• cumartesi çalışıyorsanız ve mesaiye kalmışsanız, üzerine bir de bütün evin temizliğini bitirmişseniz boş kaldığınız ilk anda yüzünüze şırrraaak diye vuran duygu.

    ben seni melemenlerle, taze demlenmiş çaylarla beslemişken olmadı bu, insafsız.
  • çocukluğumuzdan beri kız kardeşimin her hafta yaşadığı, aksine benim asla yaşamadığım ve her seferinde onu şaşkınlıkla karşıladığım duygu durumu.

    ben her pazartesiyi bir diğer pazarın gelişini sabırsızlıkla beklemek için hemen gelsin isteyen bir çocuktum çünkü. pazar günüyle ilgili hep çok büyük hayaller kurup onları gerçekleştirmek için tüm hafta boyunca uğraşırdım. hala pazar gününe anlamlar yüklüyor olmam çocukluktan gelen bir alışkanlık olsa gerek.
  • ömür dediğin seyredin geçer.

    bizim o mesnetsiz can sıkıntılarımızın, lüzumsuz streslerimizin, manâsız dertlerimizin, saçma tasalarımızın üzerine gerçek hayattan şık bir çalım atarak geliyor, topu doksana çakıyor.

    hüzün he mi? kıyamam...

    (işbu entariyi yazar yine evvela kendine biçmiştir. üstüne olanların ödünç alıp giyinmesinde herhangi bir beis yoktur.)
  • pazar günü akşamüstü daha bir hızlı akmaya başlıyor gibi ya zaman. zamanı yavaşlatmak için üzerine hüzün gibi bir ağırlık koymak icap ediyor sonra. ama zaman bu, hüzün dinler mi hiç? o geçip gidiyor her zamanki gibi, ve hüzün bizim üzerimize çöküyor, yine.
  • pazartesi sendromunun hafiften değdirmesindendir.
  • kucukken bizimkiler dizisinin ortalarinda belirmeye baslardi.
  • gripten muzdaripseniz ve evde tek başına yapılabilecek her türlü aktiviteyi öğlen olmadan tüketmişseniz vuran amansız durumdur.
  • bir hicaz klarnet taksimiyle taçlandırıldığında "son demidir mutlu mesut saatlerin ve karışacağız yine hayatın karmaşasına, kavgasına, riyakarlığına hayatın yarın." dedirtendir. keşke dedirtmese. ama dedirtendir.
  • yaklaşan pazar akşamı sendromunun ayak sesidir.
hesabın var mı? giriş yap