• en basitinden: oksimoron bir dil sanatıdır, paradoks ise bir mantık çıkmazı*.

    gelelim bunun pratik sonuçlarına:
    - oksimoron, birbiriyle çelişkili sıfatların bir nesneye yakıştırılarak, o nesnenin kendine has bir özelliğinin çarpıcı bir şekilde ön plana çıkartılması veya söz konusu nesneye ilişkin bir merak uyandırmak için kullanılır.
    birinci kullanıma örnek: "aptal bilge".
    ikinci kullanıma örnek: "tanımadığım dostlarım".

    görüldüğü gibi, oksimoron kullanıldığında, ortada gerçek bir paradoks bulunmasına gerek yok. sadece görünüşte birbiriyle çelişen iki sıfatı, somut veya soyut bir varlığı betimlemede kullanıyoruz ve karşı tarafta "nası yaa?" şeklinde bir etki yaratmaya çalışıyoruz.

    - paradoksta ise, düz mantığın birbiriyle çeliştiği sonucuna varması gereken, yani birbirini dışlayan iki önermenin aynı anda geçerli olduğunu iddia eden bir mantıksal durum söz konusu olmalıdır. en basit örnek olan epimenides paradoksunu (veya bir çevrimini) ele alacak olursak: "bu söylediğim yalandır".

    paradoks olan şeyin, dışarıdan çelişkili veya tutarsız görünmesine gerek yoktur, çelişkinin ortaya çıkması için önermelerin anlamının doğruluk-yanlışlık bağlamında incelenmesi gerekir. oksimoronda ise, betimlenen olgu kendi içinde bir bütündür ve onu tanımlarken kullanılan sözcüklerin birbiriyle zıt anlamları bulunması, göndermede bulunulan varlığın tutarlılığı açısından bir şey ifade etmez: yalnızca onun bir açıdan gözleniş şekline ilişkindir.

    kısacası, oksimoronda, paradoksun aksine semantik bakımından çelişkili bir durum yoktur, çelişki sadece semiyotik düzeydedir.
  • oksimoron, iki zıt anlamlı kelimenin bir arada kullanılmasıdır.
    paradoks ise aykırı düşüncedir.

    bu tesis doğal bir çam ormanı içinde bulunmaktadır
    paradokstur. oksimoron barındırmaktadır.
  • bugünün konuşma ve yazı dilinde başlık sahibinin anlattığı gibi olmayan fark. oksimoron kelimesinin kitap metinlerinde kullanıldığı örneklere bakalım;

    -"" aile hayatı" tabiri neden bana hep bir tehdit, hatta bir oksimoron gibi geliyor? ""
    ***bir fransız romanı, frederic beigbeder sayfa 49 - sel yayıncılık

    -"" kartının sol üst köşesindeki sözcükleri yazdım: özgürlüğü yakala. ingilizce öğretmenim duysa oksimoron derdi, çünkü özgürlük yakalanırsa özgürlük olmaktan çıkar. ""
    *** hayalet kalp, ali benjamin sayfa 222 - yabancı yayınları

    -"" nasır'ın da suyu ısınıyordu.. üzeri çizilmişti ..yaptığı bu affedilmez hareket ile bölgeye yeni yeni yerleşen amerika'yı çok tedirgin etmişti .. sosyalist ve eşitlikçi politikalar, abd ile oksimoron bir birliktelik ortaya çıkarıyordu.. ""
    ***bir ekonomik tetikçinin itirafları, john perkins, murat kayı (çevirmen) sayfa 320

    -"" ‘doğruları söyleyen işadamı’ tam bir oksimorondur. gerçekleri söyleyen bir tüccarın müşterisine söyleyebileceği şeyleri bir düşünsene: ‘lütfen bu kuru üzümleri alın, bana büyük bir iyilik yapmış olursunuz. yıllardır bekliyorlar, buruşup gittiler ve önümüzdeki hafta taze üzümler gelmeden önce bunlardan kurtulmak zorundayım. ""
    ***spinoza problemi, ırvin d. yalom sayfa 192

