• çok güzel bi olay herkese tavsiye ederim. pıtır pıtır yiyom amk şahane.
  • gayet normal olan uygulamadır. helali hoş olsun...
    bunu eleştiren varsa gidip çay koysun.
    kıskanan varsa gitsin sınava girsin öğretmen olsun. bazı şirketler mesela 16 maaş veriyor. sen onu 12'ye bölüp maaşım bu diyorsun. öğretmenlere de 12 maaş veriyorlar, 4 ü ikramiye gibi düşün. sana giren çıkan ne. benim vergim zart zurt deme, zaten 3 kuruş para alıyorlar bu da mı batıyor lan.
    kışın, dağın başında, yolun olmadığı, haber alınamayan köyde eğitim veren sen misin?
    zoruna gidenin götüne girsin...
    çöpe giden paraymış, çöplük arıyorsan özel sektöre peşkeş çekilen paralara, rantlara, ihalelere bak.

    bu arada not olarak; 12 ay it gibi çalışan özel sektör mühendisiyim. öğretmenlikle alakam yok. ama dünyanın en güzide mesleğine saygı duymayanların çok afedersiniz amına koyayım.
  • yahu yazın okul yok, çocuk yok, dolayısıyla eğitime ara veriliyor tabiri caizse 'mecburen' işe gitmiyoruz. buna rağmen yazın yapılan tatil de, alınan maaş da office boy'ların gücüne gidiyor. hef! yettiniz. kışın siz ofislerinizde sabah kahvenizi yudumlayıp, facebook, twitter, instagram cirit atarken biz büyük ihtimalle bir okul dolusu çocuk ile başa çıkıyor olacağız. hem de seve seve. yazın aldığımız parayla da sakıncası yoksa kiramızı ve faturalarımızı ödememiz gerekiyor. yüksek müsaadenizle.

    ekleyeyim: haftada 30 saat derse giren, cumartesi günleri de çalışan, özel okul öğretmeniyim. yani parayı kırıyorum (!) yihuu!!!!
  • tartismaya acanlarin kendileri de ücretli izinlerinden vazgecmek istiyorsa, buyrun tartisalim diyecegim abuk baslik.
    not: ögretmen degilim
  • sanırım aramızda hiç okul, öğretmen yüzü görmemiş insanlar var. onlara iyi bir anlatmanın artık zamanıdır. çünkü bu başlığın her yaz tatili yakınlaştığında bazı cahil insanlar tarafından hortlatılması artık bende o kişilerde hiçbir akıl emaresi olmadığı yönünde fikirler oluşturuyor. o yüzden kendimden örneklemelerle, siz bilallere anlatayım eni konu.

    ingiliz dili ve edebiyatı mezunuyum. formasyon aldım. okuduğum bölümden mezun olanlar bilir, hiçbir zaman öğretmen olmayı düşünmedim. tabi ki ailem öğretmen olmamı istiyordu. mezun olduktan sonra 1.5 sene özel bir firmanın ihracat bölümünde cumartesi de dahil olmak üzere sabah 7.30 akşam 9, 10, 11, ihracat olduğunda gece 1'e kadar çalıştım. bu alanda yükselmek istiyorken, ailemin isteklerine daha fazla karşı koyamayıp tercih yaptım ve atandım. toplam 1 hafta içinde türkiyenin en batısından en doğusuna taşıdım tüm hayatımı, hayallerimi. öğretmenliğin kolay bir meslek olmadığını tabi ki biliyordum. ama ilk başta dedim ki kendi kendime, 'vay be günde sadece 6 ders yapıcam ve bitecek.' çünkü diğer işimde çok mutluydum fakat bazen yorgunluktan, uykusuzluktan ağlayacak duruma geliyordum. çok geçmeden anladım ki o iş öyle değilmiş. bir kere öğretmenlik günde 6 dersle sınırlı değilmiş anladım. her derse hazırlık yapmak, çalışma kağıtları hazırlamak, dersin işlenişi ile ilgili slaytlar hazırlamak, ana sınavların yanı sıra her ünite sonunda küçük sınavlar hazırlamak, her sınıf için duvar etkinlikleri yapmak, dolaplara sığdıramadığım ödevler ve onların kontrolleri.. bunlar yaptığım işlerin o kadar küçük bir kısmıydı ki. bakın bu işlerin hala sadece okulda yapıldığını sananlar var mı aranızda? öyle sanıyorsunuz di mi? diyorsunuz ki 'ulan 6 saat çalışıyorlar, bi dolu(!) maaş alıyorlar.' he öyle öyle tabi. belirli gün ve haftalar, envai çeşit törenler, nöbetler ve daha bir çok şeyi anlatmayayım. ama şunu iyi bilin öğretmenlik sizin sandığınız gibi birşey değil. açtığınız başlıktan anladığım üzere yapabileceğiniz birşey de değil ve bu şekilde algı yaratmaya devam ettikçe bizim de yapabileceğimiz bir meslek olmayacak.

