• az önce google ile ilgili yine bir aydınlanma yaşadım. google arama sayfasına "my mails" yazınca gmail'e girmeden maillerinizi gösteriyor.

    "my photos" yazınca google photos içindeki fotoğraflarınız hemen arama sayfasında karşınızda. hatta "my photos in izmir" yazdım. izmirde çekilmiş fotoğraflarım çıktı.

    ayrıca ; my flights, my events, my calender.
  • insanlar niçin kusarlar? kusmak birçok hastalığın belirtisidir. mantıksal olarak kusmanın nedeni, midemiz içerisinde bulunan ve sağlığımızı tehdit eden gıdalardan kurtulmaktır. peki bir insan böbrek taşı düşürürken niçin kusar? mideyi boşaltmanın taş düşüren böbreğe ne gibi faydası olabilir? ya başı dönen bir insanın kusmasının amacı nedir? ya da örneğin kalçasında apse çıkan, ateşi yükselen bir insan niçin kusar? bunun vücuda hiçbir faydası olmamasına rağmen böyle durumlarda niçin kusarız?

    bilindiği gibi kusma, neredeyse tüm hastalıklarda görülen bir şeydir. kusmanız için illa da sindirim sisteminin rahatsızlanması gerekmez. bazen kötü bir koku algılamak bile kusma refleksini harekete geçirebilir. çoğu durumlarda kusmak bizi hastalıktan kurtarmaz. yani aslında çoğu kez lüzumsuz yere kusarız. günümüzde vücudumuzun en ufak bir şeyde zırt pırt bizi kusmaya zorlamasının mantıklı bir açıklaması yoktur. ancak eski çağlarda yaşamış ve genlerini bize aktarmış atalarımızın yaşam tarzlarını inceleyerek bunu anlayabiliriz.

    insanlar ve maymunlar yaklaşık 6 milyon yıl önce ortak primat atalarından ayrılarak kendi yolunu çizmeye başlamıştır. bilinen tarih ise günümüzden yaklaşık beş bin yıl önce başlar. yani aslında insanoğlunun yaşamının sadece çok ama çok küçük bir evresini bizim bildiğimiz tarih oluşturur. milyonlarca yıl boyunca insanlar modern hayattan, ateşten, yazıdan, tekerlekten, metal eşyalardan ve tabi ki tıptan mahrum yaşamış ve bu süre boyunca evrimsel gelişimini devam ettirmiştir.

    avcı-toplayıcı küçük gruplar halinde yaşamış insanlar arazide bulduklarını yiyen canlılardı. tabi bu iş göründüğü kadar kolay değildi. hayatta kalmak için kas gücünden ziyade iyi bir zekaya, gelişmiş duyulara ve bizi hastalıklardan koruyacak bedensel reflekslere ihtiyaç vardı. o dönemde tarım bilmeyen insanlar doğada buldukları bitki kökleriyle, meyvelerle, otlarla ve nadiren avladığı hayvanların etiyle besleniyordu. besinlerimizin büyük çoğunluğunu oluşturan bitkilerinse büyük çoğunluğu zehirliydi (hala da öyle). dolayısıyla vahşi doğada yaşayan insanların hayatta kalabilmek için bitkileri iyi tanıması gerekiyordu. işin kötü tarafıysa bitkilerin çoğunun birbirine çok benzemesiydi. dolayısıyla zehirlenme, o dönem yaşayan insanlarda oldukça sık görülen ölüm sebeplerinden biriydi. daha da kötüsü, yiyeceğin kıt bulunduğu durumlarda (kuraklık, buzul çağı, vs) insanlar zehirli olduğunu bile bile bazı bitkileri yemek zorunda kalıyordu. bunun en yakın ve bilinen örneği gaziantep savunmasında görülmüştür. hepimizin bildiği gibi kurtuluş savaşında fransız kuşatması altında kalan antepliler, fransız güçlerine karşı direnerek şehri ölümüne savunmuş, şehri silah zoruyla ele geçiremeyen fransızlarsa kuşatmanın dozunu arttırarak şehre yiyecek girişine engel olmuştur. açlıktan birer birer ölmeye başlayan antepli sivillerse çözüm olarak zehirli acıbadem unundan ekmek yapmaya başlamış. bu ekmeği yiyenlerin hepsi değil, bir kısmı ölmüş, bir kısmı da hayatta kalmış. dolayısıyla açlıktan kıvranan antep halkı açlıktan ölmektense, bunu yiyerek şanslarını dememişti. çünkü bu zehirli ekmek herkeste aynı etkiyi göstermiyordu. yani bunu yediğinizde hayatta kalma şansınız vardı ancak yemediğiniz takdirde açlıktan öleceğiniz garantiydi.

