• ilber ortaylı'nın 'görmeden ölmeyin' dediği beş şehirden (semerkant, buhara, floransa, kudüs, roma) ikisinin bulunduğu özbekistan hakkında gezi rehberi tadında bir şeyler paylaşmak isterim.
    kazakistan'da bir sene, kırgızistan'da ve özbekistan'da üçer ay, tacikistan'da ise -çok rahatsız ettikleri için- beş gün bulundum. orta asya'da bulunamadığım tek ülke şimdilik türkmenistan. işte bu tecrübeler ışığında eğer orta asya'dan tek bir ülke gezmek isterseniz bana göre o ülke özbekistan'dır.
    özbekistan, korunmuş olan doğal ve tarihi dokusu ile sizi yüzyıllar öncesine götürecek şehirlere sahip ayrıca tanıdık kültürüyle, konaklama-ulaşım-yeme içme fiyatlarındaki uygunluğuyla içinde kaybolacağınız ve unutamayacağınız günlere ev sahipliği yapacak bir ülke

    - özbekistan, türk vatandaşlarından 30 güne kadar vize talep etmiyor. yalnız, ülkeye girdikten sonra konakladığınız otellerde 'kalma vergisi' alınıyor. ücret şehirden şehire farklılık gösteriyor, konakladığınız otelden ayrılırken size verilecek belgeyi saklamayı ihmal etmeyin, ülkeden çıkarken sizden talep ediliyor. eğer otelde kalmazsanız yabancılar polisine müracaat ederek geçici ikamet kaydı yaptırmanız gerekiyor, biraz meşakkatli bir iş maalesef.
    - özbekistan'a direkt uçuşlar var, ola ki daha ucuz bir uçuş bulursanız komşu ülkelere uçarak oradan da karayolu veya demiryolu ile geçiş yapabilirsiniz. havayolu ulaşımına hiç bulaşmak istemeyenler gürcistan üzerinden azerbaycan'a, azerbaycan'dan da feribot ile kazakistan'a ve en nihayetinde oradan da özbekistan'a geçebilirler. (yalnız burada bir not düşmek gerekiyor, covid-19 sebebiyle karayolu girişlerde çeşitli prosedürler uygulanıyor onları araştırmadan yol planı yapmayınız)
    - ülke daha yavaş yavaş dünyaya açıldığı için visa ve mastercard kartları maalesef çalışmıyordu (iki sene önceden bahsediyorum) o sebeple yanınızda nakit bulundurmanız iyi olur
    - şehirlerarası ulaşımı trenlerle sağlayabilirsiniz, taksi de kullanılabilir
    - dil konusunda çekinceniz olmasın, özbeklerle %60 anlaşırsınız, dil oldukça anlaşılır
    - özbekistan'da 12 il, bir özerk cumhuriyet (karakalpakistan cumhuriyeti) ve bir bağımsız şehir (taşkent) var. özbekistan'a üç ay gibi bir zaman ayırdığım için tamamına gitme şansım oldu. gönül ister ki seyahat etmeyi seven herkes de gidebilsin ama ben öne çıkan birkaç şehri yazmak isterim. görülmesi gereken yerleri yazmayacağım, belki onları o şehirlerin başlıkları altında paylaşırım

    semerkant
    semerkant'ı fetheden büyük iskender 'duyduğum her şey doğruymuş. tek fark hayal ettiğimden çok daha güzel olması' demiş semerkant hakkında.
    ülkenin en eski şehri, ipek yolu üzerinde bulunduğu için tarih boyunca önemli bir yere sahip olmuş ve timur imparatorluğu'na da başkentlik yapmış bir şehir. o dönemden kalma birçok eser sizi tarihsel yolculuğa çıkaracaktır. ayrıca şehirdeki birçok eser unesco dünya mirası listesinde

    buhara
    yine ipek yolu üzerinde bulunan eski şehirlerden biri. islam dünyasının önemli alimlerinin yetiştiği şehir olduğu için islamiyet'in de önemli merkezlerinden biri. şehirde bulunan eşeğine ters binmiş nasreddin hoca heykeli nasreddin hocanın özbek mizahındaki yerini de işaret ediyor bize

    taşkent
    ülkenin başkenti ve en büyük şehri. yine ipek yolu üzerindeki şehirlerden. diğer şehirlere göre daha 'modern' görünümünde bunda da geçirdiği büyük bir depremde yıkılması etkin. yıkılan şehir tekrardan inşaa edilirken 'modern' dokunuşlar yapılmış

