• (bkz: glastonbury)
  • sobermag mecmuasında; türkiye’ de müzik festivali kültürü ve gelişimi başlığıuyla irdelediğim olay.

    stadyum konserleri vardı 90’ ların ilk yarısında; bryan adams, madonna, guns n roses, metallica, michael jackson, the rolling stones, scorpions, bon jovi gibi dünya starlarının inönü ve ali sami yen stadlarında verdikleri ve binlerce insanı bir araya toplayan konserler. ahmet san’ ın sponsorluğunda yapılmıştı bir çoğu; ben ve benim yaş grubum bir yandan ahmet san’ ın kim olduğunu merak ederken, bir yandan da bu önemli konserleri kaçırmanın ezikliği içerisinde büyümüştü.

    yeni bin yılın başlamasıyla birlikte ise müzik festivalleri doğmuştu ülkemizde. yurtdışında sahne sayısının ortalama 7-8 olduğu, gün sayısının bazen bir haftayı bulduğu, katılım açısından yüz binlerin ifade edildiği bu festivallerin line-upları ise alfabetik sırayla sayfalar dolusu olmaktaydı. ve hepimiz bu festivallere gıptayla bakmaktaydık ve o günlerin ülkemizde ne zaman yaşanacağını ve olacağını hayal etmekteydik (ki hala etmekteyiz). fakat ülkemizin avrupa’ nın güneydoğusunda bulunması, yurtdışındaki olumsuz imajı, sponsorların festivallere kaynak ayırmaması, ülkemizdeki müzik kültürünün daha oluşmamış olması gibi birçok nedenden ötürü, yurtdışındaki gibi festivalleri yaşamak; sadece oraya gitmekle mümkündü. son yıllarda rock müzikte kaydedilen aşamalar, internetin de yaygınlaşmasıyla müzikseverlerin yurtdışındaki müziklere daha kolay ulaşması ve yavaş yavaş oturan bu müzik kültürü akabinde bu festivaller de ülkemizde doğmaya başlamıştı. şimdi ilk olarak o festivallere bir göz atalım.

    h2000; festival denince akla gelen ilk isim elbette ki h2000 olmuştur. ik düzenlendiği yıl; adını da o yılla özdeşleştirip h2000 olarak belirlemişti; yıllar geçmişti; h2000 2001, 2002, 2003 derken organizasyon ekibinin olayı eline yüzüne bulaştırmasıyla h2000 defteri bir daha açılmamak üzere kapanmıştı. dört yıl süren h2000 serisi festival kültürüne henüz yabancı olan müzik severlere pek şey öğretmişti; geceleri çadırda nasıl kalınır, yorgunluktan yere yığılmamak için hangi saatlerde uyunur, soğuktan donmamak için kaç battaniyeyle yatılır vs. katılan müzisyen sayısı ve popülaritesi yönünden ise o dönemde ağzımızın suyunu akıtan isimlerin sayısı yıldan yıla artmıştı. şimdiki festivallerde sahne alan grupları ve festival ortamını düşününce, h2000’ lerin gayet sönük kaldığı su götürmez bir gerçek; fakat, bu noktaya gelebilmemizde h2000 serisinin kattıklarını da es geçemeyiz. muse, suede, bush gibi isimlerin, ülkemizde ilk festivalini yaşatan h2000, son senesinde festival insanlarına öyle bir eziyet yaşatmıştı ki, survivor a katılmış gibi hissetmişti kendini müzikseverler.

