• basit senaryo üzerine basit ve saçma karakter değişimleriyle değerlendirildiğinde kötü bir film ne yazık ki. fakat kulağa aşina gelen müziklerle birlikte ve fluffy, sakız, jerk-offs, electric lady gibi ayrıntılarla sizi oyalamayı beceriyor ve sıkmıyor. bir de michael cera var ki evlerden ırak, tamam yakışıklı herif filan ama nasıl beceriyor da tüm film boyunca kendisini daha önce oynadığı karakterlerden biriymiş gibi değerlendirmemi sağlıyor, anlayamadım. sanırım sürekli ezik karakterler oynamasından mütevellit bu durum, ya da oynamayı beceremiyor, bilemedim.
  • yeni nesil "büyümek ve aşk acısı"* konulu romantik ve komik "feel good movie"ler kategorisinden sevimli, şirin, izlenebilir ve gayet güzel vakit geçirten bir çalışma. kat dennings ve michael cera rollerine cuk oturan seçimler olmuş, sanki kendilerini oynamışlar. isme aldanıp bol müzik arayanları gerçekten hayal kırıklığına uğratsa da, electric ladyvarlığıyla, the cure ve i want to hold your handmuhabbetleri referanslarla," where's fluffy" ise hayranlığın nasıl bir şey olduğunu sembolize etmesiyle az çok tatmin ediyor. gerçi film bittiğinde filmin kocaman bir 21. yüzyıl high fidelity olma fırsatını teptiğini düşünüyorsunuz ama olsun.

    "look, other bands, they want to make it about sex or pain, but you know, the beatles, they had it all figured out, okay? "i want to hold your hand." the first single. it's effing brilliant, right?... that's what everybody wants, nicky. they don't want a twenty-four-hour hump sesh, they don't want to be married to you for a hundred years. they just want to hold your hand."
  • ne güzeldi 1 filmdi yahu bu. hayatın içinden. sanki ben 1 gece çıkmışım gibi. müzikler falan da çok hoştu. hayatın karmaşıklığı arasında boğulup, insanlık halinden çıkıldıkça bu filme dört elle sarılmak gerek tekrar normalleşebilmek için.
  • sadece kat dennings için izlenmesi gereken bir film.
  • sakızdan iğrendiren bir film. onun dışında gayet sevimliydi, insanı yormayan, yüzünde gülümseme bırakan bir film. ben bir daha izlerim. michael cera çok komik. kat dennings de rolüne yakışmıştı. all-gay-band-except-him olayı da çok eğlenceliydi. sevdim ben. lakin biri caroline'a kutu sakız falan bulsun. bir de herkesi dolandı o sakız. ıyk.

    (bkz: where's fluffy)
  • filmin anlattığı süreç aslında sadece bir gece. ama bu filmi izlerken, sanki siz de nick ve norah'nın peşine takılıyor ve o bir gece boyu gittiği mekanlara girip çıkıyor, yaşadıkları maceralara eşlik ediyorsunuz. bu esnada da kulağınızdan müzik eksik olmuyor. 2008 yapımı ve bir gençlik filmi olduğu için müzikler hiç de yabancı değil. sahneler de yabancı değil hatta. sevgilinize şarkı cd'si hazırlamanız ama aslında onun bu şarkıları sizin anladığınız gibi anlamayacak kadar "yanlış insan" olduğunu görememeniz.. pek çoğumuz yaşamadık mı? biraz kesin bir yargı gibi gelebilir ama düşününce doğru olan bu: sevdiğiniz insanla aynı şarkıyı dinlerken çok farklı şeyler anlıyorsanız, o şarkı ikinizde de farklı yerlere ulaşıyorsa ((belki ulaşmıyor bile?!)) üzgünüm ama karşınızdaki "yanlış insan" olmalı. tabi bu yargıya, müziği hayatımın her alanına soktuğum için de varmış olabilirim ama ortak bir dil yoksa o ilişkiden ne beklenir ki?

    --- spoiler ---

    filmdeki en sevimli karakter ise gecenin başından sonuna kadar sarhoş olan caroline idi bence.
    caroline: i found jesus!
    norah: what?
    caroline: jesus!
    caroline: he's much taller in person...

    --- spoiler ---
  • michael cera'nın gençlik filmi serilerinden en başarılı olanı kanımca. müzikle fazlasıyla ilgili olmasının bir etkisi olabilir belki bunda. ya da 3 gay arkadaşının müthiş eğlenceli olmalarındandır kanım. ama kesinlikle nick'in her zamanki perişanlığıyla 2 tane afet-i devranı peşinden sürüklemesinin filmi beğenmemde payı hiç yok.
  • izledikten sonra biriyle olan ilişkimi tekrar gözden geçirmeme sebep olan bir filmdir kendisi. çok sıradan bir film gibi gözükebilir, erkekle kız birbirini bulur-mutlu son. birbirlerini bulurken geride bıraktıklarına bir bakmak lazım. "neden filmlerdeki gibi kolay değil" dedirtti bana. ergen tavırlara girip "ben norah o da nick evet evet!" demeyeceğim, ama filmin bana bir kaç şeyi hatırlattığı doğrudur; zaman beklemez.
  • çok beklentiyle izlenilmemesi gereken, hoş müziklerle soslandırılmış, micheal cera'nın her filmindeki tipi, esas kızcağızında borozan gibi sesiyle eşlik ettiği basit ve naif bir film. keşke şöle en sevdiğimiz indie band gelse biz de sabaha kadar tavşan peşinde koştursak he bir de sevgilimiz de bize öle cd kapakları yapsa.
  • dun tekrar izledigim sevimli film. tabi muzikleri sayesinde gonlumu fethetmistir. ardindan bir beden buyugu garden statei izleyip mutlu oldum. boyle sade filmlere bayiliyorum sozlukum.
hesabın var mı? giriş yap