    hive
    surlarla çevrili şehirde saraylar, camiler, medreseler, anıt mezarlar mevcut. görülmesi gereken şehirlerden diye düşünüyorum. dar sokaklarında kaybolmaktan büyük keyif alacaksınız

    karakalpakistan cumhuriyeti
    sınırları içinde dünyanın en iyi müzelerinden biri bulunan özerk cumhuriyet. vakti olanlar için listeye eklenebilir, yaşadığım güzel anılar sebebiyle ismini es geçemedim

    birkaç şehir daha eklenebilir elbette fakat zaten yazdığım şehirlerde büyülenip bir sonraki şehre geçmekte zorlanacaksınız emin olun.
    - özbek mutfağı ile bitireyim yazımı. hani bazen yakınırız ya 'eski tat yok etlerde, ekmekler vs' diye işte özbek yemeklerinde, ekmeklerinde o özlediğiniz tadı alacaksınız. henüz bozulmamış doğallığı ile gıdalar çok lezzetli. özbek deyince akla gelen özbek pilavı sizleri mest edecek. hayvansal yağlar çok kullanıldığı için mide rahatsızlıkları olanların yanlarından ilaçlarını eksik etmemelerini tavsiye ederim

    edit: düzeltme
  • nihayetinde gidebildiğim ülke. gitmek isteyenler, bir nedenden gidecekler için gündelik hayata dair birkaç noktayı yazayım istedim unutmadan.

    1) vize gerekli. bu vize süreci baya sancılı. yaklaşık bir aylık bir süreye ihtiyacın var. turla gidiyorsan, tur şirketi oradaki dışişleri bakanlığına başvurup senin için bir davetiye çıkartıyor ve o davetiye bakanlık tarafından buradaki konsolosluğa gönderiliyor. ama kendi kafama göre gezeyim dersen, bunu yapman için buradaki bir vize acentesine başvurman lazım. tur şirketi üzerinden vize alırsan 70 euro, bu şekilde bir acenteden alırsan 200 dolar gibi bir ücreti var. sadece pasaportunun fotokopisi ve beyaz fona iki fotoğraf gerek. bir de vizen bittiğinde ülkeden çıkacağına dair bir beyanname imzalatıyorlar. türkiye cumhuriyeti vatandaşlarına 30 günlük vize veriyorlar (ab'ye 15 gün sanırım.). ama bu 30 günü vizenin sana verildiği tarihten değil, senin gitmeyi planladığın tarihten başlatabiliyorsun. ona dikkat et. önceki süreç de 1 ay kadar olduğundan, resmi tatil vb. riskini ortadan kaldırmak için daha önce başvurup ileri bir tarihten vizeni başlatabilirsin.

    2) ülkeye girerken de bir beyanname dolduruyorsun. buraya yanında ne kadar para bulunduğunu, yanındaki değerli şeyleri (kamera, cep telefonu vb.) yazman gerek. kitap, basılı metin çok büyük sorun çıkartıyor. sovyetler dağıldıktan sonra dini yaymaya gidenler nedeniyle olsa gerek, bilhassa yanında dini kitap olup olmadığını soruyorlar. ha sormalarına da gerek yok zaten. bavulunu açıp didik didik arıyorlar. kameraların da içindeki fotoğraflara bakıyorlar nedense. o nedenle fotoğraflara bakılma ihtimaline karşı, başkasının görmek istemeyeceği fotoğraflarını makinede bulundurmamanı tavsiye ederim. (not: ben karayoluyla girdim. havayoluyla girişte bu kadar sıkı kontrol var mı bilemem.)

    iki suret olarak doldurduğun bu beyannamenin bir nüshasını pasaport polisi alıyor ve kaydını yaptıktan sonra sendeki nüshayı da kontrol edip ona ilgili referans numarasını yazıyor. bu kopyayı gözün gibi saklaman ve ülkeden çıkarken göstermen gerek.

    3) eğer turistik vize aldıysan, otelde kalmak zorundasın. yanı couchsurfingle kalma fikri (ki kaç üye vardır orada, bilmiyorum) pek mümkün görünmüyor. çünkü otelde kaldığın her gece için registra denen bir kağıt alman ve o kağıtları saklaman gerek. onları da ülkeden çıkarken pasaport polisine sunman lazım. eğer geceyi trenle yolculuk yaparak geçireceksen, o bileti de saklaman lazım. ülkede kaldığın her gecenin hesabını vermen gerek çünkü. aksi takdirde 1350 dolar para cezası, o da yetmezmiş gibi hapis cezası riski var.

