• galatasaray'ın hücum planından bahsediliyor sandıydım ama değilmiş. neyse bahsettiğiniz konuda da birkaç tecrübem oldu benim. onları yazayım bari. bir sabah servisle işe giderken nefes alamadığımı hissettim. başımda tuhaf bir hafiflik vardı. hayat enerjim bitmişti sanki. hani bilgisayar oyunlarında kafa üzerinde enerji göstergesi olur ya son kertede kırmızı kırmızı yanıp söner. işte benim durumda o hesap. 2 durak gitmeden son gücümle şoföre seslendim "çek arabayı kenara inecek var" diye. çünkü bildiğiniz ölüyordum. belki temiz hava iyi gelir diye kendimi atmıştım servisten aşağıya. fakat yok, iyi gelmedi. hem de hiç iyi gelmedi. son gücümle yarı baygın kaldırımda eve doğru yürümeye başladım. öyle 40-50 metre sersem sepelek ilerledikten sonra daha da fenalaştığımı hissettim. havayı sonuna kadar ciğerlerime çekiyordum belki ama sanki soluduğum havada hiç oksijen yoktu. yakınlarda bir hastane aradı gözlerim. kafamı kaldırdığımda "bilgi tıp merkezi" tabelası göründü karşımda. hemen acile daldım. her yer karanlıktı. danışmaya "doktor var mı?" diye sordum. "var, bekleyin haber verelim" dediler. herhalde insan ölürken en çok diğerlerinin umursamazlığına kızıyor olmalı. çünkü ben o anda öyle yaptım. kalan birkaç kalorilik enerjimi de buna harcadım işte. sonra gençten bir kadın doktor göründü ufukta. sanki bir acil doktoru değil de podyuma çıkmış bir manken edası vardı onda. sanki uykudan böyle erken bir saatte uyandırıldığı için kızmış gibi bir hâl de sezdim onda açıkçası. "neyiniz var?" diye sordu bana. kısaca "nefes alamıyorum" dedim. ama uzun uzun bir asırlık cümleler kurmuşum gibi geldi bana. içinde bir muayene yatağı, bir komidin ve komidinin üzerinde içinde ameliyat aletleri olduğunu düşündüğüm bir yığın malzeme bulunan metal bir kutu dışında hiç bir şey olmayan küçücük bir odayı işaret etti doktor bana. "burada bekle birazdan geleceğim" dedi. "birazdan mı?" dedim içimden. hangi birazdan? ondaki "birazdan" bende hiç yoktu oysa. işte o küçük kasvetli odada insanın ömrünün son anlarında da olsa saçma sapan şeyler yapabileceğini öğrendim ben. evet, aynen öyle oldu. muayene yatağına oturup baygın gözlerle hemen karşımda duran metal kutunun içinde duran ameliyat malzemelerini inceledim tek tek. hem de havada olmayan oksijeni bir umut solumaya devam ederken bunu yapıyordum umarsızca. bir yandan da "demek ölümüm bu küçük hastane odasında olacakmış" diye geçiriyordum içimden. anladım ki gerçekten o anda insanın içine garip bir tevekkül çöküyormuş. ne tuhaf şey önünden defalarca güle oynaya geçtiğim şu yer aynı zamanda ölümüme evsahipliği yapıyordu şimdi. belki bilseydim merak edip bir ziyaret ederdim kimbilir? fakat hayret o vurdumduymaz doktor -sanırım talihsiz bir zamanlama hatası neticesinde- ben daha son nefesimi vermeden daldı içeriye. ekg, alerji iğnesi, oksijen falan filan... beni az ötede bir yatağa uzattılar. birazdan ambulans geldi. beni sgk dışkapı hastanesine sevk ettiler. yalnız ambulans doktoruyla acil doktorunun tartıştıklarını hatırlıyorum. acil doktoru ekg sonucunun son derece berbat çıktığını söylüyor ambulans doktoru ise onu saçmalamakta suçluyor ve ekg sonucunun gayet normal olduğunu söylüyordu. nihayet