    işte bu ve bunun gibi pekçok duruma milyonlarca yıl boyunca maruz kalmış insan ırkı, evrimsel gelişimini kusmak üzerine geliştirmiş, iyi kusabilen insanlar hayatta kalıp genlerini bir sonraki nesillere aktarırken, kusmayan insanlar zehirlenerek ölüp genlerini aktaramamıştır.

    böbreğiniz taş düşürdüğünde kusmanın size hiçbir faydası olmaz ancak vücudunuz sizi yine de kusmaya zorlar. çünkü binlerce yıllık atalarından kalan bir refleksle vücudunuz o an sizin zehirlendiğinizi düşünür. zira zehirlenen bir insanın da karnı ağrır, başı döner ve zehirin türüne göre farklı belirtiler de gösterir. işte bu yüzden siz böbrek taşı düşürürken vücudunuz işi şansa bırakmaz ve ne olur ne olmaz diyerek sizi kusturur. alkol almak, ameliyat olmak (narkoz), gripal enfeksiyon, tümör, baş dönmesi vs hemen her durumda vücudunuz zehirlenme ihtimalini göz önünde tutar. kötü bir koku algıladığınızdaysa, vücudunuz o kokmuş çürümüş yiyeceği yemiş olma ihtimaline karşı sizi yine kusturur. yani vücudunuz bu durumda size güvenmez, işini yapar. çünkü sadece bunu yapabilen atalarınız hayatta kalarak size o genleri miras bırakmıştır.

    koku duyusu gelişmiş hayvanlardaysa kusma refleksi daha zayıftır, çünkü onlar zehirli bitkileri kokusundan tanır. insanlarsa bunu ayırt edecek kadar gelişmiş koku duyusuna sahip değildir. örneğin kedi ve köpekler de insanlar gibi kusabilirken, fareler ve atlar hiç ama hiç kusmaz. onlarda böyle bir refleks yoktur. çünkü çok gelişmiş koku duruşuna sahip fareler kolay kolay zehirlenmez, dolayısıyla hayatta kalmak için kusmaya ihtiyaç duymamıştır.
  • tarihteki en uzun trenin 2001 yilinda avustralya'da demir cevheri tasimak icin kullanilmis olmasi. 682 adet yuk vagonundan olusan trenin toplam uzunlugu 7353 metreymis. videosu da var ahanda burada.

    edit: mdyc ve shipshack uyardi sag olsunlar metre yazacagima kilometre yazarak kitalar uzunlugunda bir tren yaratmisim kendi capimda.*
  • dünyadaki bütün kedilerin birbirlerinin dilinden anlıyor oluşu. eğer kediniz varsa kedinizi bu videodaki seslere maruz bırakın ve kedinizin mimiklerini seyre dalın ne demek istediğimi anlayacaksınız.
  • 1977 seçimlerinde konya'da ecevit liderliğinde chp'nin birinci parti olarak çıkması.
  • abd'de başkanlık seçimlerinin salı günü yapılması 1800'lü yıllara dayanan bir gelenekten geliyormuş..

    o yıllarda california, florida ve teksas gibi bazı eyaletler henüz kurulmamışken abd kongresinin bir seçim günü belirlemesi gerekiyordu. uzak bölgelerde tarımla uğraşan amerikalıların, atla kent merkezlerine gidip oy kullanıp geri dönmeleri 3 günü bulabiliyordu.

    hafta sonu ise dini görevlerini yerine getirenler düşünüldüğünde salı ya da çarşamba günleri en uygun alternatiflerdi. çarşamba günleri birçok kentte pazar kurulduğundan salıda karar kılındı.