    4) pasaportunu her zaman kolay ulaşabileceğin bir yerde tutman gerek. şehirler arası yollarda kontrol noktalarında çıkartıyorsun, şehirdeyken metroya giriş ve çıkışlarda gösteriyorsun. kısacası ne zaman bir polisle karşılaşsan o pasaport çıkmak zorunda. bazıları registra kağıtlarını da kontrol ediyorlar. onları da düzenli bir şekilde ve kolay erişilebilir bir yerde saklaman gerek.

    5) ülkede şehirler arası ulaşım üç şekilde sağlanıyor: uçak, tren ve taksi. kısacası şehirler arasında, şehirler ve kasabalar arasında otobüs seferi yok. uçak biletlerini avia kassa'lardan alıyorsun. tren biletlerini ise demiryollarından. yani bir seyahat acentesine giderim, hepsini alırım diye düşünmemek lazım. tek bir havayolu var (özbekistan havayolları). o nedenle çok kolay olmuyor bilet bulmak. iyi düşünüp iyi planlamak gerek.

    trenler rahat ve ucuz. kuşetlide tek numaralar alt yatakları, çift numaralar üst yatakları gösteriyor. ondan hani üstte yatmak istemiyorsan, tek numaralardan almaya gayret etmelisin. bileti alırken yemek de isteyebiliyorsun. onun için ufak bir ücret farkı istiyorlar, ama tavsiye etmem. hayatımda yediğim en kötü tabldottu. yiyip binmek, yanına atıştırmalık bir şeyler almak en mantıklısı. vagonlarda sıcak su ısıtıcısı var bi tane. marketten noodle, poşet çay vb. almak güzel bir çözüm.

    taksilere gelince. iki şehir arasında tren işlemiyorsa veya işlediği halde yer bulamadıysan başka bir yolun yok. taksiyle gideceksin. genelde iki şehir arası fiyatlar kişi başından belirleniyor ve bir taksi 4 müşteri taşıyor. ama bütün taksi sana ve arkadaşlarına ait olsun, başkası binmesin istersen pazarlık yapıp toplu bir fiyata anlaşabiliyorsun. 2 saatlik yol için tüm taksiye 10 dolar gibi bir para veriyorsun. o nedenle korkmaya gerek yok. ama pazarlık önemli. genelde ortalama fiyatın üstünden bir fiyat söylüyor taksici, sen yarı fiyatını söylüyorsun... bir şekilde ortalama fiyatta anlaşıyorsun. çok fazla taksici olduğu için istediğin kadar diretebilirsin. eninde sonunda seni istediğin fiyata yakın fiyattan götürecek biri çıkıyor.

    6) türkçe konuşmak, ingilizce konuşmaktan çok daha fazla işe yarıyor. baya yakın bir dil. o yüzden % 100 olmasa da bir şekilde anlaşıyorsun. zaten karşındaki özbekse rahat rahat konuşuyorsun. ancak bazı bölgelerde (buhara ve semerkant gibi) tacikler yerli halkın % 90'ından fazlasını oluşturuyor. onlarla anlaşman pek mümkün değil. farsça konuşuyorlar. yine de en azından rakamlar türkçe. (bini min diye söyle sadece. gerisi aynı.)

    7) para konusu önemli. ülkede kart sistemi henüz yok. atm diye bir şeyle hiç karşılaşamayabilirsin, karşılaşırsan da anca taşkent'te karşılaşırsın. o yüzden ne kadar para harcayacağını önceden hesaplayıp tercihen dolar olarak yanına alman gerek. kredi kartıyla ödeme henüz yok. hükümet an itibariyle bu yönde bir programa başlamış. yakın bir zamanda kredi kartı ve debit kartla ödemek de mümkün olacaktır ama yine de kendini riske atmasan daha iyi.

    8) enflasyon çok yüksek. saniyeyle değişiyor. ülkeye ilk girdiğimiz gün 1 dolar 2800 somdu. 15 gün sonrasında 3070 som olmuştu bile. döviz bürosu diye bir kavram yok. bankalarda ise kur çok düşük. parayı sokaktaki karaborsacılarda bozduruyorsun. zaten yanından geçerken dolar dolar diyor adam ve elinde kocaman bir siyah torba var içinde para olan. ne kadar para bozduracağını söylediğinde ordan çıkartıp veriyor. genelde 50 dolar ve katları olarak bozduracağını varsayıyorlar.

