• karşılaştığı fahişeyi şu paragrafla betimliyor.

    ''... çocuk kolu gibi incecik, kırıldı kırılacak olan kolundan tuttum ve küçük, kıvrımlı bedenini hissettim; sonra birdenbire bütün bunların ötesinde onun tüm hayatını gördüm: bir varoş avlusunda, başkalarının çocuklarının arasında sabahtan öğlene kadar uyuduğu ödünç alınmış ve lekeli bir yatak; pezevengi onun boğazına yapışıyor; karanlıkta sarhoşlar geğirere üzerine düşüyor; hastanede hususi bir koğuşa götürülüyor; hor kullanılmış hastalıklı ve çıplak bedeninin neşeli genç tıp öğrencilerine bir eğitim aracı olarak sergilendği bir amfi; ve sonunda bir avuç kadının olduğu düşkünlerevi gibi bir yere bir eşya gibi taşınıp sonra da bir hayvan gibi orada ölüme terkediliyor...''
  • 'bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur. ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanlari anlar'
  • en samimiyetsiz kelime sıralamasında dereceye girebilecek bir ifadedir.
    gecenin nesi olağanüstü olabilir? yani bir şeyleri olağanüstü ilan etmede üstümüze yok inanın. bir diğer türevi içinse (bkz: inanılmaz)
  • orjinal adı phantastische nacht olan stefan zweig kitabı. yazarın kendi hayat hikayesinden etkilendikten sonra birkaç kitabını okumaya karar verdim. okuduğum ikinci kitabıydı. kesinlikle ağır bir anlatımı yok. sade bir dille yazılmış, baş karakterin iç dünyasına etkili bir yolculuğa tanıklık ediyorsunuz. çoğu zaman empatik yaklaştım baş karaktere ve okuduğum süre boyunca kitapta bahsi geçen durumlar üzerinde münakaşa ettim kendimle.

    --- spoiler ---

    beni saran duyguların içimde kabarmasıyla yarattığı şiddet fiziksel manada canımı yakıyordu; boğulmakta olan biri gibi elimi goğsüme, tam olarak acı içinde kabarıp duran kalbimin bulunduğu yere sertçe bastırma gerekliliği duyuyordum. fakat acıyı, arzuyu, korkuyu, dehşeti ya da pişmanlığı birbirinden kopuk bir şekilde değil, tamamen birbiriyle bütünleşmiş bir şekilde tek bir duygu olarak hissediyordum. ve benim yıllardır varlığını bilmediğim bu basit, en ilkelce duygular beni kendimden geçiriyordu. otuzaltı yıllık yaşamımın bir anında bile kendimi o bir saatlik havai boşlukta hissettiğim kadar canlı hissetmedim."
    --- spoiler ---

    kitap şöyle bitiyor...

    --- spoiler ---

    "bir kez kendini bulmuş insanın bu dünyada kaybedecek hiçbir şeyi yoktur. ve yine kendi içindeki insaniyeti bir kez anlamış olan, bütün insanları da anlar. "
    --- spoiler ---
  • kaderin tüm beklentilerini yerine getirmesinden dolayı tadacağı tüm dünyevi zevkleri tatmasından kaynaklı olarak bir tür ruhsal iktidarsızlık yaşayan ve yaşamda tutkuyla yer alabilme arzularını yitiren yani varoluşsal sancılar çeken seçkin bir burjuvanın, sınıfının kalıplarını kırma sürecini işleyen, haz veren edebi yönü ve güçlü psikolojik alt yapısıyla zwieg eseri.
    69 sayfalık kısacık bir uzun öyküde yoğun duyguları ve toplumunun içinde bulunduğu sınıfsal yarılmaya dair sağlam mesajları verebilmeyi başarmış. düşündüren aforizmaları, karakterin ruh haline bürünmemizi kolaylaştıran metaforları ve sanatsal değeri yüksek betimlemeleri ile çok güçlü bir eser.

