• bbc dünyadaki diğer radyo, tv ve internet yayınlarına reklam alıyormuş fakat ingilteredeki tüm servislerini reklamsız yayınlıyormuş. önce "vay be adamlar başka milletlere reklam gösterip parasıyla kendi milletine reklamsız izletiyor" dedirtiyor fakat ingilterede her evden direkt bbc'ye aktarılan yıllık yaklaşık 150 pound tv vergisi varmış.
  • nikah kelimesinin arapça'da gayet vulgar bir tonda s*kmek anlamına geldiği.

    düşünsenize, şimdilerde okulda arapça öğrenen gençler sokağa bir çıkıyor koca binanın üstünde şu yazıyor:

    beyoğlu nikah dairesi*
  • burada madde madde yazılmış uydurma psikoljik bilgi görünümlü ancak boktan bir kişisel gelişim kitabından çıktığı belli olan şeylere inanmamak ufkunuzu ikiye değil yirmiye katlar...

    bu ne len...--- spoiler ---

    6-8 ay içinde beynimiz, canımızı acıtmış birini tamamen affetmiş olur.
    --- spoiler ---
  • brazzaville grubu bosphorus diye muhteşem bir eser(bütün bu birleşimi nasıl tanımlayacağımı bilemeyince )yapmış.sözlerine bakayım derken tesadüfen birde hikayesi olduğunu öğrendim ve şimdi her şey daha da anlamlandı. şarkının söz yazarı ve brazzaville'in solisti david arthur brown bir röportajında, şarkıda bahsi geçen kız hakkında böyle birisi var mıdır sorusuna şu şekilde cevap veriyor: “ bu bir sır. şaka yapıyorum. adı özgecan. istanbul’a ilk geldiğimde bana hikâyesini anlatmıştı. dansçı olduğunu, almanya’ya eğitim almaya gideceğini söylemişti. ona, ‘demek bundan sonra almanya’da yaşayacaksın’ dedim. o da bana ‘hayır, asla. her zaman istanbul’a geri döneceğim. çünkü ben boğaz’la evliyim’ dedi. ‘bu ne demek’ dedim. şöyle cevap verdi: ‘ 16 yaşımdayken vapurda yüzüğümü çıkarıp boğaz’a attım. şehirle bağım hiç kopmasın diye.’" işte böylelikle şarkının sözlerinin gerçekliğini ve içimizi huzur doldurmasının nedenini öğrenmiş oluyoruz. david tanıştıkları gün ayrıca bu hikâye üzerine şarkı yazacağını özgecan'a söylüyor ve ondan videoda oynama sözü alıyor.bu muhteşem şarkıyı şimdi bide böyle dinleyin..(bkz: brazzaville)

    brazzaville-bosphorus
  • 8 yasındaydım, kaseti walkmane ters takınca b tarafınında oldugunu kesfettim. daha büyük bir aydınlanmayı senelerdir yasayamadım..
  • hayatın zamanında meteorlarla venüse veya marsa göç edip oralarda bi süre takılıp ordan geri dünyaya gelmiş olabileceği
  • sons of anarchy dizisinde samcro kulübünün üyelerinin kullandığı patch'ler ve anlamları;

    president: başkan, kulübün lideri. bkz

    vice president: başkan yardımcısı. bkz

    sgt-at-arms: başkanı koruma görevini üstlenmiştir, her zaman ve her an yanındadır. başkanın sağ koludur. bkz

    first 9: sadece kulübün kurucusu olan 9 kişi takabilir. bkz first9

    men of mayhem: kulüp için kan döken, adam öldüren, tehlikeli ve pis işleri yapmış üyeler takar. bkz

    secretary: adı üstünde kulübün sekreteri takar ve aynı zamanda para işlerine bakar bu kişi. bkz

    unholy ones: kendilerini kanıtlamış, son nefesine kadar kulüp için savaşacak olan kulübün eski ve yaşlı üyeleri tarafından kullanılır. bkz

    prospect: kendilerini kanıtlayıp üye olmak için uğraşan, kulübün ayak işlerini yapan çaylaklar tarafından takılır. bkz

    hang around: kulüp üyesi olmamasına rağmen dost olan kişiler takar. partilere katılabilir, yolculukta onlarla birlikte motor sürebilir.