tartışmayı bitirdiler ve kapıyı kapatıp yola koyuldular. ambulans doktoru olan hanımefendi ve hemşirenin tavırları gayet rahatlatıcıydı. bir süre sonra oksijeni çıkartıp yattığım yerden doğruldum. beni uyardılar ama tuhaf bir neşe ve enerji içimi doldurmuştu birdenbire. şaşılacak şekilde yaşama sevinciyle dopdoluydum şimdi. o anda şunu düşündüm: ne yani bu hale düşmeme sebep insanların asık suratı ve ilgisizliği miydi? her neyse. beni yine de hastaneye götürdüler. doktora göründüm ve bir takım tahliller verdim. kan gazlarım bayağı düşük çıkmıştı. bunun dışında birşey görmedi doktor. eve gidip istirahat ettim. raporlu olduğum birkaç gün boyunca tafsilatını asla tarif edemeyeceğim, bir gelip bir giden, bir şiddetlenip bir hafifleyen semptomlarla yaşadım. yarı ölü bir halde geçirdiğim, tuhaf baş dönmeleri, soğuk ve soluk bir beniz, yutkunma güçlüğü gibi acayipliklerle dolu bir kaç gün... sonra kısa aralıklarla birkaç kez daha yaşandı benzer durumlar. mesela birgün işyerinde otururken birden yutkunma yetimi kaybettim ve şiddetli nefes alma ihtiyacı hissetmeye başladım. vargücümle havayı ciğerlerime doldurduğum halde aldığım oksijen bana yetmiyordu sanki. birkaç yudum su içtim fakat fayda etmedi. sonra ölmek üzere olduğumu düşünerek oturduğum yerden fırladım ve kendimi bahçeye attım. yine çözüm olmayınca burada yalnız dolaşmaktansa arkadaşlarımın yanında olmanın daha güvenli olacağını düşündüm. içeriye girdim. çalıştığım yer zaten bir hastaneydi. arkadaşlar durumumu farkedip beni hemen yanımızdaki acil servise götürdüler. acil doktoruna durumumu anlattım. boğazımın sağ tarafında bütün bunlara sebep olabilecek bir şeyler olduğunu düşündüğümü söyledim. gerçekten orada beni rahatsız eden bir ağrı ve elle yokladığımda da beze gibi birşeyler olduğunu hissediyordum. doktor son derece anlayışlı, güleryüzlü ve ilgili bir adamdı. ultrasonla tarif ettiğim bölgeye baktı ve hiçbir sorun olmadığını söyledi. sonra hemşirelerden ekg almalarını istedi. fakat ne mümkün. o anda bana öyle bir titreme geldi ki tutabilene aşk olsun üç dört kişi beni tutmalarına rağmen kasılmalar ve titremeler arasında düzgün bir ekg alınması mümkün olmadı. buna rağmen doktor herşeyin normal olduğunu söyledi. sanki birşeyler sezmiş gibiydi. ben biraz sakinledikten sonra bana durumumun psikolojik olabileceğini ima etti. bir serum yedim ve sonra elime bir kağıt tutuşturdular. kağıtta birkaç tetkik yapılması gerektiği onlardan da olumsuz bir şey çıkmazsa durumumun panik atakla ilintili olabileceğini yazıyordu. sonraki süreçte ben böyle anlarda kendimi kontrol etmeyi ve sakinliğimi muhafaza etmeyi az çok öğrendim. sakince nefes alıp verdiğinizde ve kontrolünüzü kaybetmediğinizde bunun üstesinden büyük oranda gelebiliyordunuz. bana yalnızca durumumun panik atakla ilintili olabileceği söylendi ama panik atak teşhisi de kesin olarak hiç bir zaman konmadı. bu yüzden durumumun panik atak olup olmadığından tam olarak emin değilim. fakat yine de belki faydası olur düşüncesiyle tecrübelerimi burada paylaşmak istedim.
  • bazı zamanlarda kaygı bozukluğu ile birlikte devam eden psikolojik rahatsızlık. umarım burada rahatsız arkadaşlara yardımcı olabilirim.