    (bkz: 8 kasım 2016 abd başkanlık seçimleri)
  • ufkunuzu ikiye katlamasada işinize yarayacağını düşündüğüm naçizane bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. dün gece grip nedeniyle kullanmaya başladığım (bkz: iliadin) adlı burun spreyini her zamanki gibi prospektüs olan tarafından açtım. sonra doktorun yazmış olduğu diğer bir ilacı, coldaway cold+flu'yu da aynı şekilde prospektüs olan tarafından açmayı başardım. en azından ikinci denememde doğru kısımdan açarım diye düşünüyordum ama gene olmadı. bunun üzerine bir çıkış yolu aramaya başladım ve ilaç kutularını inceledim. aradığım şey kutunun iki tarafı birbirinden ayırmama yardımcı olacak en ufak bir detay, küçücük bir farklılıktı. ve sonunda o farklılığı yakaladım. ilaç kutularının doğru olan tarafı karekodlu kısmıydı. bunu teyit etmek için evde ki tüm ilaç kutularını inceledim. hepsinde durum aynıydı. bu şekilde hangisini açsam %100 başarılı oldum. sizde ilacı açmadan önce şöyle ufaktan bir göz atarak doğru tarafını hemen bulabilirsiniz. tabi bu durum hiç açılmamış veya doğru şekilde tekrar kutusuna konulmuş olan ilaçlar için geçerli. *
  • 'tabakhaneye dışkı yetiştirmek' deyiminin anlamını tamamen taşıması. şöyle ki, bir derici arkadaş anlatmıştı bundan 12 sene önce:

    deriler tabaklanırken sama isimli bir kimyasal kullanılırmış ve bu madde derinin kendini bırakmasını sağlarmış. ancak eskiden bu malzeme yokken bu işi köpek dışkısı görürmüş. bunun için de dışkı daha sıcakken hemen derinin tabaklanması gerekirmiş; dolayısıyla dışkının soğumadan acilen yetiştirilmesi lazımmış.

    yaaaaa......
  • kişinin şiddete olan eğilimini belirleyen genin adı "maoa" geni imiş. "uzun" ve "kısa" diye iki tür "maoa" geni bulunuyormuş. uzun geni taşıyanlar, çocukluklarında kötü muameleyle karşılaşsalar bile ileride şiddet göstermiyor, antisosyal davranışlar sergilemiyorlarmış. kısa maoa geni taşıyanlar ise, şiddete eğilimli oluyormuş. anneden ya da babadan şiddet gördüklerinde, ileri yaşlarda şiddet uygulamaya meyilli oluyorlarmış. ve hatta, huzurlu bir ortamda büyürlerse dahi, antisosyal olabiliyorlarmış.

    "kısa" ve "uzun" maoa’ların görülme şekli ırklara göre değişiyormuş.. maoa genindeki ilginçlik bununla da sınırlı değilmiş; x kromozomunde bulunuyormuş. yani, çocuğun cinsiyetini baba belirlerken, şiddet gösterme riskini taşıyıp taşımayacağına anne karar veriyormuş.

    kısaca şiddete meylimizin sorumlusu analarımızmış... vay be.
  • dünyanın en şanssız, ya da isterseniz en şanslı diyebileceğiniz insanının hikayesi ufkunuza katkı yapacak emin olun.