    en büyük banknot 5000 som ama çok nadir. genelde 1000 som olarak veriyorlar (bazısı 500lük banknot vermek istiyo. bunu kabul etme.). yani 100 dolar bozdurduğunda, 300 tane banknot veriyor adam sana (100erli gruplara ayrılmış halde). o yüzden cüzdan pek işe yaramıyor bu ülkede. yanına bu amaç için bi makyaj çantası almanı tavsiye ederim. zaten boş vaktini değerlendirmek için de para sayıp duracaksın.

    pratik olması açısından, paraları onarlı gruplara ayırabilirsin. yani dokuz banknotu sayıp, onuncuyu ikiye katlayıp bu grubun dışına koyarsan, en azından ertesi günkü harcamalarında tek tek para saymak zorunda kalmıyorsun.

    9) kalacak yer açısından lonely planet'in tavsiyeleri genelde iyi. en memnun kaldıklarım taşkent'teki gülnara ve semerkant'taki antica. çok uygun fiyatlı ve temiz yerler. hele ki antica, timur'un mezarının hemen yanında. çok merkezi ve sevimli.

    seyahat kitaplarının tavsiye ettiği yerlerde kalmak, turist yoğunluğu çok olmayan bu tür ülkelerde çok işe yarıyor. turist az olduğundan, senin gibi gezmeye gelen insanlarla karşılaşmak ve yeni insanlar tanımak için pek başka bir çaren yok gibi.

    lonely planet'da geçmeyenlerden ise buhara'daki nodirbek baya iyi ve rahat. sahibinin kardeşleri türkiye'deymiş sanırım. ondan baya güzel türkçe konuşuyor. temiz, sakin ve merkezi bir yer bu da.

    10) ülkede dışarıda yeme seçeneklerin kısıtlı. şaşlık (bildiğin şiş et veya köfte), lagman (kalın ve içi boş haşlanmış spagetti üstüne türlü gibi bir yemek), tabii ki plov/oş (özbek pilavı), gumma (bi nevi çibörek), samsa (içi etli kızarmış bir börek. bunun hamuru daha kalın.) dışında çok çok bir şey bulamayabilirsin.

    tabii bunun istisnası olarak taşkent'teki sirkin karşısındaki milli taomlar isimli restoranı denemeni tavsiye ederim. yerel yemeklerin birçok çeşidini sunuyor. at eti denemek istiyorsan, burada hem dolmayla hem de soğuk erişteyle yiyebilirsin. cidden güzel.

    bir konuda uyarmayı boynumun borcu biliyorum: tavuk yeme (büyük harfle yazdığımı düşün.). tavuğu derin dondurulmuş halde karton kutulara koyup pazarda açık halde satıyorlar. yani sabahtan akşama güneş altında durmuş donmuş tavuktur senin masana gelecek olan da. dev zehirlenirsin. yemeyiver.

    aynı şekilde yoğurt ve peynir konusuna da dikkat etmen gerek. ha bu tür bölgelerde sıkça seyahat etmiş adam artık her türlü bakteriye, mikroba alışık oluyor. ama yine de kendini çok çok riske atmaman, süt ürünlerinden uzak kalman, canın çok çekerse de marketten kapalısını alıp yemen en güzeli.

    pazara gitmek gerek bir de. her ülkede gitmek lazım her ne kadar. ne yetişir, burada ne yenir... anlamak için. bugüne kadar yediğim en tatlı meyveleri bu ülkede yediğimi söylesem yalan olmaz. kavun, karpuz o kadar tatlı ki. et-hamur/et-pirinç ikililerinden belli bi süre sonra bezdirdiğinden, öğle yemeğini karpuzla, kavunla geçiştirmek makul gelebiliyor.