    - panik atağın açığa çıkmasının birkaç nedeni olabilir. eğer hiç yaptırmadıysanız özel bir kardiyoloji uzmanına gidip kendinizi kontrol ettirin. eğer fiziksel bir sorun varsa çok çok yüksek ihtimalle hatta neredeyse kesin orada çıkacaktır. eğer fiziksek olarak bir rahatsızlık çıkmazsa sorun başka bir yerdedir.

    -muhakkak psikiyatri bölümüne gidin.

    -doktorun tedavisine uyun, ilaç almanız gerekiyorsa alın, çekinmeyin.

    -eğer kardiyolojide bir sorun çıkmazsa, bir daha kardiyolojiye gitmeyin. kardiyolog daha odaya girer girmez sizi anlar ve sizi dinledikten sonra muayene etmeden yönlendirmeye çalışabilir. doktora panik atak olabileceğinizi bildiğinizi, fakat kaygınızı kontrol edemediğinizi o yüzden muayene istediğinizi, eğer muayeneden sorunsuz çıkarsanız bunun sizin için bir dayanak noktası olacağını, kaygılarınızı kontrol edebileceğinizi muhakkak anlatın. doktor size yardımcı olacaktır.

    -başta dediğim gibi panik atak bazen kaygı bozukluğu getirir. şunu kesinlikle unutmayın! siz bilincinizin neye kaygılanıp neye kaygılanmayacağının kontrolünü yitirmiş bir durumdasınız! kafanızdaki tüm o sorular, tüm kaygılar, kaygılanma yetiniz zarar gördüğü için ortaya çıkıyor, o halde kaygılarım bir yanılsama! çünkü ben neye kaygılanıp, neye kaygılanmayacağımın kontrolünü yitirdim!! bu ana cümleniz olsun. bunu ne kadar çabuk benimserseniz o kadar çabuk iyileşmeye başlarsınız.

    -bilinciniz, hatta vücudunuz sizi devamlı kandırmaya çalışacak, kalbiniz ağrıyacak, aldırmamaya çalışın. bilinciniz fiziksel bir acının ya da ağrının psikolojik olamayacağını devamlı size telkin edecek! ama yukarıda ne dedik: bunu yapan bozulmuş kaygı algısı. bir nevi kendinizle savaşıyorsunuz. bu yüzden bu kadar zor bu hastalık. kendinizi yenmeye çalışacaksınız.

    -ileri seviyedeyseniz, içinizde iyi- kötü benlik oluşmaya başlaya bilir. hatta bunlar içinizde iki kişi varmış gibi hissetmenize ve korkmanıza sebep olabilir. korkmayın! aklınızı yitirmeyeceksiniz! delirmiyorsunuz da! bu anlar için sağlıklı olduğunuz durumdaki ruh halinizin bir kopyasını geliştirin. hep; yok gerçek ben bu diyin. o kopyayı görüp, rahatsızlığın size oyun oynadığını unutmayın. evet çok zor, hep kendinize karşısınız çünkü.

    -spor yapın, korkmayın kalp krizi geçirmezsiniz ya da kalbiniz durmaz. ya da düşünerek kazayla kalbinizi durdurmazsınız. o hissettikleriniz ani adrenalin patlamaları, onlar kalbinizi öyle çarptırıyor. kalbiniz durup tekrar atmaya başlamıyor.

    -çok şey deneyimleyebilirsiniz. elleriniz, ayaklarınız uyuşabilir, organlarınız soğuyabilir. canınız çekiliyormuş gibi hissedebilirsiniz. bir yerleriniz günlerce seğirebilir. dumaksızın ekstrasistol (kalp ritim bozukluğu yaşayabilirsiniz!) çok ciddi yanmalar hissedebilirsiniz. hatta gözleriniz bile karara bilir. korkmayın! vucudunuz ve üretilen hormonlar hastalık sebepli bu durumları geliştiriyor. hala inanmıyorsunuz, bağlayamıyorsunuz belki ama hepsinin nedeni panik atak ve kaygı bozukluğu.

    - cesur olun, mücadele edin, o yenemeyeceğinizi düşünürseniz güçlü olacak! korkmayın!

