alllaaaaaaaaaahh.. bu ne böyle yaa!?!?

    arkasına döner dolaba bakar, dolap ona bakar. yüz kıpkırmızıdır acıdan, ter basmıştır bi anda. çarptığı esnada bakışlar* benden ona kayar. sınıf sessizlik içindedir fakat yarılmamak için herkes kendini zar zor tutuyordur. ve sessizliğe tecavüz eden kadim bir ses;

    -(yüzüm aydınlanmış bi şekilde, en piç ifadeyle) heheheh, çok güldük derse geçelim.

    müzik dersi ne eğlenceli bi dersti o gün benim için*
  • ortaokul siralarinda kabusum olan bir dersti. bir de nedendir bilmem ama hep persembe gunlerine denk gelirdi bu muzik dersleri... hatta sirf bu yuzden persembe gunlerini de sevmem mesela. ki ne guzeldir persembe gunleri. cumadan bir gun once. harika... hafta sonu geliyor. ama atamadim bu persembe huzursuzlugunu uzerimden. hep o muzik dersleri yuzunden... sonra mesela nezehat ismini de hic sevmem. evet dogru tahmin muzik hocamin adi... ne kadindi o oyle yahu... bak aradan neredeyse 17-18 yil gecmis hala unutamiyorum. hem nasil unutabilirim ki? zaten bunye muzugin "m" sinden habersiz... ergenlik cagina giriyoruz, sesler kartlasmis, catlak catlak cikiyor bir de sen cik koca sinifin onunde solfej yap... do, re, mi... nereye do re mi? hem zaten hoslandigim kiz da var orada, rezil kepaze ol. ohh valla... ya da ufle flutu... yav uflemesi kolay ama oyle kafaya gore de ufleyemiyorsun ki. sonra parmaklari falan da deliklerin ustune kapatmak gerekiyor... zor is yani... bi fis fis kayikci vardir sadece onu calabiliyordum...
  • gençliği müzikten soğutmak için elinden geleni ardına koymayan bir zihniyette işlenen ders.
    zira hangi insan evladının ayağıyla tempo tutup ellerini sağa sola ritmik olarak oynatarak aynı anda istiklal marşının solfejini yapmaya çalışırken müzikten zevk alması beklenir bilinmez.
  • müzik benim için en keyifli hobidir, paramı zamanımı çekinmeden müzik uğruna harcarım. küçüklükten beri müziğe karşı ilgim çok fazladır. ama bu ders sevmediğim bir dersti. hiç keyifli gelmezdi. müzikten soğutmaya yönelik bir sabotajmış gibi bakardım. müfredatın saçmalığı bir yana, yetenek ve kulak gerektiren bir konuda küçük dimağların bu kadar zorlanması gerçekten yanlış ötesi birşeydi çünkü...

    ilkokula başladığımda bendeki müzik aşkını gören müzik hocamız beni okuma bayramında sahneye çıkarttırmış, serdar ortaç'ın karabiberim'ini söyletmiş -şu an düşününce kabus gibi-, beni ebeveynlerime övüp övüp durmuştu. hatırladığım kadarıyla ikinci sınıfa kadar müzik dersleri tamamen şarkı öğrenmeye yönelikti, nota bilgisi falan yoktu. ne zaman üçüncü sınıf olduk ve başımıza bir blok flüt belası çıktı, ben bu dersten soğumaya başladım. blok flüt, o tiz sesiyle, sevdiğim bir enstruman değildi, çalmak istemezdim ve çalamazdım da, o lanet delikleri asla düzgünce kapatıp, adam gibi ses çıkaramazdım. (belki de enstruman çalma hevesimin ölesiye kırılmasının temeli burada yatmakta, bilemedim.) hoca da zorlardı herkesi. belki o da biliyordu bunun zorla olmayacağını ama öğretmesi gereken müfredatı buydu. müzik dersleri, çocuk aklımla bile çekemeyeceğim dersler oldu ondan sonra. notalar, marşlar, garip garip çocuk şarkıları, kanon denemeleri falan filan derken koptu film zaten orada... ilkokul dörtteyken ilgimin yabancı müziklere kayması, ricky martin, mariah carey falan dinlemeye başlamam ve bu derste dayatılan şarkıların beni çekmemesi, müzik derslerini benim için fazla sıkıcı hale getirmişti. gerçekten yaptığımız şeylerde inanılmaz mantık hatası olduğunu düşünmeye başlamıştım.