    rock n coke ; ilk yılında tam bir zirve yapan festival rock n coke ise sanırım festival olayında en çok tartışılan festivaldir. coca cola’ nın sponsorluğunda düzenlenen ve arkasına, bir çok kuruluşu da alan rock n coke; isminde rock kelimesi olasına rağmen hip hop’ çı 50 cent’ i çağırmasına kadar o kadar çok açıdan tartışıldı ve tartışılıyor ki; bunun akabinde anti rock n coke bir festivalimiz bile olmuştu barışarock adında. ilk yılı 2003’ te büyük çekmece gölünün yanı başında kurulan bir rock kasabasında vuku bulan ve festival izleyicilerine lunaparktan tutun da bir çok eğlenceli aktiviteye kadar her yönden eğlendirmesini bilen rock n coke; hani bu kadar eleştiriye rağmen türkiye’ ye gelmeye çekinen bir çok yabancı grubun olduğu gerçeğini hatırlarsak, ülkemize getirdiği isimlerle ve gayet başarılı organizasyonlarıyla ülkemizin kredisini yurtdışında oldukça arttırmıştı. bu gün eğer festivalsiz hafta sonu olmuyorsa ve gelen gruplar ise gayet tatmin ediciyse bunun rock n coke’ un sayesinde olduğu kuşku götürmez bir gerçek, kimse inkar edemez. the cure’ dan, korn’ a, iggy pop’ tan, muse’ e kadar sayısız kaliteli grubun sahne aldığı festival; bu sene yine şahane olacak. beşinci yılını franz ferdinand, the smashing pumpkins, manic street preachers ve kaiser chiefs gibi gruplarla kutlayacak ve festival insanları yine harikulade iki gün geçirecekler.

    rockistanbul; ilki 2004 yılında olan ve h2000 2003’ ün yaralarını sarmaya çalışan müzikseverler için yine hayal kırıklığı yaşatmış bir festival idi. muse’ un geleceğinin açıklanıp daha sonra iptal edilen festival programında starsailor, anathema ve mono gibi isimler mevcuttu. ardından 2005 yılında solar beach’ te bir önceki seneyi unutturan bir festival izlemiştik ki gelen gruplar arasında elektronik müziğin en önemli ismi kraftwerk, jj72, garbage ve the kills bulunmaktaydı ve solar beach’ in hem avantajları hem de dezavantajları yaşanılarak öğrenilmişti. sonraki sene ise olacağı duyurulmasına rağmen yapılamamıştı ve o da h2000 gibi festival tarihinin pek de tozlu olmayan sayfalarında yerini almıştı.

    masstival; bu senenin başından beri uzun süredir merakla beklenen bir festival oldu ve programını açıklayıp beklemeye koyuldu. avril lavigne, sinead o’connor, tori amos, cake gibi isimlerin sahne alacağı masstival ise nasıl olacağını merak ettiğim bir yerde; parkorman’ da gerçekleşecek. müzikal çizgisi tarafımdan pek de anlaşılamamış olan masstival umarız gelecek olanlar için bir hayal kırıklığı yaratmaz.

    radar live; daha önce sobermag’ da da okuduğunuz gibi radar live ilk olarak geçen sene dinamo organizasyon ile parkorman’ da tek günlük olup, ücretsiz olarak hayata geçen bir festivaldi. bu sene ise solar beach’ te dört güne yayılan ve daha ilk senesinde zirvesini yapan bir festival olarak karşımıza çıkmıştı. james’ ten marilyn manson’ a, groove armada’ dan beirut’ a kadar sayısız güzel müzik yapan grubun katılacağı festival bu senenin en fazla merak edilen(özellikle sobermag tayfası tarafından)bir festival oldu.

    çadırsız uyku tulumsuz ve kapalı mekanlarda vuku bulan festivallere bir göz atarsak eğer;

    phonem by miller elektronik müzik platosu; ise daha çok elektronik ve rock müizğin daha elektro halini seven müzikseverler için gayet yerinde bir festival olmuştur. geçtiğimiz seneye kadar nisan ayında yapılan festival; artık kasım ayında yapılmaya başlandı. geçen sene zirvesini mogwai, the whitest boy alive ve fennesz ile yapan phonem’ de daha önceki senede the notwist i ve peaches gibi isimleri izlemiştik ve ayrıca ilk senesi olan 2004’ te ise lali puna ve mouse on mars festivalin gözdelerindendi.

