• yeditepe üniversitesinde bir antropoloji tezinin başlığı. tezin araştırma grubu bölümünde "bu grup, lkd’ nin üyeleri arasından 10 mesleki ve 10 son kullanıcı olarak ve bunlar da cinsiyet olarak eşit dağılım sağlayabilecek şekilde seçilmeye çalışılmıştır. fakat kadın kullanıcı çok fazla bulunamamıştır." yazılmış.

    bir sosyal bilim çalışmasında örneklem grubunun açıklamasında böyle kestirip atılarak özür dilenmez. ya kadınların yokluğu tespit edilir ya da var olmalarına rağmen ölçülebilir bilgi alınamamasının nedenleri açıklanır. "aradım aradım bulamadım" diyene biliminsanı denmez.

    kadın linux kullanıcısı olmayabilir mi gerçekten? kendi tanıdıklarımı geçiyorum, rastladığım onlarca türkiyeli kadın blog yazarı linux kullandıklarını belirtiyor. ben görüyorsam, bu konuda araştırma yapıp, akademik yayın üreten biri o blogları görmemiş olabilir mi?

    belki ikinci seçenektir, her birini görmüş, ama sağlıklı bir iletişim kuramamıştır. kadınlar konuşmamayı tercih etmiştir. mümkün. fakat bu bir olgu/bulgudur, itinayla not edilir, yayınlanır.

    ben tez jürisinde olsam bir yıl daha okutur, araştırmasını sağlıklı bir zemine oturtarak yayınlamaya zorlardım. fakat yeditepe'de hocaysanız ya da linux kullanıcısıysanız bu kadarı bile sevinmenize, takdir etmenize yetiyor demek ki. yazık.
  • toplumların barındırmadığı* "ahlakı", bilişim toplumlarında gözlemlemek adına başlatılan ve internetin çehresini değiştiren atılımdır.

    misal boston'daki bir yazılımcının açık kaynak kodlarıyla geliştirdiğiniz projenizi, sydney'deki başka bir yazılımcı kaynak olarak kullanır ve bilişim alanında amerikanın tekrar tekrar keşfedilmesinin önüne geçilmiş olur. artakalan vakitlerinizde ve/veya problemlerinize çözüm ararken cevaplarını bildiğiniz sorunlar hakkında insanlara yardımcı olmak konusunda önlenemez bir dürtünüz olur. sizi bu gibi bir yardıma zorlayan başka bir etmenin(para veya başka bir şey) olmaması ise ahlakının temellerini dinlere dayandıran toplumlarda derin hezeyanlara neden olabilir...
  • hareketin tek başına bir toplumsal etkisi olması çok mümkün değildir, zira gerek dünyada gerek memleket sınırlarında çoğunluğu politik vizyonu olmayan, bu nedenle de dolaylı olarak egemen bakış açısını benimsemekten kurtulamayan insanlarca benimsenen bir yaklaşımdır.

    isterseniz seksen sonrası apolitik gençlik / kimlik politikaları çağı çıkmazları olarak bakın, isterseniz sokaktaki adamın politikliği sınırlarından. siyaset üzerine düşünen herkes üç aşağı beş yukarı neyi tarif ettiğimi bilir. bir derdi olduğu için bunun üzerine gitmeyen, toplumsallığı bir konu olarak ele almayan insanlar ister istemez çevreleri tarafından şekillendirilen politik zeminde kendilerini bulur. özgür yazılımcı ya da değil, teknoloji geliştirenleri tarif eden temel etken de işleri olduğu için öyle bir toplumsallık falan kolay kolay yeşermez.

    hal böyle olunca ne olur? en azından memleket şartlarında bu durumun sonuçları iki ana etken maddeyi öne çıkarıyor.

    birincisi beynelminel egemen durum: kapitalizm. işçi çocuğu olup kendi de azıcık sermayeye ulaşabiliyorsa en fazla küçük burjuva olabilecek insanların plaza dünyasının, gösteri toplumu gazıyla ulaştıkları güzellemeden teknoloji dünyası muaf değil. programcı, teknoloji tüketicisi vb arkadaşlar gizli bir aydınlanma yaşamadıkları için "dünyanın düzeni bu", "bütün dünyada böyle", "amerika da böyle yapıyor bu işleri" falan filan derken aslında anam babam kapitalizmin savunucularına dönüşürler. sömürü sistemini yeniden üretmenin kimseye sorunlu gelmediği bir perspektifle anam babam şirketler kurarlar, bu şirketlerde çalışırlar. konu dağıldı zannedeceksiniz ama öyle değil. sen çevreni kuşatan tüm ekonomik düzenle aranda bir tartışma görmüyorsan, o ekonomik düzenin ana akım teknolojik yaklaşımına alternatif falan getiremezsin. özgür yazılım "teknoloji, bilim, şirketlerin malı olmasın" diye ortaya çıkmadı mı? programların kaynak kodları insanlığa aittir derken hangi konunun tartışması dönüyor zannediyordun canım kardeşim? e senin şirketin idari açıdan microsoft'un aynısı da, ürünün gpl diye özgür mü oluyor?

    hem kapitalist hem özgür yazılımcı olunmaz demiyorum; ama bunun üzerine sen düşünmezsen, senin yerine ve üzerine düşünürler. giriştiğin kavganın temel kuralı bu. neticede de geldiğin nokta başta hayalini kurduğun nokta olmaz. elalem özgür yazılımı şirket değil vakıf kurarak geliştiriyorsa bazı soruları var demektir. bu model varken şirket kuran da varsa, onun da karşılığı var demektir. bunların farkı, nedeni, nasılı hakkında türkçe bir tartışma duyan var mı? ben duymadım. bizde bunların hepsi aynı potada eritiliyor. çünkü politika bizimle ilgisi olmayan bir alan zannediliyor. çünkü kapitalizmin tek bir formu var, kuruyorsun şirketi, para sayma makinası alıyorsun.