    -"" — başörtülü kadınlarla ilgili en çok şaşırdığınız şık nedir?
    — şaşırmak değil, beni şoke eden şeylerden biri başını örten ama namaz kılmayan insanlar. bu çok büyük bir oksimoron-paradoks.
    içsel bir çelişki. üzücü bir durum. başörtüsü eskiden belli bir hayat tarzının ölçüsüydü. bunun artık böyle olmadığını görüyoruz. aslında bir yerde kendi kendimizi kandırmış oluyoruz diye düşünüyorum. merve safa kavakçı ""
    *** türbanlı erkekler, selin ongun, sayfa 40 - destek yayınları

    -"" sartre ‘varoluşcu marksistlik’ adında oksimoron, eklektik bir düşünce tarzına sahipti. varoluşçuluk kierkegaard’ın kaygı kavramını, nihilizmin anlamsızlığını, insanoğlunun aydınlanma mantığının çöküşüyle beraber girdiği bunalımı, yabancılaşmayı ( marksist anlamıyla değil tabi) bir potada eriten bir düşünce sistemi iken sartre meseleyi idealizm-materyalizm ayrımına indirgeyip, önce var olduğumuzu, sonra kendimizi gerçekleştirdiğimizi; yaşamın anlamsızlığını ortadan kaldırmak için ilerici eylemsellikler içinde bulunmamız gerektiğini söyler. ""
    ***üçleme, samuel beckett, uğur ün (çevirmen) sayfa 432

    -"" düşünüyorum da;
    belki en çok küçük kızlar susuyordu, belki en çok onlar bastırılıyordu. ama zaten susturulanın suskunluğunu bilmekte bir oksimoron değil miydi? ""
    ***perihan, cem özüduru sayfa 88

    -"" altı çizilmesi gereken ilk hususlardan biri, "sosyal medya" ifadesinin hem totoloji hem de oksimoron olarak okunabilecek olmasıdır.ilk anlamı üzerinden ele alındığında medya, birey denen atomik birimlerin ötesinde ve arasında iletişim kurmaya yarayan her teknoloji ya da tekniği "medya" olarak adlandırdığımız göz önünde bulundurulursa, doğası gereği sosyaldir.dolayısıyla bu ifade laf kalabalığıdır.sahiden de ""
    ***sonsuz dikkat dağınıklığı dominic pettman, yunus çetin (çevirmen) sayfa126

    bunların dışında akademisyen ramazan bardakçı söyle tanımlıyor;
    üniversite ve bilim dünyasında da kullanılan bu kelimeyle ilgili verilen örnekler, bakıldığında anlamsal olarak bazı farkları ihtiva ettiği görülmektedir. hukuk, piskoloji, sosyoloji gibi alanlarda da kullanılan bu kelime daha çok birbirini sıfırlayan boşa çıkaran mantık ve izanla sığmayan çeldirici durum olay fikir olarak da düşünebiliriz. tezat veya karşıtlık da kullanılan zıt anlamlı kelimeler mantık dışı durum oluşturmazken oksimoron da mantık dışı durumlarda dahi zıt anlamlı kelimeyi bulunmayabilir.

    sonuç olarak ister dildeki devinimle açıklayalım, ister sözlüklerde belirtilen sınırlı tanımlamaların zaman içinde edebi metinlerde bile dışına çıklımasıyla; oksimoron kelimesinin kullanımı, zıt anlamlı veye çelişkili iki kelimenin cümlede yer alması ile oluşan bir söz sanatından ibaret değil. bir durumun gerçekçiliğini sorgulatacak, alay ile yaklaşılacak çelişkiler içermesi o durumun oksimoron olarak tanımlanması için yeterli. en azından kitap metinlerinde bu şekidle sık sık kullanıldığını görüyoruz.

    not: alıntıları bulabildiğim 1000kitap.com sitesine ve ilmek ilmek oradaki alıntıları dokuyan kitapseverlere teşekkürler.
  • bir kedi görmüştüm," çok çirkin ama çok güzel" dedim, çünkü öyleydi ama düşününce bu nasıl oluyor anlayamamıştım, bu benim paradoksummuş, 'güzel çirkin seni' deseydim o zaman oksimoronum olacaktı.
  • (bkz: oksimoron)
    (bkz: paradoks)
hesabın var mı? giriş yap