    road captain: bir yere gidildiğinde kulüp üyelerinin yolda güvenliğini sağlamaktan ve sürüş esnasında disiplini sağlamaktan sorumludur.

    ve daha fazlası için bkz
  • geçen ay bolca gündemimizde olan (bkz: yaşanabilir 7 yeni gezegen keşfedilmesi) başlığında bolca konuşulan gezegenlerin hangi şartlarda nasıl bulunduğundan ve bulan insanların öngörülerini içeren bir yazı olacaktır. tamamen okuduğum bir makaleden alıntıdır. bu konulara meraklı olan insanlar için (ben dahil) güzel öğretici bir yazı olduğunu düşünüyorum haydi başlasın...

    *uluslararası bir araştırma grubu nature’da yayımladıkları makalede sıra dışı bir
    yıldız sistemi keşfettiklerini açıkladı. transit yöntemi kullanılarak yapılan gözlemler,
    trappıst-1 adlı yıldızın etrafında büyüklüğü yaklaşık dünya’nınki kadar olan
    en az yedi gezegen olduğunu gösteriyor. üstelik gezegenlerin tamamının
    kaya çekirdekli olduğu ve yüzeylerinde su bulunma ihtimalinin olduğu belirtiliyor.
    şu an için bu gezegenlerde canlıların yaşayıp yaşamadığıyla ilgili bir tahmin yapmak zor.
    ancak birkaç yıl içinde kurulması ve gözlem yapmaya başlaması planlanan james webb uzay teleskobu’nun toplayacağı verilerle bir fikir edinilebilir..

    dünya dışında da yaşam olup olmadığını merakeden gökbilimciler, genel olarak güneş benzeri yıldızların etrafında dönen dünya benzeri gezegenler keşfetmeye çalışır. ancak bir yıldız sisteminde canlıların yaşayabilmesi için illa güneş sistemi’ne benzer olması gerekmez. güneş sistemi’nin yakınlarında en çok rastlanan yıldız türü “aşırı serin cüce” olarak adlandırılanlardır. etkin sıcaklıkları 2700 kelvin’den (24270 c) daha düşük olan bu yıldızlar, güneş sistemi civarındaki yıldızların yaklaşık %15’ini oluşturur. bu yıldızların etrafında hem merkür’e benzer biçimde metal bakımından zengin hem de dünya’ya benzer biçimde uçucu maddeler bakımından zengin çok sayıda gezegen olduğu tahmin ediliyor. etrafında dünya benzeri gezegenler keşfedilen trappıst-1 de bu tür yıldızlardan biri. `paralaks yöntemi` kullanılarak yapılan hesaplar, yıldızın dünya’ya yaklaşık 39 ışık yılı uzaklıkta olduğunu gösteriyor. yaşı en az 500 milyon yıl olan trappıst- 1’in parlaklığının, kütlesinin ve yarıçapının sırasıyla güneş’inkilerin %0,05’i, %8’i ve %11,5’i kadar olduğu tahmin ediliyor. yıldızdan dünya’ya ulaşan ışık incelendiğinde yıldızın metalikliğinin (hidrojen ve helyum dışındaki madde miktarının toplam madde miktarınan oranının) güneş’inkine benzediği anlaşılıyor.

