50 entry daha
  • filmekimi'nde bilet bulamadığıma en çok üzüldüğüm film.
    neyse ki beyoğlu sineması'na geldi de izleyebildim.
    pinochet'in şili'si ve 80'ler türkiye'si arasındaki benzerlik zaten ürpertici, üstüne bir de eskitilmiş bir görüntü tekniği ile voleyi vurmuş larrain.
    gael garcia bernal da her zamanki abartısız oyunculuğuyla, politik duruşuna en uygun filmde.
    izlememek eksiklik olur.
  • nihayetinde kapitalizmin galip geldiği ironik ayrıntılarla dolu güzel film.
  • bir türkiye filmi.
    iki yönden benzerliği var. birini söylemeyeni dövüyorlar. 12 eylül öncesi ve sonrası. pinochet yerine kenan evreni koyarsak kenan evren için referandumda neden %92 evet oyu aldığını anlamak biraz daha kolay anlaşılır.

    kimsenin dikkatini çekmeyen ikinci benzerlik ise genç parti'nin mutluluk vaadeden seçim kampanyasıyla neredeyse %10 seçim barajına yaklaşan oy oranı. 12 eylül sonrası herhangi bir yerel-genel seçimde tüm sol partiler toplamda o seçimde genç parti'nin aldığı oya ulaşamadılar.

    çünkü sol partiler ve hareketler kendilerini "şiddetle" tavsiye ediyorlar. şiddetle tavsiye ederken insanların zihninde acı görüntüler oluşuyor ve insan doğası gereği o acı görüntülerden kaçmak isterken kendisini o acıya sürükleyen çaresizliğe sığınıyorlar.

    filmdeki anne ne diyor; çocuklarımdan biri okuyor, öbürü x, torunum var, geçimim yerinde. oysa aynı anne asgari ölçülerle geçiniyor. ama işte çocukları etrafında. anneye sorulunca bu acıları unuttun mu sorusu, geçmişte kaldı onlar, diyebiliyor. bireysel acılar geçmişte kalsın ama biz baskı altında yaşamaya devam edelim kafasında anne. şilide de türkiye de de dünyanın diğer üçüncü dünya ülkelerinde de halklara ölümü gösterip sıtmaya razı eden kapitalist cunta sistemi hakim maalesef.

    reklamcı hesaplaşma sürecini mutluluk ve diğer pozitif kavramlarla oluşturuyor. negatif bir kavram olan "no"ya bile pozitif anlamlar yükleyerek halkı mutluluğa davet ediyor.

    sadece bir seçimin kazanılması özelinde değerlendirecek olursak başarılı bir kampanya. ama hayat sadece bir seçimi kazanmaktan ibaret değil. seçimin ve o seçimi kazanırken gösterdiğinin politikalar kazanılan seçimden sonra halkın nasıl yaşayacağını da gösterir.

    bu seçimden yıllar sonra general pinochet yargılandı ama şili asla diğer latin amerika ülkeleri gibi emparyalizme kafa tutan bir güç haline gelmedi. bildiğim kadarıyla hala cumartesi anneleri' çocuklarını bulamadı.

    http://www.youtube.com/watch?v=hk2igdda8li

    ayrıca depremleriyle, maden kazalarıyla ve polisiyle geçinemeyen muhaletiyle tıpkısının aynısı.
  • dvd'si çıkmış olan film. ancak türkçe altyazı konusunda halen gözümüz yollarda.

    edit: telif nedeniyle ** divxplanet üzerinde altyazı yayınlanamıyormuş.
  • çok isteyip de izleyemediğim film. hadi ben izleyemedim ama 8 ay oldu lan 8 ay bak öyle kısa da değil, ayları say desem sayamazsın. 8 ay ve altyazısı yok bu filmin piyasada.
  • dört–beş ay önce pera sinemasında izledğim bilgilendirici ve eğlendirici film. film boyunca sony viral reklamı yediğimizi düşünmekteyim.

    --- spoiler ---

    hayır kampanyasında kullanılan müzikler o kadar etkiliydi ki ritmi hala kulaklarımda yankılanmaktadır.