    10. yılımdayım. her geçen yıl değişen öğrencileri, velileri, değer yargılarını gördükçe şaşırıyorum. bu başlığı açan zihniyetteki velilerin davranışları midemi bulandırıyor. çünkü bizi değersiz, saygıyı haketmeyen kişiler olarak gösterdi sayın recep efendi. sizler de arkasından gittiniz. 'en küçük olayda 147 yi arayın' dendi. atatürk'ü sarhoş diye anlatan öğretmen için aranmadı da 147, kızını tehtid eden öğretmen için arandı. (kız öğrenci okuldaki eski sevgilisiyle çıkan başka bir kız öğrenciyi aylar boyunca çıkışta sıkıştırıp, hırpalamış; sınıf öğretmeni artık veliyi okula çağırıp, gelmemesinden bıkarak son vukuattan sonra ceza alacağını söylemişti. önceden de yazmıştım, aynı veli okulu bastığında, tesadüfen orda olan ben 'kızınızın kollarındaki façaları görmediniz mi? sizce bu normal mi?' dediğimde, 'ne olacak özenmiş yapmış, size ne' demişti büyük bir duyarlılıkla.)

    ben genel anlamda herşeyi biraz fazla düşünen bir insanım. bir öğrencim bir konuyu anlamadğında, sınavdan düşük notlar aldıklarında, bir veli ileri geri konuştuğunda, bir öğrencime bağırdığımda, vs, bunu kafama takar, düşünürüm neden diye. ama özellikle bu yıl diyorum ki, düşünmeyeceğim artık. artık hiçbir manevi tatmin alamıyorum sizin gibiler sayesinde. ha bu arada benim için de arandı 147. çok sevgili bir velimiz -sadece duyum üzerine- okul sütlerini gezi parkına götürmekle suçlamış beni, sağolsun. kulakları çınlasın, gür sakallı, rizeli, dükkanına tayyip resimleri asan, dini bütün fakat sadece duyum üzerine bana iftira eden bir adamdı. bense geziye götüreceğim sütü bile okuldan çalan bir aciz. soruşturma geçirdim.tabi ki böyle birşey yapmadım. tabi ki ceza almadım. gezi sizin torba torba para götürdüğünüz okul sütüyle kirlenemeyecek bir yer. bunu da kafanıza sokun. dava açmayı da düşündüm o adama. ama yapmadım. o kadar yıprandım ki böyle birşeyle suçlanmakla, o kadar üzüldüm ki, boşverdim. şimdi diyorum ki keşke boşvermeseydim. burnundan getirseydim.

    bu ülkenin doğusunda, batısında, köyünde, kentinde çalıştım 10 yıl boyunca. eğitimle ilgili herşey anlık olarak değişiyor artık. hiçbirşey iyiye gitmiyor. eğitim sistemi çürüyor. her yer üniversite ve eğitim fakültesi doldu. bütün müdürler eğitim bir sen'li. hepsi it gibi tayyibe, kendi üstündeki amirlere ve koltuklarına tapıyorlar. öğretmenlere mobbing uyguluyorlar, adam kayırıyorlar. ben buna her allahın günü şahit oluyor ve aklımı kaçıracak hale geliyorum. yukarda da dediğim gibi, tüm yıl boyunca gece-gündüz ve başıma kaktığınız o tatil günlerinde dahi eşek gibi çalışıyorum. hoş sizin gibiler için çalışmamak lazım ama ben sizin inadınıza çalışacağım. öğrencilerimden aniden gelen bir öpücük yine unutturacak bana sizin gibi densizleri.
  • öğretmenler yaz tatillerinde maaş almazlar. 9 aylik eğitim ücretleri 12 ye bölünür, 12 ayda verilir.
    bide böyle düşün.
  • oldukca makul ve hatta yetersiz olan durumdur. ogretmenlerin maaslarinin toplumda en ust duzey maaslar olmalari gerekir ki universite sinavlarinda - tamam evet gercek sinav bu degil - nispeten 3-5 daha iyi yapan gencler muhendisliklere yigilmasin, ogretmenlik tercih edilir meslekler grubuna girsin, cocuklar gelecekte isini tercih ettigi icin yapan ogretmenler tarafindan egitilsin, vs vs
  • annem 60 yaşında bir ilkokul öğretmeni. son 10 senedir özel okulda çalışıyor olsa da yıllarca yaz maaşını devletten de aldı. sanıyorum şimdi devletten emekli maaşı alıyordur. ohh valla ne güzel çifte maaş.
    yaz geldiğinde 2.5 ay kadar tatili var. yeşil pasaportu da var. canı isteyince arkadaşlarıyla ucuz uçak bileti bulup barselona'ya gidip sangria içiyor. just a perfect day resmen ya.
    biraz benim yanıma, biraz kardeşime, biraz babamla turlara derken kadın hayatını yaşıyor.
    her yaz tatil başladığında beni arar, "şekerim benim tatil başladı, senin iki haftalık dev tatilin ne zaman başlıyor" diye dalga geçer. sonuna da ekler, "biraz daha çalışsaydın da öğretmen olsaydın"

    hakketen biraz daha çalışıp öğretmen olun, siz de tatil yapın, siz de yattığınız yerden maaşınızı alın.
hesabın var mı? giriş yap