• anthony bourdain'in cnn'de yayınlanmaya başlanan yeni programı. the taste'de kafese kapatılan kuşumuz yeniden özgürce semalarda uçuyor. no reservations'a kıyasla yemekler biraz geri planda. ilk bölümü myanmar 14 nisan'da yayınlandı. görüntü yönetimi önceki programlara kıyasla acaip başarılı. introsu ise josh homme ve mark lanegan'dan. daha ne olsun!
  • anthony bourdain bu programında eski programına nazaran daha agresif geliyor bana. yemekten çok gittiği yerlerde dışarıya gizlenen, yerel insanları ve olayları anlatıyor gibi. nasılsa yemek yiyecek ve yemekle birlikte hiçbir zaman ayrı tutulamayan yerel gündemi de anlatıyor.
    home & entertainment kanalında geçen seneki bölümlerini izleyebilirsiniz.
    yine ülke ülke ve hatta şehir şehir gezip "elit" yerlerdense gizli restoranlarda yemeği seçiyor anthony her zamanki gibi, fırsatını bulursa kendine ev yemeği yaptırıyor, çekimlerde belli etmese de seslendirmede ne kadar sinirlendiğini anlatıyor bu programda.
  • ve sonunda istanbul'da! http://www.cnn.com/…/anthony-bourdain-parts-unknown

    it's old and it's west, it's religious and it's secular, it's east and it's west...

    bu pazar 9'da(us/et saatiyle), cnn'de.

    ps: o taksici amcaya gurban dsajkldsajk "everybody says that's not normal" <3<3
  • ayayay istanbul!

    sezyum kaan da programda. aa murat germen abimiz de programda. aa gündüz vassaf da programda.

    program bitti çok canım sıkıldı amk. ne kadar net görünüyor her şey azıcık dışarıdan bakınca.
  • dün gece yayınlanan programda serra yılmaz; "türk olmak benim suçum değil" demiş.
    doğru söylemiş valla, kimse kusura bakmasın da benim suçum da değil. tatlı su milliyetçileri yüklenir şimdi serra yılmaz'a. zorunuza gitmicek oğlum, eğer bu ülke benim için huzurlu bir yer değilse ve hergün bu ülkede öldürülme riskim varsa devlet tarafından, o ülkede doğmuş olduğum için övünmem.

    anthony ayrıca sana da çok kırıldım canım, insan bi haber verir di mi!!
  • istanbul bolumunde gunduz vassaf ve murat germen haric diger sohbet ettigi adamları nasıl sectigini merak ettim dogrusu. hele o ucuncu kopru yakınlarında rakı balık yaptıgı kız tam bir facia.
    bu arada istanbul bolumu rusya bolumunun tam bir kopyası niteliginde.
    ama taksici abi efsane, kendisini bulmam lazım.
  • istanbul bölümü aşırı kötü olan program/belgesel.

    evet anthony bourdain, huzur içinde uyusun, bu işi en iyi yapanlardan. buna zaten bir itirazım yok ama bourdain’in ürettiği bir içerik olması istanbul bölümünün berbat olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

    bu radikal, hatta belki ağır denebilcek eleştirimin iki nedeni var.

    öncelikle, bu bölüm resmen işle arkadaşlığı karıştırmamanın ne kadar önemli olduğunun canlı kanıtı olmuş. bölümde konuk ettiği, soru sorduğu lokal istanbullular, taksici ve mimar hariç, ağır itici. bunu ne “türkler işte” tarzı bir snoblukla, ne de o insanların politik görüşlerinde dolayı söylüyorum. mesela sonda ki akp’li de ağır iticiydi. bunu söylememenin tek nedeni bu konukların aşırı derece kompleksli olmaları. kimse mükemmel ingilizce konuşmak zorunda değil, kimse her ingilizce kelimeyi doğru telaffuz etmek zorunda da değil. ne diye bu kadar kasılıyorsunuz ingilizce konuşurken allah aşkına? aksan kasıcam diye bir cümleyi söylemeniz 30 saniye alıyor. bu da doğal olarak programı izlenmez hale getiriyor. bakın taksici abiye, bildiği kadarıyla gelişigüzel konuştu; bourdain de tıkır tıkır anladı. siz de elinizden geldiği kadar akıcı konuşun işte, korkmayın sizi de anlar, en kötü anlamazsa da sorar. ama olmaz, kompleksler izim vermiyor işte. mesele aman iyi konuşuyor gözükelim, öyle iyi telaffuz edelim ki bizi “native” sansınlar. olmuyor o işte, bildiğiniz kadar konuşsaydınız da seyir zevkini düşürmeseydiniz keşke.

    eleştirimin ikinci nedeni ise programın konseptinin teoride güzel olduğu kadar pratiğe aynı kalitede yansımaması. bilmiyorum her bölüm mü böyle ama çok kendi içinde tekrara düşmüş bu bölüm. gidip şehrin lokal insanlarıyla hem yemek yemek hem de yemekten fazlasını konuşmak, güzel bir konsept cidden. basit bir yemek programından öte, o şehirde yaşayan insanlardan güncel lokal sıkıntıları ve gelişmeleri dinlemek cidden kulağa güzel geliyor. ama bu istanbul bölümünde bu olay aşırı tekrara düşmüş, herkese aynı sorular sorulmuş. tabi gezi olayları zamanı, belli bir politik alt metinle çekmiş olabilir bunu bourdain ama yine de sıkıcı olmuş. bu eleştirimin de politik bi görüşle alakası yok, iktidar destekçileri sürekli övgü yapsa yine aynısını derdim.

    şahsen bourdian olduğu için bir iki bölüm daha şans vereceğim ama istanbul bölümüyle başlamamanızı tavsiye ederim.

    edit: imla.
  • kafanız bozulduğunda , modunuzun değişmesi gerektiğinde , öğrenerek eğlenmek istediğinizde, hayatı kimseye aldırmadan yaşayan bu adamın muhteşem programını izleyin! bencil ve duygularını neredeyse hiç belli etmeyen bourdain, mükemmel bir aşçı,yazar ve gezgin olduğunu izleyiciye kendi istediği şekilde anlatıyor. her bölgede bir tecrübesi , her yemekte bir zevki ve her sohbette bir katkısı olacak vizyona sahip bu adam, yaşamak için her zaman birçok hedef bulmuş. intiharının detaylarını bilenler bu programın epik yapısını daha iyi anlıyordur. çok değişik ve güzel bir işti , tüm ekibe ve bu herife müteşekkirim....
  • asturias bolumu ayri bir guzel olmus. bu bolum ayrica bourdain' in tamamini seslendiremeden yasamina son verdigi parts unknown bolumlerinin ilki.

    sef jose andres' in bu bolumde bourdain icin soyledigi guzel sozler duygulandirir.
  • sonunda mark lanegan'ın strange religion şarkısına bölümdeki tüm konukların ayrı sahnelerde eşlik etmeleri, reisin sahile karşı joint içmesi, barda tek başına demlenirken kameraya bakışı falan.seattle bölümü şahaneydi.
hesabın var mı? giriş yap