    ortaokuldan itibaren zaten müzik dersleri hiç sallamadığımız dersler olmaya başladı. müzik dersine girmez, orkestra odasında takılırdık. lisede de aynı şekilde, zaten sadece ilk sene görmüştük, onda da sağdan soldan metallica konser videoları bulup, projektöre yansıtıp izlerdik sınıfta, sınıfın yarısı çıkardı, müzik hocası gelir "bu ne olm, müzik mi lan bunlar?" diye azar atardı bizlere. düşünüyorum, adam müzik hocası ama heavy metal'e karşı zıt. hoş, aradan birkaç sene sonra aynı adamda garip bir şekilde metal müziğe ilgi başladı, benden metal müzik üzerine yazılı kaynak istemişliği bile oldu. hayat ne tuhaf vapurlar filan...

    ben müzik dersi en son göreli sekiz seneden fazla oldu sanırım. şu an nasıldır bilemiyorum ama herhalde çok farklı bir müfredat yoktur. hala bir blok flüt fetişizmi, aynı şarkılar türküler marşlar ile devam etmekteyse, hiç ilgi çekici olmadığı ortada. internetin yaygınlaşması ve bilgi akışının artması sebebiyle küçükler bile artık farklı şeylere ilgi duyuyorlar, on yaşındaki velet metal müzik dinlemeye meraklanabiliyor. klasik okul şarkıları çekmiyor kimseyi. bu ders nasıl kurtarılır peki? tamamen kültürel bir tabana oturtularak olabilir. yani kimseyi blok flüte, nota bilgisine zorlamadan ilk çağlardan beri müzik kültürü, tarzlar, müziğin sosyal açıdan incelenmesi gibi konular aktarılabilir. bu ülkede insanlar genelde müzik bilmiyorlar, medya ne pompalarsa onu dinliyorlar. albüm dinleme kültürü yok, tamamen hit şarkılara takılma durumu var. dolayısıyla müzisyenler de albüm 2-3 hit, geri kalanı sallapati yapıyorlar. bunun kırılması için eğitim verilebilir. insanlar ne kadar fazla müzik türünü tanırlarsa, müzik zevkleri de o kadar gelişir, yedi notayla yapılan sınırlı bestelerin aslında sınırının olmadığı anlaşılır. tabii bu dediklerim şu aşamada çok zor değişiklikler olmasına rağmen, bu dersin öğrenciler için işkence olmaktan uzaklaştırılması ve "kek ders" kategorisinden çıkarılması kültürel açıdan gençlere çok daha yararlı olacaktır.
  • ilköğretim öğrencisine hayata dair en temel gerçekleri öğreten yegane derstir. lanetler okuyarak getirdiği sonunda daha evrensel bir amaç adına, öndeki kızları dürtmek ve eteklerini kaldırmak için kullandığı blok flütle müzik namına bir yere varamayacağını anlaması uzun sürmemiştir. zaten kargacık burgacık çizdiği notaları defterden okumaya çalışılırken bastığı her yanlış nota ahenk içinde 9. senfoniyi çalmakta olan sınıfta tekrar tekrar yankılanır. kaçan ritme tekrar uyum sağlamak beyhude bir çaba olmuştur artık. işte tam da bu anda öğrencilik hayatının ilk ve en temel gerçeğini farkeder:
    "aslında sadece kızlar çalıyo, bütün erkekler flütü öle ağzında tutuyo!!"
    bu cümle kafasının içinde yankılanırken artık bir zafer sarhoşluğu içinde kaderini görmektedir genç adam (fonda hala 9. senfoni).
  • tek hatırladığım şeyin istiklal marşının notaları olduğu ders.
    ortaokulda karneme 1 veren müzik öğretmenime sevgilerimi yolluyorum...
  • ilkokul hayatım boyunca 2 gelen ders. ulan ben piyano ve gitar çalıyordum o yıllarda. hoca gelmiş blok flüt diyor. çalışmadım tabii ki. bir de şarkı söyleme kısmı vardı ki düşman başına. yol birader bende öyle bir özgüven yok. zaten afedersin ama sesim o zaman da berbattı hala daha berbat.
  • genelde okulun en güzel öğretmeninin girdiği derstir.
hesabın var mı? giriş yap