    11) kahve seven bir insansan, yanına kahve al. kahve kavramı yok adamlarda. ancak çok turistik yerlerde kahve yapan bir iki cafe bulabilirsin ama onlar da çok duru yapıyorlar. sonra sen de döndüğün gibi günde 10 kupa kahve içecek kadar özlemiş olabilirsin. ülkede çay içiliyor. gök (yani yeşil) ve kara çay. demlikle veriyorlar ve içtiğin yere göre 500 som ile 2500 som arasında değişiyor. her halükarda ucuz, ama bizim içtiğimiz çaylara göre çok çok açık bir çay.
  • orta asyanın en istikrarlı ülkesidir. kırgızistan ve kazakistan’da her an bir kalkışma ve devamında yağmalama olayları beklenebilirken özbekistan’da bu olasılık çok düşüktür. bunun sebebi ise özbek halkının geleneksel olarak göçebe olan kırgız ve kazaklara göre daha yerleşik olmaları ve düzenlerine düşkün olmalarıdır, yani daha medeni (şehirli) olmalarıdır. özbekler için huzur ve sükunet her şeyin başıdır. türkmenistan’dan söz etmiyorum, çünkü bu ülke sscb’den bağımsızlığından beri babadan oğula deliler tarafından yönetiliyor. ancak, türkmen halkı da gözlemlediğim kadarıyla sakin ve statükocu bir halktır.
    özbekistan aynı zamanda orta asyanın ve eski sovyet coğrafyasının en güvenli ülkesidir. günün her saatinde kadın, erkek, çocuk farketmeksizin sokaklarında güvenle dolaşabilirsiniz. arabanızı kilitlemeden bırakabilirsiniz. kimse dokunamaz. çünkü araba hırsızlığı adam öldürmekten farksızdır.
    2017 yılından itibaren yönetim olarak da bir önceki başkan islam kerimov dönemine göre daha özgürlükçü bir yönetim yapısına sahiptir. tüm bu istikrar, kanunların etkinliği ve özgürlükçü yapı özbekistan’ın ekonomisini de son derece olumlu etkilemiştir. son beş yılda özellikle taşkent ve çevresi inanılmaz bir değişim göstermiştir. yerli ve yabancı yatırım katlanarak artmaktadır.
    uzun yıllar bu ülkede yaşamakta olan, her iki başkan döneminde de çeşitli sektörlerde faaliyet göstermiş biri olarak tüm bu baş döndürücü gelişimi an be an izlemekteyim. özbekistan’da güzel şeyler oluyor ve önümüzdeki on onbeş yıl içinde bu ülkenin orta asya’nın her anlamda merkezi olacağını düşünüyorum.
  • türkiyeli türklerin sevilmediği ülke.

    orada bulunduğum sırada, hissi kablel vuku neticesinde bunu hissedip doğrudan doğruya sordum birisine "türkleri neden sevmiyorsunuz" diye. "yok öyle bir şey canım" demesini bekliyordunuz di mi, demedi valla. dedi ki "biz bağımsız olduktan sonra türkler geldiler ve bizi kazıkladılar. kadınlarımıza da fahişe muamelesi yaptılar, hala da yapıyorlar".
    hiç bi cevap vermedim. sadece sustum.

    başka bir gün birisine "siz türkiyeli türkleri pek sevmiyorsunuz ama bizimkiler sizi pek severler. hatta bayılırlar. öztürksünüz diye". kadın şaşırdı ve dedi ki "biz öztürk değil özbekiz. hem milliyetçilik iyi değil. her şeyden önce kişinin kendine zarar"
    sonra o bana sordu "hem öztürk ne demek? türk var benim bidiğim". "boşver" dedim. konu kapandı.
  • tarihi buhara hanlığının mirasçısı. orta asya'nın cazibe merkezi.

    kırgızistan'la ilgili şu` :#27286147` analizin benzerini bu ülkeye de uygularsak;

    20'lerde bolşeviklerle iş birliği yapan yerel komünistlerin buharalı aristokrat ailelerden geldiğini görürüz. özbekistan'ın ilk devlet başkanı feyzullah hocayev, buhara aristokrasisinin tepesindeki bir aileye mensuptu. abdülraif fıtrat da gene buharalıydı. bu kimseler 1938 tasfiyeleriyle yok edildiler. fıtrat doğrudan pan-türk olduğu suçlamasıyla idam edilirken hocayev, resmen kayıp ilan edildi ki bugün de hala öyledir. buharalıların yerine geçenlerse ferganalıydılar. hocayev yerine özbekistan yüksek sovyet başkanı olan akhundbayev fergana vadisindeki margellan şehrinde doğmuştu. aynı dönemde özbekistan kp birinci sekreteri osman yusuppov, akhundbayev'in ölümüyle yüksek sovyet başkanı olan niyazov, bakanlar konseyinin birbirini izleyen üyeleri segizbayev ve abdurrahmanov da gene fergana kökenliydiler. bu kadar büyük bir tesadüf mümkün değildir. 1937'den 50'li yılların sonuna kadar özbekistan'ın en entelektüel bölgesi olan semerkand-buhara vilayetlerinden bir kişi bile yönetimde söz sahibi bir konuma yükselememiştir.