    efes pilsen one love festival; bu yıl altıncısı düzenlenen ve arkasında yine organizasyon babında sağlam isimlerin bulunduğu pek bir sevdiğimiz festival. bu yıla kadar iki gün olan ve akşam saatlerinde parkorman’ da konuklarını ağırlayan ve peter gabriel, ian brown gibi isim olarak ‘yüksek’ müzisyenleri türk izleyicisiyle buluşturan one love festival geçen sen ise zirvesini yapmış; morrisey ve black eyed peas gibi isimleri getirmişti. bu sene ise sahne sayısının artacağı ve daha çok grubun katılacağı büyük bir organizasyon beklenirken, sadece beastie boys ve underworld’ ü getirmeyi uygun bulmuş, yanına ise adı deniz sekiyle olan aşkıyla anılan hüsnü şenlendirici’ yi layık görüp, müzikseverleri fena halde şaşırtmıştı.

    caz festivali; ise on beş yılı geride bırakmaya hazırlanan ve zaman zaman rock müzik dinleyicilerine bir iki konser hediye etmesini bilen bir festival olmuştur. geçen sene cocorosie’ yi izleyen müzikseverler bu sene ise caz festivalinde robert plant, blonde redhead, antony and the johnsons ve bryan ferry gibi ismlerle buluşacak.

    evet tekrar başa dönelim; yaklaşık yedi yıldır konaklamalı festivaller düzenleniyor ülkemizde. kimi zaman iki, kimi zaman üç sahne oluyor ve bir hafta sonu boyunca güzel anlar yaşıyoruz. yurtdışındaki festivaller ayarında festivaller yaşamak istiyorsak, mümkün olduğunca müzikal ortama destek olmalıyız. alım gücü ülkemizde diğer ülkelere nazaran çok düşük olsa da bunu yabancı grup ve müzisyenlere anlatmak kolay bir şey değildir diye düşünüyorum. ve turne programlarına bizleri de eklemeleri için gerçekten büyük paralar verilmesi gerekmekte, türkiye’ nin imaj sorunu dolayısıyla gelen grupların en iyi şekilde ağırlanması gerekmekte, ki bir çok önemli ismi ülkemiz festivallerinde izleyebilelim. hiçbir şey memnun olmayıp sürekli boş boş eleştiri yapmanın anlamı yok. kendi rahatınızdan bir hafta sonu feragat edip, gerekirse üç battaniyeye sarılıp yine de soğuktan uyuyamamayı, gerekse portatif tuvaletlerde el yüz yıkamayı göze alarak; yeri geldiğinde yağmurdan sırılsıklam olarak, yeri geldiğinde perişan bir halde takılmak zorunda kalarak festival kültürümüzü oluşturmalıyız. sadece sevdiğimiz müzisyenleri izleyerek değil, festivalin bir diğer amacı olan; tanımadığımız yeni grup ve müziklere kucak açıp, onları da sahne önünden izleyerek bu kültüre katkıda bulunmalıyız. yapıcı eleştiriler yapmalı ve festival gibisin, katılmak istiyorum diyerek; mümkün olduğunca bu festivallere katılmalıyız.

    festivaller nasil geçer

    festivaller, özellikle yazının konusu olan, konaklamalı festivaller bünyeyi fena halde yoran, fakat tüm senenin en güzel anlarını yaşatan bir oluşumdur. festival alanına girdiğiniz ilk andan itibaren bambaşka bir dünya ile karşılaşırsınız. sizin gibi müzik dinleyen, size benzer bir yaşam tarzı olan insanlarla aynı ortamda bulunacaksınızdır birkaç gün. festival bilekliğini takıp kamp alanına doğru yürümeye başlamışsınızdır sırtınızdaki ağır çantayla. kamp alanında, zemini çok engebeli ve sert olmayan bir yer bulup arkadaşlarınızla yan yana çadırınızı kurarsınız ve çadırın içini, eviniz gibi düzenledikten sonra, eşyalarınızı bırakıp, festivalin henüz müziğin başlamadığı keşif bölümüne başlarsınız.