    - eğer ağır depresyondaysanız, tanımlanamayan korkunç bir his ara ara ya da sık sık geliyorsa, üstte de dediğim gibi doktora kesinlikle gidin ve ilaç alın. evet ilaç belki sizi sersemletecek, ama unutmayın! siz zaten kendinizle savaşıyorsunuz. bırakın bir süre sersemleyin! kendiniz ne kadar sersemler seniz rahatsızlık ta o kadar sersemliyor. çünkü zaten rahatsızlık sizsiniz!

    not: ben doktor değilim. önerim elbette ki ilk olarak hekim yönlendirmesidir. ben bu iletti uzun zaman yaşadım, anlatmadığım daha ağır durumlar da yaşadım. ama üstteki sıraladıklarımın çok yardımını gördüm. ben bunu deneyimleyen ve bu rahatsızlığı tamamen yok eden biri olarak bu önerilerimi sizinle paylaşmaya kendimde hak görüyorum. çok çektim ve çok savaş verdim.

    edit: imla!
  • günümüzde doktorların sizi bir kan testinden sonra " sapasağlamsın, hadi git bir psikoloğa görün " diye başından savarken ortaya attığı hastalık da olabiliyor. tabi karşıdaki önlüklü, gözlüklü, bayağı kelli felli doktor olunca, bir kaç farklı doktor da aynı şeyi söyleyince " ben bunlardan daha iyi mi bileceğim yahu? " diye düşünüp gerçekten panik atak olduğunuza inanabiliyorsunuz. onun da bir insan olduğunu, sizden önce onlarca kişiyi muayene ettiğini, o gün çok yorgun olduğunu, esasen sizi hiç dinlemediğini unutabiliyorsunuz. inanır mısınız bilmem bu kişiler fiziğinize bakıp sende hiç yağ yok, çok güçlüsün, dalyan gibi adamsın ne kalbi, ne çarpıntısı bile diyebiliyor. bir de ultrason ile kalbinize bakıyor mesela " hah, bak demedim mi hiçbir şey yok, sapasağlam, sen panik ataksın. " tamam eyvallah da, çarpıntı her zaman kalp hastalığı demek değil(miş) ki?

    birine psikolojin bozuk, çok derin düşünüyorsun, çok hassassın, bunlar sende panik atağa yol açıyor demek çok basit, bunu unutmayın. her insanın korkuları vardır, vücudunuzdaki herhangi bir problem bu korkuların palazlanmasına sebep olabilir. gerçekten tüm fizyolojik faktörleri elemeden, sadece psikolojinizin bozuk olduğu için panik atak olduğunuza inanarak mevcut semptomlara kendinizi teslim edip, daha da artmalarına izin vermeyin. evet, siz başka sebep aradıkça sizi muayene eden doktor geçmiş testlerinize bakarak panik atak olduğunuza daha da fazla inanacak. günümüzde bir hastaneye gittiğinizde tüm doktorların belli başlı konularda ihtisaslaşmış olduğunu göreceksiniz, ve bunların çoğu sadece "kendi alanı" için yorum yapmaktadır. "ya kalbinde bir şey yok ama git bir de (sözgelimi) safra kesene baktır" diyen bir doktor bulursanız teşekkür edin ve elini öpün.

    belki de tek panik atağınız türkiye cumhuriyeti vatandaşı olmaktır. ya da (bkz: ibs)
  • (bkz: #98995651)

    debe'ye girmesi nedeniyle haberdar olduğum bu iyi niyetli entrydeki bazı hataları düzeltmek lazım.

    1- "panik atak günlük yaşamda her insanın ve tüm memeli canlıların biyolojik yapıları gereği yaşadığı alarm durumudur."

    yanlış. panik atak herkesin günlük yaşadığı alarm durumları değildir. insanların korktukları, heyecanlandıkları anlarda yaşadığı sempatik sistem aktivasyonları panik atak değildir. panik atak, panik bozukluk hastalığının, abartılı belirtilerin ortaya çıkmasıyla yaşanan alevlenmeleridir.

    2- "bu durumun maksimum 10 dk sürecek ( zira böbreklerimiz sınırsız adrenalin üretemez) vücudun doğası gereği genlerimizden gelen bir savunma mekanizması olduğunu bilmek."

    yanlış. adrenalin böbrekten değil, böbreküstü bezlerinden salınır. ve atak süreleri en fazla 10 dakika sürecek diye bir kural yoktur. daha uzun da sürebilir.