    bu durum stalin ve kruşçev iktidarları süresince değişmedi. şu giride` :#24786437` yaptığımız karşılaşırma uyarınca yerel kp'leri güçlendirme taraftarı olan brejnev dönemindeyse buhara-semarkand hattının özbek siyasetindeki ağırlığı gözle görülebilir bir hızla arttı. 1959 yılında birinci sekreter olan ekmel raşidov'la birlikte özbek kp'sinin üst düzey görevlerinin tamamını işgal eden taşkent-fergana kökenliler hızla makamlarını kaybetmeye başladılar. o kadar ki hiç bir falsosu bulunamayan muhittinov görevden el çektirilebilmek adına birlik` :sovyetler birliği`kp'si politbürosuna üye yapıldı. bu bir yükselmeye tekabül etseydi muhittinov'un özbekistan'daki gücünün sürmesi gerekirdi ancak bu olmamış, isnat ettiği ekip birer birer tasfiye edilmiştir.

    tasfiye olan taşkent-fergana kökenli aparatçikler; taşkent doğumlu sabir kemalov, yadgar nasreddinova, rahmankul kurbanov, mirza ahmedov yani o dönem özbek yönetiminin tamamı basit bir futbol müsabakasının sonucu çıkan olaylar nedeniyle koltuklarını kaybettiler. hatta kurbanov gibi bazıları hapse mahkum oldu. olan biten apaçık bir rotasyondur. birlik kp'si özbekistan'daki taşkent-fergana iktidarını hedef almasaydı kimse bu kadar büyük çaplı bir tasfiyeyi başaramazdı.

    yerlerine geçen kimselerin doğum yerleri ve kariyerleri sırasında görev yaptıkları yerlerse gene en az selefleriniki kadar homojendir. ekmel raşidov, semerkand yakınlarındaki çizak kasabasından, bakanlar konseyi başkanı olan hodaberdayev gene çizak, devlet başkanı nazar maçanov'sa semerkand doğumluydu.

    bölgesel çekişme en tepede birlik kp'si içindeki çekişmenin bir yansımasıydı ve semerkand'ın hegemonyası brejnev'in ölümüyle son buldu. brejnev'in yerine geçen andropov, raşidov ve ekibini tasfiye ederek ferganalıları tekrar iktidara getirdi. bu sefer sovyet siyasal tarihine "pamuk skandalı" diye geçen bir olay sonucu raşidov, maçanov ve hodaberdiyev görevlerinden alındı ve yerlerine geçen osmanhocayev, selimov ve haydarov'un üçü de ya öğrenci ya da öğretmen olarak taşkent politeknik'te bulunmuş kimselerdi. bir süre sonra devlet başkanlığı görevinden alınan selimov'un yerine gelen nişanov da gene taşkent kökenliydi. nişanov, pamuk skandalı konusunda raşidov'u suçlamaya isteksiz davranan semerkand doğumlu habibullayev'i görevden alarak yerine fergana kökenli ibrahimov'u getirdi.

    taşkent-fergana hizbinin iktidarı 1989 yılına kadar sürdü. bağımsızlıktan hemen önce özbekistan kp birinci sekreteri olan islam kerimov'sa tıpkı raşidov gibi çizak doğumluydu.

    özbekistan'da fergana-buhara çekişmesi hala alttan alta süregitmektedir. kerimov'a karşı en büyük iki muhalif hareket yani türkçü erk ve islamcı öih'in en güçlü olduğu yer fergana'dır. bağımsızlıktan sonra 92'de yapılan ilk seçimlerde muhalif muhammed salih'in taşkent'ten aldığı oy oranı %30'du.

    sözün kısası "ben özbekistan'a gittim. konuştuğum kimselerin hiç biri türk olduğunu kabul etmiyor" gibi bir argüman geçerli değildir. yukarıda da görüldüğü üzere özbekistan'da kimse kendisini özbek bile hissetmez. orada önemli olan bölgesel aidiyettir ki eğer "kendini öyle hissetmek" bir kıstas olacak idiyse özbekistan diye bir ülkenin hiç var olmaması gerekirdi.