    --- spoiler ---
  • başka bir ülkenin bilmediğiniz hikayelerini anlatıyor sanıyorsunuz, oysa ki aynıları sizin ülkenizde de olmuş, olmaya da devam ediyor üstelik. ülkelerin adını değiştirseniz de sınır aynı sınır. aynı hükümet, aynı asker aynı hükmetme kaygısı, aynı güç hırsı, aynı şiddet, aynı taraflı basın, aynı kapitalist düzen, aynı korku, aynı baskı, aynı dayatma, aynı zorlama kurallar, aynı keyfi tutuklamalar, zulüm üstünden işkence gören, dayan yiyen, kaybolan, ölen insanlar aynı.

    demek ki ülkelerin sınırları devamlı yeni dikta rejimler üretiyor, diktatörlüğün varlığını sürdürmesi için sebepler sunuyor. sisteme hizmet eden tüm kurum ve kuruluşlar bizim tepemize tepemize kurulup bize demokrasi diye bir şeyi yutturmaya çalıştıkça küçülen gerçekler oluyor, kişisel özgürlükler, kişisel haklar ve adalet oluyor.

    doğal çekimlerinin yanında gerçek görüntülerle de desteklenen bir film olduğu için bulunmaz bir belgesel olmuş aynı zamanda. ama ben evet ve hayır diyecek insanların da birbirleri hakkında neler düşündüklerini görmek isterdim.

    şili'yle ilgili herhangi bir duygu sömürüsüne de yer vermediğini düşündüğümden mutlaka ama mutlaka izleyin derim.
  • --- spoiler ---

    şimdi ellinci kez bizi anlatıyor demeden meramımızı anlatalım. bu film bizi ya da şiliyi anlatmıyor değişik dozajlardaki baskıcı totaliter rejimleri örnek olay üzerinden anlatmış oluyor. hani biraz günümüzden bahsedersek bizim memlekette de insanlar açık açık takip edilerek ya da meskenleri doğrudan taciz edilerek sindirilmiyor bunun yöntemleri biraz daha değişmiş, evrilmiş durumda. (misal gazetecileri işten attırmak, uydurulmuş suçlarla şahısları mahkum ettirmek gibi)

    filmin anlattığı olayın odağında ise sınıfsal bir mesaj var bana kalırsa. gözümüze soka soka hali vakti yerinde, orta üst sınıfa mensup, konformist aslında hiç bir şey yapmasa gül gibi yaşayacak bir reklamcı elemanın kurulu düzenin değişmesi için riske attığı şeyler gösteriliyor. diğer taraftan da evet "si" kampanyasının başında ise kendi patronu bulunmakta yani patron statükonun yanındayken onun karşısında kağıt üzerinde aslında patronun yerine talip olan kişi gerçek hayatta da rekabet içerisinde olduğu rakiptir. buradan hareket ederek haneke'nin mevcut batı demokrasisi + liberal ekonominin tıkandığı nokta olarak orta üst sınıf burjuva sınıfına geliyoruz. reklamcı gael garcia bernal'in temsil ettiği çıkar grubu kendisi rakipsiz konuma geçtiğinde kendi statükosunu korumak için gerçekten o da totaliter düşüncelere açık hale gelecek mi?? yani patronla yer değiştirecek mi? (burada örnek olarak haneke'nin cache filminde daniel auteuil'ün canlandırdığı tv programcısıgeorges laurentkarakteri incelenebilir.)

    uzatmadan filmdeki reklamcı karakterin filmin her anında sevdiği şeyleri kaybetme korkusu yakından işlenmekte ve bu olası tehditle mücadelesi ise açık bir şekilde kapitalist düzenin araçlarını başarıyla kullanarak yapılmaktadır. netice olarak sistemin bozulmasından kaybedecek şeyi en çok olan korkar.

    ha bir de dönemi görsel olarak anlatmak için kullanılan filtreler o günlerden kalma bir video kasede kaydedilmiş görüntüleri izlediğimiz algısını çok güzel veriyor. gerçek görüntülerle de birleşince filmin dökümanter havasının ve dönemin görsel atmosferinin yansıtılması gerçekten başarılı olmuş.
    --- spoiler ---
  • guzel film. turkiye ile benzerligi konusunda soylenen cok sey olmus zaten. herhalde tek farkli diyecegim 90 yillik ulke tarihinde yonetenlerin taktiklerinin hep bu filmde gorduklerinizle ayni oldugu. en nihayetinde hepsi ayni bokun farkli tonlari.
  • (bkz: non), nein, neen
    (bkz: neyk)
    (bkz: na/@ibisile)
    (bkz: na na/@ibisile)
    (bkz: kabuki/@ibisile)
81 entry daha
hesabın var mı? giriş yap