    trappıst-1 sistemiyle ilgili ilk olarak 2016 yılında bir makale yayımlayan araştırmacılar, transit yönteminin kullanarak üç ötegezegen keşfettiklerini açıklamışlardı. güneş sistemi’ndeki gezegenlerin aksine ötegezegenler doğrudan gözlemlenemiyor. çünkü etrafında döndükleri yıldızdan hem çok daha küçük hem de çok daha solgunlar. ötegezegenleri keşfetmek için kullanılan yöntemlerden biri olan transit yönteminde yıldızdan dünya’ya ulaşan ışık miktarına odaklanılır. gözlemlenen ışık miktarındaki belirgin bir azalma, yıldızla dünya’nın arasından geçen bir gezegenin varlığına işaret eder. araştırmacılar bu yöntemi kullanarak trappıst-1 yıldızının etrafında dönen gezegenler olup olmadığını belirlemek için eylül-aralık 2015 arasında 245 saat gözlem yapmıştı. elde edilen verilerde on bir kez yıldızdan dünya’ya ulaşan ışık miktarında %1 civarında azalma olduğu görülüyordu. araştırmacılar detaylı hesaplar yaparak bu transitlerin üç ayrı gezegenden kaynaklandığı sonucuna varmıştı. nature’da yayımlanan makaleye göre on bir sinyalin dokuzu yıldıza daha yakın yörüngelerde dönen iki gezegenden kaynaklanıyordu. bu gezegenlerin yıldızın etrafında dönmesi 1,51 ve 2,42 gün sürüyordu. iki gezegenin aldığı ışık miktarı dünya’nın güneş’ten aldığının dört ve iki katı kadardı. bu durum gezegenlerin yıldızın yaşanabilir bölgesinin içinde yeraldığı anlamına geliyordu. transit verileri kullanılarak yapılan hesaplar gezegenlerin çapının dünya’nınkine yakın olduğunu gösteriyordu. araştırmacılar 2016 yılında yayımladıkları makalede, gözlemledikleri diğer iki transit sinyalinin üçüncü bir gezegenden kaynaklandığı sonucuna vardıklarını açıklamışlardı. ancak eldeki veriler bu gezegenin yörüngesinin özellikleri hakkında net bir fikir vermiyordu. dolanma süreleri 4,5 - 72,8 gün arasında değişen on bir ayrı ihtimal vardı. araştırmacılar üç ötegezegen keşfettiklerini açıkladıkları makaleyi yayımladıktan sonra aynı sistem üzerinde gözlemler yapmaya devam etmiş ve üçüncü bir gezegenden kaynaklandığını düşündükleri iki transit sinyalinin aslında farklı gezegenlerden kaynaklandığını fark etmiş. 20 günden uzun süren yeni gözlemler sırasında otuz dört yeni transit sinyali belirlenmiş. yakın zamanlarda nature’da yayımlanan ikinci makalede araştırmacılar trappıst-1 yıldızının etrafında dönen en az yedi gezegen olduğu sonucuna varıyor. en dıştaki gezegenin orbital periyodu bilinmiyor. içteki altı gezegenin yıldızın etrafında dönmesiyse sırasıyla 1,51, 2,42, 4,04, 6,06, 9,1 ve 12,35 gün sürüyor. yedi gezegene içten dışa doğru trappıst-1b, trappıst-1c, trappıst-1d, trappıst-1e, trappıst-1f, trappıst-1g, trappıst-1h adları verildi.

    verilerdeki en dikkat çekici nokta, gezegenlerin yıldızın etrafında dolanma sürelerinin yaklaşık olarak basit tam sayıların katları şeklinde olması. bu durum gezegenlerin yıldıza uzak, sıcaklığı düşük bölgelerde oluştuktan sonra yıldıza yakın, sıcak bölgelere doğru göç ettikleri anlamına geliyor. su ve diğer uçucu maddeler oluşum sırasında katı halde gezegenlerde birikmiş ve zaman içinde gezegenler yıldıza yaklaşarak ısındıkça erimiş olabilir. üstelik tüm gezegenlerin sıcaklığı yüzeylerinde sıvı suyun bulunmasına imkân verecek kadar düşük.

    içteki altı gezegenin kütlesiyle ilgili hesaplar bu gezegenlerin kaya çekirdekli olduğuna işaret ediyor. ancak hesapların kesinliği gezegenlerde ne kadar uçucu madde olduğuyla ilgili bir fikir vermiyor. sadece gezegen f’nin düşük yoğunluğuna bakarak uçucu maddeler bakımından zengin olduğunu söylemek mümkün. gezegenlerdeki uçucu maddeler, buz katmanları halinde ya da atmosfer içerisinde olabilir. gelecekte hubble ve james webb uzay teleskoplarıyla yapılacak gözlemler bu konu hakkında fikir verecektir.