    ps. bu giriyle ilgili tarihsel materyal için olivier roy'un "yeni orta asya ya da ulusların imal edilişi" adlı kitabından faydalanılmıştır. alın okuyun, güzel kitaptır. sovyet iç politikası ve orta asya konusunda fevkalade bilgiler içerir.
  • halkın ve bölgenin tarihini en kısa haliyle özetlemek gerekirse
    persler gelir ipek yolu üstünde kervansaray şehir kurar (bkz: semerkant) (bkz: buhara)
    türk boyları ata biner birbirini keser durur
    moğollar gümbür gümbür gelir (bkz: cengiz han)
    şehirler dümdüz
    moğollar hüküm sürer
    moğollar güç kaybeder dağılır
    türk boyları ata biner birbirini keser durur
    türk boyları içinden (bir özbek) emir timur (namı değer timurlenk) çıkagelir
    bölgeyi tek çatıda toplar, krallığını genişletir
    şehir kurar, cami kurar, medrese kurar bilime önem verir
    timurid imparatorluk hüküm sürer
    zamanla o da dağılır
    türk boyları ata biner birbirini keser durur
    ruslar gelir buralar bizim bundan sonra der
    ruslar sovyet olur orta asya türkleri türkistan çatısında toplanır
    sovyetler dağılır
    özbekistan biz özgürüz der.
  • iş yapmak için kesinlikle gidilmemesi gereken ülkedir.vize ve oturma izni de dahi olmak üzere verilen hiç bir resmi belgeye güvenemezsiniz. bir gün 2 tane polis gelip ilk uçakla ülkeyi terk etmenizi istyebilir ve mevcutlu olarak sizi hava alanına götürüp ülkenize postalarlar. vizeniz, oturma izniniz, çalışma izniniz vb. hiç bir anlam ifade etmez. paranız, malınız, alacaklarınız, eviniz, eşyalarınız, varsa aileniz vs. hiç bir önem taşımaz, öylece bırakıp terketmek zorunda kalırsınız. gerekçe filan göstermezler. bu şekilde son yıllarda yüzlerce türk ve diğer ülkelerden iş adamlarını sınırdışı etmişlerdir. bu insanlar mallarını, gayrimenkullerini, alacaklarını özbek haramilere terk edip gitmek zorunda kalmışlardır. dünyada iş yapmak için gidilebilecek en kötü ülkedir. aman uzak durun.aklınızdan bile geçirmeyin.

    hala özbekistan'da iş yapmak istiyorum diyenler , gitmeden önce şunu sonuna kadar izlesin ve bir kez daha düşünsün: http://tvarsivi.com/…:27:05&res=2012-01-18 17:27:05
  • sscb'den kopmuş türk soylu orta asya ülkeleri arasında yaşam şartlarının en kötü olduğu ülke olabilir. insan hakları konusunda türkmenistan ile liderlik yarışına girerler. bu iki ülke gerçekten kendi halkına kötü davranır. o nedenle türkiye'den gelen türkleri sevmiyorlar gibi bir durum söz konusu değil. adamlar kendi kendilerine katlanamıyor ki yabancıyı bağırlarına bassınlar. adamların dilini konuşabilmeme rağmen bir kazak olarak beni de adamdan saymıyorlar mesela.

    özbekistan, bugün hala köleliğin olduğu ülkelerden birisi. şaka yapmıyorum. ağalık düzeni var ve kibar feyzo filminde olduğu gibi maraba sadece karın tokluğuna kölelik ediyor. tabi ki bu ağaları da devlet yönetiyor. bu uluslararası bir çok kuruluş tarafından tespit ve rapor edilmiş ciddi bir konu. kısa bir belgesel izlemek isterseniz şuraya bakabilirsiniz. ha bu konu bağımsızlıktan sonra mı peydah oldu? tabi ki hayır. sscb döneminde özbekistan birliğin gıda deposuydu. meyve sebze ve bilumum tahıl bu ülkeden temin ediliyordu. bu dönemde tahmin edebileceğiniz üzere çalışma kamplarında tutulan insanlar kullanılıyordu. 6000 km öteden günümüz kuzey koresinden trenlerle taşınarak getirilmiş garibanlar dahi vardı.

    daha sonra stalin'in geri zekalı pamuk politikası yüzünden sabit kölelere dönüştüler. özbekistan bugün hala dünyanın en önde gelen pamuk üreticilerinden birisi. sovyetler abd ile yarışacağız derken kendi zenci kölelerini yarattılar. yetmedi bu pamuk hırsıyla aral gölü gibi ebatları yüzünden deniz olarak kabul edilen koca deryayı tükettiler.