    frane selak

    hikayemizin kahramanı 1929 doğumlu ve 87 yaşında hırvat bir müzik öğretmeni olan frane selak

    https://www.youtube.com/watch?v=gt9d-rt2zwc

    1962 yılında kahramanımız saraybosna'dan dubrovnik'e giden bir trene bindi. bu yolcuğun, onu tüm dünyaya tanıtacak olaylar zincirinin ilk halkası olduğundan habersizdi. selak'ı taşıyan tren raydan çıktı ve donmuş nehre devrildi. kazada 17 yolcu hayatını kaybederken, selak kıyıya kadar yüzerek kurtuldu. selak kazayı sadece kırık bir kol ve çiziklerle atlatmıştı.

    olaydan bir yıl sonra, selak uçakla zagreb'den rijeka'ya yolculuk etmek için uçağa bindi. gökyüzünde bir anda uçağın kapısı açıldı. hava sirkülasyonu bazı yolcuları dışarı çekti. uçaktan fırlayanlar arasında selak da vardı.

    uçak birkaç dakika sonra yere çakıldı ve 19 kişiye mezar oldu. ancak selak gözlerini açtığında hastanedeydi. şansı yaver gitmiş bir saman yığınının üzerine düşmüştü. onu orada bulup hastaneye kaldırmışlardı. bu kazayı da sadece ufak sıyrıklarla atlattı.

    1966 yılında selak'ın bindiği otobüs yoldan çıktı ve bir nehre uçtu. kazada dört kişi öldü. selak ise hafif yaralı olarak kurtuldu.

    1970 yılında selak otomobiliyle yolculuk ederken araç birden alev aldı. selak çabucak aracı durdurup kendini dışarı attı. bundan hemen sonra da araç havaya uçtu.

    1973 yılında bozuk bir benzin pompasından, selak'ın otomobilinin motoruna benzin akıttı. araç aniden alev aldı. selak bu kazadan da kurtuldu ancak saçlarının büyük bir kısmı yandı.

    1995 yılında, zagreb'de frane selak'a bir otobüs çarptı. selak bu kazayı da ufak sıyrıklarla atlattı.

    1996 yılında aracıyla bir dağ yolunda seyreden selak; döndüğü virajın ardından, bir kamyonun üzerine doğru geldiğini gördü. refleksle aracını yolun dışına yöneltti. araç yoldan çıkıp uçurumdan yuvarlanırken, selak araçtan atladı ve bir ağaca tutundu... aşağı baktığında; yaklaşık 90 metre aşağıda aracının patladığını gördü.

    selak artık kimilerine göre şansı, kimilerine göre ise şanssızlığı konusunda dünya çapında üne sahip olmuştu.

    2003 yılında selak, hayatında ilk kez piyango bileti aldı. büyük ikramiye olan, 1 milyon dolardan fazla para kazandı. talihsiz talihli kazandığı parayı iade etti sonradan.

    5 evlilik yapan selak, önceki evliliklerini başına gelen asıl felaketler olarka tanımlıyor

    selak hayat hikayesini anlatırken; "buna iki şekilde bakabilirsiniz" diyor. "ya dünyanın en şanssız insanıyım, ya da en şanslısı. ben ikincisinin doğru olduğuna inanıyorum."

    2004 yılında doritos, avustralya'da bir tv reklamında oynatmak üzere selak'a teklif götürdü. başta teklifi kabul eden selak, daha sonra fikrini değiştirdi... sidney'e uçakla gitmeyi reddetti. selak bu kararın sebebini; "şansımı test etmek istemiyorum" diyerek açıkladı!...

    kaynaklar :
    https://en.wikipedia.org/wiki/frane_selak
    http://viralscape.com/…-world-luckiest-unlucky-man/
    http://www.wisdompills.com/…-worlds-unluckiest-man/
    http://www.telegraph.co.uk/…is-lottery-fortune.html
    http://www.lottoexposed.com/…lay-about-frane-selak/
    http://www.hurriyet.com.tr/…-sansli-insani-29132661
hesabın var mı? giriş yap