    iklim modelleri kullanılarak yapılan hesaplar, eğer atmosferleri dünya’nınkine benziyorsa e, f ve g gezegenlerinin yüzeyinde sıvı sudan oluşan okyanuslar bulunacağını gösteriyor. içteki b, c ve d gezegenleri için yapılan hesaplarsa sera etkisi sebebiyle bu gezegenlerin büyük miktarda su kaybetmiş olması gerektiğine işaret ediyor. ancak ilk zamanlardaki sıcak dönemlerden geriye bir miktar su kalmışsa gezegenlerin yüzeyindeki bazı bölgelerde sıvı halde bulunması mümkün. en dıştaki gezegenin yörüngesi henüz tam olarak bilinmediği için net bir şey söylemek zor. ancak yıldıza çok uzak olduğu için yüzey sıcaklığının gezegenin üzerinde sıvı su bulmasına imkân vermeyecek kadar düşük olduğu tahmin ediliyor. eğer sürtünmenin sebep olduğu ısınma ya da atmosferinde gezegenin ilk zamanlarından geriye kalan hidrojen gazı fazlaysa durum değişebilir.

    dünya’nın yakınlarında üzerinde canlıların yaşamasına elverişli koşullara sahip olabilecek gezegenler bulunması bilim insanlarını heyecanlandırdı. ancak daha da önemlisi trappıst-1 sisteminin içinde bulunduğumuz güneş sistemi’nin küçük bir benzeri olması. güneş sistemi’nde dünya’ya benzer hiçbir gezegen yok. trappıst-1 sistemindeyse büyüklüğü ve bileşimi dünya’nınkilere benzediği tahmin edilen yedi gezegen var. bu durum yaşama elverişli koşullara sahip dünya benzeri gezegenlerin oluşmasında önemli olan etkenlerin araştırılması için eşi bulunmaz bir fırsat sunuyor.
  • beynin arsız, sinsi, insanlık ve medeniyet düşmanı bir organ olduğu.

    geçen hafta sonu bedenimden, fiziksel varlığımdan tamamen ayrılmış; astral evrende o entity senin, bu tanrıça benim takılıyordum. bir anda aklıma böyle bir fikir geldi. kendimce belli bir düşünce treni oluşturup fikri biraz açtım. ulaştığım netice beni benden aldı. nutkum tutuldu. o anki formum dahilinde mevcut olmayan beynimde şimşekler çaktı, gözüm karardı. "nasıl ya?" dedim. "nasıl? bunca zamandır..."

    kaos'un ortasından bir ses yükseldi: "always..."

    beyin:

    - beynin tüm mekanik çalışma prensiplerini biliyor, insanlık bilmiyor.

    - bütün organların, hormonların ve vücut fonksiyonlarının nasıl işlediğini biliyor, anlatmıyor.

    - milyonlarca yıldır elektriğin varlığından haberdar, bunu kullanarak çalışıyor.

    - öğrenme, düşünme, analiz etme, hafıza depolama işlemlerini aralıksız yapıyor. nasıl yaptığını anlatmıyor.

    - rüyanın ne olduğunu, nasıl oluştuğunu biliyor. çaktırmıyor, anlamaya çalışan insanlara da bıyık altından gülüyor.

    - vücuttaki en ufak rahatsızlığı, deformasyonu fark ediyor. ancak belli bir süre geçtikten sonra, bir zahmet söylüyor.

    - unuttuğumuzu sandığımız bazı şeyleri unutmuyor, sinsi sinsi derinliklerde saklıyor. zamanı geldiğinde çıkartıyor.

    vücuduma, evime, güzel gerçekliğimize geri döndüğümde bazı değişiklikler fark ettim. sanırım beynim, özeleştiri kabul etmiyor ve bu yüzden biraz gücenmiş. tepki olarak yavaş çalışıyor. farkına vardığım onca şeyi bilmemizi istemediği gibi, bunları bilmemizi istemediğini bilmemizi de istemiyor.

    ne olursa olsun, beynimle düzeyli bir ilişkim var. umarım yakın zamanda bunları unuturum.
hesabın var mı? giriş yap