    --- spoiler ---

    içinde bulunduğı sınıfın dayattığı centilmenlik ve sunduğu imkanların, içini öldürdüğü bir adamın ansızın yeniden çiçeklenişi, yeniden hissetmeye başlaması, burjuva refahının düz kumsalllarından sokağa, halkın arasına karıştıkça, daha diplere indikçe yıllar süren duygusal uyuşukluktan kurtulup kendi içinden fırlayıp çıkması, dışına taşması, sınıfının bedenine giydirdiği sert kabuktan kurtularak hayatın anlamını yakalamasının çarpıcı hikayesi...

    pahalı kıyafeti ve şıklığının ördüğü duvarlar ve sınıfsal kibri nedeniyle halkın içinde görünmez olduğunu yabancılığın aşılmaz boşluğuyla yarasalar gibi dolaştığı gece farkediyor.
    dibe vurduğunda, bayağılığın son noktasına vardığında çarpıp parçalanacağını düşünürken seçkin sınıfı, sosyal konumu ve ekonomik gücüne tezat şekilde alçaldıkça, tabiri caizse suç işleyip günaha bulaştıkça yani kendisine biçilmiş aristokrat gömleğinden soyundukça gerçek yaşamı solumaya başlıyor.

    geçmişteki o hatasız, duygusuz, dünyadan kopuk centilmen, sınıfına özgü ''onur'' kavramının ördüğü soğuk ve metalsi bariyerler nedeniyle soluyamadığı gerçek yaşamı, sokakta sıradan insanların arasında buluyor. paylaşarak, halden anlayarak, etrafına sevinç yayarak, sevindirerek, kaygıları giderip ruhları şenlendirerek, sınıfsal barajları yıkıp hissederek sevmenin hazzını duyumsayarak...
    --- spoiler ---
  • olaganustu hal doneminde siradan bir gece olur.
  • kitabın baş karakterinin aleksitimiolduğunu düşündüğüm ve zweig ın derin betimlemeleri içinde kendinizi hayal kurmaya zorlayacağınız kitap.bu hayal kurma sıradışı bir olayı gözünüzde canlandırmaniz değil.tam tersine ekmek almaya giden bir adamın (o kadar sıradan) o kısa içsel macerasını kendi içinizde hissedeceğiniz bir betimleme var.

    ufak bir dikkat verdiğinizde,kitaptaki sözlerin sizi adım adım karakterin dünyasına nasıl çektiğini ve o dünyada nasıl hapsettiğini anlarsınız.o sözlerden bazıları:
    -olaganüstü bir tutkun yoksa,isteklerinin dar çerçevesinde her şeyi elde edersin
    -ruhsal iktidarsızlık ve yaşamda tutkuyla yer alabilme yetersizliği hissetmek...
    -kayitsiz kalan için başkalarının uyarılmışlığı en hoş izlencedir.
    (bunun gibi onlarca sözle kendinizi karakterle birlikte o derin duygusuzlukta hissediyorsunuz)

    -sadece kendi kaderlerini bir gizem olarak yaşayabilenlerin gerçek anlamda yaşadıklarına inanıyorum.
    (ve böyleleriyle de sizi tekrar yaşama bağlamasi)
  • harika bir betimleme yapıyor bu eserde zweig
  • sanıldığı üzere stefan zweig'ın kaleminden değil; 1914'de rava-ruska'da yaşanan çatışmalarda ölen baron friedrich michael von r.'ın kaleminden bizlere ulaşan yapıttır.
  • zweig'ın ilk okuduğum eseri. birçok insan sıkıcı bulurken, ben eserde kendimi buldum. kahramanın mutsuz olması.mutsuzluğunun farkında olması. ancak bunun için hiçbir şey yapmaması. üstüne bir de mutsuzluktan psikopatça zevk alması. gayet güzel bir eserdi.
hesabın var mı? giriş yap