    keşif bölümü; festivallerde sabahın beşine kadar müziğin bitmediğini varsayarsak, uyumadığınız zaman süresince müziğin olmadığı tek saatlerdir. festival alanını baştan başa dolanmaya başlarsınız; ve sahneleri, yeme içme yerlerini, standların olduğu bölümleri ve aktivite bölümlerini gezersiniz. ilk günün gecesi olan bu saatlerde bir iki isim sahne alacağından ve sonraki günün asıl başlangıç günü olmasından dolayı, etrafta bir koşuşturmaca vardır. son hazırlıklar yapılmaktadır. ilk performansı izledikten sonra ise o gece pek uyku uyuyasınız yoktur ve çadır etrafında takılarak saatlerin geçmesini beklersiniz.

    ilk sabah; uyandığınızda nefes alıp vermekte zorlandığınız ve feci biçimde terden sırılsıklam olduğunuz ve 5-6 saniye içerisinde kafanızı çadırdan dışarı çıkardığınız anın başlangıcıdır ilk sabah. güneşin doğmasıyla birlikte çadırın havasız ve çok sıcak olması, o saatten sonra hala uyumayı başarabilene “bravo” denilmesine yol açar. temizlik malzemelerinizi yanınıza alıp güzel bir güne merhaba dersiniz ayna karşısında. konserlerin başlamasına çok zaman vardır, o zamana kadar bir yandan kahvaltınızı ederken, diğer yandan elinizdeki festival programı kitapçığından izleyeceğiniz konserlerin saatlerine göz gezdirirsiniz. konserler başlayana kadar ise gölge bir yer bulup, bir şeyler okursunuz veya çeşitli standlarda takılıp, aktivitelerle oyalanırsınız. festivalin yapıldığı yer deniz kenarı ise sıcak havayı deniz eğlencesiyle yenersiniz.

    konser vakti; zamanı gelmiştir artık, sahneden festivalin amacı olan müzik sesi duyulmaktadır. tüm gün devam edip sabaha karşı bitecek olan yoğun tempo başlamıştır. o konser senin, bu konser benim; o sahne senin bu sahne benim derken akşam saatleri yaklaşmıştır ve yavaş yavaş alkole de davranırsınız. günün en eğlenceli saati ise şüphesiz performansını uzun süredir beklediğiniz favori gruplarınızın sahnede belirmesidir. sahnede en önlere gidebilmek için bir yılan gibi kıvrak hareketlerle ilerleyip mümkün olduğunca az küfür yemelisiniz. sevdiğiniz grubu canlı canlı dinlemekten daha keyifli ne olabilir ki.

    uyku vakti; güneşin doğuşuyla birlikte başlayan gününüz, güneşin batmasını saatler geçmesine rağmen sizin hala ayakta oluşunuz bünyenizi fena halde yormuştur ve kendinizi çadıra atarsınız. elektonik müziğin dj arenadan değil de sizin çadırın içinden yayın yaptığını düşünebilirsiniz ama bu uykunuzu engelleyemeyecektir.

    ikinci gün; bir önceki güne göre daha geç kalkmasını öğrenmişsinizdir artık. festival ortamına iyice alışmış, o günün programını kafanızda oluşturmuşsunuzdur. önceki günün yorgunluğunu eğlenceli aktivitelerle ve festival hatırası babında alışveriş yaparak atarsınız. ilk günkü gibi yine festival programına göz gezdirip, izleyeceğiniz konserin yanına bir tik koyar ve aralardaki boşluklarda kendinizi dinlenmeye verir, arkadaşlarınızla güzel anlarınızı paylaşırsınız.

    festivalden ayrılış; evet tüm yıl boyunca heyecanla beklediğiniz bir festival daha son bulmuştur. çadırınızı ve çantanızı toplayıp, birkaç harika gün geçirdiğiniz o festival alanına bakıp, seneye görüşürüz dersiniz içinizde büyük bir buruklukla. artık bitmiştir, normal hayata alışma süreci ise sancılı başlayacaktır.