    3- "temel olarak panik bozukluk ilaçla tedavi edilmez ilk yaşanan panik ataktan sonra şanslıysanız ve benim 7 senede yaşadıklarımı sizi karşısına alıp anlatacak doktoru bulursanız 1 günde kurtulursunuz."

    ne yazık ki yanlış. panik bozukluğun tedavisi temel olarak medikal tedavidir. ssrı dediğimiz, serotonin re-uptake'ini engelleyen ilaçlarla tedavi uygulanır daha çok. diğer bilişsel ve davranışsal yöntemler destekleyicidir sadece. hele hele sizi anlayacak bir doktorla bir günde kurtulmanız mümkün değildir. keşke olsaydı ama imkansız. panik bozukluk hastaları geçirdikleri atakların, beyinlerinin bir oyunu olduğunu zaten bilirler ama ama yine de kaygılanırlar.

    velhasıl, panik bozukluk, tedavisi olan bir hastalıktır. geçicidir, geçer. ama mutlaka bir psikiyatristten yardım almayı gerektirir.
  • altı yedi yıl kadar önce geçirdiğim ve lustral le atlattığım rahatsızlık.
    yaz sonu başlayan ataklar eylül ekim gibi pik yaptı iki üç kez acil servislerde diazem ve benzeri iğnelerle sonlanan ataklarım neticesinde ilaç tedavisine başladım. devamında ocak ayı gibi panik ataklar sona erdi.

    yaşamayanın anlayamayacağı ve empati kuramayacağı bir rahatsızlık maalesef. ancak tıbbi yardım almadan üstesinden gelmeye çalışmayın. çünkü süreç ne kadar uzarsa yaşam kalitenizde o kadar düşer. olmadık yerlerde geçireceğiniz ataklar iş ve sosyal hayatınızı zora sokacaktır.

    şahsi tavsiyem ailesel bir yatkınlığınız varsa tetikleyici madde ve ortamlardan uzak durmanızdır.
  • panik bozukluğu bulunan kişilerin yaşadığı, oldukça rahatsızlık verici ataklardır. ayrıca bu atakların şiddeti nedeni ile olsa gerek; panik bozukluk rahatsızlığının adını panik atak olarak bilen kişi sayısı oldukça fazladır. halbuki rahatsızlığın asıl adı panik bozukluktur.
  • çoğu kişinin en ufak heyecan problemlerinden dolayı kendisinde olduğunu iddia ettiği hastalık. ancak maalesef panik atak bu kadar basite indirgenmeyecek kadar hayat kalitesini düşüren bir rahatsızlıktır, hayatın günlük gidişatını etkileyecek raddede kalp çarpıntıları, yoğun stres altında bayılma, göğüs ve sırt ağrıları.. belirtileri çoğu zaman kalp hastalıklarıyla karışır bu yüzden kişiler kalp hastalığı olduğunu düşündüğünden psikiyatriye gitmez, uzun müddet sonunda da gerçekten hastalık kalp rahatsızlıklarına sebep olabilir.
  • gerçekten yaşamak beni çok yormaya başladı. şehir dışında tek başıma yaşıyorum, öğrenciyim. ailem hemen “hastalık hastası” diye aşağıladığı için neler yaşadığımı anlatamıyorum. param olmadığı için burda doktora gidemiyorum. erkek arkadaşımın gözü önünde ölüyorum ama o farketmiyor. ya ben çaylak olarak yazabiliyorsam birilerinin görmesi gerekmiyor mu? kimse mi yok bana tavsiye verebilecek? ağrılar, allahın cezası bir nefes darlığı, sürekli sıkıntıyla uğraşıyorum. ölüyor muyum, deliriyor muyum? ne olur atlatan varsa bana bir şey söylesin ne olur.
  • gecenin bu saatinde gelecek kaygısıyla başlayan anksiyetenin tavan yapması ile beraber yaşadığım atak. artık alışmış olsam da hala beni darmaduman ediyor.
  • arkadaşlar sakin olun, bu yeni nesil dinamiklerin hemen hemen hepimize getirdiği bir rahatsızlık. böyle endişeyle internette ne iduğu belirsiz insanlardan yardım isteyeceğinize lütfen gidin bir psikiyatrdan yardım isteyin, durumu anlatın. hepimiz dönemsel bazı zorluklardan geçiyoruz ama önemli olan bu dönemleri kendimizi yıpratmadan aşmak. bu yüzden doktor takviye amaçlı ilaç milaç önerirse de inatçılık yapıp almamazlık yapmayın. beyinde mide ve bağırsak gibi bir organ en nihayetinde, yeri geldi mi onunda düzenlenme ihtiyacı vardır.
hesabın var mı? giriş yap