    özgürlüğünü ilan ettikten sonra bile bu ülkede pek değişen bir şey olmadı. yozlaşmış sovyet gelenekleri devam ettirildi. rus ve rusya karşıtı tavırlar sergilendiği düşünülse bile aslında bu sözde bir gövde gösterisi olarak kaldı. sscb içerisinde en az slav nüfusunun olduğu ülke zaten burasıydı. bağımsızlık sonrası %5 seviyelerine düştü. bu ülkede yabancı yatırımcı olarak iş yapmak zordur. iyi bağlantılarınız olması, hatta eşinizin özbek olması ve şirketi onun üzerine yapmanız bile sizin için güvence değildir. canları isterse zart diye çökerler. en azından geçen seneye kadar böyleydi. ikibinli yılların başlarına kadar yabancıların gece saatleri dışarıda olması, birinci derece akrabası olmayan bir kadınla aynı evde olması gibi konular büyük suç kabul ediliyordu.

    kerimov ve ailesinin yozluğu konusunda pek bir şey yazmaya gerek yok. güç zehirlenmesinin etkileri. kim böyle bir fırsatı ele geçirse aşağı yukarı aynı şeyleri yapacaktı. azerbaycan ve türkmenistan'da da aynı durum yaşandı. bunların içinde liderinden mutlu olan tek ülke muhtemelen kazakistan. nursultan nazarbayev, en azından ülkeyi yabancı yatırımcı için güvenli bir hale getirdi ve elindeki kaynakları çok doğru kullandı. diğerlerinin elinde faciaya dönüşebilecek nükleer silah poligonlarını kapatmış olması ve güç dengesine önem vermesi ülkeyi çalkantılardan korudu.

    kerimov sonrası beklendiği üzere şevket mirziyoyev dönemi başladı. bu da özbekistan'da pek bir şeyin değişmeyeceğinin garantisini veriyor. şu sıralar dış politikada daha esnek davranıyor gibi görünmesine rağmen değişen sadece kabuk gibi duruyor. türkiye ile olan ilişkilerinde ticaret hacminin gözle görülmeyecek kadar değişmesinden pek bir ilerleme kaydedilmediğini kolayca anlayabilirsiniz. türk vatandaşlarına 30 gün vizesiz giriş izni dışında son iki yılda hiç bir adım atılmadı. polisin ve halkın tavrı ise 20 sene öncesi ile aynı.

    bu arada bir kaç kültürel konudan bahsedelim. özbek dili diğer türk lehçelerinden farklı olarak aşırı derece farsça içermektedir. bir dayanağım yok, kaba etlerimden sallıyor olabilirim fakat günümüz anadolu türkçesinden çok daha fazla farsça ve arapça sözcük barındırdığını düşünüyorum. islam yanlısı özbek han'ın mirası bu oldu maalesef. öte yandan nogaylar bir devlet kuramamış olsalar bile konuştukları dil on asır öncesiyle neredeyse aynı.

    şimdilik bu kadarla bırakayım. ara ara gelir editlerim bunu.
  • 100 dolar bozdurunca torbayla para aldığınız yemek yediğiniz zaman 45 tane 1000 lik saydığınız para sistemi zırtapoz bir ülke. olm azcık daha büyük para bassanıza lan. 20000 lik falan basın bari. onların 1000 somu bizim 1 liramıza denk geliyor aşağı yukarı. en büyük banknot 5000 som. düşünsenize türkiye'deki en büyük banknot 5 lira. hadi daha iyimser olsun en büyük 10 tl olsun. ruh hastası olursun bir fotoğraf makinası falan almaya kalksan.
  • stratejik olarak çağlar boyu çok önemli bir ülkedir özbekistan, taşkent, buhara ve semerkand gibi şehirler orta ve uzak asyayı ortadoğuya bağlayan kültürel, idari ve ekonomik bir kapı olmuştur. rusyanın etkin politikiları ile şimdilik amerika eline eteğini çekse de ilerde çin'in bölgede etkinliğini gittikçe arttıracağı düşünülmektedir.

    amerika bu ülkeye diğer ortaasya cumhuriyetlerinde olduğu gibi fetoşist güçler öncülüğünde etkinlik göstermeye çalışsa da ülkelerinde birden bire cia ajanı ve vahhabi terorist patlaması yaşayınca işe uyanıp fethullah gülen yapılanmalarının kıçına tekmeyi basmışlar ve ülkelerini afganistan tipi aşırı islamcı filizlerinden temizlemişlerdir

    . bugün türkiye'de "özbekistan reröre..." diye laf eden ne kadar insan varsa kıçına yediği tekmenin acısını unutmayan fetoşist şakirtler, yada o şakirtlerin mahvettiği türk imajından dolayı son dönemde özbekistan'a gidip iyi karşılanmayan hatta oldukça sıkıntı yaratılan türklerdir.
hesabın var mı? giriş yap