    --- dev parantez ---
    şimdi bunu buraya yazıyorum, belli bir bağlamı var, kapitalizmi sorgulamayan linux/özgür yazılımcı diye bir konu bu. ömründe geçtim özgür olanını, yazılım diye bir derdi hiç olmamış ama kapitalizme laf geldi diye dellenen trolller atlayabilir, beni "üniversite öğrencisiyken solcu ama mezun olunca kapitalizmin kölesi olacak denyo" diye bir yere oturtmaya çalışabilir. linuxtan falan bağımsız olarak bir de bunlarla uğraşıyoruz yani halacığım. o troll, bu algının en tırt versiyonu ama nüfusca kalabalıklar (bkz: sermayedardan daha kapitalist) ama sorsan keynes kim, friedman kim diye ankarasporun yeni transferlerini hatırlamaya çalışırken çıkan kum saati ile başbaşasın.
    --- dev parantez ---

    ikinci ana/egemen algı: milliyetçilik. malum memleketin eğitim sistemi ağırlıkla milli. coğrafyaya bile dünya gözüyle değil millet gözüyle bakıyoruz. haliyle öyle ya da böyle hepimizde bir refleks oluşuyor. memleket sathındaki kimi özgür yazılımcıların bu konuyla ilgili temel dertlerini de bu algı oluşturuyor. windows, mac falan kullanırsak abd malı kullanıyoruz, özgür yazılım kullanırsak milli. hele bir de pardus geldi, geçti ki breh breh breh. iyice tüy dikti bu algıya. finlandiyalı bir genç diye başlayan masalın abd'de bir ukala diye devam ettiğini görmeyince bu algı doğrulmuyor bir türlü. dünya şu anda ekonomik, siyasi, askeri ve hatta dil anlamlarında abd egemenliği ve hakimiyetinde. dolar kullanılıyor, ingilizce konuşuluyor vesaire. bunun bir uzantısı olarak teknoloji de abd topraklarında merkezini buluyor. haliyle öyle bir kaygın varsa, kusura bakma dostum ama linux da amerikalı. bu ne demekse artık. yani bir önemi var mı, yok mu bilemem ama vaziyet o yani. meşhur linux çekirdeğinin en önemli katkıcıları redhat firması tarafından çalıştırılıyor, o şirketin ürününü garantilemek için düzenli katkı veriyor. suse diye bir almanya kökenli dağıtım vardı, öyle böyle derken novell tarafından satın alındı. norveçli gençler trolltech ile qt teknolojisini var ettiler, önce onları nokia aldı, şimdi handiyse nokia'yı microsoft. eğer meseleye misak-ı milli açısından bakacak olursak bu yolda daha uzun süre yaya kalacağımızı anlamak gerekiyor. teknoloji, bilim, felsefe insanlığındır. gelgelelim her çağda, o çağın en büyük hakimi bu arkadaşların üretiminin de merkezi olmuştur. iskender helen imparatorluğunun sınırlarını genişletirken aristo izlanda'da björk'e söz mü yazıyordu? shakespeare neden birleşik krallığın en kaymaklı dönemlerinden birinde ortaya çıktı? böyle şeyler istisnaları saymazsak mangır olmadan üretilemiyor zira. haliyle memleket sevdalılığı ile teknoloji ayırt etme arasında bir denge kurulmazsa sonuçlar genellikle çarpık oluyor. memleketin linux manyaklarında hatrı sayılır oranda yayılmış olan milliyetçilik virüsünün de bununla bağlantılı bir sürü soruna yol açtığını görmek mümkün.

    iki tane torba açıp, geleni birine atmak doğru değil elbette... her şeyden önce bu iki torbadaki fikirlerden aynı anda etkilenen ama bunlardan ibaret olmayan insanlar daha çok aslında. yani baksanız herkes hafif milliyetçi, biraz kapitalist zaten. her ikisi de olmayan da var üstelik. asıl problem, bu iki yaklaşımın derinden işleyen karakterleri. yani düşünüp tarttığımız konuda bu yaklaşımların etkileri genellikle hesaplanabilir olmuyor. öyle olunca anlaşmak zorlaşıyor, ortada fol yok yumurta yokken konu uzuyor. kendimizi, içinde bulunduğumuz toplumun yapısını, başımıza gelenleri iyi tartsak, düşünsek kavramları birbirinden biraz ayırıp tartışabileceğiz. o noktada özgür yazılımın daha kendine has özellikleri, potansiyelleri üzerinden bir zemin kurabileceğiz belki ama şimdi insan olarak sahip olduğumuz ortaklaşma becerileriyle yetiniyoruz gibi görünüyor. memleketin hal-i pür melali de yukarısı olduğu için çıka çıka pardus çıktı, o da ergenliğe ulaşamadan öldü gitti zaten. daha çok su kaldırır bu başlık. uzatmanın alemi yok. bir de düşündükçe bu tür marazlar bir tek bu topluluğa özgü değil ki buradan uzatasın değil mi...
hesabın var mı? giriş yap