    festivale neler götürülür, festivallerde nasil hayatta kalinir

    şahsen benim için olmazsa olmaz listemin başında battal boy kloroplast çöp torbası gelir. her şey den önce eğer büyük boy bir dağcı çantanız yoksa battaniye, uyku tulumu taşımak için en iyi malzemedir. eğer geçtiğimiz senelerde rock n coke’ ta vuku bulan, yurtdışındaki festivallerin ise olmazsa olmazı olan yağmur-fırtına durumları oluşursa, sizi hem yağmurdan hem de ayakkabınızın çamur içinde yüzmesinden korur. ikinci sırada ise kamp alanında ve çadırın içerisinde işinize yaraması muhtemel el feneri almanız sizin yararınızadır. her festivalden önce internet sitelerinde yazılı olan mat, uyku tulumu, battaniye gibi sizi soğuktan koruyacak şeylerin yanı sıra kalın kıyafetlerinizi de mutlaka getirmelisiniz. gündüz güneşten korunmak için ise güneş gözlüğü, şapka ve güneş kremi, festival alanı deniz kenarında ise bikini, şort ve plaj havlunuzu da mutlaka yanınızda olmalı.

    festivalde hayatta kalmak için ilk şart tabi ki organizasyon ekibinin her koşula ve duruma hazırlıklı, bilgili kişiler olmasıdır. her an bir sağlık problemine karşı 24 saat hizmet verebilen bir sağlık merkezi ve ambulans her daim hazır bulunmalıdır. ondan sonra kişi olarak, ilk yapmamız gereken, gündüzleri güneşten; geceleri ise soğuktan korunmaktır. unutmayın ilk gece soğuktan, ikinci gece ise sıcaktan uyuyama ihtimaliniz benim bu cümleyi gece yarısından sonra bilimum tv kanallarında boy gösteren eğitici yayınlardan daha sıkıcı bir şekilde bitirme ihtimalimden yüksektir. kendinizi fazla yormamalı, boş olduğunuzu düşündüğünüz tüm ufak aralıklarda dinlenmelisinizdir. herkese iyi festivaller.
  • (bkz: woodstock)
  • dünyanın en iyi 10 müzik festivali bu listede listelenmiş. zirvede tabii ki tomorrowland var.
  • tam da şu soğuk havalarda özellikle yurtdışındakilerin line-up'larına bakıp hayal kurduğumuz festivallerdir. türkiye' de bu yıl için henüz heyecanlandıracak bir açıklama yok tabii ki her zamanki gibi.
    hayal kurduran 2016 festivallerine ise buradan bakılabilir.
  • türkiye'de bu yaz çok rastlayamayacağız gibi gözüken ama yurt dışındakilerin yine heyecanlandırdığı dünyanın en güzel etkinliği.

    ama yine de sanki 2014-2016 yazlarında (ki 2005-2010 sezonunda hareketlenen piyasayı hiç saymıyorum) daha iyi line-up'lar görüyorduk. neden bilmiyorum bu yaz hepsinde bir tekdüzelik hakim.

    yine de her zamanki gibi en "gidilesi" olanlar glastonbury ve lollapalooza!
  • sanki parmakla gösterilenlerinde bir konsept ya da yaşam tarzı sunulurken ülkemizde art arda konser sıralamak olarak algılanan etkinlikler. kaldı ki instagrama malzeme çıkması bile günümüzde kimilerini konudan bağımsız cezbediyor olabilir. veya bu konu açılınca etkinliği cinsel aktivite alanı gören de bir güruh var. tabii ki de herkesin hayatına kimse karışamaz. bizdeki festivaller biraz her şey dahil tatile ya da açık büfe kahvaltıya benziyor. baksan herşey dahil, ama otelden çıkmak yasak, yalnızca yerli içecekler dahil, yemek saatli sınırlı. aynı zamanda da açık büfede herşeyi yemekten hiçbir şeyin tadını almamak gibi de bir yandan. yaz gününde duş alınamamasını, seyyar tuvaletleri düşünüyorum da, neyse ya ben niye düşünüyorsam.
  • tarihi antik yunan'a dayanan müzik festivalleriyle ilgili birkaç ilginç bilgi.
hesabın var mı? giriş yap